
Merhabalarrrr efenim! Özlediniz mi beni??
Vallahi ben özlemişim bayaaa🥹
Güzel bir bölümle geldim ve artık sınırlarımız var arkadaşlar. Sınırlarımıza geri dönüyoruz. Tatil bitti mağlum 🥲
62. Bölüm için;
Oy Sınırı:40
Yorum Sınırı:150
……
Hançer 61. Bölüm
Rezil olma ve rezillik kavramını iliklerime kadar yaşadığım bir ortamdaydım. Sinirimden Safir’e tam makası saplayacakken gelenler, gerçekten saplayacağımı düşünmüş olacaklar ki beni bir kenara Safir’i de bir kenara oturtmuşlardı.
Sence de haklı değiller mi Delfin? Saplamayacaktın sanki, dedi soldaki melek.
Saplamayacaktım tabi. Doktorum ya ben…
Ben bile saplayacağına emindim Delfin, dedi sağdaki de.
Beni hiç tanıyamamışsınız. Ben Safir’e niye zarar vereyim ki?
Onlarla olan sohbetimi kesip karşımda duran kişilere baktım. Aykan ile Aylin yan yana Safir’in solunda oturuyorlardı. Kuzey ile Açelya da diğer yanındalardı.
Benim sağımda Uraz solumda da Özgür vardı. Diğer kalanlar da odadaki diğer yerlere oturmuşlardı. Revirden Hançer’in dinlenme odasına gelmiştik. Orada koltuklar olduğu için burada oturuyorduk.
Aykan, sırıtarak bana baktığı için kafamı hızla iki yana salladım. Aylin ne kadar yandan dürtse de fayda etmiyordu. Yakalandığım konum gayet gülünesiydi çünkü.
“Aykan o dişlerini sökeceğim şimdi. Kes sırıtmayı!” Aykan, bu dediğimle kahkaha atmaya başladı. Kafamı yana eğip içimden derin bir ‘Fesuphanallah’ çektim. Sabıra ihtiyacım vardı çünkü.
“Vallahi yapar! O potansiyeli gördüm az önce.” diyerek ateşi körükledi Barlas. Yan gözle ona baktım. Sabrımın bir sınırının olduğunu birisinin ona hatırlatması gerekiyordu.
“Sizin bunu şimdiye kadar öğrenmemeniz ilginçti arkadaşlar. Uyarıyordum ama anlamadınız.” dedikten sonra Safir’e döndü Özgür “Komutanım, siz emin misiniz Delfin’den?” dedi.
Safir, kafasını sabır çeker gibi iki yana salladı. Dudaklarımı yaladım sakince.
Diğerlerini dövemezdim ama Özgür muaftı. Sol dirseğimi karnına geçirdim. Yarası artık kapandığı için sorun olmayacaktı.
İki büklüm oldu oturduğu yerde. Yüzü de buruşmuştu “Kızım psikopat mısın sen? Yarama ne vuruyon?” kaşlarımı kaldırdım “Yaran iyileşmedi mi senin Özgür? Ayrıca o kadar sert vurmadım abartma!”
Vurmuştum. Fazlasıyla sert vurmuştum hem de…
“Sert vurmamışmış, hasbam! İçimi deştin be!” canı yanmamıştı. Benim bir dirseğimle canı yanıyorsa…
“Az at az!”
“Ay bir durun da! Geldiğimizden beri susuyorsunuz. Gözlerinizle konuşuyorsunuz resmen. Ne oldu revirde?”
Açelya, sonradan geldiği için olayı bilmiyordu. Bilmemesini de tercih ederdim ama Hançer ile bilmemesi mümkün değildi. Barlas, olayı anlatmak için oturduğu yerde öne çıktı hafifçe.
“Bak şimdi Açi… Bu Delfin var ya biz gitmesek komutanıma makas saplayacaktı.” Açelya, duyduğu şey ile kahkaha attığında göz devirdim. Şimdi Açelya ile uğraşacaktım.
“Delf- Delfin alemsin ya!” kafamı salladım ‘Tabi tabi’ dercesine. Çok üzerime geliniyordu şu anda.
“Ya ya gördünüz bizi, geçin dalganızı siz geçin.” Kuzey’e döndüm. Fazla gülüyordu “Sen Açelya’yı istemeye geldiğinde de bakalım böyle gülebilecek misin? Kapıyı açmayayım da gör sen!” korkuyla suratındaki gülümsemeyi sildi hemen.
Sırıttım yüzünü görünce. Biraz da benim eğlenme zamanım gelmişti.
“Ya Del…” sesimi incelterek taklit ettim “Yaa Delll…” kıkırdadı diğerleri bu taklidimle. Hak etmişti vesselam.
Atilla’ya döndüm bu sefer “Seni de göreceğiz Ati Bey. Gökhan Albay ile ileride çok işin olacakmış gibi görünüyor.” Derince yutkundu. Ne olduğunu anlamamış gibi kafasını yana eğip kaşlarını çatmıştı ama ben çoktan kendisinin Asena’ya olan ilgisini fark etmiştim. Kaçarı yoktu.
“Ya siz Barlas Bey?” Barlas da telaşla bana baktı bu sefer “Ne ben?”
“Alçin ile konuşma vaktim gelmiş sanırım benim. Çok gülüyorsun sen de…”
Gözlerim diğer kalanlara değdi. Aylin ile Aykan zaten zor yaşıyorlardı ilişkilerini. Onlara takılmazdım. Hatta destek bile olacaktım. Tabi bu diğerlerine destek olmayacağım anlamına gelmiyordu.
Güney desen zaten kendi halindeydi. Ailesinin yanına gidip geliyordu sürekli. Aşk hayatı hakkında bilgim olmayan tek insan evladı o olabilirdi. Uraz ile Aycan’ı hiç demiyordum. Aycan son zamanlarda hiç iyi görünmüyordu. Safir, esir olduğunda çok düşünememiştim onu ama bir şeyler olduğu kesindi.
Ve her ne olduysa bu Aycan’ı Uraz’dan uzaklaştırıyordu.
Safir aniden ayağa kalkınca gözlerimiz onu buldu. Hızla gelip elinden tutup kaldırdı beni de. Kapıya ilerlerken arkadan Uraz bağırdı bu sefer “Kardeşim dikkat et. Yeğenim diye demiyorum yarım bıraktığı işi tamamlayabilir.” kıkırdamıştı sonra. Ona atılacağım anda Safir tepki vermeyerek beni kendine yeniden çekti “Uyma şunlara. Takılıyorlar…”
Sinirle nefes verip kapıdan çıktım. Elim hala Safir’in elinin içindeydi. İlk ben ardından da Safir çıkmıştı odadan o yüzden.
“Şşt bana baksana sen!” omzumu silkip yürümeye devam ettim ama elimi sıkıp geri gevşeyince olduğum yerde durmak zorunda kalmıştım.
“Ney ney?” diye uzatarak söyledim kelimeleri “Cidden onlar gelmeseydi saplar mıydın o makası?” göz devirip bir adım attım ona doğru “Peki sen saplamama izin verir miydin?”
“Çarpıtma!”
“Cevap ver!” dedim ben de.
Göz devirip cevap verdi el mecbur “İzin verirdim.” histerik bir şekilde güldüm “Bu adam beni delirtecek! Ulan!” diyerek göğsüne vurdum elini “O makası canını tehlikeye attığın için sinirimden saplayacaktım. Sen gelmiş hala ‘İzin verirdim!’ diyorsun.”
Dudaklarımı yalayıp elini bıraktım ve iki adım geriledim ondan “Sen delirmişsin! Canının bir önemi yok mu be adam?” kafasını salladı “Yok! Benim canım bu üniformayı giydiğim an önemini yitirdi Delfin. Ben askerim… Gerekirse vatan uğruna can veririm.”
Bakakaldım gözlerine. Bunu anlayabiliyordum. Askerdi ve vatanı uğruna canını verirdi. Gurur duyuyordum onunla. Ama bilerek de ölüme yürüyemezdi. Ona ihtiyacımız vardı.
Vatanınsa vatanın, Hançerinse Hançerin, benimse benim… Bizim Safir Viran’a ihtiyacımız vardı.
🗡️🩺
Otuz iki haftalık hamileydi Tülin. Çalışmaktan asla bıkmadığı için sevdiği işini yapmaya devam ediyordu. Teşkilat, ona o kadar iyi geliyordu ki karnındaki evlatları o hissi iliklerine kadar hissediyorlardı.
Biri kız diğeri oğlan…
İkizleri olacaktı sevdiği adamdan. Çok heyecanlıydı onunla evlatlarını büyüteceği için. Aklından asla gelecek planları çıkmıyordu. Nerede görse kocasını koşarak yanına gidiyor, bebeklerini sevip onlarla konuşmasını sağlıyordu. Çünkü bebekler annelerinin sesini her daim duyabiliyordu fakat babalarını sadece bazenleri duyardı. O yüzden eline geçen her fırsat Tülin için çok değerliydi.
Eşi Yüzbaşıydı. Kendisi askeriyede olduğu halde sık sık gelip görüyordu karısını. Tülin’in teşkilatta olması asla engel değildi ona. Her daim gelip görebiliyordu. Çünkü kendisi de teşkilat ile çalışıyordu. Yakın arkadaşları Emel ile Atıf da onlara yardımcı oluyordu. Bir oğulları vardı Safir adında. Tülin bayılıyordu o çocuğa.
Elindeki evraklar ile karnı burnunda yürüyorken karşısından gelen kocasını görünce yüzündeki sırıtış ile koşar adımlarla yaklaştı eşinin yanına. Eşi de büyük adımlarla gelmişti güzeller güzeli karısının yanına.
“Bugün nasıllar benim canlarım?” diyerek bir elini oğlu ile kızının üzerine diğer elini de eşinin yanağına koyup Tülin’in alnına derin bir öpücük kondurdu.
“Çok hareketliler son zamanlarda. İşlerimi zorlaştırıyorlar ama Emel yardımcı oluyor.” gülümseyip kolunu Tülin’in omuzuna attı.
“Evlatlar! Annenizi yormayacaksınız dememiş miydim ben size?”
İkisinden de iki taraftan tekme gelince Tülin, sancıyla karışık mutlulukla iki büklüm oldu. Eşi, tedirgince baktı yüzüne “İyi misin?” gülümsedi Tülin ve yavaşça geldiği yöne doğru yürütmeye başladı.
“İyiyim iyi… Sadece son zamanlarda çok heraketliler. Bir de sen seslenince tamam. Durdurabilene aşk olsun.” eşi de gülümseyip şakağına derin bir öpücük kondurduktan sonra az evvelki sohbetine geri döndü.
“Koskoca kale başkanısın güzelim. Bir zahmet yardım edecekler.” elini eşinin göğsüne yerleştirip gülümsedi “Yine de kölem olacak kadar yardım etmelerine gerek yok Doğan. Emel ile Atıf etrafımda pervane oluyorlar resmen. Geriyor bu beni.”
Herkesin çalıştığı büyük merkeze adım atıyorlardı bir yandan da “O konuda ben biraz öğütlemiş olabilirim Tülin…” karısının bu konudaki tavrını bildiği için çekingence söylemişti Doğan. Tülin, bezgince nefes verip alttan baktı eşine “Burnuma yanık kokuları geliyor Doğan. Kafam atmaya başladı bak!”
Gergince gülümseyip kolunu okşadı Tülin’in “Ben sana yanığım onun kokusudur.” ne kadar geçiştirmeye çalışsa da asla teşkilat başkanını kandıramazdı. Tülin anında karnını cimcikledi “Bana kem küm yapma Yüzbaşı kafanı kopartırım.”
Merkeze girerken kapının ağzında Doğan’ın kahkaha atmasıyla çalışan herkesin gözleri onlara döndü. Tülin, sertçe bakmasınlar diye başını, dönenlere çevirince hepsi dut yemiş bülbül gibi işlerine dönmüştü.
“Ben sana bunun bedelini ödetirim görürsün.” şakağından öptü karısının “Başım gözüm üstüne yavrum!”
Gözlerini kısıp Doğan’a bakarken arkadan duyduğu adımlara dikkat kesildi. Emel ile Atıf çifti geliyordu yanlarına “Acil bir durum var Tülin.” gerilmişlerdi anında. Kafasını sallayıp toplantı odasına geçti. Oturması gerektiği için bir sandalye çekip oturdu.
“Sorun ney Emel?” Emel, başta kocasına sonrasında Doğan’a en son da soruyu soran kişiye dönmüştü.
“Ejder…” kaşlarını çatıp yerinde dikleşti Emel “Ejder ney?”
“Onun yönettiği örgütten bir adam elimizde Tülin. Görüşme sağlamanız gerekiyor.” derin bir nefes verdi Tülin. Görüşülecekse görüşülecekti. Sakince ayaklandı “Nerede?”
“Sorgu odasında.” kafa sallayıp odadan çıkacakken kolundaki el ile durdu. Doğan, tedirgince bakıyordu kendisine “Sorun yok. Sadece sorgu Doğan. Sen de gelebilirsin.” Doğan el mecbur onayladıktan sonra birlikte sorgu odasına geçtiler.
Saçı başı dağınık olan adam, eli kelepçeli bir şekilde oturuyordu masada. Ejder ile Bay Devil’e çalışıyordu. Fazlasıyla burnu havada duruyordu.
Avına kitlenmiş kurt misali bakıyordu Yüzbaşı Doğan Güner karşısındaki adama.
Tülin, adamın tam karşısına oturdu. İki yanında Emel ile Atıf duruyorken Doğan, kapıda durup dışarıdan izliyordu onları.
Tülin, önüne aldığı belgeleri inceledi bir süre. Sonrasında kendinden emin bir şekilde gözlerini karşısındaki adama dikip konuştu “Tekin Aydoğan. 23 Haziran 1970 doğumlusun. İstanbul Üniversitesi Kimya mezunusun…” karşısındaki adam, dudaklarını birbirine bastırıp kendini beğenmiş bir biçimde kafa salladı.
“Bravo! İyi çalışmışsınız. Başka?” Tülin, elini sertçe masaya vurdu anında. Laubaliliği asla sevmezdi.
Doğan, kendini zorladığı için başta hoşnut olmasa da sorgu işlerinden, alttan alta karısıyla gurur duyuyordu “Kes sesini it herif! Ben soru sormadan cevap vermeyeceksin!”
Dudaklarını birbirine bastırıp kafa salladı Tekin. Türk teşkilatının onların peşinde olduğunun farkındaydı. Buraya da itiraf için gelmişti zaten. Bay Devil ve arkasındakileri ifşa etmekti amacı.
“Pekala…” diyerek Tülin’in yanında ellerini masaya dayayarak eğildi Atıf “Teslim oldun. Hem de birdenbire… Biz tam çetenizi çökertecekken…” gözünü kırptı “Bu ne iş?”
Tekin, gayet sakindi. Sırıtarak cevapladı karşısındaki adamı “Hapse girmek istemiyorum. Sizler de affedicisiniz, onu da biliyorum. Neden özgür olmak varken hapise gireyim ki?” Tülin, derin bir nefes alıp verdi. Ukalaydı bu adam. Karşısında bir saniye bile durmak içini sıkıyordu.
“Şimdi hapise girmeyeceğin ne mağlum peki? Bunu sana düşündüren nedir?” Doğan, karısının bu sözü ile gözlerini karşısındaki teröriste dikti. Haklıydı karısı. Herkesi kolay kolay salmazlardı. Bu adamın dayanağı neydi?
“Benim ifadem ile Bay Devil’i bitiremeyeceğiniz… İguana çetesi kurulalı iki sene olacak fakat hala siz çetenin amacını bile öğrenemediniz. Sizce de bu can sıkıcı bir durum değil mi?”
Gizliden gizliye birbirlerine baktı üç meslektaş. Doğan da olanları izlediği için kafasında kuruyordu. Ama her ne kadar haklı olmasını istemeseler de Tekin haklıydı. İguana Çetesi hakkında bilinen şey kurucusu ve adıydı. Kurulduğu günü bile tamı tamına bilmiyorlardı. Ve Tekin Aydoğan, daha çok şey biliyordu.
“Var mı bir çözümün peki? Gelmişsin karşımıza kıs kıs sırıtıp kendinden emin bir şekilde konuşuyorsun da…”
Emel’e döndü gözleri Tekin’in bu sefer. Çok araştırmıştı. Birçok kurtulma yöntemi vardı ama en iyisi tanık koruma programıydı.
Çenesini dikti yukarıya. Emel’den gözlerini çekmeden konuştu “Tanık koruma programı…” Doğan dikleşmişti dikildiği yerde. Tanık koruma programı herkese uygulanmazdı. Gerçekten pişman olan ve onlara yardımı dokunacak olan kişiler ile yapılırdı. Doğan, karşısında oturan adamın gerçekten de pişman olduğuna inanmıyordu.
Eşine baktı merakla. Ne tepki vereceğini düşünüyordu. Tanık koruma programı demek, olayları bilen birisi ile aynı evde yaşayacak olmaları demekti.
Kimle yaşayacaktı?
Tülin, ellerini masaya dayayıp yavaşça kalktı. İlk önce Emel’e daha sonra da Atıf’a değdi gözleri. Emel, kafasını iki yana salladı “Böyle bir şey olamaz Tülin! Kabul edemeyiz!” onlar ne derlerse desin Tülin kararını vermişti.
O çeteyi bitirecekti. Bu neye bedel olacaktı bilmiyordu ama bitirmek zorundaydı…
“Birkaç hafta gözetimdesin burada. Çocuklarım doğduktan sonra benimle yaşamaya başlayacaksın!”
“Ney ney ney?!” diye tepkisini belli eden eşine bakmadan çıktı sorgu odasından. Peşinden giden Doğan gayet sinirliydi “Sen ne dediğinin farkında mısın Tülin? Biz evliyiz evli! Nasıl olacak o?” derin bir nefes aldı Tülin. Olması gereken buydu. Ondan iyi Tekin’i takip edecek kimseyi tanımıyordu. Her ne kadar mitten olsalar bile onun kadar gözlemcisi yoktu aralarında.
“Arkadaşım… Doğan haklı. Sen onunla kalamazsın. Hem bebeklerin ne olacak? Onlarla bir arada kalman gerekiyor. Kaç yıl sürecek bu?” kafasını salladı iki yana Tülin. Kararından dönmeyecekti.
“Bebekler doğduktan sonra sütten kesilene kadar benimle kalacak. Bu süre zarfında sen de tutulan evin karşısını tutarsın Doğan. Daha sonra Özgür’ü sana veriririm. Oğlumu, babasından iyi kimse büyütemez. Delfin de bende kalacak.”
Doğan asla kabul etmeyecekti. Evlatlarının ayrı kalmasını istemiyordu.
“İkizleri ayıracak mısın Tülin?” Derince yutkunup kafa salladı “Kader onları tekrardan bir araya getirir Doğan. Sen Özgür’ü eğitirsin. Bizden sonra buralarda olması gereken onlar.”
“Tülin-“ elini kaldırıp susturdu Emel’i. Emel’in de Atıf’ın da içi hiç rahat değildi. İkizleri birbirinden ayırmak? En kötüsü babalarından ayrı kalmalarını asla onaylayamıyordu.
“Delfin, benimle Özgür de seninle büyüsün. Ne zaman biter bu bilmiyorum ama…” kocasına yaklaştı “Her şey vatan için.”
Vatan, işin içine girince Doğan’ın dilleri lal oluyordu. Vatan içindi her şey.
“Kızımdan ayrı olacağım.”
“Ben de oğlumdan.”
Atıf ve Emel çifti iki vatan aşığına bakıyordu. Böylece zor bir imtihana tabi tutulmaları onları çok üzmüştü ama vatandı ipin ucundaki. Vatan için canından, kanından bile vazgeçebiliyordun.
🩺🗡️
Özgür ile birlikte hastaneye giriş yapmıştık. Özgür’ün rutin kontrolü vardı. Bu kontrolünde sorun çıkmazsa operasyonlara geri dönecekti.
Olaylı makas faciasının üzerinden iki gün geçmişti. O iki günde sadece hastaneye gidip gelmiştim. Hançer’den Safir hariç kimseyi görmemiştim.
“Dik yürü be! İki büklüm yürüyorsun!” Özgür, elini sağ yanına koyup yüzünü buruşturdu.
“İki gün önceki darben hala içimde işliyor Del!” kendini acındırması ile yüzümü buruşturdum “Diğer tarafına da darbe atmamı istemiyorsan adam gibi dur, canımı sıkma benim.”
Pişkince gülüp kolunu omzuma attı ve kendine çekti. Şakağımdan öptükten sonra kafasını kafama dayadı yürürken “Senden bana gelen her darbe başım gözüm üstüne güzelim benim.” kıkırdadım bu sözüne. Sinirimi almayı iyi biliyordu.
“Umarım bu sefer izin çıkar. Eslem, bu sefer de izin vermezse gizli gizli çantalara atlayıp gideceğim operasyonlara.”
“Merak etme bu sefer izin çıkacaktır. Hem daha iyisin de.” gülümseyip kafasını salladı. Bir yandan da omuzumu okşuyordu.
Eslem’in odasının önüne geldiğimizde duraksadık. Önü bomboştu. Kaşlarımı çatıp Özgür’den ayrıldım ve kapısını tıklattım “Girebilir miyiz efendim?” İçeriden gür bir şekilde cevap verdi Eslem “Tabi ki buyrun!”
İçeriye girip sol elimle de Özgür’ü kolundan çektim. Bizi gördüğü an ayaklandı Eslem “Hoş geldiniz! Bir sorun yoktur inşallah.” kafamı iki yana sallayıp yanıtladım onu “Hayır hayır bir problem yok çok şükür. ‘Operasyona çıkabilir!’ raporu almaya geldik biz.”
Kalktığı koltuğa gerisingeri oturup kollarını masada birleştirdi “Siz geldiniz de bakalım ben verecek miyim?” Özgür, anında gerilmiş kaşlarını çatmıştı “Nasıl yani?”
Eslem, gayet profesyonel bir şekilde konuşmaya devam etti “Demem o ki… Almaya geldiniz ama içten yaran daha kapanmadığı için unut o raporu.”
Özgür, telaşla bana baktı. Gelmeden askeriyedeki revirde kontrol etmiş Eslem’e de bilgisini geçmiştim. Gayet de kapanmıştı yarası. Şimdi kararı niye değişmişti ki?
Eslem’e baktığımda anlık bana dönüp göz kırptığını gördüm. Özgür, kafasını eğmiş yere bakıyordu. Görmemişti. Eslem’in şaka yaptığını anladığım an devam ettirdim.
“Çok küçük bir sızıntıdan ne olacak ki Eslem? Kapanır o da?” kapanmazdı. Eğer sızıntı varsa yeniden ameliyata alınırdı. Bu da sürecin tekrardan başlaması demekti.
“Kapanır da bir ay daha beklemesi gerek.”
‘Bir ay’ lafını duyduğunda aniden kaldırdı başını “Bir ay ney? Ben şurada geçen bir ayda kafayı yedim. Siz gelmiş bir ay daha duracaksın diyorsunuz.” koltukta öne kayıp bir kolunu masaya koydu “Ya siz benim neler yaşadığımı biliyor musunuz? Silah arkadaşlarım o operasyonlarda zorluk çektikçe benim yüreğim yanıyor.”
Elini kalbine koymuştu “Komutanım en sonki operasyonda esir düştü. Onu kurtarmaya gidemedim diye ne hale geldiğimi anlayabiliyor musunuz?” Safir’den bahsediyordu. Aklıma gelen şeyle gözlerim doldu. Ben bile gidemediğim için neler çekmiştim. O kim bilir neler çekmişti.
“Ben bir ay daha o duyguları yaşayamam doktor. Ver raporu gözünü seveyim. Ver… Öleceksem de silah arkadaşlarımın yanındayken öleyim. Onlar oradayken ben burada oturup bekleyemem.”
Göz yaşlarım akmasın diye gözlerimi tavana diktim. Birkaç saniye sonra sesli bir nefes verip ayağa kalktım “Ne drama quinnlik yaptın ya! Tamam kalk! Verecek raporunu. Bir şaka yapalım dedik sıçtın sıvadın içine.”
Şaka yaptığımızı anladığı an yüzünde oluşan tebessüm görülmeye değerdi “Allahım sana şükürler olsun. Sonunda geri dönüyorum!” tebessüm edip sırtını sıvadıktan sonra elimi Eslem’e uzattım. Önünde duran ve çoktan hazır olan raporu bana uzattı “Geçmiş olsun Özgür. Bir dahaki sefere böyle bir yara ile gelme bana.”
Kafasını minnetle eğdikten sonra konuştu “Söz veremem. Askerim ben. Ama dikkat ederim. Sağ olun doktor hanım.” dedikten sonra beni beklemeden çıktı dışarıya. Eslem’e döndüm. Masanın arkasından çıkmış yanıma gelmişti hemen.
Sıkıca sarılıp teşekkür ettikten sonra ben de çıktım odadan. Özgür, karşıdaki duvara dayanmış yere bakıyordu. Yavaş adımlarla yanına gittim. Gördüğüm şey ile kalakaldım. Özgür, ağlıyordu.
Yanına gidip yanaklarından tuttum ve bana bakmasını sağladım “Özgür! Niye ağlıyorsun?” birden beni çekip sarıldı. Sarılmasını beklemiyordum ama ben de karşılık verdim hemen.
“Çok mutluyum Delfin! Böyle sanki yeni mezunmuşum da ilk görevime kabul görülmüşüm gibi hissediyorum.” gülümseyip çenemi omuzuna koydum ve sırtını sıvazladım. Özgür’e sarılmak bambaşka bir şeydi.
“Küllerinden doğan tek kişi bir tek ben değilmişim bak! Sen de ankasın artık.”
Omuzumdan öptükten sonra ayrıldı. Yanağındaki yaşları sildi ve ellerini benim yanaklarıma koyup alnımdan öptü “İyi ki varsın be kardeşim. Sen olmasan ben ne yapardım?” gülümseyip ben sarıldım bu sefer Özgür’e.
“Sen de… Sen de iyi ki varsın kardeşim…”
……
Ve bölüm sonu efenim!!!
Nasıldı bölümümüz?
Delfin ve tim?
Safir ile Delfin?
Tülin’in Tekin planı?
Delfin ile Özgür’ün aslında ikiz olması?
Özgür ile Delfin?
Yeni bölümde görüşmek üzere. Anlık kararlar ve sohbetler için kanalıma bekliyorum.

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |