87. Bölüm

63. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

Merhabalar efenimmm

Biraz geç atıyorum kusura bakmayın. Dershaneye başladığım için çok zamanım olmayacak yazmaya. O yüzden artık yazdıkça atacağım. Normalde karar vermiştik her pazartesi atacaktık ama evdeki hesap çarşıya uymuyor maalesef.

Beni anlayacağınızı düşünüyorum. Hep anladınız çünkü 🤍🌸

Şimdi sizi zar zor bitirdiğim bölüme uğurluyorum. Haftaya gelir mi bilmiyorum ama emin olun yazarsam bekletmeyeceğim sizleri.

Keyifli okumalar. Oy atmayı ve yorum yapmayı unutmayınız!!!!

 

……

 

HANÇER 63. BÖLÜM

 

Bir telefon ne kadar ağır geliyorsa o kadar ağırdı Fatih’in elindeki de. Asıl olay Fatih’in telefonu değildi. Asıl olay o telefonla Fatih’i arayan kişiydi.

 

Askeriyenin en görünmeyen kısmındaydı. Kimseye görünmemeleri gerekiyordu. Telefonu cebine yerleştirdikten sonra sıkıntıyla yüzünü ovaladı.

 

Annesi onu aradığından beri düşünceliydi. Öğrendiği şeyler gerçekten çok ağır gelmişti. Ama asıl ağır gelen şey Büşra’nın vereceği tepkiydi. Bu durumu nasıl söyleyeceğine dair hiçbir fikri yoktu. Zaten böyle bir şey nasıl söylenebilirdi ki?

 

Gelen adım sesleri ile arkasına döndü. Gelmişti beklediği kişi. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı “Bunu bana ne zaman söyleyecektiniz? Nikah gününde mi?” haklıydı serzenişinde. Geç haberi olmuştu. Belki daha önceden haberi olsaydı engelleyebilirdi.

 

“Ben kaç gündür uğraşıyorum zaten Fatih! Key-“

 

“Komutanım diyeceksin! Askeriye sınırları içerisindeyiz.” dudaklarını yalayıp ayaklarına baktı “Peki… Komutanım…”

 

“Senin ne ile ilgilendiğin beni bağlamıyor! Benim haberim olmadan söz vermek nedir?” sıkıntıyla nefes verdi. Ne yapacağını bilemiyordu.

 

“Komutanım-“

 

“Kes Aycan!” diye bağırdı Fatih. Daha sonra askeriyede olduğunu hatırlayıp sakinleşmeye çalıştı “Annem ile babam kendi arasında karar verip seni istemiş! Benim bundan niye haberim yok?” haklıydı Fatih. Aycan da hak veriyordu zaten. Ama aileler anlaşmıştı.

 

“Ben de çok engellemeye çalıştım ama beni dinlemiyorlar. Sen de biliyorsun…”

 

“Sikerim bahanelerini Aycan! Her boku söylersin iş evliliğe gelince mi dilin lal oldu?” gergince yutkundu. Fatih ile çocukluğundan beri bir aradalardı ama onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordu.

 

“Sakin olur musun biraz? Tüm askeriyeyi başımıza toplayacaksın!” diye uyardı Aycan fakat Fatih, şu anda nasıl sakin olacağını bilmiyordu.

 

“Toplansınlar lan! Hatta bir güzel de kafama sıksınlar!”

 

Gözünün önüne Büşra geldikçe kafayı yiyecekmiş gibi hissediyordu. Aycan, korkarak bir adım attı Fatih’e “İkna et babanı Fatih. Seninle evlenemeyiz. Uraz ile Büşra var…”

 

Biliyordu… Hem de çok iyi biliyordu Fatih. ‘Kardeşim’ dediği adamın, devresinin sevdiği kadındı Aycan. Bunu bile bile kabul edemezdi ki onun da sevdiği vardı. Büşra ne olacaktı?

 

“Konuşacağım…” gözleri, sinirden kızarmıştı “Konuşacağım…” bir adım atıp işaret parmağını kaldırdı “Dua et ikna olsunlar. Yoksa…” düşünceleri yüzünden devamını getirmeden sağında olan duvara yumruk attı. Aycan, bağırmamak için ağzını kapatmıştı.

 

Hemen ileriye atıldı “Fatih dur!” Fatih, birkaç defa daha vurduktan sonra Aycan’ın mecburi çalımı ile tek dizinin üzerinde yere düşmüştü “Bakayım…” diye eline uzandı Aycan ama Fatih bir hışımla çekti elini “Dokunma!”

 

Kafasını sallayıp ayağa kalktı Aycan. Arkadaşıydı Fatih. Aileleri yüzünden ikisi de mahvolmuştu.

 

Yavaşça ayağa kalktı Fatih de. Elinden kan damlıyordu. Diğer eli ile burnunu kaşıdıktan sonra hiç Aycan’a bakmadan karargaha doğru yürümeye başladı.

 

Kafasının içi susmuyordu. Büşra ile Uraz sürekli içindeydi. Öyle doluydu ki kafası, yanına gelen Uraz’ı bile duyamıyordu. Gerçek mi yoksa kafasındaki Uraz mı ayırt edemiyordu çünkü.

 

“Lan devrem!” diye omuzundan tutup çekince kendine geldi Fatih. Yüzündeki ifade o kadar kötüydü ki Uraz hemen bir şey olduğunu anlamıştı.

 

Gerçi Uraz haricinde birisi de çok rahat anlardı…

 

“Devrem ne oldu sana?” vücuduna hasar tespiti yaparcasına bakarken elinden damlayan kanı gördü ilk önce yerde. Daha sonrasında da eline değdi kahveleri “Ne oldu lan eline?”

 

Fatih, gözleri kızarmış bir şekilde bakıyordu Uraz’a. Gözüne bakabiliyor olması bile büyük bir mucizeydi.

 

“Bir şey yok!” diye sertçe çekti Uraz’dan kolunu. Uraz, bu çıkışı beklemiyordu “İçtin mi lan sen?” diye yaklaşıp Fatih’i koklamaya başladı fakat Fatih, hemen itti Uraz’ı “Sal beni Uraz! İyi değilim işte…”

 

Uraz, ortamı yumuşatmak için devresinin omuzuna elini etti “Yenge ile mi kavga ettiniz bakayım?” dedi ama yarasını deşmişti haberi olmadan. Yutkunup gözlerini Uraz’a çevirdi Fatih. Babasını ikna edemeyeceğini adı gibi biliyordu.

 

Kendilerini kandırıyordu Fatih ile Aycan. Asla geri dönmeyecekti babaları sözlerinden.

 

“Özür dilerim devrem…” Uraz’ın kaşları çatıldı anında. Fatih’in birdenbire özür dilemesini beklemiyordu “Niye lan?” Fatih, acılı bir tebessüm ile cevap vermeden karargah binasına yürüdü.

 

‘Özür dilerim kardeşim… Sevdiğin kadın ile evlenmek zorunda olduğum için özür dilerim.’

 

Revire gitmesi gerektiğini biliyordu. Operasyona gidecekti Ay Yıldız timi. Elinin yaralı olduğunu görürse Oğuz binbaşı asla göndermezdi. İki gün içinde toparlaması gerekiyordu. O yüzden revire indi hemen.

 

Kapısı açıktı. Tıklatıp içeriye girdi ama normalde olsa görmeden nefes alamadığı ama şimdi ise gördüğünde gözüne bakamayacak olduğu kadını görmeyi beklemiyordu.

 

“Fatih?” dedi Büşra şaşkınca. Niye geldiğini bilmiyordu “Neden geldin?” dedi sesindeki şaşkınlığı saklamadan. Fatih ise gerçekten bu soruyu kendisine soruyordu ‘Neden geldim buraya?’

 

Fatih, cevap vermeyince yanına gitti ve ellerini yüzüne koyup kendine çevirdi Fatih’in başını “Fatih… Yaralandın mı?” dedikten sonra o da Uraz gibi vücuduna baktı. Elini görmüştü ama ilk seferde.

 

“Fatih! Eline ne oldu? Kiminle kavga ettin sen? Selen hanım bakabilir misiniz?” diye nöbetçi doktora seslendi hemen. Selen hanım anında gelip incelemeye başladı yarayı. Kaşlarını çatıp Fatih’e baktı “Hangi duvarla kavga ettiniz Yüzbaşım?” diye sordu.

 

Büşra, beklemiyordu böyle bir şey “Duvar mı? Ne duvarı?” Fatih, Büşra’nın gerçekleri sorgulayacağını bildiği için geçiştirme derdindeydi “Duvar nereden çıktı doktor? Eğitimdeyken oldu.”

 

Büşra, inanmamıştı bu sefer. Bir şeyler yaşadığına emindi Fatih’in. Ama kendi anlatmasını istediği için sormayacaktı. Alan tanıyacaktı ona.

 

“Benim Delfin’in yanına gitmem gerekiyordu. Sen pansumanı yaptır sonra da gelirsin işin bitince.” dedikten sonra Fatih’in bir şey demesine izin vermeden çıktı revirden. Normalde öğrenmeden gitmezdi yanından ama Fatih hep böyleydi. Hiçbir sorunu çözmeden gelip anlatmazdı Büşra’ya.

 

🗡️🩺

 

“Tamam anneciğim tamam!” annesiyle konuşuyordu Açelya. Akşam olmuştu ve Safir hariç herkes gelmişti. Tek eksik Safir’di. Açelya ile Kuzey de Açelya’nın annesi Esra teyze ile konuşuyorlardı.

 

“Bana bak Açelya! O verdiğin sözleri tutacaksın.” Açelya, bezgin bir şekilde nefes verdi. Esra teyze, oldum olası Açelya’ya kural koyardı. Her annenin koyduğu kurallardı belki ama Esra teyze sert bir insan olduğu için tuhaf kaçıyordu.

 

“Anladım anne… Kapatıyorum…” dedikten sonra annesinin cevabını beklemeden kapattı. Kuzey ile baş başa kalmamaları gerektiğini söylüyordu sürekli Esra Teyze ama böyle bir ortamda mümkün değildi.

 

“Bu ney böyle ya? Şurada evleneceğim yakında, zaten o bile uzak, hala anneme hesap veriyorum.” gülümsedim serzenişine. Annesini çok seviyordu ama böyle olmasından dolayı kızıyordu.

 

“Sen de bir şey desene Kuzey ya!” diyerek Kuzey’e çattı bu sefer “Ne diyeyim Açi’m? Annene mi küfredeyim?” dudaklarımı büzüp ısırmaya başladım. Gergin ortam deyince onlardı.

 

“Hele bir küfret anama… O zaman sende ana namına bir şey bırakmam!”

 

“Ooowwww!” dedi Aykan “Açelya hanımdan goller…”

 

Gülmemek için dişledim bu sefer alt dudağımı.

 

Aykan sanki bir sonraki gole maruz kalacak kişi, dedi sağdaki melek.

Hem de nasıl, diye desteklediğini belli etti sol melek de.

 

“Sen sussana Aykan abi! Sen daha evlilik teklifi bile edemedin, gelmiş bize laf ediyorsun.” kabul etmeliyim çok haklıydı Açelya bu konuda. Aykan, Aylin’e hala evlilik teklifi etmemişti.

 

Sanki seninki etti de, dedi soldaki melek. Beni şurada konuşturma, diye de ekledi.

 

“Size ne lan bizim ilişkimizden? Kendi ilişkine bak küçük hanım…” Açelya, gözlerini kısıp baktı Aykan’a. Bilenmişti fazlasıyla.

 

“O değil de… Komutanım şey demişti sanki…” dedikten sonra yanındaki Özgür’ü dürttü “Tam sen geldiğinde konuşuyorduk.” Özgür, hatırladıktan sonra konuşmaya başladı ama ben ne diyeceğini anladığım için kesmiştim sözünü.

 

“Ha şey mi? İste-“

 

“Sussana sen kardeşim!” dedim dişlerimin arasından. Sanki bilmiyordu Açelya’ya sürpriz olacağını. Gıcıklığına yapıyordu.

 

“Özgür! Sen yarın askeriyeye üçte gel canım!” dedi Kuzey. Atilla ve Barlas, sırıtıyordu ama Özgür gayet mutsuzdu.

 

“Öğleden sonra mı komutanım?” yavaşça kafasını salladı Kuzey “Aynen, öğleden sonra gel de saatin akrep ile yelkovanını bir yerlerine sokayım…” Özgür, tehditi ve verilmek istenen mesajı gayet iyi anlamıştı.

 

“Emredersiniz komutanım!” dedi ve koltukta küçülebildiği kadar küçüldü. Gözlerim, yan yana oturan Sanem ile Asena’ya kaydı. Kaş göz yapıyorlardı sürekli birbirlerine.

 

Çenemi havaya diktim ve şüpheli bakışlarımla süzdüm ikisini de. Benim bilmediğim bir şey oluyordu. Ayaklandım hemen “Siz ikiniz! Mutfağa gelsenize benimle.” dedikten sonra bir şey demelerini beklemeden mutfağa geçtim.

 

Peşimden paytak adımlarla geldi ikisi de. Sorgulayıcı bir yüz ifadesi vardı yüzlerinde “Ne oldu Delfin?” dedi Asena hemen. Sanem ise meraklı gözlerle bakıyordu.

 

Kollarımı göğsümde birleştirip tezgaha yaslandım. Kaşlarımı kaldırıp konuşmaya başladım “Dökülün…” birbirlerine baktılar şok içinde. Muhtemelen fark etmemi beklemiyorlardı.

 

Sanem tam konuşacakken Asena tarafından tutulmuştu. Kaşlarımı kaldırıp baktım ikisine. Gözlerim aralarında mekik dokuyordu. “Konuşsanıza!”

 

Bezgin bir nefes verdi Asena. Yanıma adımlayıp kulağıma eğildi. “Biz Atilla ile sevgiliyiz…” çekinceli bir şekilde söylediği şeye karşılık elimi ağzıma götürdüm. Sabahki gibi bir tepki vermeyecektim.

 

“Ne diyorsun?” dedim son heceyi uzatarak. Şok olmuştum. Benden habersiz ilişkiler çoğalıyordu etrafımda. Bu benim kabul edebileceğim bir şey değildi.

 

Tabi efendim. Delfin çöpçatanlık yapamadığı sürece kabul edilemez, dedi soldaki melek.

 

“Öyle işte.” dedi utangaç bir eda ile. Gülümseyip kolunu sıvazladım. Utanması çok güzeldi ama utanacağı bir şey de yoktu.

 

“Bak sen bizim Ati’ye. Gül gibi Albay kızını kapmış.” omuzumdan itti yavaşça “Deme öyle Delfin ya! Zaten utanıyorum.”

 

“Tamam tamam demeyeceğim.” Sanem’e döndü yeşillerim bu sefer “Sen de kaptın güzeller güzeli gelini. Sırıt oradan değil mi?” Sanem, Asena’ya nazaran daha rahattı “E tabi.” diyerek kolları bağlı, tek kaşı havada olacak şekilde sallana sallana yürüdü bize doğru.

 

“Bundan ala güzel gelin mi bulacağım abime?” sır verir gibi eğildi “Ayrıca abim diye demiyorum çok geçimsizdir. Asena’yı ona katlandığı için ekstra tebrik ediyorum!” kıkırdadık bu sefer hepimiz. Ben de tebrik ediyordum. Atilla’nın ne kadar huysuz olduğunu biliyordum çünkü.

 

“Neyse haydi içeriye geçelim. Anlayacaklar şimdi bir şeyler olduğunu.”

 

Onların peşinden salona geçerken kapının çalması ile durdum. Safir gelmiş olmalıydı “Siz geçin ben bakıp geliyorum.” dedim kızlara. Cevap gelmesini beklemeden gidip açtım kapıyı. Gelen Safir’di. Gülümseyip sıkıca sarıldım boynuna.

 

“Birileri özlemiş…” dedi boynumdan öpmeden önce. Kim kimi özlemişti en çok tartışılırdı. Öyle bir sarılıyordu ki sanki beni kendine bağlayıp bir daha da bırakmak istemiyormuş gibiydi.

 

“Allah Allah!” dedim şaşırmışçasına. Şakağımdan öpüp postallarını çıkarttı. İçeriye geçmesi için iki adım geriye çıkmıştım.

 

Hızlıca çıkarttığı postalları içerideki ayakkabılığa koydu ve kapıyı kapattı. Dudaklarındaki hafif tebessümü ile yüzümün her detayını incelemeye başladı. Derin bir nefes aldıktan sonra belimden tutup yeniden çekti göğsüne beni “Senden kopamıyorum ben ya…” kıkırdayıp iyice sokuldum bedenine “Kopmanı isteyen kim?”

 

“Kopmono ostoyon kom?”

 

Gelen ses ile kaşlarımı çatıp arkamı döndüm. Açelya, kapının ağzında dikiliyordu. Safir, şaşkınca bana baktı “O ses Açelya’dan mı çıktı yoksa bana mı öyle geldi?” Tam ağzımı açacakken Açelya kendisi yanıtlamıştı sorusunu “Benden çıktı Safir abi benden… Siz burada hasret giderin, cilveleşin… Ben içerideki dağ ayıları ile uğraşayım.”

 

Dağ ayıları mı?

 

Kahkaha attım benzetmesinden dolayı “Kızım sen alemsin ya!” kollarını göğsünde birleştirip ayağının tekini yere vurmaya başladı. Kızgın anneler gibiydi şu anda “İçeri geçin, benim tepemin tasını attırmayın ha!”

 

Safir, belimden destek vererek yürümemi sağladı “İçeri geçelim de Açelya bizi çiğ çiğ yemesin.” sesi, bariz dalga geçtiğini gösteriyordu. Ona karşı gelmeden beni yönlendirmesine izin verdim.

 

Salona geldiğimizde tüm Hançer timinin büyük bir kargaşa ile konuştuğunu gördüm. Hangi ara sohbet bu kadar hararetlenmişti ki?

 

Safir’in geldiğini görünce Güney “Dikkat!” diye bağırmıştı. Hepsinin aynı anda ayağa kalkıp hazır olda beklemesi her zaman komik gelmişti. Yine komikti.

 

“Rahat!” dedikten sonra Safir, herkes kalktığı yere geri oturdu “Ne yaptınız bakalım Hançer? Beni bıraktınız orada bir başıma. Ben size saat altıya kadar karargahta kalacaksınız demedim mi?” hepsi şaşkın bir ifade ile birbirlerine baktı. Haberleri yoktu sanırım.

 

“Komutanım siz izin vermiştiniz.” Safir’in kaşları havalandı. Hiç izin vermiş gibi bir hali yoktu “Kim dedi size bunu?”

 

“Kuzey komutanım dedi komutanım.” dedi Barlas anında. Kuzey ise kendini koruma derdindeydi “Bana da Aykan komutanım dedi vallahi!”

 

Aykan’a baktığımda gayet rahat bir pozisyonda oturmuş sırıttığını gördüm. Safir dük dik ona bakıyordu fakat onun hiç korkusu yoktu.

 

“Aykan?” Aykan öne çıktı biraz koltukta “Efendim canım?”

 

“Senin bir bilgin var mı canım?” dedi Safir ona uyarak. Aykan ise dudaklarını büküp ellerini iki yana açtı “Sen dediğini unuttuysan bu benim problemim mi devrem?” hepimizin üzerinde gözlerini gezdirdi “Bence değil.”

 

“Ya sabır ya selamet!” elimi, koluna sarıp sakin kalması için müdahalede bulundum. Böyle devam ederse Aykan, Safir’i tutamayabilirdik.

 

“Sakin ol ula! Seni sinir etmek için yapıyor öyle.” sert bir nefes verdikten sonra oturduğu yere iyice kuruldu “Açelya.”

 

“Efendim Safir abi.” Merak etmişti Açelya. Ben ne diyeceğini biliyordum. Hatta Hançer de biliyor olacak ki sırıtıyordu.

 

“Ailen nasıllar?” Açelya, bu soruyu beklemediği için kaşlarını çatmıştı. Temkinli bir şekilde cevap verdi “İ-iyiler abi.” Safir, sakince kafasını salladı. Bir yandan da çenesini sıvazlamıştı. Sakalları çıkmıştı çok az.

 

“Allah iyiliklerini versin abim.” biraz durup bombayı patlattı “Ailene söyle de hazırlansınlar Açelya. Sizin istemeyi daha fazla bekletmeyelim.” Açelya, emin olamayarak kafasını eğdi. Gözleri Safir, Kuzey ve benim aramda mekik dokuyordu “Nasıl? Anlamadım.”

 

Şaşırmıştı fazlasıyla. Beklemiyordu. Açıkçası ben de beklemiyordum ama güvenli olmasa Safir’in bu kararı vereceğini de düşünmüyordum. O yüzden içim rahattı.

 

“Cidden mi abi?” Jeton en son düşmüştü Açelya’ya “Cidden isteyecek misiniz beni?” Safir, tebessüm etti çok büyük olmayacak bir şekilde “Evet, isteyeceğiz.” Açelya, sevinçle ayaklanıp geldi ve bana sarıldı sıkıca. Ben de ayaklandım zorlanmaması için.

 

“Delfin… Duydun mu? İsteyeceklermiş beni.” gülümsedim büyükçe “Duydum Açi’m duydum…” hızlıca ayrıldı benden. Ne yapacağını bilmezcesine ellerini koyacak yer bulamıyordu “Şey… O zaman ben… Hah! Annemleri arayıp haber vereyim. Onlar da bekliyorlardı zaten.” diyerek odasına koştu.

 

“Bu kız da ne kadar meraklıymış evlenmeye lan! Ne yapacağını şaşırdı.”

 

“Eee Aykan Bey… Herkes sen mi de kaçsın sevdiğinden?” Ciddi olmadığımı gördüğü için tepki vermeyip sadece yüzünü buruşturmuştu. Safir’in yanına geçtim tekrardan. Kolunun altına almıştı beni.

 

Çenesinin altından öpüp kulağına doğru fısıldadım “Teşekkür ederim.”

 

“Ne için?” İçeriyi gösterdim “Açelya ne kadar mutlu oldu anlatamam. Onun mutluluğunu görmek çok güzel. O yüzden teşekkür ederim. Bin türlü olayın arasında onu mutlu ettiğin için.” Şakağımdan öptü. Gözlerimin içine öyle içli içli bakıyordu ki…

 

“Sen mutlu ol diye yaptım. Onlar mutlu olunca sen daha çok mutlu oluyorsun.” tebessüm edip göğsüne sokuldum iyice “Seni seviyorum yüzbaşı.”

 

Elini kulağına atıp eğildi aşağıya “Efendim? Duyamadım.” karnını cimcikledim. Dalga geçmeyi çok seviyordu “Kaşınma Safir!” omuzumdan çekti “Tamam tamam… Ben de seni çok seviyorum.”

 

İnadına kulağına yaklaştım. Kısık ama oldukça etkili bir şekilde konuştum.

 

“Seni, senin bile algılayamayacağın kadar çok seviyorum yüzbaşı. Tüm hücrelerimle ve benliğimle seviyorum ve bu asla değişmeyecek!”

 

……

 

Nasıldı bölümümüz?

Fatih ile Aycan?

Beklemiyordunuz değil mi?

Uraz ve Büşra’yı sıkı bir imtihan bekliyor.

Hançer timi?

Açelya’mız artık gelin oluyor sanki?

Tepkiler nasıldı?

Delfin ile Safir?

Anlık kararlar için kanalıma bekliyorum efenim. Bir terazi burcu olaraktan çok değişkenlik gösteriyor kararlarım. Mesela bölümü az önce bitirdiğimi kanaldakiler biliyor (ufak bir örnek🤭). O yüzden kanalıma gelirseniz her şeyden anında haberiniz olur.

Seviyorum sizleri 🤍🌸

Bölüm : 08.09.2025 23:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...