
Merhabalaarrr!!!!
Özlendik sanırım biraz. Ben de çoook özledim sizleriiii 🥹
Yeni bölümü koşa koşa gelip atıyorum.
Bol yorumlu ve bol oylu bir bölüm olması dileğiyle paylaşıyorum canlarrr 🤍🌸
Keyifli okumalarrr 🩵
……
Hançer 67
Trabzon’daydık. Atilla, Özgür ve Barlas üçlüsünü serbest bırakmışlardı. Atilla’nın dövdüğü adam hala komadaydı fakat Atilla sanki hiç riskli konumda değilmiş gibi davranıyordu. Adamdaki rahatlık arşa çıkmıştı.
Ne bekliyorsun ki? Sonuçta Safir’in askeri, dedi soldaki melek.
Haklıydı, Safir’in askeriydi. Ama bu mesleğini etkileyecek raddeye gelen bir olaya bulaşacağı anlamına gelmiyordu. Zaten bu durumu Safir de tasnif etmiyordu, etmezdi de.
Başta Gökhan Albay fazlasıyla kızar diye düşünmüştüm. Fakat Gökhan Albay, Safir’in aksine beni şaşırtarak asla kızmamıştı. Kızının hayatını kurtardığı için miydi bilemem ama fazlasıyla şaşırtmıştı. Sanırım yavaş yavaş Hançer üyelerinin davranışlarına şaşırmamam gerektiğini öğrenecektim.
Gökhan Albay; eşi ve Asena ile önümüzdeki arabadaydı. Bu sefer herkes kendi arabalarıyla gelmişti. Ben, Safir, Özgür ve Uraz aynı arabadaydık. Trabzon merkezde olduğumuz için ana caddede sürekli dur kalk yapmak zorundaydık.
Gelene kadar yollar boş olduğu için ara sıra hızlanmıştık. Hız sevdiğim için yolculuk da iyi gitmişti. Tabi bazı durumlarda Safir’in inatlığı tutmadı da değildi. ‘Diğer insanların hayatını tehlikeye atmamalıyız!’ gibi bahaneler ile yavaşlayabiliyordu. Bu yüzden her yarım saatte bir kavga etmiştik.
Safir bu yolculuktan sonra senden ayrılmazsa bir daha hiç ayrılmaz Delfin, diyerek düşüncesini belli etti sol melek.
Bu sefer hak verdim ben de Delfin. Adam gayet haklı bence, diyerek sol meleğe olan desteğini de belli etmişti sağdaki.
Açelya bu sefer yanımıza binmemişti. Müstakbel eşi ile gitmeye karar vermişti. Ailesinin evine gittiğimizde babasının Kuzey ile kendisini bir araya getirmeyeceğini bildiği için gidene kadar vakit geçirmeye çalıştığı gerçekten belli oluyordu. Fakat garibim Kuzey’in hiçbir şeyden haberi yoktu. Evet, biraz da olsa Açelya’nın babası Seyit Amcanın ketum olduğundan bahsetmiştik ama tam Karadeniz erkeği gibi olduğunu söylememiştik. Gerçekten büyük bir kayaya toslayacağından bihaberdi.
Olacaklar az çok belliydi. Eğlenecektik, en çok da ben, ama şu anı düşünecek olursak fazlasıyla sıkılmaya başlamıştım. Çünkü biz merkezde değil de Maçka’da yaşadığımız için mecburen yok daha bitmemişti. Derince ofladım oturduğum yerde. Safir yine yüz ila yüz yirmi arası gidiyordu.
Adam caddede de mi bassın Delfin? Bu bile hızlı, diye savunmaya geçti sol melek.
Hala ve hala beni savunması gerektiğini öğrenememişti.
Aynadan arkadaki yolculara baktım. Uraz, öylece dışarıya bakarken Özgür de başını Uraz’ın omuzuna koymuş uyuyordu. Dudağım, sol yanına doğru kıvrıldı. Bu yolculuğumuzu eğlenceli hale getirmek benim görevimdi. Boğazımı temizleyip yerimde dikleştim. Hedefim Özgür’dü.
Safir, birkaç saniye ne yaptığımı anlamaya çalışmıştı. Gözü bir anlığına arkasında uyuyan Özgür’e değince ne yapacağımı anlamış olacak ki en sonunda yola bakarak bana eğildi “Yarası olduğunu biliyorsun değil mi Delfin? Sakın korkutayım deme!”
Ben de ona doğru eğildim “Özgür’ün yarası bence artık iyileşmiştir Safir. Ayrıca ben doktorum. Neyin zararlı olduğunu biliyorum.” Safir bir şey demeden arkadan Uraz dahil oldu konuşmamıza “Sanırım planın suya düştü çünkü Özgür uyandı Delfin.” Az önce benim yüzümde olan sırıtış şimdi Safir ile Uraz’ın yüzündeydi.
Özgür ise bir yandan esneyip bir yandan da yüzünü sıvazlıyordu. “Golmodok mi daha?” Esnerken sorduğu soru ile arabada kahkaha sesi yükselmişti. Henüz uyku semesi olduğu için şaşkın bir şekilde karşılamıştı bu tepkimizi.
“Ne gülüyorsunuz ya? Daha kendime gelemedim ne var yani!” Özgür’ün sert çıkışı ile gülmemiz daha da şiddetlenmişti. İnsanın kardeşi ile eğlenmesi kadar güzel bir şey yoktu. Özgür, sinirlenmiş olacak ki arkadan yavaş ama etkili bir şekilde itti omuzumdan “Sus Delfin valla geliyorlar bana alttan alttan!” Omuz silkip öne doğru eğildim ama nasıl sinirlendiyse asla pes etmiyordu. En son yüzüm torpidoya yapışacakken sinirle bağırdım “Lan bir dur! Yüzüm araba ile bütünleşecek senin yüzünden!”
Altta asla kalmıyordu “Sanki sen durdan anladın da tüm suç bende. Kızım sen dursaydın ben de duracaktım. Hem suçlu hem güçlü!”
Derin bir nefes çıktı burnumdan “Sen niye bana bulaşıyorsun ki? Safir ile Uraz da güldü sana. Onlara da bulaş yiyorsa. Hep ben hep ben!”
“Kızım onlar komutanlarım farkında mısın? Onlara bulaşırsam beni bulaşık süngeri yapar üzerine çamaşır suyu döker üstüne üstlük yerde sürükleye sürükleye yeri yalatırlar!” Gülmemek için zor durduğum için boğazımdan çıkan kıkırtılar yüzünden zorlanıyordum ama bu sefer Özgür beni direkt arabadan atabilirdi.
“Abartma oğlum! Sünger yapmazdık o kadar da değil.” dedi Uraz. Safir ile göz göze geldiklerini görmüştüm aynadan “Alt tarafı paspas yapardık.” diye devam ettirdikten sonra Safir ile yeniden göz göze gelmiş ve gülmeye başlamışlardı. Gerçekten ayrı olduklarında bu kadar gülmüyorlardı. İkisi bir araya geldiğinde aynı okulun zorba çocuklarına dönüyorlardı.
“Ya ama komutanım…” gerçekten bir şey diyememesi çok koyuyordu Özgür’e emindim ama eğlenmiyor da değildim.
Bence asıl zorba sensin Delfin benden demesi, dedi sağdaki melek.
“Safir! Arabayı kenara çeksen de Uraz ile yer değiştirsem? Biraz uyumak istiyorum da.” Safir başta nedenini sorgular gibi olmuştu. Fakat sonrasında Özgür’e üzüldüğümü anlamış olacak ki sormamış, direkt çekmişti arabayı kenara. Hızlıca Uraz ile yer değiştirmiş arka koltuğa, Özgür’ün yanına, geçmiştim.
“Selam kardeşim!” diyerek bir şey demesine mahal vermeden boynuna sarıldım. Ufaktan kızgın olsa da bana asla sürdüremezdi kızgınlığını “Hep böyle yapıyorsun ve bu hiç hoş değil kardeşim.” Kafamı salladım ciddiyetle. Duygularıyla oynanmasından nefret ederdi.
Alttan yüzüne baktım “Dizine yatsam?” Birkaç saniye bakıştıktan sonra gülümseyip alnımı öptü ve koltuğun en uç kısımına kadar kaydı. Elini dizine iki kere vurdu “Gel bakalım küçük kız.” Özgür’ün de dediği gibi küçük bir kız gibi sevinçle yattım dizine. Gözlerim, anın huzuru ile yavaşça kapanmaya başlarken son duyduğum derinden gelen Sezen Aksu şarkısıydı. Radyodaki ‘Şuh Nefes’ şarkısı ile gözlerimi kapattım.
🗡️🩺🗡️
Uzaklaşabildiği kadar timden uzaklaşmıştı Özgür. Çalan telefonunda aylardır konuşmadığı kişinin aradığını görmesi ile ne yapacağını bilemez bir şekilde hızla uzaklaştı Açelyaların evinden. Delfin arabada gelirken uyduğu için uyandırmaya kıyamayıp direkt içeriye taşımışlardı. Timdekiler de arabadaki eşyaları indirdikleri için birkaç dakikalık yokluğunu fark etmezlerdi.
Derin bir nefes alıp verdi. Ne konuşacağını da bilmiyordu. Karambole ilerleyecekti her şey. Telefonu yaklaşık on saniye sonra sustu. Açmaya hazırlanırken sürenin geçtiğini fark etmemişti. Telaşla geri arayacakken karşıdaki kişi telefonunu tekrardan çaldırmıştı çoktan. Bu sefer bekletmeden açtı telefonu.
“Alo?” Karşıdaki kişi beklemeden yanıtladı Özgür’ü “Oğlum?” Özgür, babasının Özlem dolu sesini duyduğunda hemen gardını indirmişti. Çok özlemişti babasını. Babası, yalnızca kendi isterse gelip görürdü oğlunu. O da gizli yerler olurdu hep. Asla bir kafe ya da restoranda buluşup bir şey yiyip içmezlerdi. Ya ormanda ya da göl kenarlarında buluşur, yaklaşık on dakika konuşurlardı sadece. Özgür kendisini bildi bileli normal bir baba oğul olmamışlardı.
Annesi, o doğduktan birkaç ay sonra ölmüştü. O yüzden hiç aile olmanın verdiği hissi bilmemişti. Yalnızca babası vardı. Delfin ile tanıştıktan sonra az da olsa tamamlanmış hissetmişti kendini. Annesinin yokluğu, dolmazdı fakat kardeş eksikliğini ilk Delfin sonra da Hançer timi doldurmuştu.
“Bu sefer bir yere çağırırsın sanmıştım. Aramana çok şaşırdım baba.” derinden gelen iç çekme sesini duydu kulakları. Babasının düşüncelerini anlamazdı, anlayamazdı kolay kolay. Çünkü Tümgeneral Doğan Güner, çok iyi bir askerdi. Düşünceleri ile gözleri aynı şeyi söylemezdi. Korkulması gereken bir adamdı.
“Arayıp sesinin duymak istedim. Yaralandın, az kalsın ölüyordun ama ben gizlilikten dolayı seni göremedim bile. Çok korktum oğlum.” Son cümlesini derken sesi kısılmıştı. Oğlu, Tümgeneral Doğan Güner için çok önemliydi. Çünkü oğluydu. Çünkü kızının en yakın korumasıydı.
Gençliğinden bu yana ikizi ile birlikteydi ama bilmiyordu. Koruması için görevlendirildiği kız aslında öz be öz kız kardeşiydi…
“Merak etme baba. Etrafımda Delfin fır dönüyor zaten. Ölsem o tabuttan beni zorla kaldırırdı. Canımı okudu zaten.” Hafif bir kıkırtı çıktı Doğan’ın ağzından. Kolay kolay gülmezdi. Bir tek Delfin ile Özgür güldürebilirdi onu.
“İyi yapmış. Sonuna kadar destekleyicisiyim onun. Etin de kemiğin de onun.”
“Baba allahtan bunu ona söyleyemiyorsun. Yoksa beni cidden lime lime doğrar, etimi kemiğimden ayırırdı.” Yapardı Delfin. Tam annesinin kızıydı çünkü. Doğan’ın hayat arkadaşının tıpkısının aynısıydı.
“Hazır konu Delfin’e gelmişken diyeceklerimi diyeyim evlat.” Özgür vakitin daraldığının farkındaydı. Gizli gizli eğitiyordu Delfin’i. Delfin, asla fark etmese de bu durumu, gerçekten eğitimli bir asker gibiydi.
“Dinliyorum baba.”
“Biliyorsun, Teşkilat’ın derin planları var. Planlarından birisi de Delfin.” Özgür işte bu durumu anlamıyordu. Teşkilat ile Delfin’in ne bağlantısı olabilirdi ki. Babasının isteği üzerine onun yanında olmuş, sürekli tehlikelere karşı korumuştu. Eğitmişti aynı zamanda da. Ama asla aklına yatmıyordu. Emir, her şeyin üstünde olduğu için sorgulaması yalnızca kendineydi.
“Yakın zamanda Delfin ile gelmeni isteyeceğiz. Elbette başta şaşıracak ve asla kabullenmeyecektir. Fakat sonrasında bunun nedenini anlatacağız. İşte o vakitten sonra kendi isteği ile kalacaktır Teşkilat’ta.” Boğazını temizledi ve devam etti konuşmasına “Tabi sen de aynı şekilde.”
Kaşları çatıldı Özgür’ün. Delfin’i Teşkilat için eğittiğinin farkındaydı ama kendisi ne diye Teşkilat’ta kalacaktı. O bir bordo bereliydi ve özel, eğitimli bir askerdi.
“Baba ben-“
“Şimdi sorgulama evlat.” Diye sözünü kesti Doğan Özgür’ün. Şimdi gerçeği söylemesi gerekirdi açıklarsa. Bu da oğlunu ve kızını temelli kaybetmesine neden olabilirdi.
“Özgür?” Arkasından gelen sesle telaşla eli telefona gitti fakat babasının “Sakın kapatma!” Emiri ile sakince cebine attı kapatmadan telefonunu. “Delfin? Uyanmışsın.” Delfin, biraz şaşkın biraz da anlamaz gözlerle bakıyordu Özgür’e. Yavaş adımlarla aralarında kalan mesafesini azalttı.
“Kiminle konuşuyordun? Ben gelince hemen kapattın.” Özgür ne kadar ‘Babamla konuşuyordum.’ demek istiyorsa Doğan da ‘Babanızla konuşuyordu.” demek istiyordu fakat ikisi de ağızlarına ket vurup susmayı mecburen tercih etmişlerdi.
“Karargahtan bir Başçavuş aradı da…” Demişti düşünmeden. Halbuki telefonun diğer ucundaki koskoca Tümgeneral’di.
Kaşları kalktı Delfin’in “Başçavuş?” Özgür kafasını sallamıştı telaşla. Delfin’e yalan söylemeyi hiç sevmiyordu. Ama zaten ilk tanıştıkları anda da yalan söylememiş miydi?
Delfin daha fazla üzerine gitmedi. Tebessümünü geri yüzüne alıp kalan son adımını da attı ve Özgür’e sımsıkı sarıldı “Uyanınca hala dizlerinde yatıyor olurum sanmıştım. Biraz hayal kırıklığı yaşadım.” Özgür, acı ile gülümsemişti. Bir eli omuzundayken diğer eli de Delfin’in saçını okşuyordu. Babasının onları dinlediğini tamamen unutmuştu.
“İşte iş beklemiyor ki güzelim. Arayınca mecbur bıraktım seni orada. Yoksa biliyorsun hemen yanına kıvrılıverirdim.” Kafasını salladı Delfin. Bildiği için ses etmemişti. Ama çok belli etmese de üzülüyordu.
“Kız bana bak!” Diyerek ayrıldı Özgür Delfin’den “Sen Açi’yi biraz kıskanıyor olabilir misin acaba?” Konuyu değiştirmek tam onun işi olduğu için ustaca değiştirdi konuyu.
“O ne demek Özgür?” Bu soruyu beklememişti Delfin. Hatta sorunun amacını bile anlamamıştı “Niye kıskanayım Açi’yi ben?” Dudakları büküldü Özgür’ün “Bilmem ki. Evleniyor diye falan… Ne bileyim işte?”
Hala onları dinlemekte olan Doğan, bu sözlerinin üzerine ciddiyetle dinlemeye başladı Özgür’ü. Delfin durduk yere niye kıskanacaktı ki arkadaşını?
“Saçmalama Güner!” Özgür’e kızdığı için soy adıyla seslenmişti ona Delfin. Şaka olsun diye mi sormuştu yoksa ciddi miydi kestiremiyordu şu anda. O yüzden en iyisi kızmak, diyerekten saldırıya geçmişti.
“Safir komutanım ile evlenmek istemez miydin yani?” Doğan’ın kaşları git gide çatılmaya başlamıştı. Safir’i tanıyordu. Annesi ile babası yakın dostlarıydı Doğan ile Tülin’in. Ama Safir ile Delfin’i anlayamamıştı. Kızı, Safir’e mi aşıktı?
“Niye soruyorsun bunu şimdi Özgür? Elbet bir gün sevdiğim adam ile evlenmek isterim.” İşaret parmağını Özgür’ün yüzüne karşı salladı “Ama istiyorum diye dostumu da kıskanmam öyle. Söylediği şeye bak, peh! Açelya’yı mutlu olduğu ve sevdiği adam ile evlendiği için kıskanacakmışım! Ufak at da civcivler yesin bari.”
“Ya Delfin ya!”
“Ne Delfin ne?” Safir’in şu anda şu sohbetin içinde gelmiş olması Özgür için fazlasıyla tehlikeliydi. Tek ümidi duymamış olmasıydı. Hatta üstüne üstlük Delfin’in de Safir’e bir şey dememesiydi.
“Komutanım!” Safir kolunu Delfin’in omuzuna atmış, ciddi bir şekilde inceliyordu Özgür’ün yüzünün her bir karışını. Yalanını yakalayıp sıkı bir ceza vermek istiyordu ama ona göre adi köpek asla açığa vurmuyordu.
Delfin nasıl annesi Tülin’e benziyorsa Özgür de aynı şekilde babası Doğan’dı.
“Yine ne dedin de kızdırdın benim güzelimi?” Özgür elini ensesine atıp sertçe sıvazladı. Şu anda hiç ceza çekecek hali yoktu. “Valla komutan-“
“Aman Safir. Özgür ve beni günlük delirtmeceleri işte.” Yanağına uzanıp uzunca öptü Safir’i. Safir zaten onun kokusuyla mest oluyorken Delfin onu öpünce iyice mahvoluyordu. “Şunu askerlerimin önünde yapma demedim mi Delfin?” Delfin kıkırdamıştı Safir’in serzenişine. Safir’i timinin önünde utandırmak en büyük keyiflerinden birisiydi.
“Hoşuma gidiyor canım ne var?”
“Ben de hoşuma giden şeyler yapmak isterdim de ama-“ Babasının telefonda açık olduğunu ani hatırlaması ile Safir’in sözünü bir yerleri tutuşsa da bölmek zorunda kalmıştı. Çünkü babasını az da olsa tanıdıysa telefonu kapatmamıştı.
“Cilveleşmelerinizi ötede mi yapsanız acaba? Olan var olmayan var ya hani!”
Safir, bu çıkışı anlamamıştı fakat Delfin az önceki sohbetten dolayı böyle tepki verdiğini düşündüğü için uzatmamıştı “İyi be tamam gideriz. Sen de burada yalnızlıktan çürü.” Özgür, yüzünü buruşturmuştu sadece. Delfin, Safir’in koluna girip yönlendirirken sadece arkalarından bakmıştı.
Safir başta tepki gösterecekti ama Delfin ile gitme fikri ona daha cazip geldiği için kafasının bir kenarına Özgür’ün bu çıkışını yazmış, cezasını sonraya saklamıştı.
İkisi gittikten sonra derin bir nefes verdi ciğerlerinden Özgür. Babasını unuttuğu için üç buçuk atmıştı geçen iki dakikada. Eli hızlıca cebine gitti. Telefonun ekranında hala babasının yazdığını görünce içinden küfredip telefonu kulağına götürdü.
“Baba! Orada mısın?” Doğan, şu anda kızı ile Safir’in arasında olan şeyi hazmetmeye çalışıyordu. Kızı, dostlarının oğlu ile mi beraberdi? Peki Özgür ne diye söylememişti?
“Safir ile Delfin beraberler mi Özgür?” Soruları fazlaydı kafasında. Fazla da kuşkulandırmak istemiyordu Özgür’ü ama alttan alta kızını kıskanmıştı.
O bile daha sarılıp öpmemişken kızını başka birisi öpüyordu…
“Evet baba beraberler.” Diyerek gerçeği söyledi Özgür. “Bir görsen ikisini… Gerçekten tencere kapaklar ya. Safir komutanımın despotluğunu Delfin aldı. Onu ben ilk defa bu denli gülerken gördüm baba. Delfin de onun yanında çok mutlu. Gerçekten kardeşim olsaydı eğer Delfin. Kesinlikle Safir komutanıma gözüm kapalı emanet ederdim.”
‘O zaten senin kardeşin.’ diyemedi Doğan. Gözleri dolmuştu. Sesi titremezdi kolay kolay ama şimdi titremesinden korkuyordu. Kızı ve karısı, Doğan’ın kanayan yarasıydı. Ve o yara asla kapanmadığı için yalama olmuştu. Ve artık hiçbir sargı ve tedavi işe yaramazdı.
Ölene kadar onunlaydı bu acı…
“Neden söylemedin bana?” Sesini zar zor düzeltmişti Doğan. Zordu kızı hakkında konuşmak. “Çünkü onlar sevgili oldu olalı aramadın baba. Yaklaşık bir yıldır sesini bile duymadım senin.” Haklıydı Özgür. Doğan, düşününce Özgür’e hak vermişti. O yüzden daha fazla üstelemeyecekti.
“Tamam oğlum. Bundan sonra bir ya da iki ayda bir arayacağım seni. Telefonun açık olsun.” Kafasını salladı Özgür “Tamam baba. Telefonum hep açık kalacak merak etme.”
Doğan tebessüm etti ve telefonu kulağından indirdi “Kendine ve Delfin’e çok iyi bak evlat. Siz önce Allah’a sonra da birbirinize emanetsiniz.”
Doğan anne karnına beraber düşen ve anne karnından beraber doğan ikizleri birbirlerine emanet etmişti. Bundan sonra da asla ayrılmamaları için elinden geleni yapacaktı.
…….
Ve bölüm sonuuuu
Nasıldı bölümümüz?
Delfin ve haylazlıkları?
Özgür ile Doğan?
Safir ile Delfin’i öğrendi Doğan. Sizce sonrasında neler olur?
Bir an önce Doğan kızına kavuşsun istemiyor muyuz şu anda 🥹?
Yeni bölüm ve anlık duyurular için kanalıma bekliyorum canlarrr

| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.6k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |