92. Bölüm

68. Bölüm

🌸🤍Tıp 🤍🌸
tipsevdali

Selamlarrrr!!!

Nasılsınız efenimmm?

Çok güzel bir bölüm ile geldim. Umarım sizler de beğenirsiniz.

Bol bol yorum atın arkadaşlar. Ben yorumlara göre yazan bir insanım. Düşüncelerinizi bilmek istiyorum.

Umarım eğlenirsiniz. Bol keyifli okumalar🤍🌸

 

……

 

68.Bölüm

 

Bazı tesadüflere inanıyordu Doğan. Tülin ile küçüklükten tanıştıklarını kimse bilmezdi. Yıllar sonra tekrardan karşılaştıklarında ilk defa tesadüflere inandığını hissetmişti. Kaderinde yoksa en yakınında bile olsa karşılaşmazdın. Ama eğer karşındaki kişi kaderinse dünyanın öbür ucunda olsa bile bir araya gelirdin. Tıpkı Tülin ile Doğan gibi, Delfin ile Safir gibi…

 

Tülin ile her zamanki geldikleri yerdeydi. Teşkilat binasının en üst katındaki, kimsenin bir kere bile çıkmadığı fakat ikisinin çıkmadıkları bir gün olmadığı o yer…

 

Oğlu Özgür’ü aramış, sesini duymuştu. Yaralandığından beri gizlilik nedeniyle arayamamıştı canının canı oğlunu. Kızı Delfin vurulduğunda gizliliği dinlemeyip her gün aramıştı Özgür’ü. Özgür, Doğan’ın bu yaptığını görev için sanıyordu. Ama Doğan’ın görev umurunda bile değildi. O an düşündüğü tek şey bir kere bile doya doya öpüp, koklayıp, göğsüne saramadığı kızıydı.

 

Elinde içtiği sigarasını oraya koyduğu küllüğe bastırıp söndürdü. Özgür’ü kapattığından beri içini yiyen şey çok derindi. Kızı ile dostu Atıf’ın oğlu Safir. İkisinin arasında bir şey olma ihtimalini bile düşünmemişti Doğan. Öğrendiğinden beri düşünüyordu. Delfin’i ileride istediği yere aldıklarında Safir’in ne olacağını düşündü?

 

Böyle bir görevde Safir ile Delfin’in birlikteliği imkansızdı.

 

Bunu kendi kendine düşünmemeye karar verdi. Zaten altından kalkamazdı. En iyi kararı dostu Atıf ile verebilirlerdi. Normalde hiçbir şekilde gardını indirmeyen Doğan şu anda sağlıklı düşünemiyordu.

 

Her şeyi isterdi ama sonları kendi sonlarına benzesin istemezdi. En sonunda sevdiğini toprağa koyacaksa birisi, hiç olmamalarını yeğlerdi.

 

Hızlı adımlarla içeriye girdi ve Atıf’ın odasına yöneltti adımlarını. Atıf’a söyleyecekti gerçekleri. Eşi Emel’in de orada olmasını isterdi. Emel, Safir ile Delfin ilişkisini biliyor muydu bilmiyordu ama Atıf ile Doğan’ın ilişkilerini engellemesini istemeyeceğini düşünüyordu. Onu dinlemeyeceği kesindi ama olanlardan haberi olsun istiyordu.

 

Sonuçta bir anne oğlunun mutluluğunu da mutsuzluğunu da bilmeliydi.

 

Atıf’ın odası camlıydı. Eşi Emel ile koltukta karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlardı. Bazen onları anlayamıyordu. Evlatlarından tam 13 yıldır ayrılardı ama hiç ayrı gibi yaşamıyorlardı. Kendisi kızından yirmi yılı aşkın süredir ayrıydı ve yaşamına nasıl devam ettiğini bile bilmiyordu. Bir an önce Delfin ile gerçekten tanışmak için can atıyordu.

 

Karı kocanın güzel sohbetini bölerek direkt odaya girdi Doğan. Emel, her zamanki gibi hafif sıçrasa da yerinden Atıf bu duruma artık alışmıştı. Gözünü bile kırpmamıştı.

 

“Hayırdır? Yine heyheyli geldin. Gerçi sen hep heyheylisin ama neyse.” Doğan tam Emel’in tepesine dikildi. Emel, ne demek istediğini anlayıp anında kalkmıştı. Her zaman olan bir durum olduğu için sorgulamamıştı.

 

“Bugün bir şey öğrendim. Ve emin ol hiç öğrenmek istemeyeceğim bir detaydı.” Emel’in sorgulayıcı ifadesini tahmin edebiliyordu ama oğlu Özgür gibi açık kahve gözleri direkt Atıf’a bakıyordu. Atıf, başını hafifçe omuzuna eğmiş kısık gözlerle inceliyordu dostunun yüzünü.

 

Doğan yine ve yine içindekilerin okunmasına izin vermiyordu. Sonuçta o koskoca Tümgeneral Doğan Güner’di.

 

Boğazını temizleyip yerinde dikleşti Atıf. Doğan’ın bilmediği çok şey vardı. Oğlu ile çok görüşmediği için bilmemesi normaldi. Kunduz ile bire bir görüşmeleri de Emel ile ikisi yaptığı için detaylardan haberi pek olmazdı. Doğan genellikle gizli timleri yönetirdi.

 

“Ne öğrendin peki sağdıç?” Kaşları havalandı “Direkt yanıma geldiğine göre ciddi ha?”

 

“Konu oğlun ile kızım.” Atıf’ın gözleri anında Emel’e dönmüştü. Safir ile Delfin’in ilişkilerini Kunduz Delfin’i kaçırdığından beri biliyorlardı. Oğullarının Delfin için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Bunu biliyorlardı fakat Doğan’ı sinirlendiren şey başkaydı.

 

“Birbirinize baktığınıza ve aşırı tepki vermediğinize göre şaşırmadınız. Biliyordunuz değil mi?” Sessizlik Doğan için yeterli bir cevaptı. Karşısında sessiz kalınmasını sevmezdi ama ilk defa konuşulsun istemiyordu. Belki gerçekten şaşırmışlardı.

 

“Bu senin için sorun mu teşkil ediyor sağdıç? İki dost ailenin evlatları… Sevdalık ediyorlar.” Sinirle kısaca güldü Doğan. Dudağını yalayıp dişleri ile alt dudağını ısırdı. Sakince konuşmak istiyordu ama sakinlik damarlarında akan kanda şu anda mevcut değildi.

 

“Sorun teşkil etmemeli mi sizce? Bu nasıl bir soru sağdıç? Delfin hakkındaki planlarımızı biliyorsun. Sence böyle bir şey mümkün mü?” Kafasını salladı iki yana “Safir ile Delfin’in sonu bizim sonumuz gibi mi olsun istiyorsunuz?”

 

Emel’e döndü gözleri. Göz bebekleri titriyordu Emel’in. Tülin’in adı ne zaman geçse içi titrerdi. Şimdi de o anlardan birisiydi.

 

Doğan’ın Tülin’in ardından çektiği acıyı biliyordu. Aynısı Safir’in de başına gelsin istemezdi. İzin de vermezlerdi böyle bir şeye. Oğlu, yıllar sonra ilk defa bu kadar mutluydu.

 

“Anlıyorum seni Doğan.” Diyerek söze girdi Emel “Hem de çok iyi anlıyorum. Ama Safir ile Delfin başka. Bunu sen de biliyorsun. Gelecekteki planlarımızın içinde Hançer Timinin de olduğunu biliyorsun. Özel olarak bu görev için eğitildi onlar.”

 

Karısına hak verdiğine dair kafasını salladı Atıf. Yıllardır bu görev için çalışıyorlardı. Delfin ile Safir’in bu birlikteliği onlara bir şey kaybettirmezdi.

 

“Biz de bu görev için eğitilmiştik Emel. Ama ne oldu bak. Tülin öldü. Karım, arkadaşım, sırdaşım, her şeyim… Öldü. Kayıp gitti ellerimden ama ben hiçbir şey yapamadım.” Ayağa kalktı hırsla “Ya… Ya ben öz kızıma karımın ölüm haberini bir yabancı gibi verdim. ‘Baba’ dediği o teröristin gözünün içine baka baka ‘Karınız şehit oldu!’ dedim. Siz benim yaşadıklarımın binde birini yaşadınız mı?”

 

Birbirlerine baktı Atıf ile Emel. Derin nefeslerini birlikte alıp vermişlerdi. Haklıydı Doğan, hem de çok haklıydı ama kaderden kaçılmazdı.

 

“Onlar aşık birbirlerine Doğan. Sen bilmiyorsun ama aralarındaki bağ çok kuvvetli.” Asla kabullenmeyecekti Doğan bu durumu. Sinirle ayaklanıp odada volta atmaya başlamıştı çoktan. Düşünüyordu. Onları ayırmak için kuvvetli bir plan düşünüyordu.

 

“Onları ayırmamız gerekiyor. Birbirlerinden nefret etmeleri gerekiyor.” Duydukları ile kaşları çatıldı Emel ile Atıf’ın. Doğan’ın dedikleri ciddi bir durumdu.

 

“Onların birbirlerinden nefret etmeleri imkansız sağdıç. Sevda girdi mi şu gönüle bir daha çıkmıyor biliyorsun.”

 

“Hem kendi kızın da çok mutlu Doğan. Ne diye durduk yere bozalım huzurlarını. Zaten İguana Çetesi yeterince hayatlarından çalmadı mı?” Emel’e döndü Doğan’ın gözleri. Voltası anında kesilmişti.

 

“Benim kızım ileride buraya gelecek. Bilmiyormuş gibi davranmayın artık. O zaman ne olacak? Safir ile ayrılmayacaklar mı?” Atıf şimdiye kadar sakin kalmak için elinden geleni yapmıştı fakat Doğan yıllardır yaşadığı acısından dolayı ilk defa mantıklı değildi.

 

“Saçmalıyorsun sağdıç. Çocukların önüne engel koymayacağız. Delfin gelecek de Safir gelmeyecek mi sanki? Biz yıllardır Hançer’i bu görev için eğitmiyor muyuz? Delfin gelecekse Safir de gelecek. Ayrılmalarını gerektirecek hiçbir şey yok.”

 

Koca bir adım attı Doğan. Atıf ile Emel onu anlamadıkça daha da sinirleniyordu. Amacı onları ayırmak değildi. Çarpıtıyorlardı. Amacı onları olası daha büyük bir acıdan kurtarmaktı.

 

“Ayrıca…” diyerek ayaklandı Emel de “Sen de bu göreve geleceğinizi bile bile evlenmedin mi Tülin ile? Şimdi ne bu tantana?” Emel ilk defa Doğan’a karşı kartlarını açık oynuyordu. Bu zamana kadar acısından dolayı ses etmemişti ama şimdi işler değişmişti. Oğlunun mutluluğu söz konusuydu.

 

“Sizi uyarmamış mıydı başkan? O zaman siz sevmiyor muydunuz birbirinizi? Seviyordunuz.” Doğan’ın boğazına oturan yumru yutkunmasına izin vermemişti. Zorlukla yutkundu Doğan. Emel’in bu çıkışını beklemediği için afallamıştı.

 

“Sen…” Derin bir nefes alma ihtiyacı olmuştu Doğan’ın. Diyecek başka hiçbir şeyi yoktu. Çok haklıydı Emel.

 

“Atladığım bir şey var sağdıç. Evet, seni anlıyoruz. Acı çeksinler istemiyorsun fakat ayrı oldukları her anda ne kadar acı çekeceklerini bilmiyorsun. Nefret, aşkı öldürür diye düşünüyorsun ama onların birbirlerinden nefret daha edemeyeceğini de bilmiyorsun.”

 

Sakince yanına adımladı Doğan’ın ve omzunu sıktı dost edasıyla. Ailesi dağıldığından beri en büyük destekçisiydi Doğan’ın.

 

“Onları ölüm bile ayıramaz sağdıç. Emin ol onların sevdası kitaplara konu olacak cinsten.”

 

🗡️🩺

 

“Delfin ben felaket heyecanlıyım ya! Ne vardı tanışma ile isteme aynı günde olmasaydı. Ellerim ayaklarım titriyor.”

 

Açelya’nın kız isteme vakti gelmişti. Geldiğimiz ilk gün Açelya direkt ailesinin evinde kalmıştı. Biz de eşyaları indirip babaanneme geçmiştik. Onu her gördüğümde, her elini öptüğümde annemi hissediyordum. Benim en değerlilerim arasındaydı.

 

Bu sefer Safir, babaannem ile müstakbel damadı olarak tanışmıştı. Artık yaşlandığı için çok çabuk unutuyordu. Safir’i de normal olarak hatırlayamamıştı.

 

Daha sonrasında kahkahalarla dolu bir gece geçirmiştik. Kaya abim babaannemi gördükten sonra aile evine gitmişti. Babamlar günler öncesinden bize haber vermeden Trabzon’a geri döndükleri için ev doluydu. Abim, doğal olarak annesi ile babasını görmek istemiş olmalıydı. Ona bu konuda asla kızamazdım.

 

Şimdi ise Açelya’nın aile evinde onun en mutlu anlarından birine şahit olmak için buradaydık.

 

“Delfin senden daha heyecanlı anlaşılan.” Demişti Asena. Doğruluk payı vardı. Dostumu evlendiriyordum. Duygusal bir bacıydım.

 

“Sakin olduğum söylenemez evet. Ama sakin olmamız gerekiyor Açi. Tanışma olabilir ama sonuçta kaç aydır berabersiniz. Seyit amca da Esra teyze de kabul edecektir.” Açelya inanamıyormuş gibi kafasını iyi yana salladı hızlıca “Yok vallahi vermeyecekler.” Göz devirdim büyükçe. Asena ve Sanem de bıkkınca nefes vermişti.

 

“Ya kızım sence öyle şey olur mu? Annen ile baban senin mutluluğunu istiyorsa asla böyle bir şey yapmazlar.” Diye Açelya’yı sakinleştirmek için konuşmuştu Sanem ama etki etmiş miydi hiç sanmıyordum.

 

Kapıdan içeriye giren Aylin ile göz göze geldik. Kaşlarını çatmış eli ile Açelya’yı gösteriyordu “Ne bunun hali? İçeride Kuzey burada Açelya. Utanmasanız ağlayacaksınız he.” Kıkırdamıştık topluca Aylin’in dediğine. Açelya da samimiyetsiz bir gülüş bahşetmişti.

 

Gerçekten içerisinin havasını çok merak ediyordum. Gelir gelmez kızlar olarak mutfağa geçtiğimiz için hiç durmamıştık salonda. Aylin’e göz kırptım.

 

“Ben aslında Seyit amcayı Pars ile konuşurken duymuş olabilirim.”

 

“Ne!” Diye haklı bir tepki verdi kızlar. Aylin ise kollarını birbirine bağlamış diyeceğim şeyi bekliyordu.

 

“Ne duydun Delfin?” Elleri ile koluma sarıldı Açelya “Kurbanın olayım, elini ayağını öpeyim söyle. Ne duydun, ne diyorlardı?” Suratımı o kadar iyi yönetiyordum ki şakamı anlayamıyorlardı. Tabi ki Aylin çok rahat bir şekilde fark edebilirdi. O yüzden şaka yaptığımı Aylin’e bizzat belirtmiştim.

 

“Kız çatlatmasana adamı söyle!” Dedi Asena. Sanem ise garibim Açelya gibi pür dikkat ağzımdan çıkacak kelimeyi bekliyordu. Gözlerimi daha gerçekçi olması için yere dikmiştim. Üzgün görünmem gerekiyordu. “Eee, şey…” Diyerek söylemek istemediğimi belli ettim.

 

“Delfin şimdi şu kahveleri başından aşağıya dökerim. Çıldırtma beni! Ne konuşuyorlardı babamlar?” Dudaklarımı yalayıp Açelya ile göz teması kurdum. Gerçekten korku ile bakıyordu bana. Aylin’e döndü yüzüm. Kafamı kimsenin fark etmeyeceği ama Aylin’in fark edeceği derecede salladım.

 

Aramızda sözsüz bir konuşma geçmişti.

 

‘Devam ettireyim mi?’ Tek kaşını kaldırarak yanıtlamıştı.

 

‘Sen bilirsin.’ Bezgince kapatıp açtım gözlerimi.

 

‘Bilsem sormazdım.’ Dudağını büktü.

 

‘Karar senin.’

 

Aylin’e küfürler yağdırarak Açelya’ya geri döndüm. Aylin ile ikimizin arasında gidip geliyordu gözleri. En son bende durduğu anda elini alnına attı. Anlamıştı şaka yaptığımı.

 

“Ay Allah seni ne yapmasın Delfin.”

 

Kahkaha attığımda Aylin de gülmemek için alt dudağını ısırıyordu. Asena ve Sanem de şaka yaptığımı anlamış olacaklar ki rahat bir nefes vermişlerdi.

 

Açelya ise dik bir şekilde bana bakıyordu. “Sen bana şaka yaptın?” Diyerek adımladı. Eli ile koluma sertçe geçirmesi peşi sıra gelmişti “Ödüm bokuma karıştı kardeşim farkında mısın sen?” Bir tane daha geçirmişti. Gülmem asla durmadığı için vurmalarını engelleyemiyordum bile.

 

“Sen salak mısın lan?” Diye hafif yüksek bir şekilde bağırdı. “Böyle şaka mı olur?” Tek kaşım havalandı. “Ömrümden ömür gitti.”

 

“Ee sen bizi Safir ile basarsın ha? Al sana müstahak bu.”

 

Oha sen onun hıncını almak için o kadar bekledin mi, diye şaşkınlığını dile getirdi sol melek.

 

Mersin’de Safir tam beni öpecekken içeriye daldığı için böyle bir şaka yapma isteği gelmişti.

 

“Ya yuh sana Delfin ya! Onun üzerinden ne kadar geçti senin haberin var mı acaba?”

 

Asena ile Sanem olayı bilmediklerinden ötürü bize anlamaz gözlerle bakıyordu.

 

“Ya biz Safir komutanım ile Delfin’i bastık da ondan bahsediyor Delfin.” Diyerek kızlara açıklamasını yapmıştı Aylin. Gerine gerine anlatması da cabasıydı.

 

“Senin de zamanın gelecek Aylin bekle sen.” Dedim anında. Sonuçta orada Aylin ve Aykan da vardı.

 

“Biz ne alaka be? Yaptın şakanı bitti. Artık alacağın bir öç kalmadı.” Güldüm. Ama gülüşüm daha çok ‘Sen öyle san.’ der gibiydi. Elimle Açelya’yı omuzundan hafifçe ittim.

 

“Neyse kapatalım konuyu. Adamlar içeride kahve bekliyorlar. Yap da götürelim kahveleri. Aksi halde Kuzey’i gömülü bulabiliriz.”

 

🗡️🩺

 

Kızlar mutfağa girdiğinden beri ortamda gerginlik bakiydi. Kuzey, Pars ve Seyit’in tam karşısındaki koltukta oturuyordu. Ellerini birbirine bağlamış iki dizinin üzerine yerleştirmişti. Sağ yanında devresi Atilla sol yanında da abisi Safir vardı. Barlas’ın yanında Kuzey’in babası Aytaç, Aytaç’ın yanında da annesi Sinem oturuyordu.

 

Açelya’nın annesi Esra da Sinem’in tam karşısında oturuyordu. Girdikten sonra kısa bir tanışma olmuş sonrasında da Hançer timinin işlerinden söz açılmıştı. Pars önceden Hançer ile birlikte çalıştığı için ailesine onlardan bahsetmiş olacak ki fazla detay sormamışlardı.

 

Safir ve Özgür, Pars’a karşı baya mesafelilerdi. Hiçbir konuşma geçmemişti aralarında ama böyle bir günde tatsızlık çıksın istemiyorlardı. O yüzden mesafeli bir şekilde davranıyorlardı.

 

Diğer tim üyeleri de Aykan hariç yan taraf duvarın önündeki sandalyelerdelerdi. Aykan kendisini hemen bulduğu tekli koltuğa atmıştı. Keyfini asla bozmuyordu.

 

“Ee…” Diyerek ortamı bozmaya karar verdi. “Daha daha nasılsınız Seyit Bey? İyisinizdir inşallah.” Seyit, Aykan’ı cevapsız bırakmadı “İdare ediyoruz Aykan oğlum sağ olasın. Asıl sizler ne yapıyorsunuz? İyisinizdir inşallah.”

 

Aykan, tebessüm ile karşılık verdi sorusuna. İyiler miydi bilinmezdi ama direkt kötüyüz de denmezdi. O yüzden üzülerek yanıtsız bıraktı.

 

“Abi!” Diye fısıldadı Kuzey. Safir, anında eğildi Kuzey konuşsun diye “Hım?”

 

“Ne zaman gelecek kızlar? Yemin ederim eklemlerimi hissetmiyorum. Kendimi kasmaktan heykele dönüşeceğim abi.” Safir, içten bir gülümseme ile omuzunu sıktı Kuzey’in. Kardeşinin tatlı heyecanını görmek çok mutlu ediyordu onu. Her daim olduğu gibi yine fazlasıyla destekçisiydi kardeşinin.

 

“Gelirler. Az daha sabret sen. Yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin. Bitecek.” Gergince kafasını salladı sadece Kuzey. Abisinin yanında olması en büyük şansıydı.

 

İçeriye gelen kızlar ile gözleri girişe döndü. İlk Delfin girmişti içeriye. Üzerinde toz pembe ve bedenine tam oturmuş bir elbise vardı. Saçlarını açık bırakmış hafifçe de makyaj yapmıştı. Safir’in gözünde en güzel kadın oydu.

 

Delfin ile göz göze geldiklerinde güldüler birbirlerine. Yanındaki boşluğa kuruldu Delfin hemen. Otururken elini Safir’in bacağına hafifçe vurmuştu. Bu hareketi Safir’in fazlasıyla hoşuna gitmişti.

 

Delfin’in peşinden sırasıyla Asena, Sanem ve Aylin gelmişti. Asena, Atilla’nın yanına oturmak istese de mecburen babasının yanındaki boşluğa oturmuştu. Atilla’nın yanındaki boşluğa kardeşi Sanem geçmişti.

 

En son salona giren kişi Açelya’ydı. Elindeki kahve tepsisiyle ve üzerindeki beyaz elbisesiyle salona bomba gibi düşmüştü. Elleri titrese de belli etmiyordu. Yüzündeki gülümsemesi her zamanki gibi yerindeydi. Heyecanını ne kadar belli etmek istemese de her halinden belliydi.

 

İlk önce Gökhan Albay ve eşine yöneldi. Gökhan Albay ile kısa bir an göz göze gelmişti. Gökhan Albayın ona gülümsemesi ile o da derin bir tebessüm etti ona.

 

Ardından anne, babası ve abisine verdi kahveleri. Onların yüzlerine bakamamıştı. Bakarsa daha da heyecanlanacağını biliyordu. Hızlıca Hançer timine de kahvelerini dağıttıktan sonra en sonki kahveyi Kuzey’e vermişti. Kuzey de elleri titreyerek alınca kahveyi Açelya’nın içindeki heyecan dürtüsü anında gitmişti. Kuzey’in böyle bir durumda olması hoşuna gidiyordu. Zor gelmişti buraya kadar. Kuzey de artık çekecekti.

 

“Açelya, kahve tuzlu mu kız?” Açelya kapının hemen yanındaki sandalyeye otururken kafasını iki yana salladı “Hayır tabi ki Atilla. Kıyabilir miyim ben ona?” Babası Seyit küçümser bir şekilde gülmüştü. Kız babası olarak tabi ki şu anda Kuzey’e gıcık oluyordu.

 

“İç iç Kuzey efendi. Temizmiş bak.” Pars da çok eğleniyordu. Kuzey ile geçmişte konuştukları için onun heyecanına az biraz ortak olmuştu. Şimdi de yerin dibine girmemek için zor durduğuna emindi.

 

Safir, elindeki kahveyi içerken kaşları havalanmıştı. Pars’ın kardeşi ile böyle oynaması hoşuna gitmiyordu. Ama kardeşini verme aşamasında olduğu için şimdilik duygu durumuna veriyordu yaptıklarını.

 

Yanında oturan Delfin’e değdi mavilikleri. Keyifle kahvesini içiyordu. Koluyla dürttü. Delfin ağzında kahve bardağı ile döndü ona. “Sende bir şey var. Kardeşimi zehirlemediniz değil mi?” Delfin, Safir’in sorduğu soru ile ağzındaki kahveyi püskürtmemek için hafif öne eğildi.

 

“Nereden bildin sen onu?” Safir’in ‘Ciddi misin?’ bakışı ile dikleşti. “Safir hatırlıyor musun bilmiyorum ama ben doktorum, doktor. Hipokrat yeminim var benim. Sence böyle bir şey yapar mıyım?” Tek kaşı havalandı Safir’in. Konu Delfin ise asla inanamıyordu.

 

“Evet efendim. Geldik, tanıştık, kahvelerimizi de içti-“ Gökhan Albayın sözünü Kuzey’in öğürmesi kesmişti. Tüm gözler Kuzey’e dönmüştü ama Kuzey midesini tutuyordu.

 

“Açi hani bir şey yoktu?” Diye sordu korkuyla Sanem. Emindi Açelya’nın koymadığına. Açelya da şaşkındı. Ayaklandı hemen. “Gerçekten koymadım.” Kuzey’e adımladı “Kuzey yemin ederim koymadım ya!”

 

Kuzey ise hala can derdindeydi.

 

“Açi komutanıma varmadan komutanımı Allah’ına kavuşturma yemini etti sanırım.” Dedi Özgür. Gözleri Delfin’e kayıyordu ara sıra. Eğer onu tanıdıysa Kuzey’in midesinin bulanmasında parmağı vardı.

 

“Komutanım iyi misiniz?” Diye Barlas da endişeli bir şekilde geldi Kuzey’in başına. “Komutanım ölmeyin. Daha düğününüzde misket oynayacağız.” Safir’in Barlas’a ters bakışı her şeyi açıklıyordu.

 

“Oğlum, ses ver anneciğim. İyi misin?” Annesi Sinem Hanım da telaşlanmıştı. Hangi anne evladı için telaşlanmazdı ki?

 

“Delfin bir şey yapsana adam ölüyor!” Dedi Açelya. Delfin ise elindeki kahvesini yudumlamaya devam ediyordu. Omuzunu silkip konuştu sakince “Sen de doktorsun ya Açi. Kurtar müstakbel eşini.”

 

Delfin’in bu sakinliği herkese ‘Pes!’ dedirtmişti. Seyit ve Pars’ın keyifi hiç kimsede yoktu şu anda. Onlar da diğerleri gibi ayaktaydı ama utanmasalar çekirdek çitleyip izleyeceklerdi.

 

“Açi’m Açi’m… Sanırım biz kavuşamadan ben ölüyorum. Midem…” Açelya şu anda telaşlı olduğu için kafasındaki bilgilerini silmiş olabilirdi. Çünkü asla kıpırdayamıyor sadece Delfin’e sesleniyordu.

 

Delfin, sakin bir şekilde ayaklanıp mutfağa gitti. Önceden hazırladığı tuzlu ayranı alıp geri geldi salona. Herkesin gözü Delfin’deydi artık. Elindeki bardağı Kuzey’e uzattı “Al! Al da iç şunu. İçtikten sonra kusacaksın. Miden rahatlar. Ne mızmızlandın. Güya bordo bereli bu da.”

 

“Delfin sen mi yaptın?” Hayretle Asena’nın sorduğu soruyu yanıtladı. “Bizden kolay kolay kız alabileceğini mi sanmış bu bey? Yanılır.”

 

“Şaka gibisin Delfin!” Derken bir yandan da tuzlu ayranı Kuzey’e içiriyordu Açelya. “Adamı öldürecek miydin?”

 

Uzunca cıkladı Delfin. Bir yandan da Seyit’in yanına geçiyordu. “Asla! Asla böyle bir şey yapmam ben Açi. Bünyeme ters bir kere.” Kolunu Seyit’in omuzuna attı. Sağ tarafında Pars varken solunda da Seyit vardı artık.

 

“Ben Seyit amcam için yaptım. Emir kuluyum. Yoksa asla yapmam biliyorsunuz.” Safir, bıyık altından gülüyordu ama kardeşinin halini gördükçe içinden sabır çekiyordu. Delfin’in bir ağa misali davranışlarına ölüyordu.

 

“Kızmayun Delfin kizuma ha! Rica ettuk biz o da sağ olsun kabul ettu ve hallettu bu işu.” Seyit’in şiveli konuşmasının üzerine Delfin konuştu “Aha duydunuz Seyit amicemu. Ha bu uşak benden bacımı istedu. Ben da verdum.” Kahkahalarla gülmeye başlayınca Delfin;Safir, Açelya ve Kuzey hariç hepsi gülmeye başlamıştı.

 

“Şaka maka ne koydun sen kahveye Delfin?”

 

“Hiçbir şey ya Aykan. Turşu suyu koydum sadece.”

 

“Sen çok fenasın var ya!” Aykan’ın tepkisinin üzerine elini göğsüne koyup kafasını eğmişti Delfin.

 

“Eyvallah!”

 

Birkaç saniye sonra Kuzey, aniden koşup banyoya yöneldi. Kısa süre sonra geri geldiğinde yüzü bembeyaz olmuştu. Hayal kırıklığıyla Delfin’e bakmıştı ilk. Delfin, hemen yanına gidip sarıldı Kuzey’e.

 

“Kuzey… İyisin değil mi? Gerçekten çok az koymuştum. Senin miden hafifmiş.”

 

“Delfin, emin ol operasyonlarda birçok şey yedim ama bu kadar rahatsızlandığımı hatırlamıyorum.” Dudağını büzdü Delfin. “Özür dilerim Kuzey.” Kuzey, tebessüm etmişti. Gülümsemesi gerçekten derindi. “Sayende asla unutamayacağım bir an yaşadım.”

 

Delfin ile Kuzey’in dramatik konuşmasını bölen kişi Gökhan Albaydı. Boğazını temizleyip koltuğa geri oturmuştu.

 

“Bence artık esas konumuza gelebiliriz. Ha Seyit Bey.” Seyit, kafasını sallayıp yerine oturdu. Sırayla herkes eski yerine geçtiğinde bu sefer gerçekten başlıyorlardı isteme törenine.

 

“Evet Seyit Bey. Allah’ın emri peygamberin kavli ile kızın Açelya’yı oğlumuz Kuzey’e istiyoruz.”

 

Seyit, birden sessizleşmişti. Açelya, Pars ve eşi Esra arasında gidip geliyordu gözü. En son Açelya ile arasında geçen sözsüz diyalogdan sonra başı önüne eğildi. Tüm herkes pür dikkat onu izliyordu. Dudaklarından çıkacak olan o sözü bekliyordu.

 

Derince nefes alıp verdi Seyit. Onunla birlikte karşısında duran aile de nefesini tutmuştu.

 

“Benim kızım çok narindir Albayım. Neşesi ile ortamı şenlendirdi her zaman. Şimdi siz geldiniz ve evimizin neşesini istiyorsunuz.” Dudaklarını birbirine bastırdı. Hiç vermek istemiyordu ama kızının da bir yuva kurmasını istiyordu.

 

“Ama kızımın Kuzey ile gördüğümde gerçekten mutlu olduğunu hissedebiliyordum. O yüzden sizi geri çeviremem.” Kuzey’e döndü gözleri “Kızımı Kuzey oğluma veriyorum. Allahım mesut etsin.”

 

Bu cümleden sonra evden yükselen ses duyulmaya değerdi. Hepsinin birden sevinç nidası dökmesi tüm Trabzon’dan duyulmuştu. Hançer, ailesine ilk gelinini alıyordu.

 

Açelya, Kuzey ile evleniyordu.

 

……

 

Nasıldı bölüm?

Doğan ve Viran ailesi?

Sizce Doğan’ın haklılık payı var mı?

Delfin ile ilgili planları ne olabilir?

Açelya’nın kız istemesi nasıldı?

Delfin ve haylazlıkları yine iş başındaydı.

Eğlendiniz mi?

Bir sonraki bölüm için erkenden sahne görmek isterseniz kanalıma beklerim efendim. Alıntı atıyorum yazdıkça çünkü.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Esenle kalın. Seviyorum sizleri 🤍🌸

 

 

 

Bölüm : 13.12.2025 12:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...