
HELLO BEN GELDİM. NASILSINIZ CANLAR.
YENİ BÖLÜME HEMEN GEÇELİM EFENDİM❣️❣️
……
Stresli geçen yolculuğumuzun sonuna gelmiştik.
Allahtan Safir, gelene kadar Aylin’i yanına almış ve sakinleştirmişti. Açıkçası sakinleşmez diye de çok korkmuştum. Şayet Kuzey sevdiğim bir arkadaşımdı. Erken yaşta hakka kavuşmasını istemezdim.
“Aylin’i nasıl ikna ettiğini çok merak ediyorum Safir. Çünkü ben şahsen evde katliam yaşayacağız sanmıştım. Korktuğum gibi olmamasına sevindim. “
Herkes eve girmiş yarın için dinlenmeye başlamıştı. Ben de Trabzon’da geçirdiğim son gece olduğu için benim için kurdukları salıncakta elimde sıcak çikolatayla sallanıyordum.
Çok geçmeden, bi on beş dakika sonra, Safir de gelmişti yanıma. Sağ olsun elinde battaniye ile gelmeyi ihmal etmememişti. Hava soğumuştu ama ben üşendiğimden içeriye girip üzerime bir şeyler almamıştım.
“Aylin görünüşüne göre çok merhametli bir kız, Delfin. Sen de farkındasındır. “ kafamı salladım sakince “Ama çok da kırılgandır. Aykan ile yaşadıklarını anlatmış sana zaten, biliyorsun her şeyi. O yaşadıkları olay Aylin’i baya bir yıprattı. Sana anlattıysa güvenini kazanmışsındır. Ha anlatmadıklarına güvenmediği anlamına gelmez ama senin yaşadıklarını az çok biliyorsa kendine yakın görmüş olabilir. “
Yine kafa sallamakla yetindim.
“Kuzey olayın bizzat şahitlerinden biri ve Aylin’in bu konudaki tutumunu da biliyor. Bile bile Açelya’ya anlatması onu cidden kızdırır. Kızdırmış da. Ama en çok kırgınlığı ağır basmıştır buna eminim. Dostunun sevgilisine anlatması kabul edemeyeceği bir durum. O yüzden zor ikna ettim anlayacağın.”
Aylin’in haklı olduğu çok açıktı. Sonuçta kalp ağrısı farklı bir durumdu. Ve her zaman da açılmaması gerekilen bir sorundu. Kuzey eğer anlattıysa Açelya’ya ben de Aylin olsam aynı tepkiyi verirdim.
“Peki konuşacak mısın Kuzey ile de?” sıkıntılı bir nefes verdi.
“Aylin Mardin’e gidince konuşacak. Umarım Açelya sadece imada bulunmuştur.”
Düşününce imada bulunması en çok isteyeceğim şey olurdu. Ama kuşlar bana anlattı demişti. Bu da mı imaydı?
“Umarım öyle olur. Aksi taktirde hem Aylin Kuzey’i bir daha affetmez hem de Kuzey bir dostunu kaybetmiş olur. Peki sen? Sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında? Kuzey anlatmış mıdır gerçekten?”
“Benim kardeşim tez canlı, deli doludur. Ama ben böyle bir konuyu laf sırasında açacağını sanmıyorum Delfin. Ya Aykan anlattı ya da cidden Açelya; ima yaptı, açığa çıksın diye de ‘kuşlar bana öttü’dedi.”
“Aykan niye anlatsın ki? Hadi anlattı,Aylin’in onu hala sevdiğini nereden biliyor?”
Yandan gülüş sergiledi “Aykan çok zeki bir adam Delfin. Ayrıca Aylin saklamak için de çabalamıyor. Tüm tim zaten Aylin’in Aykan’a olan sevgisinin farkında. “
Duyduklarımla gözlerim fal taşı gibi açıldı. Tamam belli oluyordu ama hepsinin anlamasına şaşırmıştım.
“Umarım araları düzelir Safir. Çünkü bitmemiş bir sevda onlarınki.” Bu noktada sesimi kısıp omuzuna omzumla vurdum “Hem çokta yakışıyorlar. “
Bu sefer tüm gülümsemesini gösterdi kafasını sallayarak “Bence de. Hem ben de sana bir sır vereyim mi?” büyük bir heyecanla dizimi kırıp ona döndüm “Ver!” aynı yüz ifadesiyle ekledi “Ben büyük bir #AyKan fanıyım!” Yüzüm far görmüş tavşan gibi kalmıştı.
“Nasıl yani? E ben de Aykan fanıyım. Hatta idolümsün dedim ona. Gerçekten idol gibi görünecek bir adam. “ yüzü birden ‘sen ciddi misin?’ halini aldı.
“Ben onu mu diyorum Delfin? Bana ne o donuk yüzbaşıdan!”
“Ee Aykan dedin. Demedin mi? Sen alzheimer falan mısın? İki saniye önce dediğini unuttun.”
“Delfin cidden alemsin ya. Ben Aylin ve Aykan shipinden bahsetmiştim.” Aydınlanma gelmişti resmen.
Ya bu kız bu kadar salak değildi, dedi soldaki melek.
Katılıyorum canım benim sana. Kesinlikle mallaştı iyice, diye de ekledi sağdaki.
“Ya baştan desene şunu Safir. Ben de Aykan ne alaka diyorum. “
“E baştan dedim zaten Delfin. Sen anlamadın. Uykun geldi herhalde iyice. Gidelim de yatalım artık. Hem yarın yol var.”
Kendi kendimi rezil etmiştim resmen. Allahım şu an al canımı!
“İnsanlar bazen bazı şeyleri anlamaz Yüzbaşı! Bunu bilerek yorum yap olur mu?” Kaşları çatılmıştı “Ayrıca haklısın. Yarın daha yorucu olacak yatalım. Zaten arabayı biz süreceğiz değil mi ama!?” Bir hışım salıncaktan kalktım ama ani kalkmam sonucunda başım dönünce kıl payı düşmekten kurtulmuştum.
“Aman aman düşme. Sen lazımsın bize.” Kızmam hoşuna gitmişti herhalde. Odun işte ne olacak insan ‘Delfin iyi misin, bir yerine bir şey oldu mu?’ der.
Dese sanki çok normal cevaplayacaktın da Delfin, diye azarını çekti sağdaki melek.
Ne belli, cevaplardım belki?
Asla cevaplamazdım normal bir şekilde.
“Evet evet lazımım. Sizin kafanızı kırıp geri toparlayacak biri vardı o da benim. “
Kaşları bu sefer şaşkınlıkla havalanmıştı. Ne diyorsun be kızım Delfin? Delirdik sanacak adam.
Elimdeki sıcak çikolatayı,artık soğuk olan, ona verip hızlıca odama geçtim. Arkamda elindeki yarım bardak sıcak çikolatayla çok komik durduğuna emindim. Ama aynı zamanda da sinirliydim. O yüzden dönüp bakmadım. Şayet bakarsam katıla katıla gülebilirdim bu haline.
Hızlıca duş alıp üzerimi giyindim. Bu gece son kez yatacaktım burada. O yüzden yere kızların yanına değil de nenemin yanına yattım. Onun kokusuyla son geceyi geçirecektim. Burası anne,baba, kardeşti. Burası yuvaydı.
🗡️🩺🗡️
Sabah erkenden kalkıp annem ile vedalaşmaya gitmiştim. Zor bir veda olmuştu ama alışmıştım artık. Bir daha ne zaman geleceğimi bilmiyordum. Ama bildiğim bir şey varsa da nenemin boş bırakmayacağıydı annemin mezarını.
Gerçekten çok iyi bakım yapıyordu mezara. Amcamın mezarıyla yan yana olduğu için oğluna her geldiğimde annemin mezarına da çiçekler ekerdi. O yüzden asla boş kalmamıştı mezarının üstü. Gerçekten nenemin hakkını bu konuda ödeyemezdim.
Mezarlık ziyaretinden sonra eve gelip hızlıca valizim için son kontrolleri yapıp ardından biraz daha dinlenmiştim. Şimdi de kaç saatten beri Özgür ve Açelya’nın atışmalarıyla geçen hazırlanma sürecini bekliyorduk. Herkes hazırdı, abimler bile gelmişti fakat Açelya ve Özgür meşhur atışmalarını yapmadan çıkamıyorlardı.
“Ya hadi kardeşim be iki saattir çıkamadınız bi evden!” O kadar dalmışkardı ki benim hayıflanmamı bile duymuyorlardı.
“Açi! Bak sinirleniyom ha! Bırak polarımı. Boca ediyorsun tüm parfümünü ben giyince kadın gibi kokuyorum. Sonra düş askeriyedekilerin dilinden düşebilirsen.”
“Ya Özgür ne var versen polarını. Ben sana alırım sonra yenisini hem.” Özgür derince ofladı.
“Açi delirtme adamı. Bu poları ben mağazadan almadım Türk Silahlı Kuvvetleri bizzat veriyor bunu bize. Hem aynısından manitanda da var. Git onunkine boca et vanilya kokunu. “ Açelya dudak büzerek “Ama Kuzey daha kalıplı, bana büyük geliyor onunki. Sen daha miniksin Özgür.” deyince Özgür ağzı açık bir şekilde bakakaldı.
İfadesi çok komikti ama bu durumda gülemezdim. Şayet gülersem sonum Özgür’ün ellerinden olabilirdi.
“Kafama sıksan bu kadar bozulmazdım ha! Minyon tip ne kızım. Görmüyor musun kaslarımı sen benim. İki oda bir salon omzum var!” artık tutamayıp kahkaha atmaya başladım. Allahtan benimle beraber herkes gülmeye başlamıştı. Yoksa Özgür’ün gazabı kaçınılmaz olurdu.
“Aynen Özgür iki oda bir salon aynen!”
“Ne var Del öyle değil mi sanki?” Yüzümdeki sırıtışla ‘tabi ki’ der gibi kafa salladım.
O sırada Kuzey de ikisinin yanına geldi. Eliyle Özgür’ü omuzundan ittirip Açelya’ya kendi polarını giydirdi. “Boş ver güzelim sen onun iki oda bir salon omzunun sığdığı poları. Benim beş oda bir salonumda gül gibi yaşarız biz!”
Hepimiz bir posta daha kahkahayı bastık tabi.
“Komutanım kusura bakmayın da o kadar yapılı değilsiniz. “
Kuzey buna karşılık tehditvari şekilde Özgür’e baktı.
“Öylemi Asteğmen Güner! Sen eğitim alanında görürsün yapılı mıymışız değil miymişiz? “ Özgür ufaktan tırsmıştı.
“Ayrıca gayet yapılıyım değil mi Açim?”
“Evet Kuzey’im sen daha yapılısın bununki ne ki seninkinin yanında?” Özgür bu söze burun kıvırdı “Aşk olsun Açi. İki dakikada sattın beni ya!” Açelya sadece omuz silmekle yetinmişti. Daha sonra Özgür Kuzey’e döndü.
“Yok komutanım ben almayayım eğitim falan zaten canımız çıkıyor.”
Anlattıklarına göre eğitim zamanında bir posta ölüyor, ceza zamanlarında ayrı bir posta ölüyorlarmış! Bir gün gidip görmek isterdim şahsen. Aylin’in dediğine göre eğitimde ve sahada bu kadar goy goya vurmuyorlarmış. Hepsi ciddi oluyormuş.
Herhalde ciddi olacaklar Delfin. Karşılarındaki teröriste gel bebeğim acımayacak, diyerek gittiklerini düşünsene, dedi soldaki melek.
Bence tam da öyleler meleğim. Ciddiyetten kastı farklı Aylin’in. Bu kadar rahat olmamalarından bahsediyor, o.
“Hem komutanım ben size yapılı değilsiniz demedim ki. O kadar yapılı değilsiniz dedim. Yanlış anladınız siz. “ Açelya da artık sırıtıyordu. Onu tanımasam Özgür’ün kıvranmasının hoşuna gittiğini sanacaktım.
“Hadi hadi sonra hesaplaşırsınız. Zaman akıp gitti. Daha önümüzde bir sürü yol var. “
“Aykan komutanım çok haklı. Oyalandık bayağı hemen geliyorum komutanım. Canım komutanım!” Arkadaşlar yine söylüyorum Özgür akıllanmıyor ve akıllanmayacak.
Valizlerimizi yerleştirmiştik. Tek veda etmek kalmıştı. Herkes sırayla nenem, Adar ve Ulu abim ile vedalaşmışlardı. Sırada tek ben kalmıştım. Açık söylemek gerekirse veda etmekten nefret ederdim. Sonuçta gidip dönememek, dönüp görememek vardı.
Neneme gidip sıkıca sarıldım. Ardından elini öpüp alnıma koydum. O da bir yandan saçlarımı seviyordu. “Delim! Deniz kokulim. Arayı çok açmayasun emi. Beni buraya tek komayasun ha!”
“Merak etme pamuğum. Arayı çok açmam. Hem ben sen olmadan ne kadar dayanabilirim ki. Ayrıca burada da tek değilsin Adar var, Ulu abim var. Tamam Ulu abim gidecek yakında ama yine de siz, biz olmadığımızda önce Allah’a sonra birbirinize emanetsiniz. “ son kez sarılıp Ulu abime geçtim. Adar ile yan yanalardı.
“Abim sana da diyorum. Önce Allah’a sonra birbirinize emanetsiniz tamam mı? Bizi merak etmeyin. Gidene kadar pamuğuma iyi bakın olur mu?”
Ellerini yanaklarıma koyup alnımı öptü.
“Merak etme abim. Buralar bizde. Siz asıl kendinize dikkat edin. Abim de yanında artık daha rahat olacağım senin adına. “ tekrar sarılıp iki yanağını da öptüm. İnsanın abisi gibi de yokmuş gerçekten.
“Abla!”
“Ablamm!” Adar’a da sıkı sıkı sarılıp yanaklarını öptüm. “Derslere asıl tamam mı? Seni hayalindeki mesleği yaparken göreceğim. Nokta. Kimseyle atışma ve sadece hedeflerine odaklan. Bu sana abla tavsiyesi. “
Gülümseyip “Anlaştık abla. “ dedi.
“Söz mü?” Beklentiyle baktım.
“Söz. Küçük erkek kardeş sözü. “ bu çocuğu çok seviyordum. Hem de her şeyden çok. Son kez daha sarılıp arabaya yöneldim. Gözlerim dolmaya başlıyordu. Ağlayıp zorlaştırmamalıydım.
“Hançer! Araç bin!” Safir’in sert sesiyle herkes sırayla araca bindi. Minibüse binerken son kez arkama baktığımda Kaya abimin de nenemlerle vedalaştığını görmüştüm. Acaba babamlarla da vedalaşmış mıydı?
Aynı evdelerdi Delfin tabi vedalaşmıştır, diye cevapladı soldaki melek.
Doğru. Aynı evdelerdi. Aile gibi…
🗡️🩺🗡️
Yaklaşık üç saat sonra mola vermiştik. Ne için mi? Soru mu bu? Tabi ki yemek yemek için. Aslında bir saat önce Özgür başlamıştı sızlanmalarına ama Safir net bir dille reddetmişti.
“Yov gordoşlorom oyo ko do molo vormoşoz.”
Yüzümü buruşturdum. “Özgür! Sen ilk önce ağzındaki lokmanı bir yut. Daha sonra sevincini dile getirirsin.”
“Nerede o kibarlık bunda Delfin. Bu öküzü siz bir de sahada görün. Gıtlıktan çıkmış gibi. Utanmasa bizi de yiyecek!”
Lokmasını usulca yuttu Özgür. “Lan Barlas kusura bakma da biraz, ucundan gıtlıktan çıkıyoruz. Oğlum iki saat ağzıma lokma girmeyince şekerim tavan yapıyor! Ha! Bir ara hatırlat doymazsam seninkini yiyeceğim!”
Barlas’a laf yetiştirdikten sonra bana döndü.
“Hem Delfin sevinmek suç mu?” Gülerek kafamı sabır çekercesine eğdim.
“Tabi ki suç değil Özgür. Sevin en çok sen sevin. Ama ağzındakileri görmeyelim olur mu? Ayrıca acıkınca kan şekerin tavan yapmaz, düşer. Bir ara gel senin tahlillerine bakalım bu böyle yürümez. “
Uzunca bir şekilde ‘cık’ladı. “İnanamıyorum sana Delfin! Sen doktorsun benim ağzımdaki iki bulamaç mı seni tiksindiriyor?”
Çekip vuralım Delfin ne olur. Aksi halde kendimi imha edeceğim artık, diyerek isyanını dike getirdi soldaki melek.
Az kaldı o olacak!
“Ulan gerizekalı tiksiniyorum demedim! Sadece görmeyelim dedim. Ben intörn doktorken daha beterlerini gördüm merak etme!”
“Ayy Delfin! Gerçekten o zamanlar neydi öyle ya! Kabus gibi geçti resmen!”
“Neyden bahsediyor ki Delfin, Açim? Bu kadar götü olan şey ney. Hasta bakıyorsunuz sadece ne var?”
Abim kısık ama sesli bir şekilde güldü. “Bence bilmek istemezsin Kuzey.”
“Niye ki Kaya abi? En fazla kusmuktur.”
Ah Kuzeyciğim fazla safız biraz, dedi sağdaki melek.
O aşık olduğundan beri saf, komşum. Şaşırma boş yere, diye ekledi soldaki.
“Üsteleme abicim sen bence!” diye uyarılara uyarı ekledi Safir.
“Lan ben mi bir şey kaçırıyorum acaba?”
Kendi kendine söylenirken Açelya artık dayanamamış gibi patladı.
“Bok temizliyoruz Kuzey, bok.” Kuzey’in şaşkınlığı yüzünden anlaşılıyordu.
Adam beklemiyordu sanırım böyle bir şey, dedi sağdaki melek.
Ee çok kaşırsan diye bir laf var. Şu anda tam yeri de neyse.
“Nasıl yani? Bildiğimiz bok mu?”
“Evet Kuzey!” diye dişlerinin arasından konuştu Açelya.
“İnsan boku mu?” Ay evladım beynini sıfırladı sanırım.
“Yok ejderha boku temizliyorlar Kuzey.”
“Nasıl yani Aykan abi? Ejderhalar gerçek mi?” Allahım yarabbim sana geliyorum. Az bir şey kaldı.
Artık hepimiz sinirimizden gülüyorduk.
“Kuzey. Kuzeyciğim. Devrem. Sence var mı ejderha?” Atila Allah kitap aşkına deşme beynini.
“Yani hiç görmemiştim. Varsa da bilmiyorum. Siz hangi hastenede gördünüz ejderhayı Açelya?” Açelya’ya içimden sövdüğüm andaydık. Ejderha ney be Açelya? Yok dinazor! Tövbe ya!
Açelya’nın gözlerinden artık yaşlar geliyordu gülmekten.
“Kuzey, canım… Ejderha diye bir şey yok. Unut ejderhayı. “ ellerini bir yandan iki yana sallıyordu.
“Bizim mesleğimiz ney Kuzey? Del ile benim mesleğim ney?”
“Doktorsunuz!”
“Hah! Doktoruz. Peki, ne doktoruyuz Kuzey?”
“İnsan.” Herkes aynı anda ‘hah!’ diye bir tepki verdi.
“O zaman biz ne boku temizliyormuşuz?”
“Ejderha!”
“KUZEY SEN SALAK MISIN? BİR ŞEY Mİ İÇTİN ANLAMADIM Kİ?”
Hepimiz şaşkın şaşkın Kuzey’e bakıyorduk. Ağzımız beş karış açık kalmıştı. Ama tek eğlenen Kuzey’di. Çünkü şu anda karşımızda katıla katıla gülüyordu.
“Lan! Sen bizimle dalga mı geçiyordun sabahtan beri!?Yavşak herif!” Kuzey gülmekten kıpkırmızı olmuştu artık.
Adama bak bizimle eğleniyir, dedi soldaki melek.
Sana şive mi yüklendi be, dedi sağdaki de.
Sinirlenince oldu komşum çok şey etme sen, diye cevapladı soldaki.
“Hoh! Kusura bakma devrem ama öyle bir yüz ifadeniz vardi ki. Kusura bakmayın vallahi. Ben çok eğlendim. “
Atilla burnundan soluyordu. Yaklaşık iki dakika önce ben canımı kime emanet ediyorum diye düşünüyordu eminim.
Sendin o bir kere Delfin. Hiç adama suç atma, dedi soldaki melek.
Ne var be? Hem ben düşünmüyorum demedim ki. Dedim mi?
Sen çok fenasın vallahi Delfin, diye ekledi sağdaki melek.
“Lan ben seni-“
“Yeter! Tamam kesin artık zevzekliği! Önünüzdekileri bitirin çok geç olmadan yolumuza devam edelim!” Atilla tam Kuzey’e atılacakken Safir’in sözüyle yerine oturdu.
“Yani Kuzey az önce aklından şüphe ettim. Az kalmıştı tımarhaneyi arayacaktım. Gelin bunu buradan alın diye.”
“Aman Açelya! İki dakika ciddi olmayınca hemen delirdik mi sanki?”
“Vallahi Kuzey ben deliren insanlar tanıyorum. Sen delirmediğine şükret. Ama sen artık arkanı kollasan iyi olur. Aksi halde Atilla ve Safir abi mermiyi dayayacak sana. Aylin demişti dersin. “
Kuzey yandan yandan Aylin’e yaklaştı. “Aylin! Sen beni korursun değil mi? Hem sana bir şey yapmazlar he, ne dersin?”
“Koca Üsteğmen benden arkasını kollamamı mı istiyor? Cık, kalsın. Sen bakarsın başının bir çaresine. Hem o aklın şakalara çalışıyor da. Kendini kurtarmanın bir yolunu da bulursun. Hem, seninle görülecek hesabım var. Gidince onu da aradan çıkartacağım hiç meraklanma. “
Ah Kuzey! Yağmurdan kaçarken doluya kapılmak böyle bir şey.
Bu sefer Kuzey derince yutkundu. “Ne hesabı o Teğmenim?”
Aylin tek kaşını kaldırıp kafasını eğdi “Bilemem ben. Yokla belleğini çıkartırsın bir şekilde.”
“Neyse, çıkar kokusu zaten.”
Bu çok gerekli sohbetten sonra yemeklerimizi sakince yemiştik. Hesabı ödeyip minibüse yürüyorduk. Yanımda Safir vardı.
“Dağdaki heriflerin senin timinden korktuklarına emin misin Safir? Ben şahsen son iki hafta, özellikle şu bir saat içerisinde pek emin olamıyorum?” Yüzünde çözemediğim bir ifade vardı.
Tanımasam böyle olmalarıyla gurur duyuyor sanacağım.
Tanıyor musun ki Delfin? Adamı totalde on sekiz gün falan gördün de, dedi soldaki melek.
Doğru. Ben Safir’i tanımıyordum ki. Sadece gözlemliyordum.
Tanımak için konuşmak gerekiyor Delfin, diye yol gösterdi sağ olsun sağdaki melek.
Hadi ya bak ben bunu bilmiyordum. Sağ ol!
“Onların böyle olduklarına bakma. Önceden de dedim,şimdi de diyorum. Dağda hepsi birer kurda dönüşüyor. Sessizliklerini duyan kaçacak delik arıyor.”
Kaşlarımı çattım dediği şeye. “Sessizlik mi? Sezzizliği nasıl duyuyorlar ki?”
“Dağda biz olduğumuzda çıt sesi bile duyamazsın Delfin. Tek duyulan ses o itlerin sesi olur. O da son çıkardıkları sestir. Etrafta onların haricinde ses duymazlarsa bilirler ki biz oradayız. Sonra artık tuzak mı kurarlar, bizi uğraştırmadan kendilerini mi patlatırlar bilemem. Ama bildiğim tek şey var, o da bizim olduğumuz yerde bulunmak istemedikleri.”
“Yani anlayacağın duydukları şeyin adı ‘sessizlik’ ama onlar buna ‘ölüm’ derler. “
Gururla gülümsedim. “O gün bu yüzden terörist korkudan tir tir titredi yani?”
Bilmişlikle yarım ağız güldü. “Övünmek gibi olmasın ama bu yüzdendi.” Aklıma bir şey takılmıştı ama.
“Ama o adam Viran adını duyunca telaşlandı. O niyeydi?”
“E ben başlarıyım o yüzden.” Kaçak cevap vermiş gibi hissediyordum.
“Hım! Anladım.” Üstelememiştim. Bilmemem gerek bir durum vardı belli ki.
“Komutanım haydi gelin artık! Akşam olacak neredeyse. Geçe kalmayalım!”
“Ulan bu Özgür yok mu? Deli ediyor adamı. Ben biliyorum gerçi dönüşte yapacağımı ona. Daha doğrusu hepsine.” kıkırdadım.
“Bu olanların en başlı nedenini unutmadın sanırım? Kinin büyük bakıyorum da.”
“Ne zaman azaldı ki? Tam hadi bu seferlik ceza vermeyeyim diyorum. Yok. İlla bana hatırlatıyorlar. Bir de ceza her hatırlattıklarında artıyor. “ gülerek omzuna dostane bir şekilde vurdum.
“O zaman benden de ceza yaz hanelerine. Şayet ben de unutmuş değilim yaptıkları haltı. Hadi sana kolay gele!”
Safir’in önünden minibüse yürürken abimin seslenmesiyle ona döndüm.
“Efendim abi?”
“Geri kalan yolu benimle geçirir misin Delfin? Sıkıldım üç saattir tek araba kullanıyorum.” Bu masum sorusuna olumsuz yanıt vermezdim.
“Tabi ki abim! Çantamı alayım. Hemen geliyorum. “ hızlıca çantamı alıp abimin arabasına bindim. Arabası cidden çok güzeldi. İçini ilk defa görüyordum.
“Sanırım arabayı satacağım.”
“Neden ki? Ne güzel araba işte.”
“Bu yüzden satacağım zaten. Bir kere bile bana böyle hayran hayran bakmadın.” Tebessüm edip abimin yanağını öptüm. Ardından ellerimi koluna sarıp başını omuzuna koydum. “Abi arabayı niye kıskanıyorsun ki? O bir araç. Ayrıca kendinle kıyaslamana da inanamıyorum. Ben sana da hayran hayran baktım. Ama sen görmedin. “
“Allah Allah ben nasıl görmemişim?”
“Düğündeydi. Sen misafirlerle ilgileniyordun. Bu arada çok da karizmatiktiniz Kaya Bey!” Boştaki eliyle burnumu sıktı. “Cimcime. Kaya Bey ha! Peki öyle olsun.”
Birden ciddileştim “Ama bak sakın arabayı satma. Ara sıra çökerim senden!”
“E senin araban yoksa alalım güzelim.”
“Yok yok. Var arabam da seninki de az değil yani.” burnundan kısıkça güldü.
“Tamam tamam satmayacağım. Hem ben de seviyorum kızımı. Gerektiğinde iyi hız yapıyor. “
“Hızı severim bi ara gazlarız. Söz mü?”
“Söz kardeşim. Gazlarız. “
Arka taraftan korna sesi gelince ikimiz de aydınlanma yaşadık. Hançer bizim hareket etmemizi bekliyordu. Biz ise sanki yolumuz yokmuş gibi sohbet ediyorduk.
Kıkırdayarak abimin omuzumdan kalktım. “Yola devam etmemiz gerekiyormuş. “
“Bu kornayı Safir çaldırmadıysa ben ne olayım. “
“İhtimal yüksek tabi. “
“Neyse. Bu benim arabama ilk binişin. Heyecanlandım. “
“Hiç heyecan yapma Yüzbaşım. Sakin. Bakalım araban kadar şoförlüğün de güzel miymiş? “
“Bakacağız. Senden tam not almak vazifem oldu artık. “
“O zaman gazla, şoför. Asfaltları ağlatalım bakalım!”
……
VE 9. BÖLÜM SONU.
NASILDI BÖLÜM?
TİM SAHNELERİ HOŞUNUZA GİDİYOR MU?
BAKALIM KAYA İLE NELER YAŞANACAK MARDİN’DE.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 52.59k Okunma |
5.78k Oy |
0 Takip |
69 Bölümlü Kitap |