

☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
-AFRA VE ATLASIN DÜĞÜNÜ-
-YANII ÖNCEKI ÖZEL BÖLÜMDEN YILLAR ÖNCE
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
(AFRA'NIN ANLATIMIYLA)
"Ata kolyemi ver!
"Banane o benim! Kullanmayanın malını çalarlar!"
"Benim siyah uzun çoraplarım nerde?"
"Anne ne yapacaksın sen siyah çorabı?"
Aynanın karşısında makyajımı yapmaya çalışırken evdeki karmaşa benim içimdeki heyecandan daha büyüktü. Evin içinde hepsinin bir taraftan diğer tarafa koştuğunu görüyordum.
"Sakin olun düğüne daha iki saat var!" elimdeki maskara ile patlayarak konuştum. Kendileri evlenseler bu kadar panik yapmazlardı!
Beni dinleyen mi vardı tabii? Hala etrafta koşturmaya devam ediyordular. Sıkıntılı bir nefes verdim ve aynaya tekrar döndüm. Sanırım görmezden gelmek en iyisiydi..
Aynadaki yansımama bakmadan edemedim. Üzerimdeki beyaz gelinlik ile kendimi o çocukken özendiğim prenseslere benziyordum. Burukça gülümsedim. Evleniyordum..
Asla evlenmem diyen ben..
Bugün evleniyorum..
"Siktir..bugünler de mi gelecekti lan?" Yandan gelen sesle o tarafa döndüm. Bu abimdi. Birkaç adım uzağımdaydı. Gözleri hüzünle beni süzüyordu. Onu ilk defa bu kadar duygulanmış görüyordum. Gülümsedim.
"Nasıl olmuşum?" Dedim küçük bir çocuk gibi kendi etrafımda dönerek. Bir süre baktı. Beni inceledi. Sonra herzamanki abim olarak;
"İyice Maymuna benzemişsin." dedi. Ne beklerdim ki?
"Bunu iltifat olarak kabul ediyorum" dedim tekrar aynaya dönerek. Bir süre daha yansımamı inceledim. Gerçekten de çok güzel olmuştum. Maşa yaptığım dalgalı saçlarımı elimle biraz savurdum.
O sırada abimin bana yaklaştığını görüyordum. Arkama gelecek kadar yaklaştığında dalgalı saçlarımı eliyle nazikçe kavradı. Hepsini toplayarak saçlarımı yukarı kaldırdı. Böylece ensem artık açıktı.
Ben ne yaptığına anlam veremezken
"ensen hep ter içinde kalmış" dedi. Bu çok normaldi çünkü bu sıcak havada maşa kullanmıştım.
Abim terimin soğuması için üflemeye başlaması ile enseme bir soğukluğun vurduğunu hissediyordum. Rahatlayarak gözlerimi kapattım.Bu gerçekten iyi gelmişti..
"Eğer o şerefsiz seni üzerse hemen beni arıyorsun" dedi Abim birden sessizliği bölerek "Operasyonda olsam bile oraya gelir, o iti yerin dibine gömerim"
Oldukça ciddiydi. Sanki gerçekten böyle birşey olsa olay çıkaracakmış gibiydi. Gözlerimi açarak aynadan abime baktım.
"Saçmalama abi istersen" dedim. "Öyle birşey olmayacak"
"Ben yine de söyleyeyim-" abim bunu derken başka bir ses lafını böldü.
"Yağız abi ve Afra! Küçük kardeşinizi ölü veya camı avlusuna bırakılmış bulmak istemiyorsanız lütfen ona kolyemi vermesini söyler misiniz?" Bu Hüma'dan başka kimse değildi. Ona baktım. Üzerinde siyah bir elbise vardı. Sinirden yüzü kızarmıştı. Arkasından Ata da girdi. Elinde altın renginde, güzel bir kolye vardı ve onu sımsıkı tutuyordu.
"Banane o benim! Minnak'a vereceğim ben bunu!" Minnak derken Duru'dan bahsettiğini biliyordum. Hüma sinirle onun elindeki tokayı almaya çalıştı.
"Başlatma Minnakına! Ver şunu!" Ata ise yine kaçmaya başlamıştı. İkili Tom ve Jerry gibi yine birbirilerini kovalarken abim "bunların sonu ne olucak?" Dercesine bakarak başını salladı. Güldüm.
"Klasik Ata" dedim. Onayladı. O sırada tekrar biri girdi. Bu giren annemdi.
"Afra hadi çık! Damat geldi!" Bunu duyunca içimdeki heyecan bir anda en yüksek seviyeye fırladı. Kalbim hızlandı.
Atlas gelmişti..
Abim saçlarımı bırakırken evin kapısına doğru ilerlemeye başladım. Bacaklarım titriyordu. Bayılmama ramak kalmıştı.
Evin dış kapısını annem benim için açtığında evin onunde bir sürü siyah araba vardı. Hepsi buraya toplanmıştı. Bir tanesinden müzik sesi gelirken diğerlerinin camı açıktı ve o camlardan dışarı uzanan ellerde havaya doğru silah ateş ediyordu.
Arabalardan en ortada ve en şık olanının kapısı açıldı. İçinden biri indi..Bu inen adam benim kocamdı. Atlastı..
Üzerinde siyah bir smokin vardı. Gerçekten nefes kesici görünüyordu. Arabadan ilk indiğinde ilk başta ceketini düzeltti. Beni görünce bir an bana baktı. Nefesinin kesildiğini gördüm.
Beni dikkatle süzmeye başladı. Resmen kaskatı kesilmişti. Gülümsedim. Yavaş adımlarla ona yaklaşmaya başladım.
Ortada yükselen müzik sesi ve bu görüntüler tam bir film sahnesi gibiydi. O da bana yaklaşmaya başladı. Sonunda ikimizde birbirimize yaklaştığımızda elleri yüzümü kavradı.
"Ordu güzeli.." dedi.
"Atlas.." dediğimde dudaklarını alnıma yaklaştırarak uzun bir öpücük kondurdu. Dudaklarının sıcaklığı tüm alnımda hissedilirken yavaş bir şekilde dudaklarını oradan çekti. Tekrar göz göze geldik.
"Bu halinle gerçektende Ordu güzeli olmuşsun" dedi.
"Normalde değil miydim?" alayla alınırcasına güldüm.
"Her halinle öylesin, ve son nefesime kadar öyle kalacaksın" alnını alnıma yasladı. Nefesini artık yüzümde hissediyordum. O sıcak nefesi nefesime karıştı. "Bu kalp senden başkasını güzel görmez zaten, benim için senden güzeli varsa o da sensindir.."
Kalbim artık "abi bizi sal ya" diyerek göğüs kafesimi delmeye başlamıştı. Ona sevgiyle baktım. Sevdiğim adama uzun uzun baktım.
O da aynı bakışlarla bana baktı. Elleri otomatik olarak yanaklarımı okşuyordu. Bir sure bu anın bir masalmış gibi akmasına izin verdik. Ortada sadece müzik sesi duyulurken Atlas tam dudaklarıma yaklaşacaktı ki..
"Onu öpersen yemin ediyorum tüm düğünü dağıtırım! Uzaklaş lan kardeşimden!" Abimin sesiyle durdu. Kaşlarımı catarak abime baktım. Tüm guzel anları mahvetmekte ustaydı!
Benim duygularımı neyse ki canım kuzenim Hüma abimin omzuna sertçe vurup "Yağız abi rahat bıraksana! Karısı o! Tabii öpecek!" Diyerek aktardı.
"O karısı dediğin Kişi benim kardeşim!" Dedi Abim Hümay'a sinirle.
"Öyle olsa bile adam kocası! Sen mi yatırıcan kızı koynunda! uzerine karabasan gibi çökmesen mi artı-" laf babaannemin sesiyle yarıda kesildi.
"Ula bana bak! İyice sinir olduğum o karakterlere benzedin. Yemin ediyorum çekerim o kulağını o düğün süsleri gibi asarım seni tavana!" Babaannemin tehdidiyle Abim omuz silkerek sessiz kaldı. Ben ise tekrar Atlas'a baktım. Abimin rahat vermeyeceğini zaten bekliyordum..
Fazla kıskançtı..
"Neyse, bize arabaya geçelim" dedim.
"Bugün katliam çıkmazsa iyi" Atlas hem söylenip hem onaylarken bana kolunu uzattı. Elim ile kolunu tuttum. Böylece arabaya ilerlemeye başladık.
İlerledigimiz siyah arabanın sağında duran arabada bize el sallayan Mercan ve kucağındaki Duru ile gülümsedim. Mercan herzamanki gibi aşırı güzeldi. Duru da aynı şekilde cok tatlıydı.
Arabanın onune geldiğimizde Atlas benim için kapıyı açtı. Yavaşça içeri girerek oturdum. Tabii önde görmeyi beklemediğim biri vardı.
"Naber Yenge?" Bu Kaya'ydı. O Hüma ile birlikte gelir sanıyordum.
"Kaya?" Derken Atlas çoktan yanıma oturmuş, kapıyı kapatmıştı.
"Gelinlik yakışmış" dedi. O sırada Atlas araya girerek
"Seni şoför yaptığıma pişman etme de sür şu arabayı Kaya" birden bende araya girdim.
"Olmaz. Arabaya Hümayı da alalım" Tabi ki yanıma Hüma'yı alacaktım. O benim can dostumdu, Benim huysuzumdu. Bu anımda da yanımda olmalıydı. Uzağımda değil..
"Ağzınla bin yaşa Yenge" Kaya sevinerek bunu diyerek arabanın ön camını açtı. Kafasını camdan çıkarıp "Hüma!" Diye bağırdığını duydum.
Kaya bir şeyler dedi ama ne dediğini tam anlamadım. Heyecandan resmen kulaklarım duymuyordu. Bir süre sonra Hüma'nın ön koltuğa doğru ilerlediğini siyah camdan gördüm. Ön koltuğa geçti. Kemerini takarak kapıyı kapattı.
"Geldim" Hüma bunu derken gülümsedim. Çenemi onun koltuğunun üstüne yasladım "hoşgeldinn" ince bir tonla konuştum. Önüne bakıyordu. Eli kalkıp, yanağıma gitti. Nazikçe ama sevgi dolu bir şekilde yanağımı sıktı.
Kaya çoktan arabayı sürmeye başlamıştı. Sadece o değil, bahçede gördüğüm o arabaların hepsi arkamızdan gelmeye başlamıştı.
İçime tekrar bir heyecan kıvılcımı girdi. Zaten tüm gün boyunca içimdeydi bu kıvılcım. Gelin olmak sandığımdan da güzeldi. Ben artık evli olucaktım..
Artık soyadım Kılıç olucaktı..
Yolculuk ilk başlarda oldukça sessizdi benim için. Çenemi Hüma'nın koltuğundan çekmiş, düzgün bir şekilde oturuyordum artık. Hüma ve Kaya aralarında bir şeyler fısıldaşıyordu.
Yanımda oturan Atlas'a baktım. Elindeki telefonla ciddi bir şey hallediyor olmalıydı çünkü ifadesi oldukça ciddiydi.Gerçi o hep ciddiydi..
Onu bölmek istemediğim için bende cama döndüm. Geçtiğimiz yolları izlemeye başladım. Yolculuk belli ki uzun olacaktı.
Düğün alanının nerde olacağını bilmiyordum. Atlas herşeyle tek başına ilgilenmişti ve bana sürpriz yapmak istediği için bana hiçbir şey söylememişti. Merak etmiyor değildim. Acaba nasıl bir yerdi?
Zihnim bu düşüncelerle oyalanırken bir elin gelinliğimin üstünden bacağıma dokunduğunu hissettim. Dokunuşu sahiplenici ama bir o kadar da nazikti. Bu kişinin Atlas olduğunu biliyordum. Ona baktım. Hala telefonu ile ilgileniyordu.
“Bu kadar önemli ne işin var?” Dedim. Ilk başta sessiz kaldı. Sonra bana baktı. “Anlamadım?”
“Böyle önemli ne işin var?” Tekrarladım.
“Orası sürpriz..” dediğinde düğünle ilgili olduğunu anladım. Acaba neydi?
“Ne o süpriz?”
“Söylemem” dedi.
Meraktan çatlamak üzere olsam bile üstelemedim çünkü bir yanım sürpriz kalmasının daha güzel olacağını söylüyordu. Tekrar cama döndüm. Yolu izlemeye başladım.
Neredeyse yarım saat süren yolculuk sonunda sona erdiğinde camdan geldiğimiz yere baktım. Kocaman yeşillik bir alandı. Etrafta şık bir düzen vardı. Işıklarla ve beyaz masalarla donatılmıştı.
Çok güzel duruyordu. Gerçekten de büyüleyiciydi. Benim hayranlıkla dolu bakışlarımı gören Atlas “bu daha hiçbirşey” dedi. “Hadi inelim”
Onu onaylayarak birlikte arabadan indik. Diğer herkes bizden önce gelmiş, masalarda yerini almıştı. Kaya’nın bilerek yolu uzatıp, o bizi takip eden arabalardan bir süre sonra farklı yola geçerek ayrıldığını anladım.
Atlas bana tekrar kolunu uzattı. Elimi uzatarak tekrar onun kolunu tuttum. İlerlemeden önce son kez bana baktı.
“Hazır mısın Yavrum?” Dedi.
“Hazırım” dedim. Tamam, değildim. Ayaklarım titriyordu.
Bunu dememle ikimizde düğün alanına doğru ilerlemeye başladık. Uzun ışıklarla donatılmış yoldan geçerken herkes alkışlamaya başlamıştı bile
Tabii o sırada bambaşka birşey oldu..
Birden tepemizden geçen uçaklar ile üzerimize gül yaprakları dökülmeye başladı. Süzülen gul yapraklarının görüntüsü adeta bir masal sahnesi gibiydi. Gülümsedim.
“Bahsettiğim sürpriz buydu” dedi Atlas. Ona bakarak daha cok gülümsedim.
Alkışlar büyüdü. Sonunda nikah masasının önüne geldiğimizde bizi bekleyen Memur amca gülümsedi.
Yerlerimize oturduk ve sonunda düğün başladı.
Nikah memuru konustu
“Saygı değer konuklarımız.Bugün burada, Atlas Gök Kılıç ve Afra Balın Gözen çiftimizin hayatlarını birleştirdikleri bu özel ana şahitlik etmek için toplandık. Kendilerine ömür boyu mutluluklar diliyorum.” Dedi sonra devam ederek
“Şimdi ben, evlilik birliğini kurmak isteyip istemediklerini kendilerinden bizzat soracağım.” elindeki mikrofonu bana verdi.
“Sayın Afra Balın Gözen, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, kendi özgür iradenizle Atlas Gök Kılıç Bey ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?”
Durdum. Daha doğrusu zaman durmuştu benim için. Kenarda beni izleyen aileme baktım. Ata sanki beni kurtarmak için Babaannemin kollarından kurtulmaya çalışıyormuş gibiydi. Annem, Hüma ve Halam ağlamak üzerelerdi..Evet, Hüma bile ağlayacaktı. Abime gelirse resmen hayır deyip, düğünden kaçsam burada horon teper gibi bakıyordu.
Hüma anlayacağını anlayınca arkasında duran Kaya'ya döndü. Kaya onu nazikçe sardı. Onlara baktıktan sonra yanımdaki adama baktım. Sevdiğim adama..o da bana bakıyordu..
Konuştum.
“Evet” dediğimde alkışlar tekrar yükseldi. Alkışlayın arasında Atanın “Ben ablamı vermem!” Diyen sesi de duyulmuştu orası ayrı ama..
“Ata dursana oğlum!” Babaannemin Atayı tutma çabaları,abimin ise içten içe Ataya verdiği destek dolu bakışları görünce güldüm
Mikrofonu tekrar Memura verdiğimde Memur bu sefer Atlasa sordu.
“Sayın Atlas Gök Kılıç, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan, kendi özgür iradenizle Afra Balın Gözen Hanım ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz-” diyemeden Atlastan
“Evet!” Sesi yükseldi. Tekrar alkışlar yükselirken daha cok kıkırdadım.
“Ben de yetkili nikâh memuru olarak sizleri karı-koca ilan ediyorum. Aileniz, sevdikleriniz ve tüm misafirleriniz huzurunda mutluluklar diliyorum!”
İmzalar atıldı, aile cüzdanı alındı. Artık resmi olarak karı-koca olmuşuk. Artık gerçektende Atlas benim kocamdı..
Artık Afra Balın Kılıçtı ismim..
Bende duygulanmadan edemedim. Kolay değildi aileden ayrılmak. Ne kadar Atlas'ı çok sevsemde zordu.
“Ay başlasın şu düğün! Ağlamama az kaldı” dedi Hüma. Kaya gülerken Babannem
“Açın bir horon oynayalım!” Derken Halam söylendi “Daha dün belim diye sızlanıyordu bu kadın! İşine gelince on yaş gençleşiyor!”
Ve düğün başladı..
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Eğlenceli geçen saatlerin ardından artık çok geç olmuştu. Düğünümüz sona ermişti ve biz Atlasla evimize gelmiştik. Yatak odasında aynı yatakta yatmış, karşımızdaki televizyondan film izliyorduk.
Atlas bir kolunu omuzlarıma sarmış bir şekilde beni sımsıkı tutuyordu. Ben ise başımı onun göğsüne yaslamıştım.
“Biliyor musun?” Dedi Atlas televizyona bakarken “hep bunun hayalini kurdum. Seni gördüğüm o ilk günden beri..” ona baktım.
“Hayalin gerçek olmuş o zaman” dedim. O da bana baktı. Gülümseyerek “Evet, ve bunun benim hayatımı nasıl çiçeklerle doldurduğunu bilemezsin” dedi.
Alnıma tekrar bir öpücük bıraktı
“Seni seviyorum Afra'm..” dedi.
“Bende Atlas” dedim..
Ve böylece..
Bizim hikayemiz burada bitti..
Mutlu bir şekilde..
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
BOLUM SONUUUUUUUUUU
ATLAS VE AFRANIN DUGUN SAHNESI BENDEN O KADAR COK ISTENDI KI BENDE BOYLE BIR OZEL BOLUM YAZDIMMM
DUYGULANDIM AMA YAA ÖZLEMISIM GERCEKTEN (BENIMDE BURADA AĞLAMAMA AZ KALDI SJSJSJ)
BOLUMU NASIL BULDUNUZ ASKLARIMM
BU MAALESEFKI SON OZEL BOLUMDU
DÜŞÜNCELERİNİZ NELERRR??
O ZAMAAANNNNNNNN GORUSUUUUUUUUUUUUUZZZZZZZ
SEVİLİYORSUNUZ ASKLARIMMMMMM
ÖPÜYOREM HEPINIZIIIIII🫶🏻 MUAAAHHH
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 226.22k Okunma |
13.78k Oy |
0 Takip |
53 Bölümlü Kitap |