Heyyoo heyyo senin bu aşkın uzayıp gidiyor. Neyse bölümü çok geciktirdiğimi biliyorum bu yüzden hepinizden çok özür dilerim arkadaşlar. Baya hastaydım aynı zamanda notlarımdan kaynaklı tatil boyunca telefon yasaktı. O yüzden yazamadım. Hepinizden çok çok çok özür dilerim. Telafisi olmaz ama umarım beni anlarsınız. Neyse daha fazla uzatmadan bölüme geçellimm. 3
Furkan'ın ani girişi beni korkutmuştu. Nefes alış verişlerim hızlanmıştı ve bağrışma sesleri artmıştı. Bağrışma sesleri ile istemsizce gözleirm dolmuştu.
Furkan, önüme eğilip ellerimi tutup gözlerime baktı.
Furkan:"İy misin? Korma korkma geçti bir sey yok..."
Şeker:"Madem bir şey yok niye ellerimi tutuyorsun diye çıkışırdım ama su an ortam müsait değil. Daha sonra hatırlat buna kükreyerek güleceğim."
Yüzünde bir tebessüm oluşmuştu.
Olduğumuz odanın kapısı aniden açılınca kollarımı hızla Furkan'a sarmıştım. Çünkü; ciddi anda korkmuştum. Silah sesi duymam ile daha da Furkan'a sindim.
Şşş leyip duruyordu. Sakin olmam için. Bir yandan sırtımı sıvazlıyor ve saçlarımı okşuyordu.
Açılan kapıya baktığımda ise kızgın bir adam ile karşılaşmıştım.
Bilal:"Oğlum Toprak nerde Ulaş!??"
Ulaş:"Ne bileyim ben senin oğlunu Bilal. Ne demek oluyor evime baskına gelmek?"
Bilal denen adam yüzünü sinirle sıvazlayıp Furkan'ın göğsüne sinmiş olan bana dikmişti bakışlarını.
Bilal:"Kesin sen biliyon! Söyle oğlum nerde?"
Üzerime doğru yürümeye başladığında titremeye başlamıştım.
Bilal:"Kızın biliyor oğlumun nerde olduğunu!!! Söyle çabuk nerde!"
Adam rasmen kükreyip üzerime doğru gelmeye devam ettiği sırada Kumsal gelmişti.
Kumsal:"Şeker iyi misi- Bilal amca?!"
Bilal denen adam Kumsal'a döndüğünde yüzünde bir şaşkınlık ifadesi geçmişti.
Bilal:"Kumsal?! Sen misin bu?"
Bilal:"Hayır sen ölmüştün. Nasıl burdası- tabi ya Demir!"
Bir hışımla odadan çıkıp seslerden anladığım kadarıyla aşağı kata Demir abimin yanına gidiyordu. Kumsal'da hızla arkasından çıkınca bizde aşağıya inmiştik.
Bilal denen adam Demir abimin yakasına yapışmıştı.
Bilal:"Ne demek lan bu? Hani Kumsal ölmüştü. Benim oğlum o kadar acı çekti. Meğer hepsi yalanmış. Açıkla bana bunu!??"
Adam artık sinirden morarmaya başlamıştı, alnında damarlar aşırı belliydi ve evin içinde adamları vardı.
Demir:"Bilal abi otur konuşalım her şeyi anlatayım. Yapmak zorundaydım. "
Kumsal:"Ne yani Demir abi, her şey yalandı ve Tarık yaşıyor muydu? Ya ben sana abi dedim. Seni abim belledim
Neden yaptın bunu neden!?"
Kumsal sinir ile Demir abime yaklaşınca Bilal ayrılıp abimi bırakmıştı. Bu sefer Kumsal göğsünü yumruklamaya başladı.
Demir:"Kumsal! Yapmasaydım ikinizde ölecektiniz. Bende en iyisi şimdilik ayrı olun diye böyle bir yalan uydurdum. Her şeyi vakti zamanı gelince açıklayacaktım. Şimdi geçin oturun adam akıllı anlatayım."
Kumsal biraz sakinleştikten sonra koltuğa geçip oturdu. Bilal denen adam da diğer tarafta bir yere oturdu. Sabır çekiyordu.
Bilal:"Ya siz benim oğullarımdan ne istiyorsunuz? Ne! Yeter bıktım bıktım."
Üzerindeki gömleğinin ilk iki düğmesini açmıştı. Eli ile boynunu sıvazlıyordu.
Demir:"Sizin o kaza yaptığınız günü hatırlıyorsun değil mi Kumsal. O gün siz kaza yaptığınızda frenler neden tutmadı?"
Kumsal:"Koptuğu için tutmadı. "
(Buraya "Onu ben kopardım" yazmak çko isterdim jdjfkfkkvkv. ~N ve ~R)
Demir:"Hah! İşte ben o fren olayını biraz araştırdım. Frenleriniz kopmamış aksine kasıtlı olarak kesilmiş ve bu yüzden tumamış. Bende kesen kişi araştırdım. Eskiden babalarımız gruptu biliyorsun değil mi?"
Kumsal:"Evet biliyorum. Ne alaka?"
Demir:" Gruptaki Şerif Ali vardı ya o yaptırmış. Araştırdığıma göre bütün hepimizi dağıtıp büyük bir olay çıkarmaya çalışıyormuş ve bu olaylar çözülünceye kadar ikinizi ayrı tutmam lazımdı. Çünkü; ilk hedefleri sen ve Tarık'tı. Sizi öldürüp aşiretleri birbirine katacaktı ve bende buna engel olmaya çalıştım. Durum böyle olunca gözlerini Toprak ve Şeker'e diktiler. Neden Bilal abi Toprak'ı almak istediğinde karşı çıkmadığımı anlamışsınızdır umarım."
Abimin dediklerini pür dikket dinliyordum ve o an aklıma marketteki adam geldi. Dik dik bakmıştı. Dedikleri Şerif Ali'nin adamı olabilir miydi?
Aklımdaki saçma düşünceleri dağıtmaya çalışırken aklıma bu seferde gelen mesaj geldi. Bir an gelen söyleme dürtüsü ile telefonumu abime uzattım.
Şeker:"Abi, bu gün bana mesaj geldi bir numaradan. Şu geçen akşam eve giren adam sanırım. Babama da gösterdim mesajları araştıralım dedi. Dediğiniz adamın adamlarından birisi olabilir mi?"
Abim koltuktan kalkıp elimdeki telefonu aldı. Okuduğu mesajlar ile kaşlerı ilk başta havalanmış daha sonra çatılmıştı.
Demir:"Evet olabilir belki ama şu an sorunumuz Toprak. Şeker sen biliyor musun nerde olduğunu?"
Şeker:"Hayır bilmiyorum ama kaçırmamışlardır dimi?"
Dudaklarımı büzüp dolu gözlerim ile abime baktım.
Demir:"Umarım öyle olmamıştır."
Gözlerimden İstemsizce yaşlar akıyordu ve ağzımdan bir hışkırık kaçtığında Bilal amca yanıma geldi ve önümde çöktü.
Bilal:"Sen Toprak'ı çok mu seviyorsun kızım?"1
Şeker:"E-evet. Çok seviyorum. O benim kardeşim, bu arada gerçek anlamada kardeşim süt kardeşim. Biz 12 yıldır beraberdik. Zaten şu birkaç gündür onu göremiyorum. Birde bu haber ile üzüldüm."1
Bilal:"Üzülme güzel kızım. Senin kardeşin benimde evladım. En az senin kadar da ben üzüldüm. Dua edelim kötü birşey olmasın."
(Herkes Toprak'ı ararken o sırada Toprak djfkfkgk.~N)
Can sıkıntısından yatakta dolanıp duruyordum. Aklıma Tarık'ın yanına gitmek geldiğinde hızla odasına dalmıştım ama hâlâ uyuyordu camış.
Tam odasından çıkacakken duyduğum yeri göğü inleten osuruk sesi amonyak gibi gelmişti amk.1
Yüzümü buruşturup tekrar kapıya döndüğümde odasının balkonun yanındaki ağaç dikkatimi çekmişti ve balkona çok yakın duruyordu.
Şeker, ile sürekli ağaca tırmandığımız için ağaca çıkıp dışarıda dolaşmayı düşünmüştüm. Belki gidebilirsem Şeker'in yanına giderdim.
Önce kendi odamda hazırlanmış eşyalarımı almış daha sonra tekrar onun odasına girmiştim. Allah'tan uykusu ağırdı.
Balkon kapısını açıp geriye hafif açık bir şekilde bırakmıştım.
Ağaca çıkıp ordan yavaşça aşağıya indiğimde yerdeki kedi beni kovalamaya başlamıştı. Burda da mu kovalanıyorum aq.
Kedi resmen kükrüyodu aw. En son kediden kurtulduğumda gördüğüm çocuk parkı ile durdum.
Bir sürü çocuk vardı ve çok tatlılardı. Yanlarına geldiğimde beni kolumdan tutup zorla salıncağa oturtmuşlardı.
Kız:"Abi otur da sallayalım seni."
Ben oturduğumda beni sallıyorlardı ve en son Şeker ile salıncağa bindiğimiz gelmişti aklıma.
Selma ve Sema teyze yaprak sarma saracağımızı söyledikleri için kaçmaya çalışmıştık. Normalde sarma sarmayı ve yemeyi çok severdik ama gördüğümüz koca bir tencere iç ve yaprak ile korkmuştuk. İlk durağımız çocuk parkı olmuştu.
Toprak:"Şeker, ben bineyim sen beni salla. Sonra da ben seni sallayım."
Ben bindiğimde Şeker beni sallamış daha sonra sıra ona gelmişti.
Sıkı sıkı tutunmuş ve sallamayı bekliyordu.
Hızlı hızlı sallamaya başladığımda salıncak takla atmıştı. Şeker poposunun üzerine düşmüş ben ise gülmüştüm. O da benle birlikte gülmüştü.
Takla atmasına rağmen salıncağı bırakmamış poposu yere değiyordu. Üzerindeki bol pantolonu da dizine kadar açılmıştı.
Toprak:"Allah affetsin ama çok güldüm Şekko."
Şeker:"Toprak, dua at canım yanmıyor. Götüm uyuştu. Yoksa seni burda parçalardım."
Ordan çıkıp eve geldiğimizde Selma ve Sema teyze sarmayı sarmamış ve bizi beklemişlerdi.
Şeker ise o hali ile hem söylenmiş hemde sarmıştı.
Şeker:" Toprak senin yüzünden oturamıyom. Öyle salıncak mı sallanır itne."
O an daha doğrusu o gün cidden çok güzle geçmişti.
(Bu arada beni aynı bu şekilde salıncaktan düşüren canım arkadaşım İrem. Seni de Mustafa'yı da unutmadım. Dnmdkckv ~N)1
Çocuklar ile salıncakta biraz daha sallandıktan sonra kaydırağın tepesine çıkmıştım. Trabzon oynuyorlardı. Onların ısrarları üzerine bende katılmıştım.
(Bilmeyenler için körebenin biraz farklısı.)
Çocuklar birbirlerini ararlarken yüzümdeki tebessüm ile onları izliyordum.
Oyunun sonunda ben kazandığım için ebe bendim.
Toprak:"1,2,3,4,5,6,7,8,9,10, Trabzon."
Gözlerim çok hafif aralıktı görüyordum. Gördüğüm ilk çocuğa doğru yğrüdüğümde kaçmaya başladı. Sanki ayak seslerini kovalıyor gibi kovalsmaya başladım.
Onu yakaladığımda küfretmişti.
Toprak:"Sus! Abiye küfredilmez. Ağzına acı biber sürerim bak."
Etrafa bakındığımda benim gibi kaydırağın tepesine çıkan çocuğu gördüm. Yavaşça ellerim önde ona doğru yürürken bir anda adımı duymam ile durdum.
Gözlerimi açıp sesin geldiği tarafa döndüğümde Belinay ile göz göze geldim.
Belinay:"Toprak? Senin ne işin var burda?"
Toprak:"Asıl senin burda ne işin var?"
Belinay:"Ev için alışverişe gidiyordum da sen niye evde değilsin?"
Toprak:"Evde çok bunaldım. İzin vermezler diye de kaçtım. Birkaç saate giderim."
Biraz konuştuktan sonra gitmişti. Biz ise Trabzon oynamayı bırakmış ne oynasak diye düşünüyorduk.
O an kenarda oturan küçük kız dikkatimi çekti. Yerde çamur ile oynuyordu. Yanına geldiğimde başını kaldırıp bana baktı.
Toprak:"Bende seninle beraber oynayabilir miyim?"
Kız:"Olur. Sen bana biraz su getirir misin abi?"
Yüzüme kocaman bir tebessüm oluşmuştu. Yanından kalkıp biraz ötede duran sudan bir kaba doldurup yanına götürdüm.
Su ile çamura şekil vermeye çalışırken tekrar anılarımız aklıma doldu.
Şeker yaptığı çamurdan adamı bana gösteriyordu.
Şeker:"Toprak bak bak! Bok adammmm! Aynı babama benziyor."
Şeker:"Toprak bak şimdi bok adamı yüzdürücem."
Ben ne yaptığına bakarken o da yere eşelediği çukura su doldurup bok adamı içine koymuştu.
Bizim mutluluğumuz çok sürmemişti. Şeker'in babası Hasan onu kolundan sürükleyerek götürürken sağ ayağını çamur havuzuna basmıştı.
Hasan:"Ben sana demedim mi parka gelmek yasak diye. Şu ayakkabının haline bak amına koyim. Eve gidince bu karı sen yıkayacaksın. Akşama kadar kurumazsa görürsün sen ananın amını."
Şeker'in ağlayışlarına üzülürken bir an gelen cesaret ile yerdeki çamurdan top yapıp sırtına atmışım.
Hasan:"Hay avradını siktiklerim biriniz biter biriniz başlar."
Tam üzerime doğru gelirken ordan kaçıp tüymüştüm.
Sonraki gün tekrar Şeker ile okulda buluştuğumuzda yüzündeki yara izi canımı yakmıştı.
Şeker:"Hayır hiç acımıyor. Alıştım artı- o değilde dün çok güzel vurdun çamur ile onu."
İstemsizce yüzümde bir sırıtma oluşmuştu.
Toprak:"Tabi ben attım ondan bu kadar iyi oldu."
Şeker:"Havalara bak havalara. O değilde çamura ayağını bastı ya bir an Hasan Boka Basan diyecektim. Kendimi zor tuttum."
Biz böyleydik. Acıları çeker daha sonra çektiğimiz acılar ile taşak geçerdik. Bir nevi acılarımızla mutlu olur, gülerdik. Biz birbirimize yeterdik.
Önüme döndüğümde kızın dik dik bana baktığını gördüm.
Toprak:"Ne oldu niye öyle bakıyorsun?"
Kız:"Abi sen ne düşünüyorsun?"
Hızla elime çamurdan alıp kızın yüzüne sürdüm. O da yerinde durmayıp üzerime çamur topları atmaya başladığında diğer çocuklarda yanımıza gelip bize katıldı.
Güzel bir gün geçirmiştim ama her yerim batmıştı.İsminin Baran ama yaramazlığından dolayı lakabının zıpkın olduğunu öğrendiğim çocuğun beni çamura bulaması da cabası.
Tam eve gitmeyi düşünürken bir anda karşıdan gelen Belinay dikkatimi çekti. Bu hâlim ile gözükmek istemediğim için hızla saklandım.
Etrafa bakınıyordu. Sanki bir şey arıyor gibiydi.
Belinay:"Çocuklar! Burda uzun boylu bir abi gördünüz mü?"
Tam o sırada Zıpkın ile göz göze geldik.
Kafamı hayır anlamında salladığımda bana piç gülüşü atıp Belinay'a döndü.
Ne dediğini duyamıyordum ama Belinay'ın gitmesi ile rahatladığımı hissettim.
Toprak:"Zıpkın. Gel oğlum buraya."
Yanıma geldiğinde yüzünde hafif bir sırıtış vardı.
Toprak:"Sen daha yeniki ablaya ne söyledin?"
Zıpkın:"Yerini söylerim diye korktun değil mi abi? Merak etme söylemedim sevgiline yerini. Eve gitti dedim."
Toprak:"Sevgilim değil nerden uyduruyon zıpkın!?"
Zıpkın annesinin çağırması ile yanımzdan ayrılmıştı ama bu hâlim ile eve gidip Belinay'a görünemezdim. O yüzden come to do Dubai dedikten sonra insanlara sorarak Ulaş amcaların konağının yerini bulmaya çalıştım.
Tabiki yolda giderken insanların kınayıcı bakışlarını da üzerime çekiyordum. Çünkü bu gün kına gecesi. Neysem çok kötü espriydi cmmcvl.1
Konağın önüne geldiğimde duvardan atlayıp eve girdim. Tam Şeker'in odasına girecekken duyduğum çığlık sesi ile yerimde durdum.
Toprak:"Şşhhh! Sakin ol oğlum ne hortlağı. Benim Toprak."
Buray:"Bence sen topraklıktan çıkıp çamur olmuşsun abi."
Toprak:"Oğlum sessiz ol sana! Bak herkesi buraya toplayacaksın."
Ertuğrul:"Ananı avradını hödükk!"
Duyduğum Ertuğrul abimin bağırması ile arkama döndüm. Eli ile damağına baskı yapıp geri çekmişti. Tekrar Buray'a döndüğümde;
Toprak:"REZİL OLDUK BABAĞĞĞĞĞĞ! "
Ertuğrul:" NE DİCEZ BABAĞĞĞĞĞ!"
Duygu:"Kime ne diyeceksiniz oğlum? Buranın hali ne- tövbe bismillah hortlak!"
Duygu hanımın gelmesi ile Buray ve Ertuğrul abiye sıçtım bakışlarımı yollamaya başladım.
İşler daha ne kadar kötü olabilir derken bir anda Furkan'ın gelmesi ile daha da sıçtığımı hissettim.
Toprak:"Şeker ile yemin ediyorum aynısınız ama tek fark onun bok adamı ezildi."
Bütün ev halkı sesimize toplanmıştı.
Şeker'i görmem ile hemen koşup üzerimi hiç umursamadan sıkı sıkı sarıldım.
Şeker:"Yav Toprak her yerimi batırdın çocum."
Toprak:"Ne var be kötü mü oldu? Gahveli şeker oldun."
Şeker:"Onu bunu boş verde çok özlemişim oğlum."
Birbirimize sıkı sıkı sarılırken bir anda ensemden tutulup geri savrulmam uzun sürmedi.
Ben yere popomun üzerine düşerken Demir abim ise sıkı sıkı Şeker'e sarılıyordu.
Demir:"İte bak daha ben böyle sarılmadım kardeşime."
Tam Şeker'e cevap verecekken kollarımdan kaldırılıp birinin bana sarılması bir oldu.
Bilal:"Oğlum, seni çok merak ettik. Neden bize haber vermeden çıkıp gittin?"
Hızla babamdan ayrılıp geriye çekildim.
Toprak:"İzin istesem verecek miydiniz sanki!"
Omuzları çökmüş, derin bir nefes almıştı. Gözleri, gözlerinden ise büyük bir kırgınlık geçmişti.
Bilal:"Evet izin vermezdim, ama sende beni anla oğlum. Ben yıllarca senin hasretinle yandım. Seni tekrar kaybetmekten, bize alışamamandan dahası bizden nefret etmenden korktuk. Bizi hiç bir zaman sevmemenden, bizi her zaman seni yıllar önce terk eden sorumsuz anne ve baba olarak görmeden korktuk. Hatta en kötüsü bizi anne baba olarak görmemenden. Biz seni cidden çok seviyoruz. En azından bize bir şans vermeni ve anne baban olarak görmeni istiyoruz."
Gözlerinden bir damla yaş akmıştı. Babamın arkasına saklanan annem ise sessiz sedasız hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Babamın yanından geçip anneme sarıldım. Saçlarını okşadım. Kokusunu iyice içime çektim. Çok güzel, aynı menekşe gibiydi.
Annem başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Kalbime dokunuyordu sanki.
Feyza:"Bize bir şans vereceksin değil mi?"
Ellerimle göz yaşlarını sildim.
Hızla koşarak bana sarılan kız ile yere düşmüştüm. Kız resmen üzerimde yatıyordu.
Yanaklarımı mıncıra mıncıra öpmeye başladığında ellerinden kurtulmaya çalışıyordum.
Toprak:"Lan! Ben Tarık değilim!"
Şu an aşırı derecede keyifliydim. Toprak, Kumsal ile cebelleşiyordu ve bunu izlemek açıkçası aşırı eğlenceliydi.
Toprak yardım isteyen balışlarını bana doğrulttuğunda piç gülüşümi atıp başımı iki yana salladım.
Toprak:"Kardeş dediklerim kalleş çıktı. Lütfen biriniz yardım edin! Kurtarın beni bu kızdan. Ablacım ben Tarık değilim."
O sırada yan tarafımda gülüşerek fısıldaşan Üçlü dikkatimi çekti.
Ertuğrul:"İmmobile mi Rafa Silva mı?"
Buray:"Ablacım Rafa Silva diyorum."1
Onlar kendi aralarında gülüşürken bende gülmüştüm ama gülmem yarıda kalmıştı. Hissettiğim acı ile gözlerimi açtım.1
Burası Esişehir'de ki üvey babamın eviydi. Dur! Dur bir dakika! Ben niye burdayım? Her şey bir rüyaydı ve, ve ve ben karışmamış mıydım?3
Kapının aniden açılması ile korku dolu gözlerimi oraya çevirdim. Elinde kemer ile bana doğru gülerek geliyordu.
Kalkıp kaçmaya çalıştım ama hareket edemiyordum. Beni yere zincirlemişti.
O sırada arkada gördüğüm iki erkek silüeti ile korkum daha da sıçtığımı hissettim. Nasıl cümleydi o diye sakın sormayın çünkü bende bilmiyorum.2
DEVAM EDECEK...2
AĞAĞAĞĞAPAPAĞĞAAĞ OLM AŞIRI İYİ BİTTİ AMA SAKIN OKUMAYI BIRAKMAYIN. SADECE KÜÇÜK BİR ŞAKOOOOOO CENEMELERİM!!!!7
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.73k Okunma |
1.96k Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |