9. Bölüm

Buruk Bakış

Tuğba e
tuaekn

Küçükken her parka gittiğimizde ne gözüm kaydırağı görürdü ne de tahterevalliyi. Mahallenin parkına gider gitmez yeşil salıncağa oturur midem bulanana kadar sallanırdım. Bunun sebebini büyüdükçe anlamıştım ne olay salıncağa olan sevgimdi ne de sallanmaya olan düşkünlüğüm. Kaydırak çok kısa süreli bir zevk için fazla uzun süren bir uğraştı. Etrafında dön, merdivenlerden çık derken hop diye iniveriyordun sonra tekrar çık hemen yoruluyordum. Tahterevalli ise karşında birinin olmasını gerektiriyordu ve Oğuz küçükken bir tık tombik olduğu için bir tarafa abanır ben hep havada kalır ağlaya ağlaya indirtmeye çalışırdım kendimi. Meriç abim, Yusuf abi ve Kağan abi ise maç oynamaktan yüzüme bile bakmazdı.

Ama salıncak öyle değildi. Ben koşa koşa otururdum. Pusat abi abimlerle oynadığı maçı bırakır elli defa önümdeki kemer kısmı kontrol eder sonra ben bıkana kadar beni sallardı. Ki ben de kolay kolay bıkmazdım. Bazen canı abimlerle maç oynamak ister beni hızlı hızlı sallar koşar onlara eşlik eder ben yavaşlayınca geri gelir tekrar sallardı. Her "in artık Leyla eve çağırıyorlar" dediğinde ise kocaman mavi gözlerimi doldurur "beş dakika dahaaaa" diye zırlardım.

Tabii karşımdaki beni benden daha iyi tanıyan Pusat abi olduğu için artık bu cümleyi normalde söyleyeceğinden beş dakika önce söyler ve o istediğim beş dakikayı bana vermiş olurdu.

O zaman küçük aklımla hiç düşünemezdim. Neden benim gibi çocuk olan Pusat abi çocukluğunu yaşamaz da benimle uğraşır durur diye. Neden bu hareketleri Kağan abi ya da Yusuf abi yapmıyor diye. Onları geçtim kendi öz abim bile böyle davranmıyordu. Büyüdükçe aklımda bazı soru işaretleri oluşmaya başlamıştı.

Neden ilkokula giderken kendi çantasını sırtına benim çantamı önüne takardı ki? Ben taşımak istiyorum diye cırladığımda "tamam al taşı" deyip arkadaki tutma kısmıyla çantamı havada tutardı.

Neden her hafta lisede okul çıkışıma gelir kendini şöyle bir okuldakilere gösterirdi mesela?

Neden tüm arkadaşlarım abimden önce onu tanırdı?

Neden küçükken annem saçımı taradığında anne diye ağlamak mantıklı gelmediği için Pusat abi diye ağlardım?

Ve neden şimdi abimler olayı irdelerken Pusat abi Gökhan'ın üstüne üstüne yürüyordu?

Kendimi balkondan aşağıya atacakmış gibi hissettikten beş saniye sonra mantıklı olanı yapıp koşa koşa dışarı çıktım. Pusat abi Gökhan'ın dibine girmişken abimler bizim bahçedeki hortumu açıp ateşi söndürmüşlerdi. Her daim en zeki ve sakinimiz olduğu için içten içe Meriç abime şükretmiştim.

Yanlarına vardığımda abim bu zeki ve sakin kişiliğini bir yana bırakıp "noluyor lan burada kim bu dangalak yakıyordu tüm mahalleyi?" diye yükselmişti. Sare ve Oğuz da peşimden gelince bir bir pencereye çıkmış komşulara çarptı gözüm. Onlara da gün doğmuştu resmen. Sakince nefes verip elimle hafif hafif terleyen alnımı sildim.

"Şöyle ki bu Gökhan yanlışlıkla yapmış-" görüp görülebilecek en saçma açıklamayı yapmaya başlamışken Yusuf abi, Kağan abi ve Meriç abimin bakışları altında ezilen Gökhan cümlemi kesti "Ben Leyla'ya bir eşşeklik yaptım şimdi de özrümü diliyorum Leyla beni affet senden çok hoşla-" onun da lafını Pusat abinin Gökhan'ın yüzüne inen yumruğu kesmişti. Resmen "Gökhan" diye çığlık atıp bir hışımla aralarına girdim. Normal şartlarda abimler de Pusat abinin bu hareketiyle maalesef ki yontulmayan öküz oldukları için çocuğa saldırırlardı. Olası bir faciayı önlemek için kendimi Gökhan'ın önüne attığımda Pusat abiye diktim gözlerimi.

O yumruk attığı elini yanında sallarken bana değil de arkamdaki Gökhan'a kitlenmişti. Gözleri alev alev yanıyor her sinirlendiğinde alnında beliren damarı birazdan patlayacakmış gibi duruyordu.

"Gökhan git." Gözlerimi Pusat abiden ayırmadan arkamdaki ismini bugün şansımı çok zorluyorum lütfen beni dövün sanan kişiye konuştum.

"Konuşalım Leyla sen de gel" bir kolumu tutup konuşan Gökhan'a içimden bir göz devirmiştim. Bu çocuk gerizekalıydı buna şu an gerçekten de emin olmuştum ya da yediği yumruk beyninin bir kısmını iptal etmişti. Gökhan'a tam cevap vereceğim sırada Pusat abi de diğer kolumdan tutup kendi tarafına çekmeye çalıştı "hiçbir yere gelmiyor seninle" dediğinde artık sabrımın sonuna gelmiştim.

"Bana bak" diye bağırdım birden Pusat abiye abimler bile şok olurken ki yumruk atmasına değil de benim bağırmama şok olmalarına da gıcık olmuştum bir kenara yazdım bunu da ayrı fırça çekecektim onlara. Beni tanıdıkları için bu olaya karışmamaları biraz durumdan sıyrılmalarına sebepti ama karşımdaki şahıs iki yıldır beni görmediği için sanırım bir şeyleri unutmuştu. Ben ise seve seve hatırlatabilirdim.

Gözlerini Gökhan'dan zar zor ayırıp bana diktiğinde derince yutkundum ve o an benden belki de en son bekleyecekleri hareketi yapıp göğsüne sertçe vurup ittim Pusat abiyi "Sen kendini ne sanıyorsun da vurabiliyorsun Gökhan'a" sesim daha da yükselirken bunu beklememiş olacak ki bir iki adım sendeleyen Pusat abinin yüzü şok içinde kaldı. Bir daha göğsüne vurup konuştum. "Ne sanıyorsun he?" ve tekrar vurdum. Ağzını bir şey söylemek için açmış ama tekrar kapatmışken bir daha vurdum. "Sakın ama sakın bir daha Gökhan'a dokunduğunu dahi görmeyeyim" sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki bir an Pusat abinin titrediğini sandım. Gözlerimin cayır cayır yandığını içimin patlayacak gibi olduğunu hissediyordum O an ağlamamak için sıktığım çenemi havaya diktim. Öz abimin bile karışmadığı bana saygı duyup önce anlamaya çalıştığı mevzuya nasıl böyle pata küte dalabilirdi aklım almıyordu.

Sare bi kolumdan tutarken Yusuf abinin de "Leyla bi sakin ol" sesini duydum belli belirsiz. Kağan abi ve Meriç abim de Pusat abiyi benden uzaklaştırıyordu. Sanki kum torbasıymış gibi kendini salmış göğsüne attığım yumrukları buruk bir bakışla izlemişti. Bakışı da düşüncesi de umrumda değildi. Onu benden uzaklaştırırlarken gözünü bir an olsun çekmedi gözümden ilk çeken ben oldum ve arkamda şok içinde duran Gökhan'ın morarmaya başlamış yüzüne dokundum. "Çok acıyor mu?" dedim fısıldayarak. Az önce nefretle bakan gözlerim yerini bir çift merhamet dolu bakışa bırakmıştı.

Muhtemelen onu savunduğum için gülümseyen yüzüne dokunduğum eli yavaşça tutup "geçti bile" demişti. Bu şapşal haline ben de hafiften gülerken Sare ikimizin yanına yaklaşıp sessizce konuştu. "Bu romantik anınızı bölmek istemem ama bu sefer yumruk yediğin tek kişi Pusat olmayacak" dedi. Arkamı döndüğümde Oğuz da dahil olmak üzere hepsinin delici bakışları üstümüzdeydi. Hepsine tek tek bakarken gözlerimi gözlerine değdirme gereği duymadığım tek kişi Pusat abiydi. Bana saygısı olmayan insana diyecek bir şeyim yoktu.

Gökhan'ın elini tutup bahçeye doğru çekiştirdim. Arkamda bıraktıklarım zerre umrumda değildi. Sinirden gözüm dönmüş içim zangır zangır titriyordu. O bahçede otururken içeri gidip buzluktan buz çıkarıp hızla yanına döndüm. Yüzü gerçekten de kötü görünüyordu ve ben bunun için çok mahcup hissediyordum. Sırf ona biraz kırıldım diye günlerdir yapmadığı kalmayan Gökhan bunu kesinlikle hak etmemişti. O bahçedeki sandalyede otururken ben de önüne bi sandalye çekip buzu yavaşça yüzüne koydum. "Acırsa söyle tamam mı?" dediğimde salak salak sırıtmaya devam etti. Bu çocuk heidi gibi takılmayı çok seviyordu. "Affettin mi beni?" diye sorduğunda ağzımdan bir kahkaha kaçtı.

Ben o kahkahayı tutamamış yaklaşık iki dakikadır karnımı tuta tuta gülüyordum. Ulan adam mahalleyi yakacaktı en son yumruk yedi şimdi yüzü gözü mosmor oturuyor hala affetmemde aklı. Kahkahalarımın arasında "affettim affettim" dediğimde parmakları alnıma düşen saçlarıma kaydı. O an sabah aynı bahçede saçlarımı düzelten Pusat abi aklıma dolarken istemsizce başımı onların evine ve odasının camına çevirdim. Çevirir çevirmez gözlerimin pencerenin arkasında dümdüz durmuş Pusat abinin gözleriyle buluşmasını beklemiyordum. Ateşe değmiş gibi çekerken kendimi Gökhan affaladı. Yüzüm an ve an düşerken hissettiklerimle boğazım düğümlenmişti. Buzu eline verip "gerçekten de yorucu bir gündü hava da çoktan karardı özür dilerim yumruk için ama gitsen iyi olur sanki artık" dedim çocuğa resmen kovarcasına.

Annemler halıcı abi geldikten sonra teyzemlere gitmişlerdi ama her an gelebilirlerdi ve bir posta da onlara yüzü morarmış Gökhandan bahsetmek istemiyordum. O yüzden karşılaşmamaları en hayırlısıydı.

Gökhan afallarken kafasını salladı. O sırada bahçeye Meriç abim girmişti. "Evet aslanım sana çoktan görünmesi gereken o yol göründü" dediğinde yapma dercesine kafamı omzuma eğdim. Abim bana hiç kıyamazdı o yüzden benim tarafıma bakmadan sinirli bir şekilde Gökhan'ın omzuna dokundu "ben seni yolcu edeyim" deyip kendiyle beraber peşinde Gökhan'ı da sürükledi. Onlar çıkınca Sare koşa koşa bahçeye girip tam bir şeyler diyecekti ki elimi susması için havaya kaldırdım. "Gerçekten de kafam bugün başka hiçbir şeyi kaldırmıyor yarın da sen alırsın ifademi" dediğimde onaylarcasına kafasını sallayıp içeri geçti. Ben de peşinden giderken artık yatağıma girmek istiyorum diye çığlık atacaktım birazdan.

Yahu ben sıradan bir hayatı olan edebiyat öğrencisi bir garibandım. Neydi bugün çektiklerim bir halı yıkayalım dedik konu nerelere geldi yarrabim ne bitmek bilmez bir günmüş böyle de isyan ediyormuş gibi oldu ama etmiyorum valla bari çarpılmadan kapatalım günü. Ben gözlerimi tavana dikmiş kendi iç sohbetimi gerçekleştirirken Sare elini iki üç defa yüzümün önünden geçirdi. "Huhu dünyadan Leyla'ya" dediğinde anlık yerimde zıpladım. "Hıh."

"Oğuz bekliyor kapıda beni eve bırakacak" dediğinde kafa sallayıp sıkıca sarıldım. Sare beş altı sokak altımızda oturuyordu ve akşam vakti tek başına gitmemesi en iyisiydi. O da sırtımı sıvazlarken bazen hiçbir şey demeden de tüm iç savaşlarımı anladığı için içten içe teşekkür edip daha da sarılmıştım. "İstersen kalayım bu gece" dedi destekleyici bir ses tonuyla. "İnan kafam Oğuz'u kaldırmıyor" dediğimde omzuma vurdu. O demek Oğuz demekti. O neredeyse Oğuz da bir adım gerisindeydi. "Düzgün konuş çocuk hakkında" dediğinde göz devirdim. "Oğlan da benim kız da benim banane savunma bana manitanı" diyerek kendimi haklı çıkarmaya çalışıyordum. Sare tekrar omzuma vurup "manitam falan değil o benim" dediğinde Oğuz'un sabırsızca dışarıdan "hadi Çikolatam" diye bağırmasını duyduk. "O öyle düşünmüyor ama" gülerek konuştuktan sonra "ayrıca çikolatam ne be" deyip yüzümü buruşturdum. Bu çocuğun normal sevgi sözcükleri ile bir sıkıntısı vardı. Sare de duyduğu cümle ile yüzü kıpkırmızı kesilmiş Oğuz'u pataklamak için evden uçarcasına çıkmıştı.

Sonunda günü kapatabilmiştim. Abim her an odaya dalıp Gökhan sorgusu çekeceği için gözlerimi sımsıkı kapatıp uyumaya çalıştım.

 

****

Merhaba arkadaşlar bölüm hakkındaki yorumlarınızı bekliyorum, oy vermeyi unutmayınn.💖✨

 

 

 

 

Bölüm : 04.12.2024 00:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...