
'Bugün daha az acı çekiyorum, demek ki sizi daha az seviyorum.'
Okuduğum kitaptaki aklımın en derinlerine inen bu cümleyi üst üste beş altı defa daha okurken keşke dedim.
Keşke ben de daha az sevebilseydim. Belki her sabah uyandığımda daha gözümü açamadan yüreğimdeki sızı kendini hatırlatmazdı.
Kendimi unutmak, düşünmemek adına yaptığım her şeyin sonu yine aynı yere çıkıyordu. Pusat'ı düşünmediğim bir an bile yoktu. Eskiye dönebilsem keşke diyordum ama eskiden de aynı böyle olduğumu daha yeni kavramıştım. İçimdeki sevgisini öyle yavaş ve öyle derine işlemişti ki ben bunu nefes almak kadar doğal bir şey sanmıştım. İnsan nefes aldığını fark etmeden yapardı ben de Pusat'ı fark etmeden her sabah diğerinden daha çok sevmiştim.
Sevgim bir gün tak diye dank etmiş olabilirdi ama düşündükçe yaşadığımız anları süzgeçten geçirdikçe ne zamandır ondan öteye gidememiş olduğumu fark ettim. Hep onu sevmiştim. Her daim aşkımı bahaneler arkasına itmiştim. Hislerim ise en çıkmamaları gereken dönemde gün yüzüne çıkmış beni içten içe bitiriyordu.
Hala kitabın aynı sayfasının açık olduğunu tıklatılan kapımla fark ettim. Kendimi sirkeleyip "gir" dedim. Abim yavaşça içeriye girip yanıma geldi. Saçlarıma minik bir öpücük kondururken "nasılsın?" diye sormuştu. O üstünden günler geçmiş ayağım için sormuştu bu soruyu ama ben içimdeki asıl yara için kollarının arasına girip saatlerce ağlamak istemiştim. Ama ona sadece "iyiyim" diyebilmiştim. En çok da belki bu yoruyordu öyle bir sevgiydi ki ağzımı bile açtırtmıyordu.
"Ben bu akşam şehir dışına çıkacağım ufak tefek işlerim var bir gün kalıp döneceğim bir şey olursa Yusuf abinle Kağan abinden istersin" dediğinde başımı salladım . Normalde ilk sırada söylediği ismi en sona eklerken devam etti konuşmaya "Pusat abinin başı oldukça kalabalık malum taze damat" deyip güldüğünde ben de zoraki bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma. Taze damattı Pusat abim doğru. Abim odamdan çıkarken ben de peşinden salona geçmiştim. Kapı hızlı hızlı çalarken kaşlarımı çatıp el işi yapan anneme baktım "kim böyle ya?" dediğimde "açarsan görürsün kim" cevabını almıştım. Annem hangi işle uğraşıyor olsa da bana laf sokmaktan geri kalmıyordu. Kapıyı açtığımda Sinem teyzeyi görüp içeriye buyur etmiştim.
"Leyla kızım ayağın nasıl?" dediğinde arkasından yürürken ayağıma baktım sanki nasıl olduğunu bilmiyormuşum gibi. Nasılsın ayağım? iyi misin aferin sana. "İyiymiş Sinem teyze" dediğimde anlamsızca yüzüme baktı. O an söylediğim cümlenin anlamsızlığı ile elimi göğsüme koydum. Deliriyor muydum noluyordu bana?
"Ay Tülay ay ben napıcam bilmiyorum" dramatik bir sesle konuşan Sinem teyze koltuğa otururken ben de karşı koltuğuna oturup olduğum yerde yayıldım. Artık duyacaklarıma o kadar alışmıştım ki malum günlerdir gündemimiz buydu. "Noldu kız ne bu panik?" diyen annemle masaya döndüm ağzıma atacak bir şey de yoktu ki.
"Bu nişan işi pek bi garip isteme bizim evde olacakmış. Böyle saçmalık mı olur Allah rızası için Tülay nerede görülmüş damat evinde isteme olduğunu utanmasalar biz çiçeği çikolatayı alalım Pusat'ı istemeye gelelim diyecekler" dedi Sinem teyze hiddetle. Yapsınlardı efenim seve seve verirdik Pusat'ı telli duvaklı gelin de ederdik nedir yani.
Annem el işisini yana bırakırken biraz daha Sinem teyzeye doğru eğildi. "Kız bunlar ne örf biliyor ne adet valla işin zor" dediğinde zaten ayılıp bayılan Sinem teyze daha da kendinden geçti. "Ay bir de bir acele bir acele anlamıyorum tamam kızı yıllardır tanıyor babasını da öyle Pusat'ımın üstünde çok emekleri var ama böyle hiç içime sinmiyor" dediğinde annem omuz silkti. "Aman Sinem bırak gençler ne istiyorlarsa yapsınlar kafana takma" dedi. Annemdeki rahatlığın azıcığı bende olsaydı hayat daha çekilir olabilirdi. "Hem Ahu güzel kız güzel torunların olur" dedi annem bu sefer sağlam bi göz devirdim. Düşündüğü şeye baktı ya kızı gözünün önünde eriyordu o Pusat'ın bebelerinin derdine düşmüştü.
O an gözümün önünde Ahu ile Pusat'ın boy boy bebeleri canlandı. Hızla kafamı sallayıp bu resmi silmek istedim. "İki güne nişan var ben nasıl yetiştirecem ne yapacağım bilmiyorum bir de şeye gelmiştim ben" dedi Sinem teyze sonlara doğru sesi mahcup çıkarken. Annem onu pür dikkat dinlerken ben de anlık oturuşumu düzeltme gereği duydum.
"Ben hep Pusat'ım damat olduğunda babam kızı ister diye düşünürdüm. Dedesi olarak başımızda olur diye ama Pusat izin vermiyor aramama kimseye haber etmeme. Belki dedim Ekrem ister kızı o da Pusat'ın babası sayılır." dediğinde duymayı asla hayal edemediğim sözleri işitmişti kulaklarım. Gözlerimi hızla kırpıştırırken bu cümledeki Ekrem benim öz ve öz babam olan Ekrem değildir umarım diye geçiriyordum ki annem gözleri dolan Sinem teyzenin sırtını sıvazlayıp "tabii Pusat'ı biz Meriç'ten ayırmayız biliyorsun Ekrem de çok mutlu olur" dediğinde tam olarak babam olduğunu da onaylamış olmuşlardı.
Babam sevdiğim adama başka bir kızı isteyecekti. Hangi absürt komedi dizisinin içindeydim ben ya diye sorguladım kendimi. Sonra da içimden bir ses yükseldi "yıllarca abi diye dolandığın çocuğa aşık olursan böyle olur Leyla" diye. Haklı bir sesti ben zaten hislerimi kabul ettiğim gün karşılaşacağım her şeyi de az çok kabul etmiştim.
Ben daha babamı idrak edememişken annem beni kolumdan tutup "Sinem'e yardım edeceğiz böyle bir günde yapmayıp ne zaman yapacağız" diyerekten Sinem teyzelere getirmişti. Bir elimde vileda gözlerim dolu dolu nişan hazırlığı yapıyordum. Ruh sağlığım artık bu kadar saçma şeyi kaldırmıyordu. Ben salonu silerken annemle Sinem teyze de mutfağa girişmişlerdi. Salonu bitirdiğimde mutfağa gittim. "Salon bitti" dediğimde içimden kendime göz devirmiştim. Nasıl hevesliyim bana bakın utanmasam birazdan halıları yıkayacaktım. Malum fazla deneyimliydim o konuda.
Sinem teyze bana dolu dolu gözlerle baktı "Ah Leyla'm bir kızım yok belki ama sen hep benim kızım gibi oldun teşekkür ederim" dediğinde aniden yaptığı duygusal girişle başımı önüme eğdim. Annem ise bu anı bölüp "Pusat'ın odasını da sil" dediğinde mazlum bir şekilde eğdiğim başımı şiddetle kaldırdım. Anne az acı kızına be.
El mahkum Pusat'ın odasının kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım. Kapıyı açıp içeri girince bir an Pusat'ın kokusu sardı etrafımı. Bu çocuğun bu kadar güzel kokması ve geçtiği her yere kokusunu böyle bırakması haksızlıktı. Odasına kadar girmişken parfümüne bakayım yastığıma sıkar sıkar ağlarım diye saçma fikir girince aklımı alnıma vurdum. İyice liseli ergene bağlamıştım. Leyla kes sesini ve işini yap dedim kendi kendime. Düşündüğün adamın nişanı için hazırlık yapıyorsun kızım kendine gel dedim bu sefer her kelimem kendimi yakarken.
Yerleri silip ardından mobilyaların üstünü de bezle siliyordum. Çalışma masasına geldiğimde ultra dikkat ederek eşyaları kaldırıp altlarını siliyor sonra aynı titizlikle geri yerleştiriyordum. Önemli işlere bakıyordu ufak bir hata ile işlerine mani olmak istemezdim. Bilgisayarın açık olup kararan ekranından kendi yansımama baktım. Yüzümdeki burukluk o kadar belli oluyordu ki ürktüm bir an. Kimse bunu fark etmemeliydi. Ardından bilgisayarı da tam kaldıracaktım ki ekran aydınlandı. Gördüğüm duvar kağıdı ile bir an bilgisarayı düşüreceğimi sandım.
Karanan ekranında kendime baktığım bilgisayar ekranın açık halinde de ben vardım. Şokla açılan gözlerimle fotoğrafa bakmaya devam ettim. Yusuf abinin nişanında çektiğimiz bir fotoğraftı. Pusat'a geç de seni bir çekeyim jilet gibi olmuşsun demişti abim ve ben de fotoğrafı bozmak için Pusat'ın sırtına atlamış abim ise fotoğrafı tam o esnada çekmişti. Pusat'ın ışıl ışıl gözlerle bana baktığı benim yüzümdeki kocaman gülüşle kameraya baktığım fotoğrafla sabahtan beri dolu olan gözlerimden yaşlar süzüldü. Bilgisayarı aynı yerine hiçbir şey olmamış gibi koyarken bir yandan ağlayıp bir yandan da yarım kalan temizliğe devam ediyordum. Zaten sabahtan beri sızım sızım sızlayan kalbim acıdan titriyordu. O günlere dönmek için nelerimi vermezdim ki. Sonra geri dönüp telefonumu çıkardık ve ekranın fotoğrafını çektim.
Biten işimle tam çıkacaktım ki ağladığım belli olmasın diye burnumu çekip yanaklarımı sildim. Saçlarımı da düzelttikten sonra derin bir nefes alıp yüzüme bir gülümseme yerleştirdim. Kapıyı açtığımda karşımda Pusat'ı görmemle resmen yerimden sıçramıştım. Parmağımla üst damağımı havaya kaldırdım "ay aklımı aldın" dediğimde cümle içimde yankılandı. Harbiden almıştı aklımı.
"Ne yapıyorsun burada?" dedi çatık kaşlarla yerimde huzursuzca kıpırdanırken "temizlik" deyip yanından geçtim. Odasında olmam bile madem onu sinirlendiriyordu o zaman neden bilgisayar ekranında biz vardık. Kalbim tekrar ve tekrar kırılırken arkamdan yükselen sesini duydum "anne siz bu kıza nasıl iş yaptırıyorsunuz ayağı yeni yeni iyileşiyor" dedi sinirle. Attığım adım durmuştu hala beni düşünüyordu. Bu normalde beni sevindirmesi gerekirken ben sinirlenmiştim. Umursamazca davransa her şey benim için daha kolay olurdu. Sinem teyze bir şeyler derken dinlemeden elimdeki viledayı banyoya götürdüm. Gerçekten de artık yorulmuştum. Her şeyden çokta Pusat'ın hala bana küçük kardeşi gibi davranması yormuştu.
Evde çok durmayacağını söyleyen Pusat bir şey alıp çıkana kadar banyodan çıkmadım tekrar görmek istemiyordum onu. Kapı sesi gelince sonunda ben de banyodan çıkmıştım. "Sinem teyze yapılacak bir şey yoksa ben eve geçeyim artık" dediğimde gülümsedi "yok kızım teşekkür ederim" dediğinde annemle onu arkamda bırakmış tam çıkacaktım ki Sinem teyze tekrardan seslendi. "Ay aslında Leyla nişan günü bize erken gelip Ahu'ya yardımcı olsan" dediğinde artık kafamı duvara duvara vurmak istiyordum. İyice görümce sıfatına koyulmuştum kafamı usulca sallarken evden kendimi resmen dışarı atmıştım.
Bizim eve gitmek yerine yolumu teyzemlere yöneltmiştim. Yolda giderken çığlık atmak istiyordum birileri sesimi duysun artık beni anlasın istiyordum. Teyzemlere varınca hızla kapıyı çaldım beni şu an anlayabilecek tek kişi Sare'ydi. Kapıyı açınca Sare'yi gördüğüm gibi kollarına attım kendimi. "Nişan sabahı erkenden gidip Ahu'ya yardım edecekmişim" dedim sessizce.
Hiçbir şeyi sorgulmadan beni içeriye alıp takılması gereken en son yere takıldı. "Ay bu kız ucube falan mı da hiç arkadaşı yok nişanında yardım edecek yanında gördüğümüz tek insan Pusat abi" dedi çenesini kaşıyıp çok önemli bir noktaya ayak basmış gibi. Omuzlarımı silktim Ahu ile de arkadaşları ile de ilgilenmiyordum. Tek istediğim bu olaydan en hasarsız bir şekilde çıkmaktı. "Nişan da Pusatlarda olacakmış" dediğimde Sare şok içinde döndü bana. Sonunda beklediğim tepkiyi almıştım ki Sare yine ve yine en farklı yere takılmıştı "sen Pusat abiye Pusat mı dedin? Sonunda be sonunda" dediğinde göz devirdim. "Bunun ne önemi var şimdi?" dediğimde yanıma oturdu. "Çok önemi var kabullendin mi hislerini?" diye sordu anlayışla. Dehşet içinde ona dönerken ben daha bir şey demeden konuştu. "Merak etme belli etmiyorsun sadece ben senin ciğerini biliyorum" dediğinde daha da bir şey deme gereği duymadan kafamı dizlerine koydum.
"Canım acıyor" dedim sessizce. Sare hiçbir şey demeden saçımı okşadı usulca. Uzun bir sessizlik oluşurken aramızda bu sessizliğe daha fazla dayanamayarak bozdu Sare. "Yahu koskoca Metin Kandemir bir mekan tutamamış mı damat evinde nişan ne be?"
Ağzımdan bir kıkırtı kaçarken artık delirmiş gibi gülerek konuştum. "Kızı kim isteyecek biliyor musun?" kaşları merakla havalanınca tekrar güldüm "babam." Yüzündeki meraklı bakış yerini dehşete bırakırken "istersen seni kaçırayım buradan he?" dediğinde tekrar güldüm. Yokuş aşağı düşüyormuş gibi hissediyordum artık. "Daha fazla ne olabilir ki dedikçe daha fazlası oluyor Sare" dedim gözlerim dolarken hızla kollarımı ona sarmıştım. Bu kız da olmasa nefes alamazdım herhalde. "Geçecek" dedi buna kendi de inanmazken.
"Her şey geçecek."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.53k Okunma |
2.07k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |