
Yatakta bir sağa bir sola dönerken en son bir kolumun duvara çarpması ile acı içinde uyandım. O kadar hareketli uyuyan biriydim ki her uyandığımda bir tarafımda morluk oluştuğunu görürdüm. Elimle yastığın altındaki telefonu yokladığımda saatin üçe yaklaştığını gördüm. Sokak lambasının aydınlattığı odamda ayaklarımı resmen sürüye sürüye kapıya doğru ilerledim. Pencereden gözüm yine Pusat abinin penceresine kayarken bu saatte hala açık olan ışığına kaşlarım çatılmıştı. Uyku tutmamıştır onu da herhalde deyip mutfağa doğru sürükledim kendimi.
Tam bir bardak su doldurmuştum ki dış kapının sesini duydum. Olduğum yerde huzursuzca kıpırdanırken "kim o" diye seslendim. Muhtemelen abimdi ve ben onunla karşılaşmak istemediğim gerçeğini anlık unutup kendimi ele vermiştim. Mutfağa giren Meriç abimle omuzlarım çöktü.
"İyi yakaladım seni konuşucaz" deyip sandalyelerden birini çekip oturdu. Ben ise sırtımı tezgaha yaslamış suyumu olabilecek en yavaş yudumlarla içiyordum. "Bak Leyla buraya seni azarlamaya gelmedim ki o yaşları geçtik artık. Kocaman kız oldun ne doğru ne yanlış kendin öğreniyorsun. Biz senin elini tutup bak bu yol doğru diyemeyiz. Öyle bir hakkımız da yok zaten. Senden tek istediğim yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişme. İki günlük insanlar için tek göz yaşına taş üstünde taş bırakmayacak insanları kırma." dediğinde her cümlesi ile içim daha da kasvetlenmişti.
Kendimi açıklama ve savunma gereği duyduğum için hızla konuştum. "Benim derdim Gökhan değildi, hiçbir zaman da olmadı. Orada hepiniz dururken ve ben karşımdaki insan ile iki kişilik sorunumuzu çözmeye çalışırken bir anda böyle bir tepki vermesi sinirlendirmişti. Bana saygısı olsa biraz sessiz kalabilirdi." dedim sonlara doğru kısılan ses tonumla devam ettim "ayrıca Pusat abiye olan kırgınlığımın tek sebebi odur başkası değil."
Meriç abim kaşlarını havaya kaldırıp sen bilirsin tarzı bir ifadeye büründü. Sandalyeden kalkarken de "ben söylediğimi söyledim bundan sonrası senin bileceğin iş he bu medeni abi triplerim de bu geceye özeldir o sarı topitopu bi daha yanında görürsem Allah yarattı demem vururum" dediğinde şok içinde kaldı yüzüm. Bir anda 180 derece dönmesini beklemiyordum. "Hop hop abi ya oldu mu böyle ama?" dediğimde çoktan mutfaktan çıkmıştı. Oflayarak bardağı tezgaha vurup geri yatağıma gittim. Giderken Pusat abinin kapanmış ışığını da fark etmiştim.
"Kız Leyla uyan bu duyduklarım doğru mu" annem şafak operasyonu yapan asker edasıyla odamı basmış kafama kadar çektiğim örtüyü çekiştiriyordu. "Mahalleyi yakmışsınız kız ne diyor bu komşular" dediğinde yataktan fırladım. Ben komşuların gördüğü ve anneme anlatabileceklerini hiç düşünmemiştim. "Yuh kuru iftira üstüme iyilik sağlık" deyip elimi göğsüme bastırdım.
Annem üstümdeki örtüyü tamamen çekince savunmasız kalmış gibi geriye çektim kendimi. Herkesi atlatmıştım ama onu atlatmak... İşte o biraz sıkardı. "Valla Nurcan anlattı her şeyi görmüş sarı bi oğlan yaktı mahalleyi diyordu" kafamı tavana dikip sabır dilercesine iç çektim. "Benim tanıdığım tek sarı oğlan Oğuz annecim" deyip daha da sorguya çekilmemek için banyoya koştum. Elime yüzüme bir su çarpıp dişlerimi fırçaladım.
İçeri geçmemle okula geç kaldığımı fark etmem bir olmuştu. "Anne inanmıyorum sana niye uyandırmadın beni?" diye sitem edip hızlı hızlı elime ilk gelen şeyleri giymeye çalıştım. Saçlarıma aynanın karşısında bir tarak vururken en son kitaplarım ve çantamı da elime alıp kolumun altına da telefonu sıkıştırmıştım. Otobüs durağına gidene kadar çantama yerleştirirdim.
İki ev öteye kadar yürümüşken Yusuf abinin arabasını görünce gözlerim parladı. Muhtemelen o da okula gidiyordu ve aynı üniversitedeydik. Ben edebiyat öğrenciydim o ise yıllardır bitiremediği tıp. Arabaya doğru koşarken beni görsün diye boşta kalan tek uzvum kafam olduğu için deli gibi sallıyordum. Arabaya bindiğimde aynadan o halimi izlediği için kahkahalarla gülüyordu. Oflayıp hiç istifimi bozmadan ön koltuğa yerleştim. Beni de okula bırakır mısın gibi cümleler kurmayacaktım tabii ki de. İzin isteyeceğim ya da beni bırakır mısın diyeceğim biri değildi yanımdaki. Samimiyetimizi bildiğim içindi rahat tavırlarım. "Seni bana Allah gönderdi be" dedim mutlulukta emniyet kemerimi takarken arabayı çalıştıran Yusuf abi dilini damağına vurup bir iki defa cık cıkladı.
"Telefonunu sessizde kullanmamış olsaydın yaklaşık bir on dakika önce aramıştım zaten seni bekliyorum diye" dediğinde telefonuma daha yeni bakabilmiştim. Gece telefona bildirim geldiği an sessize alırdım bu alışkanlığımdan en kısa sürede kurtulmam lazımdı. Ben bir yandan arabanın güneşlik kısmındaki aynasını açmış çantamda bulduğum ruju yanaklarıma ve dudağıma sürüp tipimi düzeltmeye çalışırken Yusuf abi sessizliği bozdu. "Dün olanlar hakkında." deyip tepkimi ölçercesine yüzüme baktı. Konuşmayı devam ettirmek için izin istiyordu, biliyordum. Onların bana bu konularda böyle saygılı olmasına karşın Pusat abinin yaptığı çok kırmıştı beni. "Söyle içinden geleni bir de senden dinleyeyim" dedim omuzlarım yere çökmüşken.
"Anlıyorum seni." dedi sadece. Yola diktiğim bakışlarımı bu cevabı beklemediğim için hızla Yusuf abiye çevirdim. "Gerçekten de mi?" dedim kaşlarım havalanmışken kafasını sallayıp onayladı beni. "Annem ilk Sahra'ya bağırdığında ben de aynı tepkiyi vermiştim anneme hatırlarsın belki" dediğinde aklıma dolan anlarla kafamı salladım.
Sahra Yusuf abinin eski nişanlısıydı. Bizim burada çeyiz götürme serme gibi adetler olur Yusuf abinin annesi de gelenekçi birisi olduğu için böyle şeylere önem verirdi. Tabii bunların hepsini önce Sahra'ya sormuş yapmamızı ister misin kızım diye Sahra kabul ettikten sonra yapmıştı. Hepimizin toplanıp çeyiz serdiği gün Yusuf abi ile Sahra'nın arasında bizim bilmediğimiz bir şeyler olmuştu ve Sahra o anın gerginliği ile gelen misafirlerin yüzüne bakmamış, bir kaçıyla da laf dalaşına girmişti. En son da "ne saçma sapan bitmek bilmeyen adetleriniz var" dediğinde ipin ucu kopmuştu. Biraz çetin ceviz bir kızdı eh Yusuf abinin annesinin de ondan geri kalır yanı yoktu. O da herkesin içinde Sahra'ya bağırınca olaya Yusuf abi dahil olmuş annesiyle günlerce konuşmamıştı.
Bizim olayımızla benzer kısımları vardı böyle düşününce "Senin yanındaki insana yapılan zoruna gitti" dediğinde sonunda biri beni anladı diye gözlerim ışıl ışıl olmuştu. Hevesle Yusuf abiye dönüp kafamı salladım "tam olarak bu ya oh sonunda biri beni anladı" dedim sevinçle. Abim ve annem tarafından suçlu hissettirilmek hoşuma gitmemişti. Ben tam mutlu mutlu önüme dönmüştüm ki Yusuf abinin "ha bence Pusat en iyisini yaptı ellerine sağlık" demesiyle tekrar şiddetle ona döndüm "ee artık pes ama yani" dediğimde tepkime gülmüş o gülünce ben de derin bir nefes verip gülmeden edememiştim.
Sonunda kampüse varınca arabadan inip Yusuf abiye sarıldım. "Teşekkür ederim özel şoförüm" dedim burnumu havaya dikerek. Önümde reverans yapıp "benim için bir onurdur" dediğinde tekrar güldüm. Yavaş yavaş uzaklaşırken el sallamayı da ihmal etmemiştim.
Fakültenin kapısındaki duvara yaslanmış tahminimce beni bekleyen Gökhan'ı görünce yanına doğru adımladım. "Günaydın" dedim hafif bir tebessümle. "Günaydın da sen bunların hepsiyle böyle samimi misin?" diye sert bir ses tonuyla konuşan Gökhan ile afallayıp hemen kendimi topladım çatılan kaşlarımla ciddi mi acaba diye yüzünü süzüyordum. Gayet ciddi duruyordu. Ah be Leyla ah be kızım sen elin adamının yanında evin adamını (Pusat abi oluyordu bu) satarsan elin adamı da gelir sana hesap sorabileceğini sanar. İçten içe ben de kendimi suçlarken "bunlar derken? Bunlar dediğin insanlar benim ailem" dedim net bir tavırla. Ardından onu beklemeden yürümeye başladım. O ise bir kaç hızlı adımla yanıma yetişmişti.
" O halde dün ailene karşı beni tercih için teşekkür ederim" dedi dalga geçer bir tonla. O an böyle başınızdan aşağıya kaynar sular dökülür ya aynı öyle bir an yaşadım. Adımlarım yavaşladı ve duyduğumu sindirmek ister gibi bir kaç defa göz kırpıştırdım. Pişmanlık içimi simsiyah bir duman gibi doldururken içime kaçan sesimi bulup kelimeleri toparlayıp konuştum. "Öncelikle o an yanımdasın diye seni savundum başka bir şey arama bundan. Değil seni Pusat abiye tercih etmek ikinizin adını aynı cümleye bile yazmam." Oldukça net olduğumu düşünerek onu arkamda bırakarak sınıfa doğru ilerledim. Her ne kadar Pusat abiye kırgın da olsam, dargın da olsam içten içe ondan nefret de etsem başkasının ona laf etmesine göz yumacak değildim. Onca yılın hatrı ve emeği vardı üstümüzde biraz da sevgisi ve anıları. Derin bir nefes verip sınıfa girdim.
Yolda çıktıklarımı yolda bulduklarıma değişmeyecektim.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 36.53k Okunma |
2.07k Oy |
0 Takip |
37 Bölümlü Kitap |