23. Bölüm

22:Bölüm

Tuana Qəhrəmanlı
tuana_miy

 

Bölüm:22

 

~Süveyda~

 

İhanet

 

Baran Ağa, bu bilgiyi aldıktan sonra derin bir nefes alarak yanıma yaklaştı. “Dışarıda çok şey değişiyor, Jiyan. Bu kaos, Avşin’in sağlığı kadar bizim için de bir dönüm noktası. Her şeyin nereye gideceğini bilmek zor.”

 

Nûpel, avuç içini Avşin’in üzerine koyarak hafifçe başını eğdi. “Her şey değişecek, değil mi? Bir başkası için, belki de bizim için,” diye mırıldandı.

 

Baran Ağa, ona dönüp bakmadan şöyle dedi: “Zamanı gelince, her şey yerli yerine oturacak.”

 

Ama herkesin içinde bir soru vardı;

 

“Ya Avşin yaşarsa?”...

 

Avşin’in yüzü solgundu. Solukları düzensizdi, ama yaşıyordu. İçimdeki korku, öfkeye dönüşüyordu. Bu işin hesabı sorulacaktı.

Sevdiğim insanı o halde görmek içimi eziyordu.O benim için yıkılmadı, tek yaslana bilecek adamdı.Şimdi onu kanlar içerisinde görmek beni mahvetti

 

Nûpel, abisinin elini sıkıca tutarken gözleri dolmuştu. "Dayan, abim… Ne olur dayan," diye fısıldadı.

 

Baran Ağa ise dışarıda bir savaşın kapıda olduğunu biliyordu. Adamlarına emirler yağdırıyordu. Konağın etrafı çoktan çevrilmişti. Abbasiler hâlâ peşimizdeydi ve Gülden’in ihanetinin bedeli henüz ödenmemişti.Avşinin yaralanması Zemheroğlu aşireti için hiç iyi değildi.Üstüne üstlük Avşar ağada ortalıkta yoktu.Zemheroğlu aşiretini parçalayarak amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlardı.Bu çok adi bir siyasetdi.

 

Ayağa kalktım, yüzümü silip derin bir nefes aldım. O gece gözlerime uyku girmeyecekti. Gülden'in yüzündeki o alaycı ifadeyi, Avşin’in kanlar içindeki bedenini unutamayacaktım.

 

Gülden…

 

Onunla yüzleşmeliydim.

 

Koridorlardan hızla geçip büyük salona girdim. Gülden, iki adam tarafından tutuluyordu. Baran Ağa onun kaçmasını engellemişti.

 

Göz göze geldiğimizde, dudaklarındaki o soğuk gülümseme hâlâ duruyordu.

 

"Ne oldu, Jiyan?" dedi alayla. "Zaferin uzun sürmedi mi?"

 

İçimdeki öfke kaynar bir lav gibi yükseldi. Bir adım attım, sonra bir tane daha. Onun tam karşısına geldiğimde, gözlerimi gözlerinden ayırmadan konuştum.

 

"Senin yüzünden Avşin ölümle boğuşuyor," dedim, sesim titremeden. "Ve sen hâlâ pişman değil misin?"

 

Gülden omuz silkti. "Pişman mı? Jiyan, sen hâlâ aşkın için savaşırken kaç kişinin öldüğünü fark etmiyor musun? Aşk dediğin şey, bu kadar can almaya değer mi?"

 

"Sen ne yaptığının farkında mısın, Gülden?" diye hırladım. "Bu ihaneti affetmemi mi bekliyorsun?"

 

Gülden, başını yana eğdi. "Affet ya da etme, umrumda değil. Ben senin gözlerinin önünde sevdiğin adamın can çekişmesini izledim, Jiyan. Ve biliyor musun? Bu, bana zafer gibi geldi."

 

İçimdeki sabır ipliği koptu. Yumruğum havaya kalktı, ama Baran Ağa kolumu yakaladı.

 

"Hayır," dedi sert bir sesle. "Şimdi değil."

 

Gülden gözlerini kıstı. "Ah, Baran Ağa… Sen de mi Jiyan’ın koruyucusu oldun?"

 

Baran Ağa hiç konuşmadı. Sadece gözleriyle adamlarına bir işaret verdi. Gülden’in kollarını sıkıca tuttular ve onu odadan sürükleyerek götürdüler.

 

Gülden giderken son bir kez bana döndü.

 

"Bu daha başlangıç, Jiyan," diye fısıldadı.

 

Tüylerim diken diken oldu.

Amma aklımı kurcalayan bir şey daha vardı.Ben ilk önce Alân konağına gitmiştim ve Gülden oradaydı nasıl olur da Avşinin yanına benden önce gəlir.Yada bir planmıydı artık aklım allak bullak olmuştu Azad ağanın intikam sevdası,Gülden in zorla nişanlanma meselesi,Alanlar ve Abbasiler arasındaki o kavga mantıklı değildi bu kadar planı nasıl yapa biliyorlardı.

 

Gecenin Karanlığında

 

Avşin’in odasına döndüğümde, Nûpel hâlâ başında bekliyordu. Gözleri nemliydi.

 

"Durumu nasıl?" diye sordum.

 

"Zayıf ama dayanıyor," dedi kısık bir sesle. "Ama biz böyle beklerken, düşman boş durmuyor, Jiyan. Baran Ağa’nın konağı da güvende değil. Bunu sen de biliyorsun, değil mi?"

 

Biliyordum. Abbasiler pes etmezdi. Bir saldırı daha gelecekti.

 

Ama bu kez hazırlıklı olacaktım.

 

"Onlar gelmeden, biz gideceğiz," dedim.

 

Nûpel gözlerini bana dikti. "Ne demek istiyorsun?"

 

"Avşin burada güvende değil," dedim kesin bir sesle. "Onu buradan çıkarmalıyız."

 

Kapının önünde duran Baran Ağa, konuşmamı duymuştu.

 

"Bu çok riskli," dedi sertçe. "Ama haklısın. Abbasiler er ya da geç tekrar saldıracak. Gidecek bir yerin var mı?"

 

Başımı salladım. "Var."

 

Kaos yaklaşıyordu.

 

Ama ben de savaşmaya hazırdım.

 

Nûpel’in gözlerindeki endişe, benim kararlılığım karşısında daha da belirginleşti. "Ama Jiyan, Avşin’in durumu çok kritik. Onu buradan çıkarmak için yeterli zamanımız olmayabilir," dedi.

 

"Zamanımız yoksa, o zaman hızlı hareket etmeliyiz," dedim. "Baran Ağa, adamlarını hazırlasın. Avşin’i güvenli bir yere götürmemiz gerekiyor."

 

Baran Ağa, odanın kapısında durarak başını salladı. "Hemen harekete geçeceğiz. Ama önce, düşmanın nereden gelebileceğini bilmemiz lazım. Onların planlarını öğrenmeliyiz."

 

Nûpel, Avşin’in başucuna eğildi. "Abim, seni buradan çıkarmak zorundayız. Lütfen dayan," diye fısıldadı. Avşin ise baygın bir şekilde uyuyordu.

 

Baran Ağa, kapıyı açarak dışarı çıktı. "Hızlı olun. Abbasiler her an gelebilir."

 

Koridorlardan geçerken, kalbim hızla çarpıyordu. Her an bir saldırı bekliyordum. Gülden’in sözleri aklımda çıkmıyordu. "Bu daha başlangıç." Onunla yüzleşmek zorundaydım, ama önce Avşin’i kurtarmalıydım.

 

Büyük salonda, Baran Ağa’nın adamları, silahlarını kuşanmış ve dikkatle etrafa bakıyorlardı. Hızla bir plan yapmamız gerekiyordu. "Herkes dikkatli olsun," dedi Baran Ağa, sesinde bir otorite vardı. "Düşman, her an kapıda olabilir. Avşin’i güvenli bir yere götürmek için en kısa yolu bulmalıyız."

 

Nûpel, Avşin’in durumunu düşünerek endişeyle sordu: "Nereye gideceğiz? Buradan uzaklaşmak için en güvenli yer neresi?"

 

"Dağ evine ," dedim. "Orası daha iyi korunmuş durumda. Onlar oraya ulaşmadan Avşin’i oraya götürebiliriz."

 

Baran Ağa, adamlarına emirler vererek hazırlıkları başlattı. "Hızlı olun! Avşin’i hemen hazırlayın. Biz de yola çıkmak için hazır olalım."

 

 

K

 

açış Planı

 

Gece karanlık ve sessizdi ama içimdeki fırtına dinmek bilmiyordu. Avşin, odada yarı baygın yatıyordu. Nûpel başında nöbet tutarken, ben pencereden dışarıyı izliyordum.

 

Konağın çevresi hâlâ Abbasilerin adamlarıyla doluydu. Gülden'in ihanetinin bedelini ödeyeceğinden emindim, ama şimdi önceliğim Avşin’i buradan çıkarmaktı.

 

Baran Ağa içeri girdi, yüzü gergindi. “Seni dinledim, Jiyan,” dedi. “Bu ev artık güvenli değil. Ama kaçış kolay olmayacak.”

 

Silahımı kontrol ettim, mermiler yerindeydi. “Ne kadar zor olursa olsun, onu buradan çıkarmak zorundayız.”

 

Baran Ağa başını salladı. “Arka tarafta eski bir servis yolu var. Bizi oradan takip etmeleri zor olur. Ama hızlanmalıyız.”

 

Nûpel endişeyle ayağa kalktı. “Peki ya biz?”

 

Ona baktım. “Hepimiz birlikte gideceğiz.”

 

Baran Ağa derin bir nefes aldı. “Adamlarım dikkat dağıtmak için ön tarafta çatışma çıkaracak. Biz de arka kapıdan çıkacağız.”

 

Zaman daralıyordu.

 

Planı hızla uygulamaya koyduk. Konağın giriş kapısında silah sesleri yankılanmaya başlamıştı. Baran Ağa’nın adamları ön cephede Abbasilerin adamlarıyla çatışmaya girmişti.

 

Ben, Nûpel ve Baran Ağa, sedyede baygın yatan Avşin’i taşırken hızla arka çıkışa yöneldik. Kapının önüne geldiğimizde, Baran Ağa silahını çekti ve eliyle işaret yaptı.

 

Dışarısı beklediğimden daha sessizdi. “Çok sessiz,” diye fısıldadım.

 

Baran Ağa kaşlarını çattı. “Tuzak olabilir.”

 

Tam o anda, bir arabanın farları yandı ve silah sesleri yükseldi.

 

Yere çökerek Avşin’i korumaya çalıştım. “Lanet olsun!”

 

Abbasilerin adamları arka çıkışı da tutmuştu. Gülden, planımızı öğrenmiş olmalıydı.

Konağın kapısına ulaştığımızda, Baran Ağa durdu. "Dikkatli olun. Dışarıda bir şeyler var," dedi. Herkes sessizleşti, kulaklarımızı dışarıdaki seslere verdik. Uzakta bir gürültü duyuluyordu. "Abbasiler geliyor," diye fısıldadı biri.

 

"Çabuk olun!" diye bağırdı Baran Ağa. "Arabalara binin arka taraftan çıkın !"

 

Dışarı çıktığımızda, karanlıkta birkaç gölge belirdi. Abbasiler , konağın etrafını sarmıştı. "Hızlanın!" diye haykırdım. "Onları geçmemiz gerekiyor!"

 

Avşin’in sedyesini taşıyan adamlar, hızla ilerleyerek Avşini arabaya çıkardı , Alân aşireti üzerimize mermi yağdırmaya başladı. "Kapaklanın!" diye bağırdı Baran Ağa.Herkes yere düştü,

 

"Onu koruyun!" diye haykırdım. Baran Ağa, birkaç adamıyla birlikte Alanlara karşı ateş açtı. "Hızlı olun binin arabaya burası bende!" dedi. "Dikkatli ol!"

 

Nûpel arabada , Avşin’in başında durarak onu korumaya çalışıyordu. "Abim, dayan!" diye fısıldadı. Avşin’in sadece kuru nefesi vardı

 

Onlar durmuyordu, üzerimize doğru ilerliyordu. "Hızlanın!" diye tekrar bağırdım. "Arabayı sürün hemen !"

 

Bir an, Alân konağında gördüğüm bir figür belirdi. Gülden’in adamıydı. "Jiyan!" diye seslendi. "Nereye gidiyorsun? Kaçış yok!"

 

İçimdeki öfke kabardı. "Beni durduramazsın!" diye haykırdım.

 

Baran Ağa ateş açtı, ben de silahımı çekerek karşılık verdim. Nûpel panikle Avşin’in başını korumaya çalışıyordu.

 

“ Gitmemiz lazım!” diye bağırdım.

 

Tam o sırada, Baran Ağa’nın adamlarından biri hızla bir SUV ile yanaştı. “Bin çabuk!”

 

Kurşunlar vızıldarken Baran Ağa direksiyona geçti, ben de arka koltuğa atladım. Araba hızla yola çıktı.

 

Ancak peşimizdeki arabalar hemen takibe geçti.Gece yarısı, asfaltın üzerinde yankılanan motor sesi kalbimin ritmiyle yarışıyordu. Farların solgun ışığı, önümüzde uzanan kıvrımlı yolu aydınlatıyordu. Arkadan gelen düşman araçlarının farları, tehditkâr bir şekilde üzerimize yaklaşıyordu. Avşin’in bilinci gidip geliyordu ve zaman daralıyordu.

 

“Baran Ağa, hızlan! Peşimizdeler!” diye bağırdım.

 

Direksiyonun başındaki Baran Ağa, çelik gibi bir bakışla yola odaklandı. “Bu hızda bile virajları zar zor alıyoruz. Ama deneyeceğim.”

 

Tam o anda, yanımızda beliren bir araçtan silah sesleri yükseldi. Kurşunlar, arabanın kaportasına çarpıyor, metalin tiz çığlıkları yüreğimi sıkıştırıyordu.

 

 

Tutunun!” diye bağırdı Baran Ağa. Araba virajları keskin dönüşlerle alırken peşimizdekiler ateş etmeye devam ediyordu.

 

Ben camı açarak dışarı ateş ettim. İki arabanın lastiğini patlatmayı başardım ama hâlâ peşimizdeydiler.

Silah sesleri bir türlü dinmiyor doğrudan arabanın içine nişan alıyorlardı

 

“Kapaklanın!” diye haykırdım.

 

Ön koltuktaki Nûpel, hızla eğilerek Avşin’in vücudunu korumaya aldı. Ben de arka koltukta kendimi yana attım. Baran Ağa, direksiyonu sertçe kırarak yan yola saptı. Düşman aracı virajı alamadı, kontrolden çıkarak yol kenarındaki ağaçlara çarptı.

 

“Birini atlattık ama diğerleri hâlâ peşimizde,” dedim, arkamı kontrol ederek.

 

Bir başka araç hızla yaklaşıyor, içinde oturan adamlar silahlarını doğrultuyordu.

 

“Yine geliyorlar!”

 

Baran Ağa, dişlerini sıkarak gaza bastı. “Daha güvenli bir yere gitmeliyiz. Eski kaleye doğru ilerliyoruz.Dağ evinin yolundan saptık.”

 

“O kadar yolu nasıl gideceğiz?” diye sordum.

 

“B planımız yok, Jiyan. yazlık ev var orası da Ya varırız ya da burada kaybederiz.”

 

Bunu göze almak zorundaydık. Arka koltukta Avşin’in solgun yüzüne baktım. Gözleri arada bir açılıp kapanıyordu, bilinci giderek bulanıklaşıyordu. Nûpel, endişeyle abisinin başını tutuyor, dudakları titriyordu.

 

“Dayan Avşin,” dedim fısıldayarak. “Seni kurtaracağız.”

 

Arka camdan baktığımda Güldenin adamıyla karşılaştım . Karanlık gözleri, gecenin içinden bana meydan okuyordu.

 

“Jiyan!” diye bağırdı. “Kaçış yok!”

 

Öfkem damarlarımı yakıyordu. Dişlerimi sıkarak yanıt verdim: “Beni durduramazsın! Avşin’i kurtaracağım!”

 

O sırada Baran Ağa, direksiyonu sert bir şekilde çevirerek ani bir dönüş yaptı. Arkadaki araçlardan biri daha kontrolü kaybederek yoldan çıktı. Ama peşimizde hâlâ başka düşmanlar vardı.

 

“Onları tamamen atlatmalıyız,” dedim. “Daha hızlı gitmek zorundayız!”

 

Baran Ağa, gözlerini yoldan ayırmadan başını salladı. “Tutunun! Son hız gidiyoruz.”

 

Araba, karanlık orman yolunda bir gölge gibi süzülerek ilerledi. Peşimizdeki araçlar hâlâ takipteydi, ancak biz yazlığa giden son yolu almak üzereydik. Oraya varana kadar ya onları atlatacaksın yada çatışma devam edecekti—ama en azından avantaj bizde olacaktı.

 

Orman yolunun karanlıklarına daldıkça, arabamızın hışırtısı dışında hiçbir ses duyulmaz oldu. Düşman arabalarının ışıkları, uzaklaşan gölgeler gibi karanlıkta kayboldu, ama biz hala peşimize bakarak hızla ilerliyorduk.

 

Baran Ağa’nın gözlerinde neşeli bir belirti yoktu; sadece kararlılık vardı. "Eve yaklaşmak üzereyiz," dedi. "Bir süre daha sabretmeliyiz."

 

Nûpel, Avşin'in başında dikkatle bekliyordu. Yüzü endişe içinde, her an bir şey olmasından korkuyordu. “Hadi ama, abim dayanmalı,” diye fısıldadı, gözleri Avşin’in solgun yüzüne odaklanmıştı. “Zamanı hızlandırmamız gerek."

Nûpel, arka koltukta Avşin’in nabzını kontrol ediyordu. “Böyle giderse dayanamayacak!”

 

“Yakında yazlığa ulaşacağız" diye bağırdı Baran Ağa

 

Bir an için, önümüzdeki tehlikelerden daha büyük bir yük vardı: Avşin’in hayatta kalması. Gece, içindeki tehditlerle çöküyordu, ama ona bakarken umut hâlâ vardı. Gözlerim Avşin’in sıkıntılı yüzüne kayarken, derin bir nefes aldım.

 

"Biraz daha sabır," dedim, sessiz bir şekilde. "Eve varmadan hiçbir şey bitmeyecek."

 

Gerçekten de, her şey bir an önce bitmeliydi. Eve varana kadar hiçbir hata yapmamalıydık.

 

Yol boyunca birkaç kez daha araçların arkadan geldiğini gördük, ama bu kez daha hazırlıklıydık. Baran Ağa, en iyi yol bilgilere sahipti. Virajları hızlıca alırken, arkamızda sürüklenen araçlar son hızla takip ediyordu. Ama biz, karanlık ormanın içinde kaybolmuş gibiydik.

 

Baran Ağa bir an sessizleşti, sadece direksiyonu sıkıca kavrayarak yolda ilerledi. "Burası iyi korunuyor," dedi. "Ama daha gelmedik. Birkaç dakika içinde eve varmalıyız, o zamana kadar önümüzde kimse olmamalı."

 

Ben de, silahımı dikkatle kontrol ederek, gözlerimi arka camdan çevirdim. Peşimizdeki araçlar hâlâ belirgin şekilde görünüyordu.

 

Birden, bir çığlık ve ardından silah sesleriyle irkildik. Baran Ağa yavaşça arabayı sağa çekti. Hızla bir ateş patlaması duyuldu, ama araba hızla durduğunda, sessiz bir an vardı. Baran Ağa hızla arabayı geri çevirdi, hızla geri gitmeye başladı.

 

Gülden’in adamları, en beklenmedik anda kurduğu tuzakla karşımıza çıkmıştı.

 

"Gülden!" diye bağırdım, o an gözlerim kararmıştı. "Beni durduramayacaksınız!"

 

Gözlerim parladı, içimdeki öfke bir volkan gibi patlayacakken, arkamızdaki arabalar hızla bizi kuşatmaya başlamıştı. Baran Ağa, hızla direksiyonu çevirerek geri dönmeye çalıştı, ama her geçen saniye, düşman hızla yaklaşıyordu.

 

Bir darbe! Bir ok, arka camı paramparça etti, ben de hızla yere yattım. Nûpel’in çığlığı duyulmuştu.

 

Baran Ağa nehre yaklaştığımızı fark etmişti. Bir an için o anın içinden çıkmak mümkün gibi hissettim.

 

" köprüden geçmemiz lazım!" dedi Baran Ağa. "Sizi oraya geçireceğim, başka bir şansımız yok."

 

"Kesinlikle!" diye bağırdım.

 

Bir çırpıda, araba hızla kayarak nehir köprüsüne girdi. Peşimizdeki arabalar, düşman silahlarından gelen ateşle birlikte zorlanmaya başladılar. Fakat düşman çok güçlüydü.

 

Köprüyü geçtikten sonra, Baran Ağa hızla aracı sağa kaydırdı. "Buradan sonra eve çok yakınız. Ama bu kadar kolay geçiş yok!"

 

Evin önünde durduğumuzda, binanın devasa duvarları, güvenliğimizi sağlamak için hazırlanmıştı. Ancak hala düşman aracından gelen silah sesleri vardı. “Burası güvenli değil,” dedim. "Ama buradaki adamlarla birkaç dakika bile olsa zaman kazanmalıyız."

 

Baran Ağa'nın adamları hazır bekliyordu. Herkes hızlıca toparlanıp, avansı birinci noktada yapmaya başlayacaktı. Evde ilk savunma hazırlığı başladı.

 

Nûpel'in gözlerinde hala o korku vardı. “Abim... Bunu yapabilir miyiz?” dedi.

 

"Kesinlikle yapabiliriz," dedim.

 

Bütün dikkatim Avşin’indi. Bir süre sonra bile şüpheyle, belki de onu kurtarmaktan çok, ona söz verdiğim mücadeleyi göstermek istiyordum.

 

Avşini adamlar eve götürdü getirilen doktor müdahaleye başlamıştı.İyi ki Baran ağa dağ evine değil yazlığa geleceğimizi önceden adamlarına söylemişti.

 

Bölümün sonu

 

~Süveyda ~

 

Bu bölüm baya olaylı oldu bence

 

DİKKAT!

 

Ve bu arada bir fikirini sizinle paylaşmak istiyorum Final e bir az daha yaklaştık Süveydayı bitirmek kararını aldım anlamsız bölümler yayınlayarak 100 bölüm falan yapmak istemiyorum tabi sizin de fikriniz önemli

 

Yorumlarda buluşalım

 

 

 

Bölüm : 09.02.2025 21:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...