12. Bölüm

12. Bölüm: Anne

Tubanur Peker
tubanurpeker1006

Hayat acılarıyla, tatlılarıyla bizledir. Bazen canımızı acıtır, bazen bizi mutluluktan ağlatır. Her insan ağlamak için gelmiştir farkında mısınız? Üzüldüğümüzde, üzüntüden ağlıyoruz, sinirlendiğimizde, sinirden ağlıyoruz, sevindiğimizde ise sevinçten ağlıyoruz. Dünya ağlayıp daha fazla güçlü olduğumuzu gösterir bize. Ağlayanı güçsüz sanıyorlar ama aslında o ağlayanlar güçlü, tek başına kaldığında ağlarlar ama herkesin yanında gülerler çünkü onlar çok güçlüler...

Yarım saat geçmesine rağmen babam oturduğu koltukta hareket etmeden tek bir noktaya bakıyor.

"Sevda iki dakika gelsene." Murat'ın fısıltısı ile peşine takıldım.

"Evet," sesim sert çıkıyordu. Aslında genellikle üzgün olduğumda sert çıkar.

"Anneni üzmek için başka bir plan yapamadın mı?" Plan mı?

"Sen bir oyun oynadığımı mı sanıyorsun?" Of hadi ama.

"Gerçek olacağı ihtimali yok ki!" Sakin ol, sakin ol. Ama ben sakin bir insan değilim ki.

"Ben çocukken annem o kadına Sevda öldü demiş. Babama ve bana ise Hayat öldü dedi. Ama bak ikimizde karşında duruyoruz. O kadın yalancı, ve ben o kadından nefret ediyorum.

(4 Sene Sonra)

Bembeyazdı bir camdan baktığım dışarısı. Beyazlığın içinde bir kaç tane siyahlık vardı. Zaten dünya zıtlıkla kurulmadı mı? Beyaz ve siyah zıt, ateş ve su zıt, iyi ve kötü zıt, yalan ve doğru zıt.

"Zamanı geldi." Arkamda ki Hayata ve Kübraya baktım.

"Hazır mısın?" Gülümsedim.

"İlk defa bu kadar hızlı alıştım her şeye." Yeniden o camdan baktım ve topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sese uyarak merdivenlerden aşağı indim.

Dünya bu kadar kolay mıydı? Evet, dünya bu kadar kolay ama formülü öğrenmek zor. Benim formülüm meğer hep yanımdaymış. Biraz acı, biraz tatlı ve biraz sevgi.

(Günümüz)

Bir insan hayatını paylaştığı bir insana güvenmezse hiç bir şeye güvenmez, güvenemez!

"S-sen ciddi misin?" Asık suratla Murat'a baktım.

"Çok ciddiyim." Suratıma baktı, ellerimi tutu ve konuşmaya başladı.

"Çok, çok özür dilerim." Gülümseyerek baktım yüzüne.

"İnanılacak bir şey değildi zaten. Bende ilk öğrendiğimde senin gibi oldum ama yaptıkları aklıma geldiğinde yapamaz diyemedim, diyemem." Gülümsedik.

"Acı çeksen bile gülümseye biliyorsun." Bu da bendim acı çekmek beni üzmüyordu tam tersi mutlu ediyor ve güçlendiriyor. Acı beni üzmez, acı beni güçsüzleştirmez. Acı beni mutlu eder, acı beni güçlendirir.

"Acı kimseyi güçsüzleştiremeyor tam tersi güçlendiriyor." Gülümsedi.

"Kelimeleri beni mutlu eden tek şey." Aslında onun kelimeleri bana iyi geliyor.

"Belki şu an uzun ve yorucu bir yoldayım ama bu yolun sonunda yorulduğumu unutacağım." Belki kendi kelimelerim bana iyi gelir.

"Sana aşık olmamak mümkün mü?" Ne olursa olsun beni mutlu etmeyi nasıl beceriyor anlamıyorum.

"Bilmem, sen aşık olduysan diğerleri pek umrumda değil." Gülümsedi, onda en sevdiğim şey zaten bu, gülümsemesi o meşhur gülümsemesi.

"Ben aşık olmuş olabilirim ama başkasını da aşık ettirmem!" Ah bazen söylediklerini anlamıyorum.

"Senden başka kimseyi istemez bu kalp majesteleri." Güldüğünü duydum.

"Öylemi sultanım." Sultanım mı? Hayır dur gülmeyeceğim.

"Siz bugün fazla mı romantiksiniz?" O yüzünde yeniden gülümseme oluştu.

"Bugün mavi gözleriniz, gecenin mavisini almış." Ah aşık oldum şu an. Zaten aşıktım ama neyse sorun yok.

"Düştüm şu an." Gülümsemesi beni en mutlu eden şeydi.

"Gözlerim bir tek sizi görünce gecenin mavisini alıyor." Sanki benim gözlerimin maviliği sadece onu görünce gece maviliğini alıyordu.

"Gece mavisi gözlerinde kayboldum bul beni." Bu şarkı benim şarkım. "Bu şarkı her yerde çaldığında aklıma ikimiz geliyor. Bu şarkı senin şarkın değil! Bu şarkı bizim, bu şarkı aşkımızın, bu şarkı geleceğimizin." Bir gece, evinin önünde içeride ailem kavga ediyor, bir kaç saat önce geçmişimi öğrendim ve şu an mutluyum.

"Dört sene sonra bügün..." dediklerinden hiç bir şey anlamıyordum. "Hayatını benim hayatımla birleştirir misin?" Şok içinde baktığımda Murat önümde diz çökmüştü. "Dört sene sonra bugün benimle evlenir misin?" Gözlerim açıldı ve şoktan ne yapacağımı bilmiyordum.

"Murat şimdi dört sene dedin ama yani şey." İyice saçmalamaya başlamıştım.

"Sevda süsleme düpe düz cevabı ver." Artık dayanamaz derecedeydi.

"Küçükken yalnızlıktan ağlardım ve korkardım dört sene sonra biri ile evlenme fikri bana o günleri hatırlattı... belki dört sene sonra evleniyor olacağız ama bunun cevabını şimdiden söyleyim... Evet!" Fazla konuşmadım. Hani diyorsunuz ya fazla konuşuyorsun diye ama bu benim çok az konuşmuş halim.

"Yani dört sene sonra bugün senle evleniyor olacağız, öyle mi?" Şokunu atlatamamış bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Dört sene sonra bugün, bu saat, bu dakika, bu saniye evleniyor olacağız." Sanki kabullenmesi zor bir konuymuş gibi yüzüme bakıyordu... yoksa dur... kabul etmeyeceğimden mi korkmuştu? Murat Sever ilk defa bir şeyden mi korkmuştu?

"Dünyanın en güçlü kadını ile evlenmek beni biraz özel hissettirdi." Gülümsedim.

"Sen zaten çok özelsin." İçerde ki bağırma sesleri umrumda değildi hatta dünya yansa umrumda olmazdı.

"Bir Eyfel sayesinde bir birini gören hikayenin kahramanları dört yıl sonra evleneceklerini açıkladı ve hikayenin sonu yaklaştı." Belki bu gülümsemelerim sadece onun yanındayken ortaya çıkıyordu.

"Bu hikayenin kahramanları bu hikayeye veda etmeyecek! Bu hikayeye hoş geldin diyecek! Hiç bir şeyin sonu yoktur her zaman başı vardır. Bak ay'a yıllardır sonu gelmedi, bak geceye yıllardır bizi aydınlığa mahkum etmedi. Hiç bir şeyin sonu yoktur. Biri çıkmış her şeyin sonu var demiş ama bak ay'ın sonu yok, gece'nin sonu yok, güneş'in sonu yok ve gündüz'ün sonu yok. Dünyanın bile sonu yok." Sonu olduğunu saldığım şeylerin hiç bir zaman sonu olmuyor, olamıyor.

"Kızım, Hayat'ım!" Annemin sesi ile oraya bakmak zorunda kaldım.

"Anne!" Ağlaya ağlaya bir birlerine sarılıyorlardı. Duygulanmıştım.

"Eyla?" Babamın sert sesi ile herkesin bakışları babama döndü.

"Hiç bir şey yaptıklarının nedeni olmaz! Evet Hayat evine dönüyor olabilir ama annemde evine geri dönecek!" Babamın sert bakışlarına maruz kaldım.

"Hayat o eve gitmeyecek benim yanımda kalacak ve isterse ben evlendikten sonra bile kalabilir!" Sesim sert ve öfkeyle çıkıyordu.

Bir kaç saat sonra kendimi kardeşimin yanında korku filmi izlerken buldum.

"Hanımlar mısırlarınız hazır." En büyük tabağı alıp önüme koydum.

"Hey o benim." Murat'ın yüz ifadesine büyük bir kah kaha attım.

"Ama artık benim." Dedim ve yanıma gelip beni kolunun altına aldı.

"Küçük hırsız." Diye söylenmeye başlamıştı.

"Ah, kahviş sizin gibi hırsız tanımıyorum." Güldü, belki beni kendine daha fazla aşık etmek için gülmüştü.

"Maviş bu gece seni gökyüzünde görmemiz lazımdı ama yanımızdasın neden?" Beni gökyüzünün gecesi sanıyordu.

"Ah, kahviş sizin bu gözleriniz beni öldürüyor." Güldük ama Hayattan sesiz bir şekilde.

"Fısıldaşmayı bırakıp filmi izler misiniz?" Söyleyecek bir şey yoktu.

"Gökyüzünün gecesi, hayatımız bize engel oluyor." Çalan kapı ile gülümseyerek çalan kapının yanına gittim. Kapıyı açtığımda Hayata benzeyen bir kız vardı.

"Sevda Canlı?" Yüzüne baktım.

"Evet benim." Gülümsedi.

"Ben Hayat Canlı." Yok oldum.

Hayattı bu acılar ve tatlılar vardı öfkeler ve kinler vardı. Ama sevgi kalmamıştı belki derdik eskiden. Belki dediğimizde içimize bir umut doğardı.

- - -

Ah ne oluyor bu bölümde? Nasıl iki tane Hayat Canlı olabiliyor. O korku filmi izleyen kız gerçek Hayat Canlı mı yoksa kapıda ki o kız mı Hayat Canlı.

Fazla konuşmayacağım ve gidip merak ettiğiniz o 13. Bölümü yazacağım. Bu arada gökyüzünün gecesi ismine düştüm.

Bölüm : 27.11.2024 18:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...