
Vedalar kolaydır ama zor olan o vedayı unutmaktır. Ettiğin o veda da son kez duyarsın sesini, Allah'a emanet ol der ve senin de demeni bekler. Bilirsin, bilirim dedikten sonra o telefon kapanır o yüzden susuyorsun, sesini ezberlemeye çalışıyorsun susmasın istiyorsun ama
susuyor. Biliyorsun bir gün o ezberlediğin sesi unutacaksın, bir gün olacak bir yerde o sesi duyacaksın anıların canlanacak, hatırlayacaksın o sesi ama bir ifadesi kalmayacak o ses çoktan başkasına ait olacak.
Oğlum oradaydı öylece yatıyordu ateşler içinde. Bense anne olarak onu koruyamamıştım bu yüzdendi takıntım. Ben bir anneydim ve oğluma iyi gelemiyordum. Tek sorun buydu benim ona iyi gelmem gerekiyordu. Emirle beraber Metin'in yanında uyumuştuk, Metin elimi öyle sıkı tutmuştu ki sanki benden ayrılmaktan korkuyordu. Saçlarını okşadım sonra onu kokladım.
"Merak etme anneciğim seni asla bırakmam." Dedim ve ona bir öpücük verdim.
"Uyandınız mı?" Emir gözlerini açar açmaz ilk bu soruyu sormuştu.
"Uyandık." Dedim gülerek.
"Gezegen." Dedi şevketli gözlerle bana bakarak.
"Efendim." Dedim ve zorla gülümsedim.
"Bizim için bir şans yok mu Gezegen?" Derin bir nefes aldım. Gerçekten bizim için bir şans var mıydı bu evrende?
"Belki bir gün vardır bir yerlerde bizim için bir umut vardır." Gözlerimin içine baktı o kadar istedim ki boynuna sarılıp seninim demek.
"O gün ne zaman gelecek o gün ne zaman var olacak?" Bilmediğim o kadar soru vardı ki ben bile bu sorulara cevap arıyordum.
"Dilerim ki en yakın zamanda o gün gelsin." Dedim. Neden kaçıyordum, neyden kaçıyordum?
"Kaçma, gitme bu kadar uzaklaşma." Kaçmak, cidden bugüne kadar nelerden kaçtık? Acılardan, düşmekten, üzülmekten, kırılmaktan peki ya kaçtık da ne oldu? Kurtulabildik mi her kaçtığımız şeyden. Ben cevaplıyorum hiç bir şeyden kaçamadık, kaçamayız. Biz nereye gidersek gidelim kaçtığımız her şey tekrardan bizimle birlikte geri geldi.
"Kaçtığımı kim söyledi sana?"
"Gözlerin söyledi." Gözlerim, yalan söylemesi için para dahi verseniz yine de yalan söyleyemeyen tek yerdir gözler.
"Kaçmak zorundayım Emir durdukça sana aşık olmak istemiyorum bu senin suçun değil gerçekten tam tersi benim suçum." Dedim ve doktor tam o an içeri girdi.
"Metin Korkmaz'ın annesi ve babası siz misiniz?" Ben annesiyim ama o babası değildi. Benim oğlum babasız büyüyecekti.
"Evet." Diye bir ses geldi yanımdan ve o an Emir yataktan kalktı. "Babası benim." Gözleri bana döndü. O an daha iyi anladım öyle bir adama aşık olmuştum ki oğlumu oğlu sayan bir adam.
"Küçük beyin durumu çok iyi." O an yataktan kalktım. "Eğer kötü olursa yeniden gelirsiniz ama yazdığım bir kaç ilaçtan sonra kendini toparlar diye düşünüyorum ama sorun olursa hemen getirin." Dedi ve Emir'e ilerledi. "Beyefendi çocuğunuza çok iyi bir anne seçmişsiniz gerçekten çok şanslısınız." Gerçekten kocam olsaydı belki bunun için çok mutlu olabilirdim ama gerçek kocam değildi ve şu an çocuğum bu durumdayken benim gülmem hiç iyi olamazdı.
Hastaneden oğlumla çıkıp Emir'i arkamda bırakırken aklımda çalan tek bir şarkı vardı.
'Dolunayım sensin gökyüzünde ışıklar sensin
Bir bana ışık saçmanı isterim
Işığım sen ol isterim sevdiğim
Sen benim ışığım ol
Yakma içimi bu kadar fazla
Unutma ki ben seni severim
Evimi yıkma gitme kal
Sen benim sadece huzurumsun
Geceyi aydınlatan bir çocuksun
Kalbime dokunan ellerin var
Zaman dursun burada seninle
Beni sar sevgiye dair
Yakma içimi bu kadar fazla
Unutma ki ben seni severim
...'
Onu bırakıp gitmiştim oysa Emir oğlumu, oğlu beni hayatının aşkı olarak kabul etmişti bile. Ben ise onu bıkmadan hep terk eden kişi olmuştum. Aşkım bu muydu ona olan aşk bu muydu? Hayır değildi ben ona böyle aşık değildim benim aşkım bu olamazdı bu kadar hafif bir aşk olamaz benim aşkım. Eve vardığımda ilk Metin'in üstünü değiştirdim pijamalarını giydirdim sonra işe gitmek için siyah mini dar bir elbise giydim altına siyah topuklu bir ayakkabı giymiştim. Metin'i iş yerine götürmeme kararı almıştım en azından o biraz daha iyileşene kadar. Bakıcı eve geldikten sonra çantamı ve üstüme bir kaban alıp çıktım arabama bindim havalar biraz daha soğumaya başlamıştı. Havada kar kalbimde umutsuz bir yar kalmıştı, bu imkansızlığı ben mi yaratıyordum yoksa gerçekten de olamaz mıydık? O kadar sorunun içinde o kadar cevapsız kalmıştım ki çıkar yol bile bulamamıştım. Kendimi bu düşüncelerin içinden çıkarken bulduğumda çoktan işe gelmiştim bile. Odama tam girdiğimde kapım çalındı.
"Girin." Dedim.
"Gezegen Hanım babanız sizi odasında bekliyor." Ayağına çağırıyor kendisi gelemiyor sayın babacığım. Odamdan çıkıp babamın odasına gittim, kapıyı vurdum ve açtım. Şok büyük bir ŞOK.
"Şaka mı bu?" Babam bana gülerek baktı.
"Değil kızım ben sizi baş başa bırakmak istiyorum eski arkadaşlar konuşacak çok şeyiniz vardır." Babam odasından çıktıktan sonra karşımda ki kıza şok içinde baktım karşımda avukat cübbesi ile duran kız benim ilk arkadaşımdı o kadar uzun zaman olmuştu ki aramıza kilitli kapılar girmişti, aramıza yıllar girmişti, aramıza mesafeler girmişti ama şimdi onla aynı odadaydık.
"Sarılmayacak mısın be?" Şok içinde baka kaldım.
"Şoktan çıkınca sarılacağım." Dedim ve karşımda offf sesi geldi.
"Sen şoktan çıkana kadar oh oooh. Zaten küsüm sana bir suçlu ile evlenip ondan çocuk yapmışsın gerçi nikah masasında hapislik olmuş ama neyse." Baba her şeyi anlatmış.
"Her şey o kadar karışık ki Özlem ben bile ne yaşadığımı hatırlamıyorum. Ablamla kardeşimin kazasında ölen adamın oğluna aşık oldum, ondan kaçmak için şehir değiştirdim, orada aşık oldum sandım adamdan çocuk yaptım üstüne düğün günümde adamın suçlu ve aranan biri olduğunu bana aşık olduğum adam söyledi." Heyecanla dinledi.
"Kızım Türk dizileri gibi bir şey yaşamışsın. Doğruyu söyle yokluğumda oyuncu olmaya mı karar verdin yoksa?" Gülmeye başladım.
"Yok be oyuncu olsaydım çoktan haberin olurdu emin ol." Dedim gülerek. "Neyse gel seni ekiple tanıştırmak istiyorum büyük ihtimal benle aynı ekipte olursun." Dedim göz kırparak.
"Tabii ki savcım sizin ekipte olmasam yaşayamam." Güldüm.
"Bu Berlin çok iyi bir komiserdir, bu ise Leyla benim asistanım olur ekibimde baya eksikler var gidişimden dolayı bunu da söylemem lazım şu an ekibim benle birlikte 5 kişi oldu sende içindesin bu arada. Bu da Emir diğer avukatımız benim ekibimden." Dedim ve Özlem bana çok imalı bir şekilde baktı.
"Merhaba Emir Bey beraber çalışacağız galiba bundan sonra." Özlem'in ne yapmaya çalıştığını çoktan anlamıştım ama anlamamış gibi yapmaya çalışıyordum. "Bu arada ben Avukat Özlem Denizoğlu aynı zamanda Gezegen'in çocukluk arkadaşıyım. Hepinizle tek tek tanışmak için zamanımız çok herkese başarılar dilerim ve hadi işimizin başına." Günümüz aksiyon olmadan geçmişti. Bende Özlem ve Emir'i kendi evime yemek için davet etmiştim çoktan yemekleri de sipariş edip bakıcıdan rica etmiştim bize masa hazırlaması için şimdi ise eve varmak üzereydik. Eve vardığımızda üstüme rahat şeyler giyip oğlumun yanına gittim uyanmıştı. Emir ve Özlem'in yanına gittik ve şok etmeyecek o hareket Metin Emir'e kollarını açmıştı.
"Ay ben çok acıktım hadi yiyelim." Dedi ve yemeğin başına oturdu. Ben hazırladığım parayı bakıcıya verip teşekkür ederek uğurladım. Yemek bittikten sonra Emirle baş başa mutfakta kaldık Metin Özlemdeydi.
"Gezegen her ne olursa olsun geçmişimiz ne olursa olsun benim için hiç biri önemli değil gerçekten. Gezegen benimle, benim olur musun?" Hayatımın, günümün ikinci şokunu yaşamıştım ne diyeceğimi ne yapacağımı bile bilmiyordum.
Ya aşkım bu kalbi ele geçirecekti ya da geçmişim. Ben neyi seçecektim bilmiyordum. Zaten bilinmezlik öldürür insanı, bilmemek yaşamanın ve ölmenin asıl anahtarıdır.
- - -
Evet yeniden merhaba bu bölümü aslında çok hayal ettim bu şarkıyı çok hayal ettim eğer şarkıları dinlemek isterseniz pano da bunları yazacağım profilime linkini de koyacağım şarkıları hangi kitaba ait olduğunu panodan kitap tanıtımından görebilirsiniz zaten çoğunu anlayabileceğinizi düşünüyorum bu arada Kum Saatin de büyük bir şey gizli şarkıyı iyi dinlemenizi tavsiye ederim. Bugün bir açıklama yaptım umarım beni anlayan çıkar çünkü bir kaç yorumlar böyleydi ve aşırı sinir bozucuydu. Neyse sizi seviyorum.
-Tubanur PEKER
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |