

Hani derler ya, daha neler göreceksin, daha neler yaşayacaksın, yaşadığımız için böyle bitkiniz. Siz bir gün bile bizim yaşadıklarımızı yaşamazken biz her gün o acılar ile uyanıyoruz.
“İrem ablacığım uzaklaşma!” Diye uyardım İrem’i.
“Burası çok güzelmiş abla.” Dedi, çok heyecanlıydı. Arkamızda 3 tane erkek koruma vardı ve ellerinde paketler vardı. Baya şeyler almıştık, Doğa ise daha hevesli alışveriş yapıyordu.
“Abla.” Dedi Asu ve ona baktım.
“Teyzem nerede?” Diye sorunca İrem bana baktı.
“Teyzen artık yok bizde kalmayacak.” Dedim ve yürümeye devam ettim.
“Sen bana Asu’yu ver biz oyuncak alalım siz de şuraya gidip İrem’e kıyafetler alın.” Dedi Doğa. İki tane adama bakıp Asu ve Doğa’yı gösterdim.
“İkiniz gözlerinizi ayırmayın ikisinden.” Dedim ve karşı mağazaya girdik İrem’le.
“Abla Asu bilmiyor mu?” Diye sordu ve hüzünle ona baktım.
“Diyemedim, dersem gider diye çok korktum.” Dedim ve bana baktı.
“Onu çok sevdiğini hissedebiliyorum ama bunu bilme hakkı var abla.” Dedi İrem.
“Biliyorum ama sen 7 yaşındasın bunları düşünme düşünmen gereken bir okulun var.” Dedim ve bana baktı.
“Okula mı gidicem?” Diye sordu sevinçle.
“Evet yakında okula başlayacaksın.” Dedim gülerek
“Hemen başlamak istiyorum abla.” Dedi ve gülerek cevap verdim.
“Daha var kuzum 2 ay var daha.” Dedim gülerek.
“2 ay hızlı geçer dimi?” Diye sordu ve derin bir nefes verdim.
“Çok hızlı geçer, çok.” Dedim, mutluluktan havalara uçacaktı.
“Yaşasın artık okula gidicem.” Dedi, umarım hep böyle mutlu olur okul için. Kendine bir kaç elbise tişört pantolon tayt falan alıp kasaya gittik. Zevki o kadar güzeldi ki Asu böyle şeyler giyeceğini bilsem ona da alırdım. Birlikte çıktık ve tam karşımda Asu ve Doğa’yı gördüm, onların da eli doluydu.
“Hadi artık eve gidiyoruz.” Dedim ama Asu suratını düşürdü.
“Lunaparka gidelim ilk.” Dedi ve kıyamadım.
“Tamam hadi bugün istediğin olsun küçük hanım.” İkisiyle de vakit geçirmek istiyordum onlara aile sıcaklığı vermek istiyordum. Arabaya bindik ve lunapark’a geldik, ben ve İrem bir arabaya Doğa ve Asu bir arabaya binmiştik, İrem çarpışan arabaları çok sevmişti. Çarpışan arabalardan inip salıncaklara gittik ve dönmeye başladık.
“Abla seni çok seviyorum.” Diye bağırdı Asu.
“Bende seni seviyorum ablacığım, hatta sizi.” Dedim İrem’e bakarak. Kendini dışlanmış hissetsin istemiyordum.
Lunaparkta eğlenmemiz bitince eve gelip aldığımız kıyafetleri yerleştirdik. Sonra İrem’in odasına gittik, sabah oda sipariş etmiştim ve onlar gelmişti biz de odayı tamamen boşaltıp boyamaya başladık.
“Bu gece ikinizde benimle uyuyun sabah ise kahvaltı yapar öyle İrem’in odasını yaparız.” Dedim ve ikisi de heyecandan zıpladı. Doğa kan içmeye gitmişti yorgunluğu artmış gibiydi. Ben ortaya geçtim Asu sol tarafıma İrem de sağ tarafıma geldi ve birlikte uyumaya başladık.
Sabah uyandığımda ikiside uyuyordu, sessizce yataktan kalktım ve aşağı indim. Doğa yine kahvaltı hazırlıyordu, buna alışmak istemesem de o kadar lezzetli yemekleri vardı ki… anlatamam.
“Yine mutfak mis gibi kokuyor.” Dedim heyecanla.
“Tabii kokacak.” Dedi gülerek.
“Senin hazırladığın kahvaltılar çok güzel oluyor.” Dedim gülerek, bana gülümsedi ve sonra bir şey diyecekmiş gibi baktı. “Dinliyorum.” Dedim sakin bir şekilde.
“Ayaz beni aradı.” Dedi ve derin bir nefes verdim.
“Ben ne yapayım seni aramış işte.” Dedim, umursamaz davranmaya çalışırken.
“Seni sordu, onun gidişi için mutlu olup parti yaptığını söylemişler.” Dediği an sinirle masadan kalktım.
“O buna inanmış bi de dimi inandı!” Dedim sert bir sesle.
“İnanmış.” Dediği an kafayı yemek üzereydim, nasıl inanır buna?
“Beni hiç mi tanımamış ya.” Dedim, gözlerim dolmuştu.
“Seni tanımamak değil güzelim Mira’nın yanında kaldıkça Mira, Ayaz’ı değişik biri yapıyor nasıl yapıyor bilmiyorum ama.” Dedi ve dedem geldi gülerek.
“Mira he, ruh ikizliğini bitirelim kahvaltıdan sonra.” Dedi dedem gülerek.
“Kısa bir şey mi bu kadar?” Dedim gülerek.
“Bana kısa, size bir ömür gelebilir.” Dedi dedem gülerek. “Doğa, vampirlikte zorlandığın bir şeyler var mı?” Diye sordu dedem Doğa’ya bakarak.
“Ayaz bana öğretiyordu her şeyi ama gittiğinden beri tek çalışmak zorundayım, kan’a dayanmam gerekiyor.” Dedi hüzünle.
“İnsanlarla yaşayıp kana duyarlı olamamak çok zor bir durumum, ben vampir avcısı ile yaşadığım için biliyorum.” Dedi gülerek.
“Senin ki daha zor Asaf amca her an ölüm tehlikesi.” Dedi Doğa gülerek. Birlikte kahvaltı yapıp dedemin odasına çıktık. Bir kaç eşya aldı ve çantasından bir kan çıkardı bir kaba koydu parmağımı aldı iğneyi baktırdı, canım yandı ama susmak zorunda hissettim ve yanında ki kaba da benim kanım damladı.
“Otur.” Dedi dedem sandalyeye oturdum ve bekledim, Doğa bir örtü örttü üzerime ve dedem bir şeyler demeye başladı ne dediğini anlamadım ama adımı soyadımı söylediğini anlamıştım. Sonra içimde hissettiğim gariplikle sanki bedenim ruhumdan ayrılıyor gibi oldum. “Yaren!” Dedi dedem örtüyü kaldırıp bana baktı. “İyi misin?” Diye sordu.
“İyiyim ama içimde garip bir şey var, garip bir his.” Dedim ve dedem gülümsedi.
“Ruhun, Mira’nın ruhundan ayrıldı farklı bir ruh geldi.” Dedi dedem gülümseyerek o sırada o gölgeyi yine gördüm ve bir şey bırakıp gitti. Sandalyeden kalkıp oraya gittim, mektup bırakmıştı.
‘Yaren,
Saat 19.00’da İstanbul’da en çok gitmek istediğin yere gel seni orada bekliyor olacağım yalnız olma çünkü ben yalnız olmayacağım, dedeni de al ve Doğa’yı. Unutma sen bir insansın biz bir vampir.
Hayalet.’
Mektup elimden kayıp düştü ve dedem bana baktı.
“Saat 19.00’da gidiyoruz.” Dedim sert bir sesle.
“Nereye?” Diye sordu Doğa.
“Hayalim’e biri beni hayalime çağırıyor ama yalnız değil, sizi de davet ediyor.” Dedim korkarak.
“Sen benden bir şey mi saklıyorsun?” Diye sordu dedem.
“Okulda ki mezuniyet günü bir gölge gördüm, yaşadığım şeylerin yansıması sandım ama sen geldiğinden beri yine o gölge gelmeye başlamıştı ve şimdi bir mektup bırakmış.” Dedim ve Doğa huzurlu hayatın son bulmasından rahatsız olmuş gibi nefes verdi.
“Peki gidelim o zaman.” Dedi dedem.
Saat 18.00 olmuştu İrem ve Asu’yu Kuzeylere bırakıp şoför koltuğuna geçtim yanımda dedem arkada Doğa vardı, bu kadar stres atlatmak için şarkı açmıştı Doğa.
“Yol ne kadar uzun?” Diye sordu Doğa.
“Bu hızla gidersem 45 dakikaya orada oluruz.” Dedim, kafam çok karışıktı ve uzun zaman sonra elim kolyeme gitti orada durması beni koruyor gibi hissettiriyordu. Tehlikeye mi yaklaşıyordum yoksa, Ayaz’a mı? Bu gölge Ayaz olabilir miydi, ama Ayaz nereden bilecek ki benim gelmek istediğim yeri ona hiç bahsetmemiştim buradan.
“Yaren iyi misin?” Diye sordu dedem.
“İyi olmaya çalışıyorum.” Dedim ama olamıyordum.
“İstersen sen git biz hallederiz.” Dediğinde dedeme baktım sonra yeniden başımı yola çevirdim.
“Beni çağırdılar dede, beni istiyorlar size ben yokken zarar verebilirler ama ben varken vermezler.” Dedim ve dedem araya girdi.
“Beni öldürme riskine giremezler kimin benim soyumdan olduğu belli değil, eğer vampirlerse bu riski alamazlar.” Dedi ve nefes vererek cevap verdim.
“Vampirler.” Sonunda gelmiştik saat tam 19.00 olmuştu. Kimse yoktu burada bağırıp haykırmayı hep hayal etmiştim ama hiç gelmemiştim. Bir an karşımda Doruk’u gördüm ve ona sinirle baktım. “Senin derdin ne?” Diye sordum ve gülerek cevap verdi.
“Bu.” Dedi ve eliyle gösterdiği kişiye baktım. İnanamadım, yoksa inanmak mı istemedim.
- - -
Ay ayol kimsin be sen skdkldldlsl, böyle diyince biraz garip oldum ve size güzel enerjilerimi gönderiyorum aynı zamanda güzel haber veriyorum hazır mısınız?
Dün 2 bölümü yayınladıktan sonra kitabı düzenleyip yayınevine gönderdim geri dönüşlerini bekliyorum gelir gelmez anlatacağııııım.
Sizi Seviyorum
~Tubanur
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 436 Okunma |
284 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |