30. Bölüm
Tubanur Peker / Ruhun Kefeni (1 ve 2) / 30. Bölüm- Final: Vampir

30. Bölüm- Final: Vampir

Tubanur Peker
tubanurpeker1006


Bazı hikayelerin sonu ağırdır her ne olursa olsun, bazı masallar güzel biterken bazı masallar acı içinde biterdi ama bazıları o kadar belirsiz biterdi ki şaşırır kalırdık. Biz o belirsiz masalın sonundayız, devamı var ama bir o kadar da belirsiz bir masal da.

“Yaren Su.” Diye seslendi abim.

“Efendim abi, artık rahat mı bıraksan beni.” Dedim, beni o kadar sinir etmeye başlamıştı ki artık çek git Yaren diyordum kendime.

“Acıktım ben ya şu güzel olan arkadaşına söylesene hayrına bana bir yemek hazırlasın.” Dediğinde gülerek cevap verdim

“Sana yemek yokmuş abi aç kalacakmışsın.” Dedim ve bana ters ters baktı.

“Komik değildi hemde hiç komik değildi.” Dedi ve araya atladım.

“Ben güzel yemek yapamıyor muyum, neden benden istemiyorsun?” Diye sordum ve klasik o cevap geldi.

Yapamıyorsun, berbat yemek yapıyorsun.” Her abiler aynı olmak zorunda mıydı? Bunlara bu gıcıklık ne ara yükleniyor çok merak ediyorum aslında.

“Tamam derim.” Dedim ve mutfağa gittim, neyse ki Doğa’da mutfaktaydı.

“Senden yemek istiyor ama ben yapıcam sen sadece yanımda dur.” Dedim gülerek.

Ben yemek yaparken Doğa ise benimle sohbet etti, abim anlamasın diye arada mutfaktan çıkıp geri mutfağa gidiyordum. Yemek hazır olduğunda Doğa’ya verdim ve gülümsedim.

“Sen götür ki anlamasın ben sana yardım ediyor gibi gözükeyim.” Dedim ve yemeği Doğa götürürken ben kaşık çatal falan götürdüm ve Doğa ile birbirimize baktık.

“Ayaz nasıl?” Diye sordum bir anda.

“Konuşmadım hiç, yazmadı ve aramadı bilmiyorum yani.” Dedi ve hüzünlü bir şekilde camdan dışarı baktım.

“Ben hazırlanıp biraz dışarı çıkacağım.” Dedim ve odama gidip üzerimi değiştirdim spor ayakkabı giydim. Kulaklıklarımı takıp bir şarkı açtım ve evden çıktım sahile doğru yürümeye başladım. Ne hallerde olduğumuzu düşündüm ne yaşıyorduk, ne yaşayacaktık bilmiyordum ama yaşadıklarımız bizi iyileştirmek yerine yerin dibine sokuyordu. Ölümüm mü yaklaşıyordu yoksa ben mi iyice kendimi kaybediyordum bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı. Ben hiç bir zaman mutlu olamayacaktım. Şarkı’nın sözlerini dinlemeye başladım ve o an anladım ki bu şarkı benim için yazılmıştı.

Kimse yeni yara açamaz artık
Çok canım yandı, acımaz artık
Bugün düşerse yarın kalkar
Bu kız kendine acımaz artık

Canım o kadar acımıştı ki artık canımın yanmayacağına o kadar emindim ki, bir banka oturdum yanımdan o kadar insanlar geçiyordu ama umrumda değildi hemde hiç biri umrumda değildi. Yanımdan bir çift geçene kadar tabii ki, şimdi Ayaz’ın bir ailesi olacaktı mutlu bir ailesi Mira ile ama ben bu hikayenin hiç bir yerinde olmayacaktım, bu hikayede benim yerim yoktu ve olmayacaktı. Çalan telefonuma baktım ve onun adını duyduğumda kalbimde hissettiğim kelebekler uçmaya başladı, kalbim sıkışıyordu canımı yakıyordu ama bu telefonu açamayacağımı çok iyi biliyordum, beni araması doğru değildi ve benim de o telefonu açmam doğru değildi. Sonra telefonum bir kere daha titredi ama bu sefer mesaj gelmişti. Mesajı açtım ve okumaya başladım.

Ayaz: Yaren tanıştığımız yere gel seni orada bekliyor olacağım, her şeyi bir mesajla veya bir aramayla değil benden duyman gerekiyor seni saat 20.00’da bekliyor olacağım.

Neydi şimdi bu mesaj?

(Ayaz’dan)

“Onu okula mı çağırdın?” Diye sordu Doruk.

“Evet.” Dedim heyecanla.

“Mira bunu öğrenirse ne olur biliyorsun dimi Ayaz?” Diye sordu Doruk.

“Biliyorum ama umrumda değil Doruk, o senin çocuğunu taşıyor benim çocuğumu taşıdığını düşünerek bunca acıyı çektim, bunca acıyı çektirdim ama artık yok olmayacak onun istediği hiç bir şeyi ona vermeyeceğim!” Dedim sert bir şekilde.

“Sen vermesen de o almayı bilir biliyorsun Ayaz.” Dedi Doruk ve umursamadan evden çıktım arabama bindim ve İstanbul’a doğru yol almaya başladım. Radyomda mutlu müzikler vardı artık her şey mutlu ve güzel olacaktı. 2 saatin sonunda okula gelmiştim sınıfa çıkıp orayı süslemeye başladım ama garip bir şekilde okulda araştırma yapıyorlardı, ne olduğunu anlamamıştım aslında pek de umrumda olan bir durum değildi. Sınıfı güzelce süsleyip geçmişi hatırlamaya başladım, her şeyin başladığı o güne gittim aslında o kadar uzak olmayan o günler bana o kadar uzak gelmişti ki. Onu o kadar çok seviyordum ki hayatımın sonuna kadar onunla olup mutlu olmak istiyordum, istiyorum.

(Yaren’den)

Çoktan eve gelip hazırlanmaya başlamıştım Doğa ise o kadar mutlu ve heyecanlıydı ki bizim tekrar buluşmamız için oysa ben ona sadece ailesi ile mutlu olması gerektiğini söyleyip gitmeyi planlıyordum. Arabama bindim ve okula doğru yol aldım, okul bana artık o kadar uzak geliyordu ki ve aklımda hep bir düşünce vardı Ayaz niye beni her şeyin başladığı yere çağırıyordu. Yol boyunca aklımda hep mutlu olduğumuz günler vardı, beynim artık bana oyun oynuyor gibi hissediyordum. Arabanın kapısını kapatıp kitledim, Eva hocanın pardon halamın dediği gibi bizim okulda araştırılmaya başlamıştı. Ben merdivenlerden çıkıp sınıfın olduğu kata girince koridorda yürümeye başladım. Aklımda o gün vardı derse geç kalacağımızı düşünüp hızlıca sınıfa geldiğimiz o gün, ne kadar güzel anılarımız olmuştu bu kadar kısa zamanda. Pek kısa bir zaman değil gibiydi ama yaşananlar yıllara sığmazdı. Kapının önüne geldiğimde üzerimi düzelttim, içeri girmek isteyip istemediğimi düşündüm ama davet edilmiştim girmem gerekiyordu. Bir yanım ise o kadar kırgın o kadar üzgündü ki gitme Yaren diyordu üzüleceksin kırılacaksın diyordu ama dayanamadım yapamadım o kapıyı açtım ve bütün o karizması ile karşımda duruyordu.

“Bir an gelmeyeceksin sandım, hadi geç otur.” Dedi ama ben oturamazdım o ise bunun farkındaydı. “Yaren Mira hamile ama benden değil.” Dedi ve araya girdim.

“Ayaz hamile olduğunu bana dedin bunu tekrar etmene gerek yok. Dur bir dakika sen demin benden değil mi dedin? Çocuk senin değil mi ama nasıl olamaz ki bu?” Dedim ve şokla etrafa baktım. Ne yaşıyordum bilmiyordum ama iyi ki yaşıyordum, iyi ki yaşadım.

“Evet, bebek benim değil Doruk’un bebeğiymiş, biliyorum her ne olursa olsun bu an yaşandığı için bana kırgın olacaksın ama yemin ediyorum ben bunu her türlü düzeltmek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım Yaren.” Dedi be koşarak gittim dudaklarına yapıştım ve tam o an içeri Mira girdi beni Ayaz’dan çekip aldı.

“Yeter artık ne yaptıysam ölmedin be.” Dedi ve beni aldığı gibi kalbime hançeri soktu o an hissettiğim şeyle dona kaldım. Kalbimin durduğunu hissettim en son duyduğum şeyler ise Doruk ve Ayaz’ın sesi ve Doruğun kolunu ısırıp ağzıma değdirmesiydi. Gözlerim ilk önce kapandı sonra kalbimden çıkan hançeri hissettim ve tam o an gözlerini araladım. Ayaz bana bakıp beni bekliyordu tepki vermemeni bekledi ama ben ona tepki verebilecek durumda hissetmedim. Be yaşadığımı bilmiyordum ama içimde garip bir şey vardı. Ayaz yaklaştı kulağıma eğildi ve bana fısıldadı;

“Sen benim doğan güneşimsin, beni hem yok edebilecek hem var edebileceksin.” Dedi Ayaz bana ve sonra dudaklarımdan bir fısıltı çıktı.

“Ruhumu bir kefene koyma vakti gelmişti benimde sonsuz yaşamım yaklaşıyordu.”

 

 

 

 

 

 

DEVAM EDECEK

 


- - -

Bu sözleri paylaşacağım gün değil de bitirdiğim gün yazıyorum çünkü bu duygusallığı başka zaman hissedemeyeceğim. Ruhun Kefeni benim için her zaman yeri ayrı olan bir kitap oldu ve öyle olacak. Bu kitapda güldüm eğlendim ağladım sinirlendim ama bir şey var ki; Hiç bir kitap beni kendine bu kadar bağlayacak bir kitap olamayacak.

Bu satırlar benim vedam değil bu satırlar benim başlangıcım şimdi ise bu başlangıçta hep benimle olun istiyorum. Kitabımıza güzel veda edelim istiyorum ve umarım size bir şeyler katıp hislerinizde yardımcı olabilmişimdir bu bölümü paylaştığımda #ruhunkefenineveda etiketi ile reelsler atıcam onları izlemenizi çok isterim. İyi ki varsınız ve bu bölüme kadar okuyan herkese teşekkür ederim.

Sizi Seviyorum

~Tubanur

Bölüm : 18.09.2025 15:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...