1. Bölüm

1. Bölüm

tubi
tubi371

Okumadan geçmeyin!

Bu kitaba başlamadan önce lütfen burayı okuyun. Bunu kaç kez söylemem gerektiğini bilmiyorum, ama bu kısım gerçekten önemli.

Kitap dil bilgisi açısından hatalar içerebilir ve noktalama işaretleri konusunda eksiklikler olabilir. Kitabı yazarken herhangi bir beklentim yoktu; sadece içimden geleni kağıda dökmek istedim. Eğer yazım yanlışları ve noktalama hataları gözünüze batacaksa, şimdiden okumamanızı tavsiye ederim.

Ayrıca, bu kitabın benim ilk deneyimim olduğunu belirtmek isterim. Kusursuz insan yoktur; dolayısıyla mutlaka hatalar yapmış olmalıyım. Ancak şunu da vurgulamak isterim ki "Hazar" sıradan bir aile kitabı değil. Bölümleri okudukça neden böyle söylediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Bu kitabı yazarken, karakterlerin derinliklerine inmeyi ve onların duygusal yolculuklarını aktarmayı amaçladım. Hazar'ın hikayesi, yüzeyde görünenin çok ötesinde, karmaşık ve etkileyici bir yaşam öyküsünü barındırıyor. Her bölümde, hem karakterlerin hem de olayların gelişimi ile sizi sarsacak ve düşündürecek sürprizlerle karşılaşacaksınız. Bu yolculukta, Hazar ve ailesinin sıradan gibi görünen ama derinlerde saklı olan gerçeklerini keşfedeceksiniz.

 

Eğer bu kitabı okumaya karar verirseniz, umarım Hazar’ın dünyasında kaybolur ve onun hikayesinden keyif alırsınız. Keyifli okumalar!

____

 

 

 

"Değiş,meyi istemek yetmez, o değişim için cesaret ve istikrar gerekir."

 

 

 

3.09.2023

 

 

Hazar Saraçoğlu

 

 

 

Ellerim cebimde, bilmediğim sokaklarda ıslık çalarak yürüyordum. Neşem yerindeydi, mutlu olmak için çok fazla şey feda etmiştim ve buna hâlâ devam ediyordum. Sokaklar sessizdi, evlerin ışıkları sönmüştü, soğuktan kırmızılaşan yanaklarımı havayla şişirip serbest bıraktım.

 

Hayattan bıkmış bir genç olarak mutlu olmak tuhaf olsa gerek, sokaklar benim evimdi. Kimsesizliğimi yüzüme vuran tek yer olmasa bile, sessizce beni sahiplenen tek yerde bu sokaklardı. İleride gördüğüm kişiyle adımlarımı hızlandırıp yanına yaklaşıp onun gibi yere oturdum.

 

Cebimdeki sigara paketini çıkarıp bir dal alarak dudaklarıma götürüp ateşledim, dumanı içime çekince yanaklarım içe çöktü; kafamı kaldırıp dumanı havaya üfledim.

 

"Ee, ne yapmayı düşünüyorsun?" Dedi Deha.

 

Omuz silkip gök yüzüne bakmaya devam ettim. Bundan dört ay önce avukat olduğunu söyleyen bir adam karşıma çıkmış ve ailemi anlatmıştı. O aile çok zengin ve ünlü mafya ailesiydi.

 

Onların karşısına çıkıp, "ben sizin aramaya bile tenezzül etmediğiniz çocuğunuzum." diyemezdim.

Buna ne gururum ne içimdeki kırgın çocuk kabul etmezdi. Eminim onlar da beni istemeyen insanlar olur. 18 sene sonra kim kimi ister ki?

 

Benim hikayem o kadar çok basit değildi. kaçırılan ya da kaçırılıp başka bir aileye verilen bir çocuk değildim. Ceylin Saraçoğlu yani annem on sekiz yaşındayken bir adamla tanışıp ona aşık oluyor. Bir yıl sonra annem hamile kalıyor ama o adamın onu aldattığını evli ve çocuk sahibi olduğunu öğreniyor.

 

Buna dayanamayıp intihar ediyor. Hastaneye kaldırıldığı zaman ağır yaralıymış ve doğuma bir haftadan az süre olduğu için ona müdahale edip doğuma alıyorlar ne hikmetse artık

ben doktorların müdahalesi sonucu hayata kalıyorum.

 

Ama annem gitmişti tanımadığım biri için on sekiz yıldır yas tutuyorum. Kendimi berbat hissediyorum. O adam annemin hamile olduğunu bilmiyordu. Ve o da düzenlenen silahı saldırı üzerine hafızasını kaybetmişti. Anlayacağınız ortada kalan sadece bendim. Bu bilgileri öğrenmek bende şok etkisi yarattı. o aile beni görse bu bizim kardeşimiz oğlumuz demezdi, tamamen anneme benziyorum. Yani avukat bozuntusu öyle söylüyor.

 

Bu saatten sonra onları ailem olarak göremezdim. Onlar da beni ailesine almazdı sabıka kaydım zaten çöplük gibiydi. İşlemediğim suç yoktu amk ve ben sokak çocuğuyum ben nasıl güvenip ailelerine alırdılar beni? Zaten bende bir aile istemiyorum.

 

Babam olacak adam bir şekilde benim varlığımı öğrenmiş tam tamına iki yıldır benim onun oğlu olduğumu biliyormuş ve bana soy ismini vermek istiyormuş hah! Ben kendi soy ismimi seviyorum.

 

"Hiçbir şey yapmayacağım."

 

Deha koluma yumruk attı.

 

"Sonunda ailen seni buldu işte adam zaten sana soy ismini vermek istiyor. Çık adamın karşına ben sizin çocuğunuzum de."

 

Bu salak bazen mantıklı şeyler söyleye biliyordu.

 

"Abi o kadar kolay değil işte adamlar mafya adam beni ailesine almak istemiyor. Sadece soy ismini vermek ve para teklif ediyor."

 

Elini çenesine götürüp kısa sakallarını kaşıdı. Bunu düşünürken sıklıkla yapardı.

 

"Adam senden vazgeçecek gibi görünmüyor spor salonuna bir adam gelip seni sormuş."

 

İkinci sigarayı yakmıştım.

 

"Kim söyledi?"

 

"Bahri abi söyledi."

 

Bahri abi spor salonunun sahibiydi. Onaltı yaşındayken spor salonunun arkasındaki sokakta ölümüne dayak yemiştim. O da sesleri duyup bana yardımcı olmuştu sağ olsun

böylelikle onun sayesinde kendimi korumayı öğrenmiştim.

 

"Hadi lan götüm dondu evlere dağılalım."

 

Oradan ayrılıp harabe görünümlü müstakil evimin yolunu tuttum. Kapıyı açıp içeri girdim, üzerimdekileri çıkarıp kendimi yatağa bıraktım.

 

Sabah çalan alarmın sesiyle uyandım. Hızlıca yataktan kalkıp soğuk duş alarak kendime gelmeyi bekledim. Banyodan çıkıp dolabın içinden siyah sweatshirt siyah kargo pantolon ile beyaz converse ayakkabıyı alıp giydim.

 

Koyu sarı saçlarım bir birine girmişti uğraşmak istemediğim için şapkayı kafama taktım. Çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım. Tezgahın üzerinde duran kurumaya yüz tutmuş ekmeği alıp kemirmeye başladım. Hızlıca evden çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım.

 

Birkaç dakika sonra otobüs gelince kartı vurup koltuğa oturdum.

 

Kulaklığı kulağıma takıp rastgele bir şarkı açıp dinlemeye başladım. Otobüsten inip karşıya geçip yürümeye devam ettim. Gördüğüm tanıdık bir kaç esnafa selam verdim. Birden yanımda ani frenle duran araba yüzünden kaşlarımı çattım. Arabayı boş verip ilerlemeye devam ettim.

 

"Hazar bey bekleyin beni."

 

Duyduğum tanıdık sesle sinirle arkamı döndüm, dört aydır peşimi bırakmayan avukat bozuntusu sırıtarak bana bakıyordu ağzının ortasına bir tane geçiresim vardı.

 

"Evet sizi dinliyorum."

 

Üzerindeki ceketi düzeltip konuşmaya başladı.

 

"Benimle birlikte gelmenizi rica ediyorum."

 

Tiksintiyle süzdüm onu kibarcık.

 

"Nereye gidiyoruz kibarcık?"

 

"Babanız sizi bekliyor onun yanına gidiyoruz?"

 

Yüzümü buruşturup arkamı dönüp yürümeye başladım. Peşimden geliyordu. Bana yetişip yanımda yürümeye başladı.

 

"Lütfen benimle birlikte gelin yoksa işimden ola bilirim."

 

Sonunda spor salonundan içeri girip tanıdık bir kaç kişiye selam verip soyunma odasına girdim. Hala peşimden geliyordu.

 

"Birader kum torbası yerine seni kullanmama az kaldı çık şuradan üzerimi değiştireceğim."

 

Önce gözleri irileşti sonrada hiçbir şey söylemeden kapıyı açıp odadan çıktı, düzgün biri de beni bulamazdı amk üzerimi değiştirmiş tüm sinirimle kum torbasına vuruyordum.

 

Babaymış istemiyorum dedikçe üzerime geliyordu galiba en iyisi yüz yüze konuşup onu istemediğimi söylemeliyim.

 

Sonunda sinirim geçince yerdeki su şişesini alıp içtim, neredeyse iki saattir sesizce beni izleyen kibarcığa hitaben konuşmaya başladım.

 

"Kibarcık Çakır ailesinin üyelerinin isimlerini ve yaşlarını söylesene bi."

Adamın gözleri parladı sanki.

 

"Karan Çakır 55 yaşında Nur Çakır 48 yaşında karan beyin eşi ve çocukları Asrın Çakır 28 yaşında

 

Can Çakır 26 yaşında

Eflatun Çakır 24 yaşında."

 

Hım sanki unuttuğu birileri daha vardı. Tek kaşımı kaldırıp anlatmasını bekledim. Boğazını temizledi.

 

"İkizleri unuttum Eren ve Erdeniz 18 yaşındalar."

 

Acaba ilk hangimizin annesi hamile kalmıştı. Bunu düşündüğüm için yüzümü buruşturup konuşmaya başladım.

 

"Tamam gidelim ama önceden duş almam gerekiyor sen arabada bekle beni."

 

Bana şüpheyle baksa da pes ederek salondan çıkp gitti ama ben hala bir konuda takılı kalmıştım. Önce benim annem hamile kalmış olmalı yani bence kafamı iki yana sallayıp soyunma odasına girdim.

 

Islak saçlarımı elimle karıştıp kibarcığın arabasına bindim. Yolculuk sessizlik içinde devam ediyordu ki konuştuğu zaman ona laf atığım içinde susuyor ola bilirdi.

 

Önümdeki Karan Çakır yazılı holdinge ağzım açık bakıyordum. Tamam bu kadar görgüsüz görünmeye gerek yoktu ağzımı kapatıp eski donuk ifadeye geri döndüm. Kibarcığı takip ederek asansöre bindik otuzuncu katın düğmesine basınca gözlerim kararmaya başladı.

 

Kardeşim yükseklik korkusu olanlarda var ne bu göğe yükselme sevdası? Allah katına mı çıkmak istiyorsunuz ne bu yükseklik sevdası?Sonunda asansör kapısı açıldı içinden çıkıp derin bir nefes aldım.

Bu kata sadece bir oda tek vardı kibarcık durunca bende durdum. "Babanız bu odada ben görevimi yerine getirdim gerisi sizde." Kapıyı tıklayıp beklemeye başladım.

 

"Gel!" Kapıyı açıp içeri girdim. Masada duran kağıt yığınına odaklanmış bir şekilde oturuyordu. Çimen yeşili gözleri, kestane renginde saçları var. Elmas yüz şekline kestane renginde kaşlara, hafif kemerli bir buruna, ince dudaklara sahipti. kalıplı bir adamdı.

 

Direk olarak gözlerimin içine bakıyordu gözlerinde hiçbir duygu yoktu şerefsizim ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.

 

Bölüm : 19.12.2024 00:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...