2. Bölüm

Düşün.

Eftalya Atalar
tugayydemir_cevike

Kulaklarım çınlarken bunların hiçbirini dışarıya göstermemek benim için bir ödüldü. Çünkü sakin değildim ve sakin olmalıydım. Herşeyi berbat edemezdim.

Babamın soğukkanlılığını düşündüm.

Annemin hiç çıkmayan sesini düşündüm.

Artık konuşamıyor olmasının farkındalığına düştüm.

"Ben öldürmedim. Ne derseniz deyin, ne anlatırsanız anlatın hepsine cevabım bu olacak."

Başkomiser geri çekildi ve ellerini avuşturdu. Sanırım zora kullanacaktı.

"Madem sen öldürmedin bize kanıt göster Mavi. Ama bakıyorum elinde ne kanıt ve bir avukat ne bir çıkış yolun var. Hepsi nereye çıkıyor, en az 25 yıl hapse çıkıyor. Senin adına üzülmek gerek. Hayalleri olan bir genç kızın böyle bir duruma düşerek geleceğinin mahvolması içler acısı."

Sinirlerimi bozuyodu. Evet sinirlerimi bozuyordu ve sinirleniyordum.

Benimle dalga geçmesi öfkeden köpürmeme bile sebep olurdu. Sakin bir sinir kullanabilirdim şimdilik.

Ellerimi açarak masaya yasladım ve dik bakışlarımı komisere diktim. Hayır böyle yeterince korkunç görünüyordum.

"İlk olarak komiser başka biri değil benimle ilgili dalga geçilinilirse sınırları aşmışız demektir. Sizin göreviniz beni sorgulamak beni aşağılamak veya benimle dalga geçmek değil. İkincisi elimde kanıt olmayabilir ama bu sizin düşünmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Düşünün komiser. Düşünün."

Kollarımı birbirine bağlayıp geriye rahatça yaslandım.

Ama sanırım komiser fazla sınırlı biriydi. İki dakikada köpürmüştü. Eğer kendim olsaydım az önce aynısı olacaktı fakat ben kendimi kontrol edebilirken o edemiyordu.

Sandalyenin yerle sürtüşüp çıkardığı ses kulak tırlamıyordu. Hiç hoş değildi.

Düşen sandalye ile komiser sıktığı dişleri ile üstüme yürüdü ve masaya bir elini koyarak üstüme eğildi.

"Bana bak kızım sen bana işimi öğretecek biri değilsin. Olamazsın olmayacaksın ve artık olmamalısın. İster şu an düşünürüm ister sana bağırırım çünkü sen bir katilsin. Her ne kadar o insanlara acımadıysan benimde sana zerre acımam olmayacak."

Çok acıtıyordu. Çok içime dokunuyodu ama soğuk bakışlarla bakıyordum komisere.

"Kanıtın elinde yok. Kendini bile savunmuyorsun. Eğer bir suçlu olmasan kendini savunurdun. Ama bakıyorum ne kendini savunuyorsun nede çevreye bir faydan var."

İşte konuşma sıram. Sandalyemi çekerken komiserden uzaklaştım.

"Sizce her masum konuşunca masum mu oluyor? Ya da her suçlu konuşunca masum mu oluyor? Adalet dediğiniz şey gerçekten işliyor mu komiser? Bir masum oturup kendisini savunsa siz o savunmayı önemsiyor musunuz? Eğer adalet böyle işleseydi her suçlu konuşarak ortada sik gibi kalmaz hepsi şu an dışarda olup geziyor veya can alıyordu değil mi sizcede?"

O sırada komiser karşıma geçip oturmuş, ellerini yumruk yapmış dinliyordu.

"Her suçlu size bir kanıtla gelebilir değil mi? Sahte evraklar, sahte imzalar, delillerle oynama, yalancı şahit ve buna benzer bir sürü seçenek."

Komiserin üstünde dinleme cihazı olduğunu ancak aptallar anlamazdı.

"Ben bir suçlu olup karşınıza geçsem ve size sahte deliller sunsam siz beni hemen salarsınız çünkü 'kanıtım var.' olurdu. Ama eğer bir masum olarak karşınıza geçtiysem de sahte deliller sunabilirim ama neden sunmuyorum sizce? Burası size kalıyor."

Komiser tam ağzını açacaktı ki kapının aniden açılması ile gözlerimiz kapıya dönmüştü.

Ah şu çok övülen savcı gelmemiş miydi? Hani her davada herkesi içeri tıkan.

Dikkat çekiyorum 'herkesi' içeri tıkıyordu.

İlk defa göz göze geldiğimizde onu yakından süzebilmiştim.

Çok karanlık biriydi. Bakışları buz gibiydi ama aynı zamanda bir o kadar karaydı. Simsiyah saçları vardı ama aradaki tutanlarda kızıllık vardı. Çene hattı keskindi. Kalın dudakları ve şekilli bir burnu vardı. İnsanı kendinden korkutacak derecede bakışları vardı. Kimse bunun derdini çekemezdi çünkü robot gibi bir adamdı ve dediğim gibi çok karanlıktı.

Uzun boyu yaklaşık 1.90'ı andırıyordu. Kocaman elleri vardı ve o ellerle o silahları nasıl sağlam tutuyordu elinde? Kaybolması lazımdı avuçları arasında.

Allah'ım savcının bir kilosunu söylemediğim kalmıştı ve çok uzun süredir onu süzüyordum.

Bu arada 85-90 arası bir kilosu olduğuna varmıştım. Boyuyla bu fark kapanıyordu.

Kiloyuda söyleyecek kadar savcıyı süzdüğüme göre güzel bir karşılama beklenirdi benden.

Kollarımı yeniden göğsümde bağlayıp sandalyede geriye yaslandım.

"Savcı? Geç geldiniz. Sizinde benim önemli biri olmadığımı düşündüğünüzü varsayıyorsum."

Komiser dişlerini sıkmaktan kıracaktı. Acaba benden daha sinir bozucu insanlar karşısında ne yapıyordu?

"Doğru konuş savcıyla. Senden kaç kat üstün o."

Dönük bakışlarımı komisere çevirip alayla güldüm.

"Siz bana hayvan gibi davranırken yoktu naziklik komiser."

Savcı soğuk suratıyla ve dik duruşuyla komiserin yanındaki sandalyeye oturmadan masanın başında ellerini yaslayarak hafifçe eğildi.

"Hayatın laf sokmak kadar iyi olmadığına göre tanışalım."

Sanki dateye çıktık amına koyayım.

"Adımı bilmiyorsunuz sanırım?"

Alayla güldü.

"Seni başından beri dinlediğimizi biliyorsun."

Zafer içinde gülümsedim.

"Tabiki biliyorum. Aptal biri değilim."

"Göreceğiz zamanla."

Buz gibi bakışlarını üzerime dikerek keskin bir sesle konuştu.

"Cumhuriyet savcısı Arel Karan Sonat. Cehenneme hoşgeldin Mavi Soykırım."

Mınzırca gülümsedim yeniden. Eğlenceli olacaktı.

"Hoşbulduk savcım. Cehennemde kül olana kadar buradayım."

Gözlerinden hafif bir sinir okumuştum. Bu adamda bana patlamaz ise iyiydim.

Sandalyeye oturduğunda önümdeki dosyayı açıp yanan cesedi bana gösterdi ve ellerini masada birleştirip ciddi bir ifadeye büründü. Gözlerini gözlerime dikti ve siyahlıkları ile bana baktı.

"Anlat komiser."

"Savcım ben anlamıyorum bu kızı. Kelime oyunu gibi. Bir kelimeyi bulsam diğer kelime için düşünmem gerekiyor. Sonsuz döngü gibi."

"Çözeriz o kelime oyunlarını da."

"Duyduğunuz gibi yapmadım diyor ama çözülemeyecek bir kelime oyunu gibi konuşuyor."

Savcı kaşlarını çatarak bana baktı. Bu adam niye bu kadar korkutucu. Bununla aynı evde kalsam gece başımda dikilse hemen uçak bileti alıp başka ülkeye kaçardım.

"Ne planlıyorsun? Amacın ne?"

"Şimdiye kadar bunun cevabını verdiğimi sanıyordum."

Komisere işaret verdi ve bana doğrudan döndü.

"Uzun zamandır hiç bir bok öğrenemediğim bir dosyada bir tanık veya bir işbirlikçi çıktı. Bilmiyorum biliyor musun ama ben kaybetmeyi veya vazgeçmeyi sevmem."

Nerden bileyim ben? Dışarıdan müneccim gibi mi duruyorum? Ya da bir sapık gibi?

"Eğer sen yapmadıysan bir savunma olmalı. Ama sen bizimle bilerek oynuyorsun çünkü bilerek seni gönderdiler."

Gerilmeye başlamıştım.

"Bir savunmam olsa bile yapmayacağım. Size açıkladım sadece düşünün. Size çok sayıda ipucu verdim."

"Madem düşünmemizi istiyorsun o zaman sorularıma cevap ver."

"Sorulara bağlı bunlar."

Bu biraz sabırlı çıkmıştı en azından.

"O apartman dairesinde ne işin vardı?"

"Belki biriyle görüşmek için belki orada bir işim olduğu için belki orada bir tanıdığım olduğu için? Belkide bu kadar olayları ve suikasti ayarlamak için."

Dilini damağında vurdu ve derin bir nefes aldı.

Aniden ellerini masaya vurup ayağa kalkması ile ben dahil komiser bile sıçramıştı yerinden.

"Bana net cevap ver!"

Sakin olmalıydım. Belli etme, belli etme. Nefes al.

Alayla güldüm tekrardan. Dışarıdan biri görse canıma susadığımı sanardı.

Zaten bunu yapmıyor muydum?

"Savcım? Bunu yapmayacağımı size bir daha söylüyorum."

Titreyen ellerimi bacaklarım arasına sıkıştırıldım ve sakince bekledim.

"O zaman ilk işim seni içeri tıkmak olur."

Derince yutkundum.

Ne yapıyorsun sen? Ne yaptığını sanıyorsun Mavi? Seslice söylesen daha az dikkat çekerdin! Aklını topla artık.

Tabikide dikkatinden kaçmamıştı.

"Size neden düşünün dediğimi hala anlamıyorsunuz değil mi?"

Sadece baktı. Dümdüz baktı.

"Onlarca masum sizin yüzünüzden yıllarca içeride yatıyor ama bu sizin umurunuzda değil çünkü buraya gelen herkes sizin için birer suçlu ve ileriki zamanlarda ise bir mahkum. Size kendimi savunabilirim hemde en iyi şekilde ama başından beri tek amacınız benim açığımı aramak ve beni suçlu durumuna düşürmek."

Savcı çatık kaşları ile bakarken komiser ise anlamaya çalışıyor gibiydi.

"Hiç düşünmediniz benim bir masum olabileceğimi çünkü bir suçlu gibi davranıyorum. Ama anlamıyorsunuz. Siz hiç birşeyi anlamazsınız."

Aniden saçlarım arasından çıkardığım jilet ile sandalyeden bir hışımda kalktım ve duvarın en köşesine koştum. Benimle beraber onlar da ayaklanmışlardı ama ne kadar hızlı olduğumu bilmiyorlardı.

Jileti tam boynuma yasladım. Şu an gözüm dönüktü bunu anlamışlardı. Herşeyi yapabilirdim.

Plan böyle değildi aptal! Ne yaptığını sanıyorsun? Herşeyi bok etme!

Hayır benim aklımda daha güzel senaryo vardı. Sadece izlenecekti kimse kılını bile kıpırdatamayacaktı.

Savcı ellerini öne uzatmış beni bekliyordu.

"İndir onu. Şu an yaptığın doğru değil. Düşünemiyorsun."

Çok yapay bir kahkaha attım sesim içeride yankılandı.

"Siz ne kadar zekisiniz ya öyle? Neden zekanızı şu davalarda kullanmıyorsunuz?"

İçeri dalan silahlı memurlar ile tepem atıyordu.

Sinirimi tek savcı fark etmişti.

"Çıkarın şunları dışarı!"

Jileti boynuma yasladım. İnce bir çizik oluştu. Savcı bunu fark ettiğinde arkasını dönerek en üst yetkide olacağım kişiyi yakasından yakaladı.

"Size gelin diyen olmadı, sizi çağıran da olmadı! Ne hatle giriyorsunuz içeri!"

Savcı gürlerken komiser bir açığımı arıyordu ama ona fırsat vermeyecektim.

"Savcım ama-"

"Çıkın dışarı!"

Eliyle işaret vermesi ile memurlar tek tek dışarı çıktı ve savcı yeniden önüme geldi.

"Bırak şu elindekini ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Yeniden soru soruyorsunuz? Siz beni hala anlamıyor musunuz? Düşünün artık amına koyayım bir seylerin farkına varın! Kim ne halde umurunuzda değil! Tek umurunuzda olan itibarınız mı? Sizin yüzünüzden onlarca masum belkide o yerlerde can çekişiyor haberiniz var mı sizin bundan!"

Sinirle kükrüyordum. Gözlerim dolmuştu ama dikkatimi kaybedemezdim. O kadar çok sesim çıkıyordu ki kendi sesinden rahatsız olmuştum.

"Düşünün artık biz ne haldeyiz! Siz neler yapıyorsunuz bir kendinize bakın! İnsanlara hayvan muamelesi yaparak neye ulaşmaya çalışıyorsunuz siz?"

Ağlamak ceza sebebiydi ama yapamamıştım. Durduramamıştım kendimi.

Savcı başı hafifçe omzuna eğik beni dinliyordu. Hayır şu an bile amacı kendisiydi. Davadaki tek tanık bendim. Birşeyler anlatabilecek tek kişi bendim ve beni kaybederse elinde hiçbirşey kalmazdı.

"Hayır elinize bu kozu vermeyeceğim savcı. Artık gözünüz önünde vicdan azabı çekebilirsiniz. Artık düşünebilirsiniz."

Jileti hızlıca boynumdan çekip bileğime bastırdığımda kırmızılıklar gözümü alıyordu ama savcının yetişmesi ile jileti elimden almıştı.

Yere yığılırken ceketni çıkartıp koluma yasladığını ve komiserin kapıya koşturduğunu gördüm ama bu kadardı dahası yoktu.

Birde savcının sesi vardı.

"Kaybedemem seni. Ben öldürmediğim sürece asla ölemezsin Mavi.

Karanlık. Göz kapaklarım da karanlıktı, gerçekler de karanlıktı. Herşey karanlıktı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 28.12.2024 11:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş