5. Bölüm

Nefesler Kesilecek

Eftalya Atalar
tugayydemir_cevike

 

Kapalı bir kutuya hapsedildiğiniz zaman bir süre nefes alırsınız, oksijen var zannedersiniz. Fakat o kutu günden güne saatten saate üstünüze gelmeye başlar, alnınız boncuk boncuk terler, nefes borunuz tıkanır. Oradan kurtulmak için dişinizi tırnağınıza takarsınız. Kutu sizi hapseden kişinin merhametine göre değişir. Kutudan çıkmak için ona yalvarmazsınız fakat bazen size iyilik eder. Etmediği zaman ise kendi yöntemlerinizle bu işi çözmeye çalışırsınız. Kutunun içinden tırnaklarınızı kazıyarak delikler açmak için çabalarsınız. Tırnaklarınız kanar, yaralar alır ama bir süre sonrada kabuk bağlar. Nefes alırsınız. Anlarsınız o zaman bu hayatta herkes tek ve yanlızdır.

Başım zonkluyordu o iblisin burada ya da hayatımda ne işi vardı?

Savcının yüzüne öyle bir tebessümle baktım ki kaşlarını kaldırıp başını yana yatırdı.

Hayır ben asla yaşayamayacaktım. Benim ölümüm yakında olacaktı.

"Dikenler kırılıyor ve dökülüyor savcı, mutlu musunuz?"

Tanrım gözlerim neden doluyordu?

"Dikenler elbet bir gün dökülür Soykırım. Gül'ün bu kadar kırılgan ve soluk olduğunu bilmiyordum. Dikenler bile onu koruyamıyor."

"Dikenler düştüğü yerden de gülü koruyabilir savcı. Gül hasar alır ama yaşar."

"O dikenler artık ölmüştür ve gül yanlızdır."

Başımı kaldırdım. Yanağıma doğru inen gözyaşımı sertçe sildim. Çenemi dik tuttum ve tüm meydanı savcıya bıraktım.

"Suçlandığım konuyu öğrenmek istiyorum."

Savcı Yazgı'ya 2 saniye baktığında Yazgı'nında çenesi dikti, gözleri korkusuz bakıyordu.

"Müvekkilim istediği sürece onun yanındayım. Malum niyeyse her gün farklı bir suçla suçlanıyor müvekkilim. Değil mi savcım?"

İçeri bir memur girdiğinde sorgulanacağımı anladım. Pekala bu adam beni içeri tıkmakla kafayı bozmuştu. İblis de tamaman bunun içindi. Yoksa o benim olduğum şehire bile gelmeye cesaret edemezdi.

Savcı oyunu kuralları dışında oynuyordu. Zaaf kullanıyordu. Kural dışı oynayacaksak hay hay, bana hava hoş.

"Zar atma sırası bana geldi savcı. Bakalım hangi kare gelecek?"

Hiç dikkate almamıştı. Seslice güldüm. 2 katına çıkmıştı.

Savcı başıyla memura onay verdi. Bakalım iblisciğimiz hangi ölüm şeklini tercih edecekti?

Boğazına yasladığım çakının altından hırıltılı nefesleri geliyordu. Gözlerinde hem korku hem nefret vardı. Nefreti herkes görebilirdi ama korkuyu sadece ben anlayabilirdim.

"Sana seçenek sunmamıştım!'Gir buradan!' demiştim! Niye beni dinlemedin! Hayatımı sana adadım ben, herşeyimsin sandım! Hiçbirşeyi tattırdın bana! Yinede senin gitmeni istedim. Sana zarar gelmesini istemedim! Lanet olasıca kalbim kaldırmadı anlıyor musun? Bir kere yaptım, ikinciyi yapar mıyım sanıyorsun? Lanet olsun iblis! Seni hiç öldürmek istemedim!

Yüzüne öfkemi ve acımı kusuyordum. Ben ona yaşama hakkı olmamasına rağmen yinede yaşamasına izin vermiştim çünkü yaşasın istemiştim! İkinci hatayı da yapmıştı bana ve benim yaptıklarıma rağmen!

"Hala küçük bir kız kardeşsin, kardeşim. Kaldıramıyorsun ve o minik kalbin her zaman merhamet için atacak. Beni öldüremezsin bunu sende biliyorsun. İhanet kaldırılamaz bir yüktür ve sen bunu 2. kere sırtalanabilecek misin minik?"

"İyi niyetimden yararlanmayı kes artık! Bana minik deme çünkü o günden sonra silindin ve artık olmayacksın!"

Boğazından çakımı çektiğim gibi sol bacağını boydan boya çizdim ama o gülmeye başlamıştı.

"Babama benziyorsun ve bu hoşuma gidiyor. Seni görse öldürürdü ama gurur duyardı."

"Seni işkenceler içinde öldürmeyeceğim! Seni öldürürken yaşatacağım ve tekrar tekrar öleceksin! Duydun mu beni! Ben seni öldüremem ama yaşamana da izin vermem!"

Elimi tuttu ve sol göğsünün üstüne çakıyı yerleştirdi. Kalbim korkuyla atarken başımı hafif kaldırdım. Benden 10 santimetre kadar uzundu.

"Durma yap, engelle acımı. Hiç yapmadığın şey değil değil mi? Şu an bile korkuyorsun minik. Babam annemin boğazına bıçağı geçirdiği an üzüntü hissetmiş midir? Pek sanmıyorum. Sende yap ve kurtul bu iblisten. Senden çok istiyorum bunu. Durma yap."

Gözlerimden usul usul yaşlar akarken o çakıyı 1 santimetre bile haraket ettiremeyeceğimi biliyordum. Yapamazdım, kaldıramazdım. Baba denilen o yaratığın yaptığını ben asla yapamazdım.

Gözlerine bakarak ağlarken sertçe geriye çekildim ve arkamı dönerek koca bir çığlık attım. Hayır ben bir korkaktım. İblisi öldüremiyordum ben koca bir korkaktım.

"Korkaksın minik kardeşim. Korkaklığın ölümün olacak."

Saçlarım arasından baktım ona. Hangi hakla konuşurdu?

Hızlı adımlarla ona yürüdüm ve çenesine yumruğumu geçirdim. Ölemezdi ama yara alsa umurumda olmazdı.

"O korkak dediğin kız eğer ölümüne korksaydı senin o lanet kıçını kurtarmak için ölümü göze almazdı beynini siktiğim! Ben canımı pazardan almadım! Kıçının keyfine göre beni yönlendiremezsin! Ama artık yokum. Ne sikim yaparsan yap, nereye gidersen git. Yeterki benden uzak dur anlıyor musun! Verdiğin acıyı kaldıramıyorum! Yaptığın herşey zihnimde dolanıyor ama ihanetin aklıma geldikçe seni öldürmek istiyorum! Yapamıyorum çünkü burası varya bu kalp senin o iğrenç kalbinin parçalanmasını istemiyor! Senin aksine ben nefesimi ihanet için harcamıyorum! Git ve gelme!"

Yağmurdan duyulmayan sesimi duyurmak için sokakta bağırıyordum ve sesim yankılanıyordu. Onu kanlar içinde görmek ise zafer kazanmış gibi hissettiriyordu.

Hayır. Bu hayatın en fazla kaybedeni bendim. O kanlar benden dökülüyordu.

Kanamasa olmaz mı?

"Söylesene neden gideyim? Minik, sence ben neden ihanet ediyorum? Gitmek istesem bunu yapmazdım. Senin nefretini kazanmak karışılığında neden şhanet etmiş olabilirim?"

Çizdiğim bacağına sert bir tekme indirdim. Bu iş çok uzamıştı. Tehdit kullanmak istememiştim ama madem ısrarcı zorla gönderirdim.

Yere düşmüş ve sırt üstü yatan iblise tepeden baktım. Hafifçe eğildim ve suratına nefretle baktım.

"Hiçbir şeyini duymak istemiyorum. Senin hakkında hiç bir şeyi öğrenmek istemiyorum. Biricik sevgilinin cayır cayır yanmasını istemiyorsan gidersin değil mi abiciğim? Ah, bana inanmıyor musun?"

Yüz ifadesini bozmamaya çalıştı ama çenesi korkuyla kasılmıştı. Hafif titrek bir sesle gülerek baktı yüzüme.

"Gitmem için blöf yapıyorsun. Tanıyorum seni."

"Sen beni bu hayatta tanımayan en iğrenç insansın. Bak bakalım biricik sevgilin ne yapıyor?"

Elimi kaldırdım ve işaret verdim. Hemen yanımızdaki dükkandan çıkan mavi ışıkla iblisin yüzüne tebessümle baktım. Artık korkusunu belli ediyordu.

Çıkan ışıkla beraber Nefes yani iblisin gözünden sakındığı sevgilisi ekranda göründüğünde ve hiçbirşeyden habersiz kahvesiyle koltukta oturuyordu. Evinde kamera olduğundan maalesef ki habersizdi.

"Şimdi bak bu ekrana. Ne görüyorsun?"

Ağzından kaçan kesik nefesle fısıldadı.

"Onu nerden, Nefes?"

"Eğer sen buradan şu andan itibaren benden ve örgütten uzak kalmak şartıyla gidersen ona zarar vermeyeceğim. Biliyorsun senin aksine sözlerimi tutarım abiciğim."

Kesintisiz ekrana bakıyordu. Hayatta tek sakındığı varlığının canı elimdeydi. Tabikide korkardı.

"Ama eğer buradan uzaklaşmazsan, kılım kıpırdamadan keskin nişancı onu tam alnından vuracak. Bunu istemezsin değil mi?"

Öyle hızlı başını çevirdi ve öyle hızlı kalktı ki, üstüme koşuşunu zor fark etmiştim.

Hiç çekinmeden elimdeki tuşa bastığımda ekranda susturudan çıkan ses ve televizyona gelen kurşun vardı.

"Olmaz böyle ama abiciğim. Ben ne diyorum sen ne yapıyorsun? Çok ayıp."

Sendeleyerek yaralı bacağını tuttu ve yüzüme baktı.

"Onu bırak! Onun hiç bir suçu yok!"

"Ama sen suçsuz insanların hayatını çalabiliyorsun? Tek senin mi buna hakkın var? Üstelik biricik sevgilini tanımadığımı sanma lütfen çok alınıyorum."

Tuşa tekrar bastığımda ekranda Nefes'in belinden çıkardığı silah ve etrafa gzö çevirişi vardı. Yazık, bütün bunların bu iblisten kaynaklandığını asla öğrenemeyecekti.

"Tamam! Kahretsin tamam! Gideceğim! Ama onun kılına zarar gelirse aklına gelmeyecek şeyler yaşanır kardeşim!"

Zafer içinde gülümsedim. Biliyordum böyle olacağını.

"Gelmeye kalkarsan sende olacakları düşün abiciğim. Şimdi buradan nasıl, ne şekil gidiyorsan git ve asla gelme."

"Görüşeceğiz Mavi."

"Bunun olmasını istemezsin abiciğim."

Ekran kapandığı an uzakşalan sırtına bakıyordum. Tabiki de Nefes'in peşini bırakmayacaktım. Tek kozum oydu ve onu kaybedemezdim. İblisin hemen Nefesin'in yanına gideceğini anlamak zor değildi.

Ama aklımın nasıl çalıştığını anlaması bi hayli zordu.

Pekala bu beklemediğim birşeydi. O kadar tehdite rağmen gelebildiyse ölüme susamış demekti.

Karşısına eski Mavi çıkmayacağını bilmiyordu oysaki.

"Bir örgütün üyesi olduğunu söylüyor. Hatta ve hatta bu örgütte en üst rütbelerdeymişsin. Ne diyeceksin bakalım?"

Siktir.

"Ne? Şaka mı bu? Neredeyiz 15. yüzyıl falan mı? Örgüt falan çocuk musunuz?"

Kollarını göğsünde bağladı.

Bu adam çok seksi.

Lanet içses! Şu an değil!

Yardım için buradayım kızım!

Yardımın şu an bir işime yaramaz içses!

"Fakat eskiden oda bu örgütün üyesi olduğunu söylüyor."

'Hah!' diye bir ses çıkardım. İblisin canı artık yoktu.

"Yazdığı romanların etkisinde kalmıştır. Canım abiciğim eskiden çok roman yazardı."

Gerçekten yazıyordu bu arada.

Bu bilgiye şu an için ihtiyacımız yok içses.

İblis işini asıl halledeceksin?

Sonra konuşuruz içses.

"Pekala reddediyorsun yani?"

İnanamayan gözlerle savcıya baktım. Bu iş bugün bitecekti. Onun daha fazla konuşmasına izin vermezdim.

Güvendiğim ikinci birşey vardı. Ben 5 sene içinde değişebildiğim kadar değişmiştim. Eğer kamera görüntülerini polise verdiyse, orada benim seçilmem imkansıza yakındı.

"Tabiki de reddediyorum. O kadar canıma susamadım. Bazı saçmalıklara inanmanız da ayrı güç savcı."

"O zaman senin dediğine göre, neden böyle bir yalan söyledi ve bizi meşhul etti?"

Arkama yaslandım. Suratımda en rahat ifadem vardı, içimde ise fırtınalar.

O fırtınaları bu zavallı içses çekiyor.

Sus içses!

Başımda bin tane dert yokmuş gibi birde bu yaratık çıkıp gelmişti. Hangi birisine yetişeceğim lan ben?

"Savcı şu an düşündüklerimi söylesem tehdit olarak algılayacaksınız o sebeple söylemeyeceğim. Tek diyeceğim bazı insanlar, bazı insanları kapatır ama bilmez ki kapatılanın amacı zaten kapatılmak."

"Sorgudayız açık konuş."

"Yok siz anlamıyorsunuz galiba? Açık konuşsam şu zamana kadar konuşurdum herhalde. Zaten bu dediklerimin hepsini şu oturan polis yazıyor ve hatta onun sütünde dinleme cihazı bile var. Açıp açıp dinleyin anlarsınız belki."

"Sizin gibi psikopatların burayı meşgul ettiğine inanamıyorum."

Kahkaha attım. Gerçekten delirmiştim. Üstelik birde iblis gelmişti. Gelde gülme.

"İşiniz bu ya hani savcı. Madem uğraşmayacaksınız istifa edin . Aklı da ben mi vereyim?"

"Her neyse taburcu olduğun an bir daha sorgulnacaksın. Bakalım onda bu kadar rahat mı olacaksın?"

"Hay hay savcı!"

Memura işaret verdiği gibi ikiside kapıdan çıkmıştı.

"Yazgı siktir yani bu iblis nerden çıktı?"

Yazgı hemen başucuma oturdu endişeli gözlerle bana baktı.

"Sen bu iblisi tehdit edip göndermemiş miydin? Hani gelmeyecekti?"

Derin bir nefes aldım. Nefes demişken o kızın da eceli olacaktım.

"İkisinide öldüreceğim. Öldürmediğim hataydı zaten."

"Zor be kızım. Hallederiz ama zor. Nefes kimbilir nerde? Yaşıyor mu? Bilmiyoruz."

Ağız ucuyla gülümsedim. O kızın peşini bırakmak aptallık olurdu.

"Nereden biliyorsun? Belki avucumun içinde."

Ağzı kocaman açıldı. Bunu kimseye söylememiştim. Çünkü şahsi meselemdi.

"Bir dakika! Bundan benim haberim yoktu!"

"O kızın peşini bırakırsam iblis her şekilde dönerdi. Başta belli ettim her adımda arkasında olduğumu ama sonradan gizlendim. Unuttuğumu ve bıraktığımı sandı. Yazık, kıza yazık olacak."

"Ne yaptın? Nasıl takip ettin?"

Kelepçeli elimle eline uzandım. Yüzüne arkadaş sıcaklığıyla baktım.

"Sonra detaylı konuşuruz tamam mı? Sen burdan çıkınca Selis'i ara, Aden'e haber versin. O benim ne yapacağımı biliyor. Halledecek."

"Yaptığın şey sağlam değil mi Mavi? Yanlış anlama en çok sana güveniyorum ama başına daha büyük dertler de açılabilir."

Elini sıktım. Benim için endişeleniyordu ve buna üzülüyordum.

"Yazgı merak etme. Bitecek hemen, bizde kafa yormayacağız."

Siktir ama ya! Ben o iblisi görünce nasıl sakin kalacaktım? Bir haraketimde mahvolurduk. Savcı karşıma onu çıkararak zaafımı kullanacaktı yine. Aden'e güveniyordum. Temiz iş yapacaktı.

Yazgı da gittiğinde odada tek kalmıştım ve gram uykum yoktu. İçsesin şu an gelmesi lazımdı çünkü sıkılmıştım ve konuşmamız gerekiyordu.

Ulan Aden elini nile kaldıramıyor! Aden'e mi verilir o iş?

Bende nerdesin niye bakıyordum içses.

Mavi soruma cevap ver!

İçses Aden bu işi verebileceğim en yetenekli kişi.

Mavi anlamıyorum! Neden Soner değil? Neden Kerem değil? Neden Aden! Hep bir sakatlığı var o çocuğun!

Sana sesli anlatmadım çünkü onun geçmişini.

Sesli anlatmadım derken?

İçses ben onun geçmişini öğrenirken okudum yani sende bilmiyorsun geçmişini.

Bilsem ne olacak Mavi?

İçses Aden seneler önce vücudundan tam 7 kere bıçaklanmış ve ölmemiş, dayanmış. Aden'in ne kadar güçlü olduğunu tahmin edebiliyor musun? Onun kalbi ve kafası dışında bir yerine zarar gelse aramızdan en çok o dayanır. Soğukkanlı ve dayanıklı. İblis için tam adamı.

Mavi ondan bahsetmiyorum. Bak ben-

Biliyorum Aden yaralı ama en iyimiz de o. Başka birini gönderirsem batırabiliriz. Bunun güvenle alakası yok. İblisin hemen ölmesi gerekiyor işimi riske atamam.

Aden de batırabilir Mavi.

O zaman ben hallederim içses.

Önceden yapabilmiş gibi konuşuyorsun. Bu komik.

Nefes'in canı umurumda mı sanıyorsun? O ölürse iblisi öldürmek kolay olur. Zaaf işses zaaf.

Aklına yetişmek zor Mavi. Gerçekten zor.

Tek beklediğim Nefes'in ölüm haberi.

O ölünce ne yapacaksın?

Kaçacağım, kaçacağım ve onun her iki nefesini de ben keseceğim.

Bölüm : 01.04.2025 15:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...