13. Bölüm

KUTSALI YOK ETMEK

Tuğba
tugba_mortaldance

Karanlık odada gerilim tırmanırken, mumun alevi titredi ve bir anda söndü.

Ağızlardan çıkan nefeslerin buğusu anlık bir sessizliği doldurdu. Kılıçlar çekilmiş, metalin hışırtısı odanın duvarlarında yankılanmıştı. Fakat mumun sönmesinin sebebi bu dört hükümdarın arasındaki öfke değildi. Daha derin, daha ilkel bir şeyin yaklaşmakta olduğu belliydi.

Aniden, kapının önüne sert bir şey çarptı.

Ağır ve boğuk bir ses...

Bir şey sürüklenerek bırakılmış gibiydi.

Odanın girişinde diz çöken muhafızlardan biri titreyerek eğildi ve tereddütle ağır kapıyı araladı. Gözleri büyüdü, soluğu düzensizleşti ve sesi boğazında düğümlendi.

Kapının önünde bir ceset vardı.

Ama bu herhangi bir ceset değildi.

Vaelkar'ın mesajı, tüm krallıklar için kutsal sayılan bir varlığın ölüsüyle gönderilmişti.

Dört kralın her biri için kutsallığı ve anlamı büyük olan bir canlı vardı: Zal Kuşu.

Dört hükümdar da buz gibi kesilmişti.

Kılıçları hala ellerindeydi ama hiçbiri hareket edemiyordu. Nefes alışverişleri hızlanmış, gözbebekleri küçülmüştü.

Cesetin ortasında, kanla yazılmış bir parşömen vardı:

Kendinizi güçlü sanıyorsunuz !

Beni unuttuğunuzu sandınız !

Ama ben, sizin atalarınızın bile korktuğu şeylerim.

Siz, dört kaybolmuş ruh...

Beni öldürdüğünüz yerde tekrar doğdum.

Beni yaktığınız ateşin içinde beslendim.

Beni unuttuğunuzu sandığınız topraklardan yükseldim.

Sizin için kutsal olanı aldım. Onun ölüsüne bakın.

Ve bilin ki bu sadece başlangıç ! "

Birkaç damla kan, mesajın altına damladı. Henüz tazeydi.

Odayı derin bir sessizlik sardı. Nefret, öfke, korku, şok... Hepsi bir anda bu loş odanın içinde yankılanıyordu.

Altun'un elleri titrerken, içindeki vahşi öfke gözlerine yansıyordu.

Kaelan, yumruklarını sıktı, ağzını açıp bir şey söylemek istedi ama kelimeler çıkmadı.

Elion'un gözleri kısıldı, kalbinde yanan intikam ateşi yüzüne vurdu.

Tyran ise dudağını ısırdı, dişlerinin arasından hırıltılı bir nefes verdi ve kılıcını masaya sapladı.

Birlikte oturdukları bu masa, şimdi bir savaş çağrısının sessiz yankısıydı.

Ve hepsi artık biliyordu.

VAELKAR GERİ DÖNMÜŞTÜ.

VE KAN İSTİYORDU.

Kaelan yerde yatan devasa kuşun cesedine bakıp ilk tepkiyi veren oldu. "Ormanın Kalbi..." diye fısıldadı, sesi zar zor duyuluyordu.Kaelan'ın yüzü bembeyazdı. O, karakteristik yaşam kaynağıydı. Onlar, Ormanın Kalbi sayesinde doğayla bir bütündü. O olmadan, orman çözülecekti.

Elion'un gözleri kısıldı, yumrukları sıktı. "Okyanususun Yüreği..." diye fısıldadı. Suyun özeliydi bu, denizlerin parçalarını sağlayan inci. Eğer yoksa okyanuslar çıldırabilirdi.

Tyran'ın gözleri öfkeyle parladı. "Ateşin Ruhu..." diye tısladı. Halkın savaş gücüne sahip, ölümsüz alev... Eğer o çalındıysa, Tyran'ın halkı zayıflayacaktı.

Altun, diğerlerine baktı. Sesi buz gibiydi. "Ve Kurtların Sesi..."

Bir süre hiç kimse konuşmadı.

Sonunda Tyran söze girdi, gözleri ateş gibi yanıyordu. "Bu bir savaş ilanıdır!" diye kükredi. "Bizim kanımızı istiyor! Bizi kökten silmek istiyor!"

Kaelan dişlerini sıktı, öfkesini paylaşıyordu ama görünen masa üzerindeki parşömendeydi. "Bu bir soykırımın başlangıcı..."

Elion, parşömeni bir an daha süzdü ve sonunda başını kaldırdı. "Eğer kutsallarımızı aldıysa... Ah, sadece intikam almıyor. Bizi silmeye hazırlanıyor."

Altun derin bir nefes aldı ve konuştu. "Bu masada ne için oturduğumuzu unutmayalım. Düşman olabiliriz, ama şu an daha büyük bir düşmanımız var."

Kaelan'ın gözleri parladı. "Bir düşmanın yanında savaşmak, bir düşmana karşı savaşmaktan daha farklı olabilir..."

Tyran yumruklarını sıktı. "Ama unutmayın, bu geçici. Hepinizden nefret etmeye devam edin."

Elion başını hafifçe eğdi. "Şimdilik."

Sessizlik bir kez daha çöktü. Hiçbir şeyin güvenliği yoktu, biliyorlardı...

Eğer birleşmezlerse, tek tek yok olacaklardı.

Vaelkar'ın kanla yazılı mesajı masasın ortasında dururken, dört kral arasındaki gerginlik giderek artıyordu. Tüm kutsalların çalınmış olması, dört halkın da varlığını tehdit eden bir gerçekti. Artık bir karar vermek zorundaydılar.

Altun, derin bir nefes alıp gözlerini masadakilere gezdirdi. "Bizi birbirimize düşürmek istiyor. Bunu görmeyecek kadar kör olmayalım."

Kaelan başını sallar gibi yaptı ama yine de dudaklarını sıktı. "Birbirimize güvenmiyoruz, ama bu noktada tek başımıza da güçlü olamayız. Vaelkar'la tek tek savaşamayız."

Tyran öfkeyle ellerini masaya koydu. "O halde ne yapmamızı öneriyorsun? Birbirimizi arkadan bıçaklamayacağımıza dâir bir yemin mi edeceğiz?"

Elion, her zamanki soğukkanlılığıyla konuyu toparladı. "Bu, bir yemin meselesi değil. Bu, hayatta kalma meselesi. Biz birbirimize düşersek, o kazanır. Savaşa birlikte hazırlanmalıyız."

Birbirine güvensiz dört kral, sonunda istemeyerek de olsa ittifak kurma konusunda anlaştı.

Hepsi, kendi topraklarına dönüp ordularını hazırlama kararı aldılar.

Fakat bu birlik, görünenden çok daha kırılgandı.

 

Bölüm : 18.03.2025 23:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...