11. Bölüm

ORMANIN KIYISINDA

Tuğba
tugba_mortaldance

Gece ormanın üzerine çökmüş, gökyüzü siyah bir örtü gibi dalların arasından sarkıyordu. Rüzgâr ağaçların arasında uluyan bir hayalet gibi dolaşıyor, kuzeyin vahşi doğasında yankılanan bu uğultu, yaklaşan bir tehlikenin habercisi gibiydi.

Kaelan, ormanın en uç noktasında, gölgelerle örtülü bir kayanın üzerinde tek başına bekliyordu. Arkasında uzanan devasa ağaçlar ve onların arasında saklanan gözler, sessiz ama uyanıktı. Bu orman ona aitti, onun kanı ve ruhu bu topraklara kök salmıştı.

Ama şimdi, bu topraklar bir tehditle karşı karşıyaydı.

Altun geliyordu.

Kaelan'ın toprak kahvesi gözleri, ileride beliren gölgeleri taradı.

Karanlığın içinden önce sessiz adımlarla ilerleyen kurtlar çıktı. Gözleri yanan kehribar ateşler gibi parlayan onlarca kurt...

Ve en öndeki, en heybetli olanı, sırtında bir figür taşıyordu. Ala kürkü ay ışığını yansıtan bu görkemli yaratığın üzerinde Altun oturuyordu. Duruşu dimdikti, zırhının altından görünen bedeni hem zarif hem de tehlikeliydi. Altun'un uzun, dalgalı kahverengi saçları omuzlarına dökülüyor, koyu bakışları her şeyi tartan bir savaşçının keskinliğiyle Kaelan'a kilitleniyordu.

Kaelan, istemsizce nefesini tuttu. Altun, her zamanki gibi büyüleyiciydi. Ama bu hayranlık, tehlikeli bir şeydi. Onu daha önce de böyle gördüğünde, kalbindeki soğuk öfke yerini bilinmeyen bir kıvılcıma bırakmıştı. Fakat bu, Kaelan'ın asla kabul etmeyeceği bir şeydi. Altun bir düşmandı. Savaştıkları, kan döktükleri, birbirlerine kin besledikleri onca yılın hatırası, onun gözlerini gerçeklerden saptırmasına izin veremezdi.

Altun, Kaelan'ın birkaç adım önünde durdu. Kurt, güçlü bacaklarını yere sağlamca bastı ve hükümdarı usulca sırtından bıraktı. Altun, Kaelan'ın gözlerinin içine bakarak hafifçe başını kaldırdı.

"Kaelan."

İsmi, geceye bir meydan okuma gibi düştü. Kaelan'ın gözleri kısıldı. "Altun."

Bir anlık sessizlik... Yalnızca rüzgârın uğultusu ve kurtların derinden gelen hırıltıları duyuluyordu. Kaelan'ın eldivenli eli istemsizce kılıcının kabzasına kaydı. Altun hafifçe kaşlarını kaldırarak alaycı bir gülümsemeyle onun hareketini izledi.

"Beni öldürmeye mi niyetlisin, Kaelan?" diye sordu, sesi sakin ama içinde bir meydan okuma gizliydi. "Beni buraya çağıran sen değildin. Senin haber güvercinlerin sessiz kalınca, ben gelmeye karar verdim."

Kaelan, dişlerini sıkarak gözlerini Altun'dan ayırmadan konuştu. "Bu topraklara böyle girmek bir savaş ilanı sayılır, Altun."

Altun hafifçe omuz silkti. "Öyle mi? O zaman neden çoktan saldırmadın?"

Bu sözler Kaelan'ın damarlarında soğuk bir öfke gibi aktı. Altun'un gözlerinde kibir değil, meydan okuyan bir inat vardı. Onunla savaşmak isterdi, ona dişlerini göstermeyi, ormanının ne kadar güçlü olduğunu hatırlatmayı isterdi.

Ama aynı zamanda...

Aynı zamanda Altun'un varlığı, tıpkı bir fırtına gibi, içinde kontrol edemediği bir dalgalanma yaratıyordu.

Altun adımını ileri attığında Kaelan da farkında olmadan hafifçe gerildi. "Ben buraya bir savaş çıkarmaya gelmedim, Kaelan," diye devam etti Altun. "Ama savaşın gelip bizi bulduğunu sen de biliyorsun."

Kaelan, ifadesini sertleştirerek, "Vaelkar'a karşı birleşmem gerektiğini mi söylüyorsun?" diye sordu.

Altun başını salladı. "Evet. Ve bunu yapmak için eski düşmanlıkları bir kenara bırakmaya hazırım."

Kaelan kaşlarını çattı. "Senin gibi biri için büyük bir fedakârlık. Ama ya ben? Sana neden güveneyim?"

Altun'un dudaklarında acı bir gülümseme belirdi. "Güvenmek zorunda değilsin. Ama bir seçim yapmak zorundasın."

Kaelan'ın içindeki buz gibi soğuk, yerini bilinmeyen bir sıcaklığa bıraktı. Altun'un bakışlarındaki kararlılık, inadı ve gücü, ona karşı duyduğu eski nefretin arasına başka bir şey karıştırıyordu. Bir tür hayranlık...

Altun'u hep güçlü görmüştü. Ama bu gece, o sadece güçlü değildi. O, Kaelan'ın gözlerini üzerinden alamayacağı kadar tehlikeliydi.

Kaelan derin bir nefes aldı ve sonunda konuştu. "Bu masa etrafında oturacağım. Ama unutma, Altun... Senin kurtların burada özgür olabilir. Ama benim ormanımda, gerçek avcı kim, onu iyi bil."

Altun hafifçe başını eğerek gülümsedi. "O zaman göreceğiz, Kaelan."

 

Bölüm : 18.03.2025 23:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...