
Tyran büyük savaş için ordusunu eğitiyor, yeni silahların dökümünü hızlandırıyor ve savaş taktiklerini en ince ayrıntısına kadar planlıyordu. Ancak tüm bunların haricinde, zihninin bir köşesi hep kardeşindeydi. Kardeşlik, kan bağıyla gelen bir şeydi ama Tyran ona hiçbir zaman gerçekten bir kardeş gibi hissedememişti.
Ateş gibi yakıcı, kurnaz ve acımasız bir kız kardeşi vardı. Gücünü ateşten alan, her bakışıyla tehdit savuran bir prenses. Ama diğer kardeşi...
Ailesinin utanç kaynağı olan, Elion'un kalbine mühürlenmiş o isim:
Naevor.
Naevor, doğduğunda herkesin fısıltıyla bahsettiği bir lanetin taşıyıcısı olarak görülmüştü. Ateş onu kabul etmemişti. Bu, halk için uğursuzluk, kraliyet ailesi içinse felaketti. Annesi ve babası onun varlığını kabul etmemiş, daha bebekken bir kuleye hapsetmişlerdi. Onu halktan gizlemiş, unutturmuşlardı. Ama Tyran unutmamıştı. Unutamamıştı.
Yine de ona ne isim koyacağını bilememişti.
Kardeşi miydi?
Bir yabancı mı?
Bir sır mı?
Bir utanç mı?
Bilmiyordu.
Ama ne olursa olsun, Naevor her zaman diğerlerinden farklıydı. Kraliyet soyunun ateşini taşımıyordu, onun kanında alev yoktu. Ateşin soyundan gelmesine rağmen, içinde soğuk, derin bir deniz vardı. Ve belki de bu yüzden Elion ona bağlanmıştı.
Tyran, kalenin iç avlusunda yürürken, bir yandan kılıç ustalarını izliyor, bir yandan aklında dolanan düşünceleri susturmaya çalışıyordu. Naevor'a neden bu kadar bağlanmıştı?
Onun lanetli güzelliği mi, yoksa o eşsiz soğukkanlılığı mı?
Naevor, hiçbir zaman duygularını açık etmeyen, herkese karşı donuk ve mesafeliydi. Ama Tyran onun gözlerinde bir hapsedilmiş kuşun çaresizliğini görmüştü.
Kuleye son ziyaretinde kardeşini görmüştü. Naevor'un duruşu zarif ama uzaktı. Uzun, ince parmaklarıyla saçlarını tararken, yüzündeki ifadeyi çözmek neredeyse imkansızdı. Gözleri okyanus kadar derindi, ama bir okyanus kadar da ulaşılmaz.
"Ne istiyorsun, Tyran?" diye sormuştu Naevor, sesi rüzgarın fısıltısı kadar hafifti.
Tyran duraksamıştı. Ne istiyordu? Kardeşine şefkat mi göstermek? Onu anlamak mı? Yoksa sadece vicdanını rahatlatmak mı?
"Savaş yaklaşıyor," demekle yetinmişti Tyran. "Kulede güvenli olmayabilirsin."
Naevor, ona garip bir şekilde gülümsemişti. "Benim için ne fark eder ki? Zaten hiçbir zaman özgür olmadım. Bir kafeste ölmek, savaş meydanında ölmekten daha mı kötü olur?"
Tyran, kardeşinin gözlerinin içine baktığında, içinde bir şeylerin kırıldığını hissetmişti. Onu böyle bırakmak istemiyordu ama başka ne yapabileceğini de bilmiyordu.
Naevor bir yara gibiydi.
Ne tamamen iyileşen ne de kapanan bir yara.
Ancak Tyran'ın bilmediği bir şey vardı: Elion, Naevor'u kurtarmak için çoktan bir plan yapmıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |