138. Bölüm

138. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

KARAN KIZILTUĞ

 

Bedenimin her yanı sızlıyordu sanki. Lanet olsun her yanım tutulmuştu. Kolay kolay hasta olan biri değildim. Yılda bir defa bile olmazdım. Ama bazı zamanlarda şifayı öyle bir kapadım ki kurşun yesem daha iyi diye düşünürdüm. Bilincim yavaş yavaş açıldı. Daha gözlerimi aralayamadan göğsümde bir ağırlık hissettim. Bu da neydi. Göz kapaklarım yavaşça aralandı. Görüş açıma ilk siyah kıvırcık saçlar girdi. Şehrazat! Başını göğsüme koymuştu. Düzenli nefesleri göğsümü okşuyordu. Dudakları hafif aralanmıştı. Bir kolu ikimizin arasında sıkışmışken diğerini üzerime atmış göğsüme sarılmıştı. Bakışlarım baş ucumdaki komidinde duran su kabına ve ilaçlara kaydı. Bir kaç tanede bez vardı. Gece başımda mı beklemişti. Elim benden bağımsız havalanıp saçlarına gitti. Saçları çok güzeldi. Kıvır kıvırdı. Göz kapakları titreşince elimi hızla uzaklaştırdım. Yanlış anlamasını yada benden rahatsız olmasını istemiyordum. Mavi gözlerini açar açmaz bana baktı. Beni uyanık görünce yüzünde çok güzel bir gülümseme oluştu.

"Karan!"

"Maviş!"

"İyi misin. Bir yerin acıyor mu?"

Eli anlıma gitti. Parmaklarının tersini tenime koydu. Yüzünde bir şey anlamadığına dair bir ifade oluştu. Elini geri çekip bu defa hiç beklemediğim bir şey yaptı. Dudaklarını anlıma bastırdı. Gözlerim şaşkınlık ile aralandı. Nefesim kesildi bir an. Bir eli yanağımdaydı. Baş parmağı elmacık kemiklerimi okşadı. Geri çekilip bana baktı. Yüzünde küçükte olsa bir tebessüm vardı.

"Çok şükür ateşin düşmüş."

"Maviş. Ne oldu."

"Gece ateşin yükseldi. Ne yapacağımı bilemedim. Bende Alparslan abiyi aradım. Doktor geldi. İlaçlarınıda aldı. Ama gece ateşin düşmedi. Karan ben çok korktum."

Gözleri nemlendi.

"Şşşş bir şey yok. Bak iyiyim. "

Dediklerim ile tebessümü büyüdü. Başını evet anlamında salladı. Yerimden doğrulmaya çalışmıştım ki elini göğsüme koydu.

"Ne yapıyorsun. Daha iyileşmedin. "

"Maviş işe gitmem gerek. Kalkmam gerek."

"Yok kalkma. Ben Alparslan abiye mesaj attım. Bu gün gelmese olur mu dedim, tamam dedi."

Benim için izin mi almıştı. Yüzüne baka kaldım.

"Kızdın mı?"

"Yok. Yok kızmadım. Sadece şaşırdım."

"Sen yat. Ben sana bir şeyler hazırlıyım kahvaltı yap. Sonrada ilaçlarını iç tamam mı?"

Çocuğuna öğüt verir gibi söyleyeceğini söyleyip odadan dışarı çıktı. Arkasından baka kaldım. Lakin yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Benim için çabalıyordu. Bu kadın benim karımdı. Onun bu yaptıklarını hayatım boyunca öz annem bile yapmamıştı bana. Bir yarım saat sonra elinde bir tepsi ile içeri girdi. Adımları bana doğru yöneldi.

"İşte geldim..... doğrul bakalım."

"Maviş çocuk değilim biliyorsun değil mi?"

"Bende çocuksun demedim... şimdi doğrul."

Sesinden kızdığı belli oluyordu. Acaba sinirlenince nasıl görünüyordu.Ben doğrulunca tepsiyi getirip yanıma oturdu. Lakin bana vermek yerine kendi dizlerine koydu. Eline bir parça ekmek alıp üzerine biraz yağ sürdü.

"Reçel mi bal mı?

"Ne?"

"Reçel mi seversin, bal mı?"

Gözlerim mavilerinde takıldı. Ona hala cevap vermediğimi fark edince boğazımı temizleyip beklediği cevabı verdim.

"Ben balı tercih ederim."

Elindeki ekmeğe bal sürüp ağzıma uzattı. O kadar şaşkındım ki ne yapacağımı bilemedim.

"Karan, uçak geliyor mu demem gerek. Açsana ağzını."2

Uzattığı ekmeği ısırdım. Dudakları kıvrıldı. Fark ettiğim ayrıntı ile kaşlarım çatıldı. Kendi hiç yemiyordu. Sadece bana yediriyordu. Bu defa elime çatalı alan ben oldum. Domates ve peynir ikilisini seviyordu. Ağzına bir parça domates uzatınca tepsideki gözleri gözlerimi buldu.

"Uçak geliyor mu diyeyim"1

Ağzını aralayıp uzattığım domatesi yedi. Bu defa tebessüm eden ben oldum. Bu defa bir parça ekmeğe biraz reçel sürdüm. Uzatınca soru sormadan karşı koymadan ağzını aralayıp onuda yedi. Gözlerim dudağının kenarına bulaşan reçelde kaldı. Mavileri beni buldu.

"Neden öyle bakıyorsun."

"Şey reçel bulaştı da."

Parmaklarını dudağının diğer tarafına uzattı.

"Yok orası değil."

O an neden yaptım bilmiyorum. Bir elimi yanağına koydum. Ona doğru yaklaştım. Gözlerim dudaklarında gezindi. Diğer elimin baş parmağını bulaşan yere sürttüm. Ağzından verdiği nefesi hissettim. Gözleri kapanmıştı. İçimden neden öpmek geçti. Aklımdan geçen düşünce ile kendimi hızla geri çektim. Kendine gel Karan. Kızı korkutacaksın. Ben çekilince o da kendine geldi.

"Şey.... Ben....Ben tepsiyi içeri götüreyim."

Ben cevap vermeden yerinden kalkıp gitti. Al işte korktu kız. Yerimden kalkıp peşinden gittim. Daha yanına ulaşamadan kapı çaldı. Mutfaktan çıkıp kapıya gitti. Kapının yönü bana dönük olduğu için kimin geldiğine bakamadım.

"Buyrun kime bakmıştınız?"

"Karan Kızıltuğ'u aradım. Burası dediler."

Duyduğum ses ile tüm bedenim gerildi. Bunun burda ne işi vardı.

"Evet burası....."

"Sen kimsin?"

"Ben eşiyim"

Şehrazat'ın söylediği kelime ile içim nedense tuhaf oldu. Yerimden kımıldayamadım. Eşiyim.... eşim.... karım..... Sanırım bu hayatta ona en çok bu sıfat yakışmıştı. Benim eşim olmak.

"Öylemi ne tesadüf bende nişanlısıyım. "

"Nne!"

Duyduğum ile daha fazla beklemek istemedim. Kapıya doğru gidip kendimi gösterdim.

"Karan!"

"Şşş sakın. Sakın adımı anma. Ne istiyorsun bilmiyorum. Ama evimden defol."

"Karan lütfen dinle beni. Ben seni seviyorum. "

Sesi başımı ağrıtıyordu.

"Kes sesini. Bana bak seni burdan yaka paça dışarı atmıyorsam elim kirlenmesin diyedir. Şimdi beni ve karımı bir daha rahatsız etme. Hadi!"

Tam kapıyı kapatıyordum ki engel olmaya çalıştı.

"Karın mı. Ne karısı. Sen beni seviyorsun. Bu saçmalığı söylemeyi kes."

Daha fazla konuşmasına izin vermedim. Kapıyı suratına kapadım. Bir süre kapının ardından onu sevdiğime dair bir şeyler zırvaladı. Sonrada defolup gitti. Adımlarım salona ilerledi. Gözlerim onu buldu. Bakışları yerdeydi. Düşünceliydi.

"Maviş ben...."

"O.... o senin."

"Hayır. Hayır bir yıl önce bitti o iş. Yemin ederim."

Lütfen inan bana Maviş. Kalbimde başka birine yer yok. Zaten yoktu. Şimdilerde sen kimseye yer kalmayacak şekilde doldurdun. Kimseye ,hiç bir şeye yer bırakmadın. Başını yalnızca tamam anlamında salladı.

"Başka bir şey sormayacak mısın?"

"Ben... benim buna hakkım yok. Hayatı....."

"Maviş bana hesap sormaya bir senin hakkın var."

Yerdeki bakışları hızla yüzümü buldu. Göz bebeklerinde öyle bir duygu vardı ki. Lakin bende bunun karşılığı yoktu. Maviş gözlerinde ne var. Ne olur anladığım bir lisanda konuş. Bilmiyorum. Anlayamıyorum.

"O kadını seviyor musun?"

"Hayır... hiç bir zaman sevmedim."

Bu defa okudum. İçi rahatlamıştı. Gözlerinde parıltı oluştu. Okudum bu defa. Tanıdım o duyguyu.

"Tamam."

"Neden bittiğini sormayacak mısın"

Başını hayır anlamında salladı.

"Eğer istersen anlat dinlerim. Ama her ne olduysa seni yaralamış. Görüyorum Karan. Acılarını paylaşmak isterim ,onları sorgulayıp seni kanatmak değil. Çünkü ben seni görüyorum. Tıpkı senin beni gördüğün gibi. Eğer içinde ona karşı sevgi yoksa benim için başka bir önemi yok. Ama eğer senin için öneml...."

"Değil. Yemin ederim değil. Hiç olmadı."

Dudakları kıvrıldı. Neden buna sevindiğini düşündüm.

"Daha fazla ayakta kalma. Dinlenmen gerek."

Bu defa tebessüm eden bendim.

"Uyumak istemiyorum. "

"Uyu demedim. Dinlen dedim...."

Elimden tutup demin çıktığım odaya beni geri soktu. Sanki bir çocukmuşum gibi yatağa yatırdı. Baş ucumdaki bardağa su doldurup bana uzattı. Sonrada ilaçlarımı uzattı. Ona daha fazla zorluk çıkarmadım.

"Maviş!"

"Efendim."

"Canım sıkılıyor. Biraz burda kalsana."

Başını tamam anlamında sallayıp. Diğer tarafa geçti. Ayaklarını kendine çekip yarı oturur pozisyonda uzandı.

"Hiç kardeşin var mı Maviş."

"Hayır... senin var mı."

"Ailenin bir oğlu daha var."

Dediğime karşı kaşları çatıldı. Ama yine sormadı.

"Karan sen nerelisin. "

"Samsun."1

"Bende mi oralı sayılıyorum. "

"Bilmem. Ama öyle sayılabilirsin sonuçta karım...."

Bakışlarım ona kaydığında gözlerini kapamış uyuyordu. Dudaklarım kıvrıldı. Sanırım gece çok yormuştum onu. Yeri güzel olmayacak ki önce bacaklarını biraz uzattı. Sonrasında başını omzuma yasladı. Nefes almayı kestim desem.

"Maviş!"

"Karan..."

Başını göğsüme sürtüp uyumaya devam etti. Bana doğru yanaşıp kollarını gövdeme sardı. Daha fazla dayanamadım. Bende kollarımı ona sardım. Bu kadını sarıp sarmalamam ,korumam gerekiyordu işte. Onun yeri burasıydı.

"Karan!"

"Efendim?"

"Gitme."

"Tamam Mavişim gitmem."

Karım söylüyorsa bu bir emir sayılırdı değil mi. Bende gözlerimi kapadım. En son hatırladığım bana doğru biraz daha yaklaşıp tamamen koynuma sığınmasıydı.

Ne kadar uyudum bilmiyorum boynumda oluşan hareketlilik ile kendime geldim. Dudakları boynuma değiyordu. Yüzünü boynuma gömmüştü. Eli göğsümdeydi. Benim kollarım ise tamamen ona dolanmıştı. Bir bacağını bedenimin üzerine atmıştı. Biz hangi ara bu kadar iç içe geçtik. Önce kirpiklerini kırpıştırdı. Burnunu boynuma sürtüp derin bir nefes aldı. Dudakları kıvrıldı. Bir kaç saniye içinde kaşları havalandı. Mavi gözleri aralandı. Gözleri benimkiler ile kesişti. Üzerimden doğruldu. Saçları yanına döküldü. Gözleri bulunduğumuz pozisyonu taradı. Sonrasında hızla geri çekildi. Elleri ile saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Ben.... Ben üzgünüm. Nasıl uyuya kaldığımı anlamadım."

Ama ben anlıyordum.

"Sorun değil."

O sırada ortamda telefonumun sesi duyuldu. Uzanıp elime aldım.

"Efendim"

"Karan karagaha gelebilir misin?"

"Tamam geliyorum "

Telefonu kapattığımda gözlerimin içine baktı. Yutkunma ihtiyacı hissettim.

"Benim gitmem gerek."

"Hemen şimdi mi? Ama daha iyileşmedin"

"Emir her şeyin üstündedir."

Başını tamam anlamında salladı. Bende daha fazla oyalanmadan üzerimi değişip evden ayrıldım. Alparslan ve albay harekat merkezinde beni bekliyordu. İçeri girdiğimde esas duruşa geçtim.

"Gel Karan..... sizi buraya çağırmamın sebebi bu adam."

Öne doğru bir fotoğraf uzattı. İkimizde elimize alıp inceledik.

"İsmi Ehmed. Kırmızı bültenle aranan bir isim. İki gün önce her nasıl olduysa hapiste bıçaklanıyor. Sonrasında kaldırıldığı hastaneden firar ediyor. Elimize geçen bilgiler doğrultusunda gidebileceği noktalara baskın yapacaksınız."

"Sağ yada ölü olması fark ediyor mu komutanım "

"Hayır. Sadece dışarıda olmasın bize yeter. Yarın sabah çıkıyorsunuz. Uzun nir görev olacak. Hazırlığınızı ona göre yapın. Timi toplayın."

"EMREDERSINIZ KOMUTANIM "

İkimizde dışarı çıktığımızda düşünceliydik. Ama yapabileceğimiz bir şey yoktu. Yan yana eve vardığımızda bizim evin kapısı aralıktı. Bu kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Elim belimdeki silaha gidince Alparslan'da benimle birlikte silahın emniyetini açtı. Sessiz adımlarla evin içine ilerledik. Daha kapıyı açmadan sesler geldi.

"Çık git evimden!"

Şehrazat'ın sesi sertti. Lakin bir o kadar da sakin. Kiminle konuşuyordu. Alparslan'ın bakışları beni bulunca parmağımı dudaklarıma götürüp sessiz olmasını istedim.

"Evin mi! Sen kendini gerçekten Karan'ın karısımı sanıyorsun. "

Gaye! Burda ne yapıyordu. Bu kadın yüzsüzlükte sınır tanımıyordu. Ama ona benim sınırlarımda gezinmemeyi öğretecektim. Hangi sınırlar mı. Karım. O benim kırmızı çizgimdi.

"Sanmıyorum. Öyle olduğumu biliyorum. Belliki bu sabah seni kovması yeterli olmamış."

"Sen bu yaptığını ciddiye mi aldın. O beni seviyor."

"Ben Karan'ı her zaman ciddiye alırım. Sana tavsiye sende al."

"Sen kimsinde bana tavsiye veriyorsun. Söylesene onu ne kadar tanıyorsunda bana ahkam kesiyorsun. Karısıymış. Söylesene onun hakkında ne biliyorsun. Eminim sana hiç bir şeyini anlatmıyordur. Ailesi ile tanıştın mı. Tabiki hayır. Onların senden haberi bile yok. Sana zerre kadar değer vermiyor. Neden, çünkü istediği benim. Şuan sadece kızgın. Siniri geçince yine bana döner. Her zaman dönmüştür. Sen bir hiçsin. Çünkü beni seviyor. Bana aşık. Sen ise ona sadece ayak bağısın. Bu evlilik nasıl oldu bilmiyorum. Ama olduğu gibi bitecek. Bir anda. Kendini hazırlasan iyi edersin."

"Haklısın."

Ne! Hayır. Haklı falan değildi. O had bilmezin tekiydi o kadar.

"Haklısın... biz bir anda evlendik. Ve evet ailesini tanımıyorum. Ama tanımamda gerekmiyor. Çünkü ailesi ile değil onun ile evlendim. Ve artık ailesi benim. O istemediği sürece de bu, bu şekilde devam edecek. Karan gerek görmedi ise kimse ile tanışmam. Ve sen onun hakkında hiç bir şey bilmiyorsun. Karan kalbinde biri varken asla bir başkası ile evlenecek bir adam değil. Şimdi..... o eli kirlenmesin diye seni burdan atmadı. Ama ben o değilim. Evimden defol. Bunu bir daha söylemem."

Dedikleri ile göğsüm kabardı. Helal sana Maviş. Daha fazla bekleme ihtiyacı duymadım. Kapıyı açıp içeri girdim. Şehrazat'ın arkası dönüktü. Gaye beni görünce kirpiklerini kırpıştırıp gözlerini doldurmaya çalıştı. Seni tanımasaydım belki. Belki bu yaptığına inanırdım. Adımlarım karımın tam arkasında durdu.

"Karan!"

"Adımı ağzına alma. Sen söyleyince adımdan tiksiniyorum. "

Sesim ile Şehrazat bana baktı. Gözlerinde sinir vardı.

"Mavişim bir sorun yok değil mi?"

Başını hayır anlamında salladı.

"Karan... dinle beni."

Bakışlarımdaki sevgiyi geri plana atıp ona baktım.

"Sesini duymak bile midemin kalkmasına neden oluyor. Ki çok dayanıklı bir mideye sahibimdir. Karımında dediği gibi. Evimizi daha fazla kirletmeden defol."

"Karan yapma. Seni seviyorum. Bir hata yaptım. Üzgünüm ne olur..."

"Keşke bana olan sevgin başka bir adamla yatarkende aklına gelseydi. Ki o iğrenç sevgin umrumda değil. Benden ve karımdan uzak dur. Beni zerre tanımıyorsun. Sabrımı zorlarsan yediğin bokları herkes öğrenir. Tüm arkadaşların ve ailen. İyi düşün."

"Bu bunu yapamazsın. Bu kadar zalim değilsin."

"Eğer karımın canını sıkarsan ne kadar zalim olabileceğimi hayal bile edemezsin."

"Bu kadın için öyle mi?"

"Sakın onu çatal diline dolama. Yakarım. Onun saçının tek teline hepinizi yakarım."

Timsah gözyaşları ile çekip gitti. Gelen boğaz temizleme sesi ile bakışlarım Alparslan'ı buldu.

"Bende gidiyim madem."

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu. O gidince bu defa karıma baktım. O da utangaç bakışlarını bana çevirdi.

"Şey... aç mısın?"

"Bunca şey oldu. Sence sorulması gereken soru bu mu?"

Gerçekten çok acayip bir karım vardı. Demin eski nişanlım evime gelip ağzına geleni söylemişti. Onun derdi karnımın aç olup olmamasıydı.

"Bence bu."

Madem öyleydi. Deliyle deli olunurdu.

"Açım."

"O zaman ben sofrayı kurayım."

Gülümseyerek mutfağa yöneldi. Bende arkasından ilerledim. Eline aldığı tabakları masaya yerleştirmeye başladı.

"Maviş!"

"Efendim?"

"Başka bir şey söylemeyecek misin?"

Elindekileri masaya bırakıp bana döndü.

"Ne diyim Karan. Densizin biri geldi huzurumuzu bozmaya çalışıyor. Senin suçun ne?"

"Eski nişanlımdı..."

"Bak kendin dedin. Eski.... Karan şayet onu sevseydin evet söylenecek çok şey vardı. O benim umrumda değil. Önemli olan sensin. Senin ne dediğin. Çünkü ben sana inanırım. Her ne olursa olsun. Ve sadece üzülürüm. Yaşamak zorunda kaldıkların için."

Dedikleri ile gülümsemeden edemedim.

"Maviş.... sarılsam rahatsız olur musun?"

Bir kaç saniye duraksadı. Sonra başını iki yana hayır diye salladı.

"Senden değil. Sen güvensin Karan. Senden asla rahatsız olamam."

Ben hareket etmeden o kollarını bedenime doladı. Yaptığına mı yoksa söylediklerine mi hangisine şaşırmalıydım bilmiyorum. Ama bunu sonraya bıraktım. Bende küçük bedenini kollarım ile sardım. Sarabildiğim kadar sıkı sardım. Göğsüme sokarcasına , saklarcasına sardım.

"İyi ki varsın."

"Sende. Sende iyi ki varsın.... Hadi otur. Senin için özel bir çorba yaptım."

Geri çekilip gülümsedi. Bende onu karşılıksız bırakmadım. Masaya oturduğumda yaptığı yemeği önüme koydu. Kokusu bile öyle güzeldi ki. Ağzıma bir kaşık almamla güzel tadı damağıma yayıldı. Güzel olan çorba mıydı yoksa yapan mı emin değildim.

"Maviş!"

Tabağındaki bakışlarını bana çevirdi.

"Yarın göreve çıkıcaz."

Bakışları öylece yüzümde kaldı. Elindeki kaşığı havada kaldı. Eli yavaşça geri indi.

"Uzun bir görev olacak."

"Nne kadar uzun?"

"Net değil. Ama en az üç hafta "

"Üç hafta mı. O da en az!"

Sesinde hüzün belirdi. Benimde içim buruktu. Kaybetmekten korkuyordum. Beni beklememesinden. O kadın beklememişti. Zaten sevmediğini biliyordum. Ama böylesini Allah kimseye yaşatmasındı. Acaba o bekler miydi. Ya döndüğümde onu bulamazsam.1

"Geliceksin ama ,değil mi?"

"Kesin değil."

"Yalan söyle o zaman. Karan ne olur gelicem de. Gelmeyeceksen bile gelicem de."

Sesinde öyle bir tını öyle bir çaresizlik vardı ki. Kalbim acıdı.

"Gelicem Maviş. Sana söz, sana gelmek için elimden ne gelirse yapıcam. Peki sen bekliycek misin?"

Beklemeyeceksen bile beklerim der misin. Ne olur.1

"Geldiğinde en sevdiğin yemeği yapıcam."

Gözlerindeki hüzne inat gülümsedi. Benimde dudaklarımda buruk bir tebessüm oluştu.

"Karan!"

Bakışlarım yüzünde gezindi.

"Acaba bu gece seninle uyuyabilir miyim?"

İsteği ile gülüşüm büyüdü.

"Şayet istersen evet."

Elini masadaki elimin üzerine koydu. Yerinden yavaşça kalktı. Beni peşinden odaya yönlendirdi. Yatak odama geldiğimizde önce kendi uzandı. Bende oyalanmadan kendime ait olan tarafa yöneldim. Aramızda mesafe vardı. Bu mesafe fazlaydı işte. Sabah uyuduğumuz gibi iç içe olmalıydık. Yatağın diğer ucunda cenin pozisyonu almıştı. Bende yüzümü ona döndüm. Gözleri yüzümdeydi. İstemsiz olarak bende onu izlemeye başladım. Her ne kadar şuan böyle yatsakta sabah tekrar iç içe uyanacağımızı, nefeslerimizin bir biri ile öpüşeceğini bilmiyorduk. Hoş bilseydim de yine onunla uyurdum. Hatta bence artık hep birlikte uyumalıydık...........

Bölüm : 08.04.2025 12:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Tuba eye / KUZGUN / 138. Bölüm
Tuba eye
KUZGUN

217.75k Okunma

20.07k Oy

0 Takip
157
Bölümlü Kitap
KUZGUN2. Bölüm3. Bölüm4. Bölüm5. Bölüm6. Bölüm7. Bölüm8. Bölüm9. Bölüm10. Bölüm11. Bölüm12. Bölüm13. Bölüm14. Bölüm15. Bölüm16. Bölüm17. Bölüm18. Bölüm19. Bölüm20. Bölüm21. Bölüm22. Bölüm23. Bölüm24. Bölüm25. Bölüm26. Bölüm27. Bölüm28. Bölüm29. Bölüm30. Bölüm31. Bölüm32. Bölüm33. Bölüm34. Bölüm35. Bölüm36. Bölüm37. Bölüm38. Bölüm39. Bölüm40. Bölüm41. Bölüm42. Bölüm43. Bölüm44. Bölüm45. Bölüm46. Bölüm47. Bölüm48. Bölüm49. Bölüm50. Bölüm51. Bölüm52. Bölüm53. Bölüm54. Bölüm55. Bölüm56. Bölüm57. Bölüm58. Bölüm59. Bölüm60. Bölüm61. Bölüm62. Bölüm63. Bölüm64. Bölüm65. Bölüm66. Bölüm67. Bölüm68. Bölüm69. Bölüm70. Bölüm71. Bölüm72. Bölüm73. Bölüm74. Bölüm75. Bölüm76. Bölüm77. Bölüm78. Bölüm79. Bölüm80. Bölüm81. Bölüm82. Bölüm83. Bölüm84. Bölüm85. Bölüm86. Bölüm87. Bölüm88. Bölüm89. Bölüm90. Bölüm91. Bölüm92. Bölüm93. Bölüm94. Bölüm95. Bölüm96. Bölüm97. Bölüm98. Bölüm99. Bölüm100. Bölüm101. Bölüm102. Bölüm103. Bölüm104. Bölüm105. Bölüm106. Bölüm107. Bölüm108. Bölüm109.Bölüm110. Bölüm111. Bölüm112. Bölüm113. Bölüm114. Bölüm115. Bölüm116. Bölüm117. Bölüm119. Bölüm120. Bölüm121. Bölüm122. Bölüm123. Bölüm124. Bölüm125. Bölüm126. Bölüm127. Bölüm128. Bölüm129. Bölüm130. Bölüm131. Bölüm132. Bölüm133. Bölüm134. Bölüm135. Bölüm136. Bölüm137. Bölüm138. Bölüm139. Bölüm140. Bölüm141. Bölüm142. Bölüm143. Bölüm144. Bölüm145. Bölüm146. Bölüm147. Bölüm148. Bölüm149. Bölüm150. Bölüm151. Bölüm152. Bölüm153. Bölüm154. Bölüm155. Bölüm156. Bölüm157. Bölüm158. Bölüm
Hikayeyi Paylaş
Loading...