10. Bölüm

10. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

Gözlerim açılmayı red ediyordu sanki. Çok yorgun hissediyorum. Dün olanlar aklıma bir bir hücum etti. Beni o karanlık odaya kapatmıştı. Şimdi ise bedenim sıcak bir yataktaydı. Ne olmuştu. Gözlerimi yavaşça araladım. Gün henüz doğuyordu. Baş ucumdaki sandalyede uyuyordu. Geldiğimden beri kaldığım odadaydık. Onu görünce gözlerim doldu. Yerimden doğrulmaya çalıştım. Kolumdaki serum ve ayağımdaki ağrı ile ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Gözleri hızla açıldı. Bana doğru yönelmesi ile yatak içinde geri gitmeye çalıştım. Yaptığım ile duraksadı. Karanlık gözlerinde farklı bir duygu vardı. Bu yaptığımı beklemiyordu. İyide ondan korktuğumu bilmiyor muydu. Yada belkide en salt hali ile ilk defa görüyordu. Bakışlarındaki duygu karmaşasını toparladı. Yine o duygusuz adama döndü. Duygularını ne kadar kolay kamufle ediyordu. Keşke bende öyle olsaydım. Belki o zaman bu kadar korkak görünmezdim.

"İyi misin?"

Sadece başımı salladım.

"Avukat ben. Ben."

"Ben size ihanet etmedim.... Yemin ederim ben bir şey yapmadım"

"Biliyorum. "

Biliyor muydu. Suçsuz olduğumu anlamış mıydı. Ama ben göreceğim zararı görmüş çekeceğim acıyı çekmiştim değil mi. Olan bana olmuştu. Kimsenin umurunda değildi. Tam ağzını yine açmıştı ki engel oldum.

"Gitmek istiyorum "

"Ne?"

Bu söylediğimi aslında bekliyordu.

"Gitmek istiyorum. Burda kalmak yada sizin için çalışmak istemiyorum. "

"Dışarısı senin için güvenli değil."

"Burası güvenli mi? Söyler misiniz dün gece yaptıklarınızı bir daha yapmayacağınız yada belkide daha ileri gitmeyeceğinizin garantisini kim veriyor."

"Ben. ben veriyorum Avukat. Sana söz veriyorum bir daha böyle bir şey asla yaşanmayacak."

"İstemiyorum. Sizin sözünüze de güvenmiyorum. Gitmek istiyorum. "

"Hayır"

"Ne?"

"Beni duydun. Gitmiyorsun."

"Beni burda zorla tutamazsınız?"

"Bence bu kadar emin olma. Bal gibi de tutarım."

"Davalarınıza bakmam sizin için hiç bir şey yapmam."

"Sen bilirsin. Başka bir Avukat bulurum."

"Ya madem başka bir Avukat bulursun benden ne istiyorsun?"

"Zamanı gelince öğrenirsin. Şimdi, hadi bakalım banyoya sonra kahvaltını yapacaksın. Alman gereken ilaçlar var."

Gelip beni kucakladı. Hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu. Ayağımdaki ağrı dahada çoğalmıştı.

"Siz çıldırmışsıznız."

"Belki."

"Benide çıldırtmak istiyorsunuz."

"Muhtemelen."

"Burda kalmak istemiyorum."

Sesim ağlamaklı çıkıyordu.

"Biliyorum"

"Kaçıcam görürsünüz. Beni bulamayacaksınız."

"Bunu yapabileceğini sanmaya devam et."

"Sizinle konuşmayacam"

"Bakalım kaç dakika dayanacaksın."

Tam ağzımı açmıştım ki. Son söylediği ile tekrar kapadım. İstesem pekala susardım ki. İnat değil mi onunla konuşmayacam. Ve en kısa zamanda burdan kaçacaktım. Kendime koruma programı çıkarırdım. Beni bulamazdı. Beni banyoya kadar taşıyıp kendisi dışarı çıktı. Ayağım çok şişmişti. Birde morluk vardı. Hepsi onun suçuydu. İşimi halledince dışarı çıktım. Hemen dibimde bitti. Tekrar kucakladı. Bu defa yönünü aşağıya çevirdi. Mutfağa girdiğimizde Ayşe teyzenin bakışları yüzümü buldu. Gözleri kızarmıştı.

"Günaydın Ayşe teyze "

Yanıma gelip iki elini yanaklarıma koydu. Yanağıma küçük bir buse kondurdu.

"Günaydın güzel kızım."

Dediği ile gözlerim doldu. Gözlerimde biriken yaşlara inat gülümsedim. Kahvaltıya oturduğumdan beri sadece Ayşe teyze ile konuşmuştum. Normalde de onunla konuşmazdık ama bu defa ekstra özen gösteriyordum. Bahçe kapısından Arif içeri girdi. O da ilk bana baktı. Yüzünde belirgin bir tebessüm oluştu. Bende ona gülümsedim. Sonuçta onların bir suçu yoktu.

"Günaydın Arif "

"Günaydın avukat hanım. Nasılsınız?"

Dudağımı büzdüm.

"Kötü ayağım çok acıyor."

"Doktor ağrısı olur dedi. Dayanılmayacak gibi ise çağıralım."

Açıklamayı bana yapsada yüzüne bakmamıştım. Önümdeki salatalığı kemirmeye devam ettim. Bu yaptığımı Ayşe teyze anlamazken Arif bariz sırıtmıştı.

"İstediğiniz bir şey var mı?"

"Var"

"Nedir?"

"Dışarı çıkmak. Arkadaşıma gitmek istiyorum. "

Bakışları yanımdaki adama döndü. Dışarı çıkmamıda yasaklamamıştır değil mi?

"Arif kimi istiyorsa git getir. Ayağına basmaması gerek. Çıkmasın. Ortalık zaten karışık."

Tam bir şey diyecektim. Beklenti ile yüzüme baktığını görünce geri adım attım. Meraklı bir insandım. Ama aynı zamanda inatçıydım da. Ortalık neden karışıktı ki. Benden karşılık alamayacağını anlayınca o da geri adım attı. Bir kaç lokmadan sonra duyduğumu hissettim. Önüme bir dilim börek koyunca bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim.

"Bakma öyle. Doktor düzgün birşeyler yesin dedi. İyileşmen için."

Ben zaten düzgün şeyler yiyiyordum. Halt etmişti o doktor.

"Onu yemeden kalkmayacaksın haberin olsun."

Dediği ile el mecbur elime alıp yemeye başladım. İstediğini aldı ya dudakları hemen yukarı doğru kıvrıldı. Mendebur ne olacak.

"İçinden bana sövmeyi bırak. Cesaretin varsa yüzüme konuş."

Yoktu ki. Başımı Arif'e çevirdim.

"Arif Çiçek'i getirir misin?"

"Tabi avukat hanım. Öğleden sonra alsam olur mu?"

"Olur tabi. Teşekkür ederim..... Arif?"

"Buyrun avukat hanım"

"Benim adım avukat hanım mı?"

"Anlamadım?"

"Diyorum ki bana neden durmadan avukat hanım diyorsun. Benim adım var."

"Peki Mihre hanım"

"Hanım demenede gerek yok."

Bakışları kısa bir an Ertuğrul beye kaydı. Bir yutkundu. Sonra bana geri döndü.

"Yok yinede ben hanım demeye devam edeyim."

Sanırım ondan çekiniyordu.

"Arif senin sevgilin var mı?"

Sorumla resmen kendi tükürüğünde boğuluyordu. Gözleri far görmüş tavşan gibi açıldı. Yanımda oturan adam ise elini yumruk yapmış sıkıyordu. Ona neydi ki. Elindeki çatalı hırsla masaya koydu.

"Evdeki çalışanlarla bu kadar samimiyet kurma. Çizgiyi aşmaya başladın. Yerini bil."

Dediği ile gözlerim doldu. Neden bu kadar kızmıştı ki. Ben yanlış bir şey yapmadım. Sadece yüzüne baktım. O da derince yutkundu.

"Elinize sağlık Ayşe hanım. Ben gidiyim."

Ayağım zorlansada yerimden doğruldum. O da ayaklanmıştı ki kendimi geri çektim.

"Arif bey beni salona götürür müsünüz. Lütfen."

Arif'in de bakışları hüzünlendi. Gelip koluma girdi. Onun gibi kucağına almamıştı. Artık ölsem ondan yardım istemezdim. Zaten Ayağım iyileşsin burdan kaçmanın bir yolunu bulurdum. Salondaki koltuğa oturunca Ayşe teyzede ilaçlarımı getirmişti. Teşekkür edip onlarıda içtim. Şimdi ise salonda bir başıma oturuyordum. Televizyonda bir süre zaman öldürdüm. Öğleden sonra olunca Arif Çiçek'i getirmişti. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışlar beni epey güldürmüştü. Çiçek'e sevgilisi olmadığını söylediğimde ise boynuma atlamıştı. Hatta öyleki nerdeyse boğuyordu beni deli arkadaşım. Ona olup biten her şeyi anlatmıştım. Bir postada onunla sövmüştüm. Akşama doğru o gelince Çiçek yarım ağız bir merhaba demiş sonrada gitmek için ayaklanmıştı.

"Gidiyor musun. Daha erken ama"

"Yarın sabah okul var gidiyim ben."

"Peki, o zaman seni Arif bıraksın."

Bakışlarım Arif'e döndü. Çiçek ne yapmaya çalıştığımı anladığı için heycanlanmıştı. Tabi Arif'te öyle. Şapşal aşıklar sizi.

"Arif bey arkadaşımı evine bırakabilir misiniz?"

"T Tabi Mihre hanım "

Kekeledi mi o. Valla bunlardan olurdu. Onlar çıkınca onunda bakışları beni buldu. O da baya şaşırmıştı.

"Neydi bu?"

Cevap vermedim. Derin bir nefes alıp verdi. Ama ben yüzünede bakmadım.

"Avukat hala mı inat ediyorsun?"

Evet ediyorum. Ve daha benden özür bile dilememişti. Bu sabah Ayşe teyze bana bölük börçükte olsa bir şeyler anlatmıştı. Eğer beni dinleme zahmetine girseydi. Şuan bu durumda olmazdık.

"Yemek hazır efendim."

Bakışlarım mutfak kapısında ki Ayşe teyzeye kaydı. O da bana bıyık altından gülüyordu. Arif'i göndermiştim. Evde yardım alabileceğim bir o vardı. En azından o öyle düşünüyordu.

"Ayşe tey.. hanım."

"Buyrun efendim "

"Acaba Rüzgar'ı çağırabilir misiniz?"

"Tabi"

O kapıya yönelmişti ki.

"Bu evin içine korumalar giremez"

Dediği ile yüzüm biraz daha düştü. Alsındı evini başına çalsındı. Peki madem öyle bende kendi işimi kendim görürdüm.

Ayağa kalkmaya çalıştım. Ama ağırlığım ayağıma biraz binince inledim. Canım yanmıştı. Gözlerim doldu. Ama ne olursa olsun ondan yardım istemiyecektim işte. Bana doğru geldi. Ama ben yine kendimi geri çektim.

"Avukat inat etme. Ayağına basamıyorsun bile."

Onu duymazdan geldim. Tıpkı o gece onun yaptığı gibi. Bir adım atmam ile koltuğun yanına düştüm. Nefesim kesildi resmen.

"Tamam. Tamam. Ayşe hanım Rüzgar'ı çağırın"

İşte böyle pes edersin. Pislik herif. Madem korumalar içeri giremiyor. Arif neden girebiliyor. Bir kaç dakika içinde Rüzgar geldi. Bakışlarım ona döndü. Dolu gözlerimi görmeyi beklemiyordu. Hızla bana doğru geldi.

"Ne oldu?"

"Düştüm. Beni mutfağa götürür müsünüz Rüzgar bey"

Tamam anlamında başını salladı. Kısa bir an bakışları yanımdaki adama kaydı. Onunda gözlerinde öfke vardı. Zavallı Rüzgar neye kızdığını bile anlamamıştı. O da Arif gibi gelip kolumdan destek oldu. Mutfağa girdiğimizde yerime oturdum.

"Teşekkür ederim. Şey acaba birazdan odama da götürür müsün?"

Bakışları korku ile Ertuğrul beye kaydı. Ona neydi anlamıyorum ki.

"Sen çık koçum."

O çıkınca gözleri yüzümü buldu. Derin bir nefes aldı. Ağzı açılıp kapandı. Ama bir şey demedi. Bende yemeğime geri döndüm. Yemeğim bittiğinde kalkmadan Ayşe teyze ilaçlarımı getirmişti. Onları içip beklemeye başladım.

"Boşuna bekleme. Kimse gelmeyecek"

Bakışlarım yüzünü buldu. Madem öyle bende kendim giderim. Yerimden ayaklanıyordum ki kalkıp beni kucakladı.

Sinirle yüzüne döndüm.

"İndirin beni"

"Nihayet"

Dediğine çok takılmadım.

"Ertuğrul bey indirin beni. Yardımınızı istemiyorum. Sizden hiç bir şey istemiyorum. "

"Tamam sen isteme. Ama ben yapacam."

"Siz yapacağınızı yaptınız zaten. Şu halime bakın."

Dediğim ile derince yutkundu. Bende daha fazla bir şey demedim. Odaya girince beni yatağa yarı oturur bıraktı. Banyoya gidip oradaki kremleri aldı. Ayak ucuma oturduğunda bile hala uzaylı görmüş gibi bakıyordum. Ayağımdaki bandajı dikkatle açtı. Dizine koyup kremden bir miktar eline aldı.

"Bu acını biraz hafifletir."

Hafifçe ovmaya başlamıştı ki acıyla ayağımı geri çektim. Ama bileğimin biraz üstünden tutup sabitlemeye çalıştı.

"Acıyor."

"Biliyorum. Üzgünüm. Ama bu kremler sana iyi gelecek."

Dayanması zor olsada ayağımı çekmemeye çalışıyordum. İyileşmek istiyorum çünkü.

"Aklından geçenleri tahmin edebiliyorum. "

"Hiç sanmıyorum "

Bakışları yüzümü taradı.

"Ayağın iyi olunca gitmeyi planlıyorsun."

Dediği ile ağzım açılıp kapandı. Gözleri muziplikle parıldadı.

"Sanırım doğru tahmin."

Başımı diğer yana çevirdim. İşi bitince ayağımdaki bandajı geri sardı.

"Şişlik hala çok fazla. Yarın doktora gidelim."

Cevap vermedim. Gözlerimi kapadım. Zaten bir süre sonra karanlık beni kucakladı. O ne yaptı hiç bilmiyorum. Aslında merakta etmiyorum....

 

 

Bölüm : 28.12.2024 01:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...