
ERTUĞRUL ARSLANLI
Sabah uyandığımdan beri odanın tavanını izliyordum. Yada kimi kandırıyorum ki. Ben gece boyu uyumamıştım. Aklımdan çıkaramıyorum. Ben ona yaklaşmak istedikçe yaptıklarım ile daha fazla uzaklaşmasına neden oluyordum. Kahretsinki sadece kıskanmıştım. Ona neydi Arif'in sevgilisi var yada yok. Birde ona gülmüştü. O iti tatlı bulmuştu. Arif'e güvenmesem şimdiye cesedi denizdeydi. Ama olan her defasında ona oluyordu. Yaptıklarım ile onu kaybediyordum. Gözleri her an korku ile bakıyordu bana. Canını öyle yakmıştım ki bana yaklaşmaya bile korkar olmuştu. Kaybedemezdim onu. Hoş kazanamamıştım da. Hayatımda ilk defa birini yanımda istiyorum. Hele bu sabahtan sonra. Odasına daldığımda ki hali. Gözlerimi ne zaman kapasam o an var. Ya saçları. Hep dokunsam. Sevsem. Benden başka el değmese olmaz mı. Ama bırak beni sevmeyi güvenmeyi. Yüzüme bakmak dahi istemiyor. Kapının çalınması ile gir komutu verdim.
"Efendim beklediğiniz doktor geldi."
"İçeri al"
Bir kaç dakika sonra içeri Şirin'in doktoru girdi.
"Buyrun doktor bey oturun lütfen "
Adam benimle el sıkışıp karşımdaki koltuğa oturdu.
"Açıkçası aramanıza şaşırdım. Bir sorun yok değil mi?"
"Yok hayır, tam tersine güzel şeyler oldu."
Derin bir nefes alıp devam ettim.
"Şirin bu sabah ilk defa kendi isteği ile tepki verdi."
"Nasıl? Bu çok güzel bir haber. Bu onun için çok büyük bir adım"
"Evet farkındayım. Belkide yengem ve abimin ölümünden sonra ilk defa umudum var."
"Peki Nasıl oldu. Yani Nasıl bir tepki verdi."
Ona bu sabah yaşanılanları ayrıntılı şekilde anlattım. Duyduklarına en az benim kadar şaşırmıştı. Abim ve yengemi iki yıl önce kaybetmiştik. Ve Şirin o zamanlar çok küçüktü. Ne yazık ki anne ve babası öldükten sonra bir daha konuşmamıştı. Bir süre sonra artık tepkide vermemeye başladı. Kim nereye sürüklese oraya gidiyor soru sorsa cevap vermiyordu. Kimsenin yüzüne bakmıyordu. Onun için ne kadar çabalarsak çabalayalım işe yaramamıştı. Ama bu gün ilk defa ona bakmıştı. Ona tepki vermişti. Bu kadın hayatıma girmiş bir mucizeydi. Ve ben onu kaybetmek istemiyorum. Doktor her şeyden haberdar olmak istediğini söyleyip gitmişti. O çıkarken Poyraz girdi.
"Hayırdır kardeşim sorun mu var?"
"Yok bu defa güzel bir şey."
"Ne oldu."
"Şirin Mihre'ye tepki veriyor."
"Hadi canım. Ciddi misin?"
O da hem çok sevinmiş. Hemde şaşırmıştı.
"Evet Şirin'e çok iyi geldi."
"Sadece ona mı? Baksana yıllar var seni ilk defa doğru düzgün konuşurken tebessüm ederken görüyoruz"
Hakkı vardı. Biraz sohbet edip gitmişti. Bende akşama kadar işlerle ilgilenmiştim. Önümüzde çok büyük bir ihale vardı. Onu almak bizi otomotiv sektöründe bir numara yapacaktı. Bu gücüme güç katacaktı. Saatin nasıl geçtiğini anlamamıştım. Akşam olmuştu bile. Ceketimi alıp şirketten ayrıldım. Yol üstünden sabah istedikleri çikolataları hatta istemediklerini ne bulursam almıştım. Eve vardığımda ise onları böyle bulmayı beklemiyordum. İkisininde yüzü gözü boya içindeydi. İki küçük kız çocuğu vardı karşımda. Gözlerim küçük kadına takıldı. Belkide bu eve geldiğinden beri ilk defa böyle gülüyordu. Gülerken gözleri parlıyordu. İkiside yaptıkları resimlere odaklanmıştı. Ablam yanıma geldi.
"Onda neden bu kadar ısrarcı olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum."
Yüzüme tebessümle baktı. Bakışlarım yine onlara döndü. Adımlarım benden izinsiz yanlarına gitti.
"Güzel hanımlar ne yapıyorsunuz bakalım?"
Bakışları bana kayınca biraz tedirgin oldu. Bu içimin burkulmasına sebep oldu. Bende yanlarında diz çöktüm. Şirin'in saçlarına dudaklarımı bastırdım.
"Amcam resim mi yapıyorsun?"
Bana hiç bir tepki vermemişti. Yaptığı boyaya devam etti. Bu onunda gözlerinden kaçmadı.
"Güzel hanımlar yüzünüzü yıkasanızda acaba istediğiniz çikolataları alsanız diyorum."
"Aaa çikolatalar... Şirin sen ne dersin yiyelim mi?"
Başını kaldırıp ona baktı.
"Hadi yıkanalım , sonra yemek ,sonra çikolata olurmu canım?"
Şirin'in bakıcısı Sevda gelip onu götürdü. Bende kalkıp onu kucakladım. Yukarı odasına götürüp geri çıktım. Kendi odama girip üzerimi değiştim. Telefonla adamları arayıp her şeyin yolunda gidip gitmediğini kontrol ettim. Bu sıralar çok boşlamıştım. Yarın bizim çocuklarla tüm mekanlara gidip görünmem gerekti. Yeterince zaman geçtiğini anladığımda aşağı kata indim. Bu defa kapıyı çalıp bekledim. İçeriden gir komutunu duyunca kapıyı açıp girdim. Yine saçları ıslaktı.
"Ne. Neden öyle bakıyorsunuz?"
"Saçların avukat ,saçların"
Eli kısa bir an saçlarına gitti. Çok tatlı görünüyordu. Fazla tatlı. Banyoya gidip saç kurutma makinesini getirdim. Arkasına geçip saçlarını kurutmaya başladım. Parmaklarım usul usul saçlarında dolandı. Çok güzellerdi. Her ne kadar devam etmek istesemde durmak zorunda kaldım.
"Bunu neden yapıyorsunuz?"
"Neyi"
"Bunu işte. Ertuğrul bey ben artık çalışanınız bile değilim. Ki olsaydım bile bu yaptığınız anormal olurdu. Saçlarımın kuru olup olmadığına takacak kadar önemsemek fazla değil mi?"
"Önemlisin çünkü avukat."
Yüzüme öylece baktı. Önemlisin be kızım. Bu hayatta benim için çok önemlisin. Ama gel görki işleri bu kadar bok etmişken sana bunu nasıl söylerim. Söylesemde inanmazsın ki. Tekrar kucakladım. Keşke hep böyle olsaydı. Hep kollarımın arasına alabilseydim onu. Adımlarım mutfağa gidince ev halkı artık alışmış olacaklar çok fazla takmadan yemeklerine döndüler. Şirin yine öylece yemeğine bakıyordu. Sevda yanına oturmuştu. Biraz zorlasada tepki vermiyordu. Mihre'de kıyamamış olacak ki saçlarını okşadı.
"Meleğim. Niye yemiyorsun? Sevmedin mi?"
Yüzüne baksada tepki vermedi. Belki farkında değildi ama başını yerden kaldırıp yüzüne bakması bile bizim için bir mucizeydi.
"Hımmm peki madem. Benim tabağımdan yemek ister misin?"
Bu sorulara sadece bakmıştı. Mihre saçlarına dudaklarını bastırdı. Sonrasında koltuk altlarından tutup kucağına yerleştirdi. Bu yaptığı ile kalbimi yerinden oynattırdığını biliyor mu acaba. Şevkati, sevgisi, güzel kalbi her şeyi güzeldi bu kadının.
"Ben yediririm Mihre hanım "
Sevda'nın konuşması ile bakışlarım ona döndü. Yedirseydin o zaman demek istedim.
"Sorun değil Sevda hanım. Kucağımda yesin"
"Evet ama ben bu işin eğitimini aldım. Ve okuduğum kitaplarda çocukların kendi sınırlarını aşmamamız gerektiği ve bu tür davranışlardan kaçınmamız gerektiği yazıyor. Sizin çocuğunuz yok bildiğim kadarı ile, bu konu hakkında bilginizde yok anladığım."
"Evet çocuğum yok. Ama sizden daha çok çocuk baktığıma emin olabilirsiniz. Kaldı ki hiç bir şey kitaplarda yazıldığı gibi değildir. Zira çocuklar kitaplarda yaşayamaz. Gerçek hayat çok farklı. Şimdi. Şirin benim kucağımda yemek istiyorsa öyle olacak. Başka sorun."
Dedikleri ile Sevda'nın bozulan yüzüne baktım.
"Bende öyle düşünmüştüm."
Babaannem hem şaşkınlık hemde hayranlık ile ona bakıyordu. Onu sevmişti. Ki kendisi en az benim kadar zor insan severdi. Ablam zaten ilk anlardan sevmişti onu. Her hali ile insanı kendine hayran bırakıyordu. Bir saat önce çocuklaşıp her yerini boyaya bulayan kız gitmiş. Şimdi tırnaklarını çıkarmış olan kadın gelmişti. Ve istediğini almıştı. Şirin onun kucağında uysalca yemeğini yemişti.
"Doydun mu meleğim?"
Şirin sadece başını göğsüne koydu.
"O zaman çikolata yiyelim mi? Bence yiyelim."
Bakışlarını Ayşe hanıma çevirdi.
"Ayşe teyze çikolataları verir misin?"
Sonrasında tedirgince bana bakmıştı. O günkü çıkışımdan sonra bu şekilde davranıyordu. Yüzüne tebessümle baktım. Kızmadığımı bilsin istedim. Ayşe hanım çikolataları verince gerçekten bir çocuk gibi sevinmişti.
Akşam saat epey geç olmuştu. Ayla ile babaannem odalarına çekilmişti.
"Ertuğrul bey?"
Bakışlarım yüzünü buldu.
"Şirin'in anne ve babası. Onlara ne oldu."
Sorduğu soru ile içime hüzün yerleşti.
"İki yıl önce evlerine bir saldırı oldu. Babaannem ve Ayla yurt dışındaydı. Bende başka bir iş için dışarı çıkmıştım. Haber geldi. Evi taradılar diye. Oraya nasıl gittiğimi hatırlamıyorum bile. İçeri girdiğimde ikiside kanlar içinde yatıyordu. Şirin o an nerdeydi bilmiyorum. Ama zarar görmemişti. En azından fiziksel olarak. Çünkü annesinin kanlar içindeki cansız bedenine sarılı halde buldum onu. Annesinin göğsüne başını koymuş öylece ağlıyordu. Sesi çıkmıyordu. Yüzünde elbisesinde anne ve babasının kanı vardı. O şekilde ne kadar kalmıştı bilmiyorum. O günden sonra hiç sesini duymadım. Bir daha hiç konuşmadı. Bir çok doktora götürdüm. Hiç biri iyi edemedi. Bir süre sonra hiç tepki vermemeye başladı. Kimsenin yüzüne bile bakmıyordu. Acıkırsa eline bir şey alır yer. İstediğin kadar soru sor. İstediğin kadar ısrar et tepki vermezdi."
"Ama bu gün."
"Bu gün olanlar yıllar sonra ilkti avukat. Sen bilmiyorsun ama sen bu gün aileme bir mucize bahşettin."
Yüzüme öylece baktı. Ne diyeceğini bilmiyordu.
"Şey... benim uykum geldi. Beni yukarı çıkarır mısınız?"
Bu defa şaşıran bendim. İlk defa benden bir şey istiyordu.
"Tabi. Tabi çıkarırım."
Yanına gidip kucağıma aldım. Ve belki farkında değildi ama bu gün ikinci defa ben zorlamadan kollarını boynuma doluyordu. Kokusu ciğerlerime doluyordu. Adımlarım odasına ilerledi. Onu yatağına yatırdım. Arkamı dönüp kendi odama gittim. Bende Ertuğrul Arslanlı isem bu küçük kadına kendimi sevdirecektim. Başka yolu yoktu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.57k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |