15. Bölüm

15. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

Araba yurdun önünde durunca usulca indim. Ben sadece biz geliriz sanmıştım ama diğerleride bizimle gelmişti. Bu beni mutlu etti açıkçası. Yavaş adımlarla girişe yöneldim.

"Ooo Mihre kızım hoş geldin."

"Hoş buldum abi nasılsın?"

"İyiyim iyi. Hele seni gördüm daha iyi oldum. Senin ki arka bahçede."

Dediği ile yüzümde gülümseme oluştu.

"Senin ki kim?"

"Birazdan tanışırsınız"

Ne çok soru sorar olmuştu. Şirin ile el ele arka bahçeye ilerledik. Daha köşeyi dönmeden çocukların gülüşleri gelmeye başladı. Köşeyi dönünce yüzümdeki gülüş dahada büyüdü. Hiç değişmemişti. Nerdeyse emekli olacaktı. Ama hala çocuklarla oyun oynuyordu.

"Şimdi sıra bende. Gel bakalım küçük kuş. Şimdi yaktım çıranı"

Beyaz saçlarının ortası açılmıştı. Üstünde beyaz bir gömlek vardı. Göbeği epey büyümüştü. Gri kumaş pantolonunu askılarla tutturmuştu. Arkadan yaklaşıp ellerim ile gözlerini kapadım. Yaptığım ile durakladı.

"Bil bakalım ben kimim?"

"Sen. Sen Gamze'sin."

Cevap vermedim.

"Değil misin. Çiğdem o zaman.... yine mi değil. Buldum Ersin"

"E yuh ama müdür baba"

Ağzından tok bir gülüş çıktı.

"Ha tamam sen benim en sinirli. En yaramaz. En çok bilmiş. Böyle en kurnaz güneşimsin"

Ellerimi önüne alıp beni bağrına bastı.

"Aşk olsun müdür baba"

"Oy oy alınırmış benim güneş kızım"

Saçlarımdan öpünce bende gülümsedim.

"Söyle bakalım neden geç kaldın?"

Bakışlarım yanımda duran insanlara kaydı. Oda benim gibi oraya baktı.

"Sana misafir getirdim. "

Hepsi tek tek kendini tanıtıp el sıkıştı. Şirin'in yanında diz çöktüm.

"Şirin bak bu benim müdür babam. Beni o büyüttü."

Ama Şirin başını kaldırıp bakmadı. Müdür babam önünde diz çöktü.

"Meraba küçük kuş."

Ama o bana biraz daha sokuldu.

"Korkmana gerek yok birtanem. Burda kimse sana zarar vermez. "

Arkamızda bize meraklı gözlerle bakan çocukları gösterdim.

"Onları görüyor musun? Onlarda bizim gibi. Tıpkı benim ve senin gibi. Ama sen çok şanslısın canım. Bak seni çok seven bir ailen var. Ama onların sadece müdür babası ve kardeş bildikleri bizler var."

Başını kaldırıp onlara baktı.

"Aa saçında ne var öyle?"

Müdür baba oyunbazca elini Şirin'in saçına uzattı.

"Aaa şuna bak"

Elini geri çektiğinde küçük bir gül vardı. Bu sihirbazlık gösterisini ilk gördüğümde çok sevmiştim. O da sevmiş olacak ki elini uzatıp gülü aldı. Bu yüzümün gülmesine neden oldu.

"Hey millet gelsenize. Bakın sizi kimle tanıştırıcam."

Hepsi yanımıza geldi.

"Bakın bu Şirin . O benim arkadaşım. Sizlede arkadaş olmak için geldi."

İlk cesaret eden Elif oldu. Karşımıza geçip elini uzattı.

"Meyaba men Elif"

"Elif'e merhaba demek ister misin"

Yüzüme bakıp gözlerini Elif'e çevirdi. Sonrada elini uzattı. Bu hepimizin gülümsemesine neden oldu. Diğer çocuklarda gelip tanışmaya başladı. Şirin bir şey demesede tanışmak isteyenlerle el sıkışmıştı. Bu bile onun için büyük bir adımdı. Ama yalnız olmadığını bilmesi gerekiyordu. Bir süre onlarla oynamıştık. Beni şaşırtan Ayla ve Poyraz beyin bizimle körebe oynaması oldu. Seher hanım ve Ertuğrul bey bir süre bizi uzaktan izlemişti. Sonrasında da müdür babanın odasına geçmişlerdi. Çocuklar oynarken ben yukarı çıktım. Çıkarken gözlerim aşağı kata inen merdivenlere kaydı.

"Hayır. Müdüre teyze yapma ne olur. Vurma ona. O bir şey yapmadı. Vurma ona"

Beynimde yankı bulan seslerle başımı iki yana salladım. Adımlarım bir üst kata gitti. Pembe bir kapının önünde durdum. Elim kapı kuluna uzandı. Yavaşça indirdim. Gözlerimin önünde hayaletler belirdi.

"Gamze bak kelebek bak"

"Aa ne düzel"

Elini uzatıp kelebeği almaya çalışması ve sonra kelebeğin uçup gitmesi. Ve tabi bizim peşinden koşmamız.

"Müdür baba çiçek hasta oldu."

"Tamam güneş kızım. Ben ona bakıcam. Ama hadi siz okula."

Bizi okula gönderip Çiçek'in başında bekleyişi. Bizim annemiz oluşu babamız oluşu.

"Miyhe acıyo mu?"

Küçük Mihre'nin dolu gözlerine inat Nazlı'yı sakinleştirmeye çalışması.

"Yot acımıyo. Ama ben şana ne didim. Bana miyhe deme. Mihre menim adım "

"Timam Miyhe"

Oflayıp önüme dönüşüm.

"Gene ne oldu güneş kızım. Nasıl düştün bakayım"

"Kuşlara koştum. Ama beni beklemediler"

"Ama güneş kızım sana onlar uçuyor yapma dedim."

"Ama aykadaş olcaktım"

Başımı göğsüne bastırışı.

Ve başka bir anı. Burda daha büyüğüz.

"Güneş kızım ne oldu anlatmayacak mısın"

"Bir şey olmadı."

"Arkadaşının kafasına taş atmışsın. Benim güneşim böyle şeyler yapmaz ama"

"Gamzey'i ağlattı."

"Bak sen ne yaptı da ağladı benim deli kızım"

"Ona senin anne ve baban yok dedi. Sen anne terbiyesi almamışsın dedi. Müdür baba bize terbiyesiz dedi. Öğretmende ona bir şey demedi. Bende kafasına taş attım"

Evet yapmıştım. Bize terbiyesiz diyen çocuğun kafasını taşla yarmıştım. Biz bir şey yapınca kıyamet koparan ama onlara ses çıkarmayan öğretmenin de arabasını boydan boya çizmiş lastiklerini kesmiştim. Çünkü öbür çocuklara bir şey olsa anne ve babaları okula gelip kıyameti koparırdı. Ama bunların sadece kafa yarma kısmını biliyordu. Halada söylememiştim. Sonrasında beni teselli etmiş terbiye ve saygı denilen şeyin onların düşündüğü gibi bir şey olmadığını anlatmıştı. Ertesi sabahta okula gelip onlara had bildirmiş benim çocuklarım sahipsiz değil mesajı vermişti. İstediğinide almıştı. Bir daha hiç bir öğretmen bizi hor görmeye yeltenememişti. Adımlarım pencere kenarındaki yatağa ilerledi. Elim yatak başlığını okşadı. Kenarına astığım düş kapanı bile duruyordu. Yatak başlığına yazdığım küçük kelime 'ANNE' Gözümden bir damla yaş aktı.

"Avukat"

Arkamdan gelen sesle irkildim. Hızla gözümdeki yaşı sildim. Adım sesleri bana doğru geldi.

"Senin miydi"

Başımı evet anlamında salladım.

"Birden eski anılar ile doldum işte."

Dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Merak ettim. Yani küçük avukatı."

Dediği ile ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçtı.

"İnan bana çekilmezdi."

"Hadi canım"

"Gerçekten."

Gülüşümle yüzüme baktı. İlk defa öyle bakıyordu. Yakın gibi. Hiç kimsenin olmadığı kadar yakın gibi.

"Anlatsana"

"Mesela.... Bir keresinde. Ki o zamanlar daha yedi yaşındaydım. Müdür baba rahatsızlanmıştı. Uzunca bir süre gelemedi. Onun yerine başka bir kadın geliyordu. O...O müdür baba gibi değildi.

Bizim Nazlı diye bir arkadaşımız vardı. Top oynarken top camını kırmıştı. Çok kızdı. Koridorda yakalamış. Kolunu sıkıyordu. Onu hırsla itince bende dayanamamıştım. Kadını arkadan merdivenlerden aşağıya ittim."

Son söylediklerimi biraz kısık sesle söyledim.

"Şaka. Hayatta inanmam. Sen mi?"

Gülüşü odayı doldurdu. İlk defa sesli gülüyordu.

"Ama aramızda . Kadının kendi dahil daha kimse bilmiyor"

Son söylediğim ile ikimizde sesli şekilde gülmüştük. İzlenme hissi ile başım kapıya gitti. Hepsi burdaydı. Bize şokla bakıyorlardı. Bunlar neye bakıyor öyle. Beni şoka sokan ise yanımdaki adam demin kahkaha atan o değilmiş gibi suratını ciddileştirmiş öylece yüzümü izliyordu. Sanırım diğerlerinin bunu görmesini istemiyordu. Bende bir şey demedim. Kapıdan görünen sima ile hızla oraya koştum.

"Ne oluyor burda?"

"Çiçeğim"

"Güneşim"

Hızla ona koşup kollarına atıldım. Kolları belimi sardı. Kardeşimdi o benim. Küçük kardeşim.

"Geç kaldın küçük çiçek"

"Yooo bence hiçte kalmadım"

Eli yapılı saçlarına gitti. Baştan aşağı süzdüm onu seni gidi çapkın. Süslenip gelmişti. Bir saat önce herkesin yani Arif'in burda olduğunu söylemiştim. Anlaşılan bizimki adama nikahı basmadan durmayacaktı. Geri çekilip utangaçça etraftaki insanlara baktı.

"Şey sizi tanıştırayım. Seher hanım Ertuğrul beyin babaannesi Ayla hanım ablası. Poyraz bey aile dostları."

Küçük meleğimi kucağıma aldım.

"Buda yeğenleri Şirin. Arif'i tanıyorsun zaten"

"Şey evet. Yani tanıyorum. Merhaba. Nasılsınız?"

Heyecandan nasıl saçmaladığının farkında mıydı acaba. Dudaklarımı birbirine bastırdım. O da fark etmiş olacak ki.

"Şey ben memnun oldum."

Gidip Seher hanımın elini öptü. Diğerleri ile el sıkıştı.

"Siz nasılsınız Arif bey?"

"Şey iyiyiz. Yani iyiyim. Ben. Sen Yani siz nasılsınız"

Üst üste kurduğu cümlelerle ben daha fazla gülmüştüm. İkiside utançla bana bakmıştı. Daha fazla dayanamadım.

"Meleğim buda benim kardeşim adı çiçek"

"Merhaba Şirin. Tanıştığıma memnun oldum. "

Ama Şirin'den tepki alamayınca bana baktı. 'Sonra anlatırım ' diye ağzımı oynattım. Başını tamam anlamında salladı. Hepimiz yatakhaneden çıkarken sonda ben ve Ertuğrul bey kalmıştık. Arkalarından ilerlerken kulağıma eğildi.

"Haklı olduğuna inanamıyorum "

"Şşş utangaçlar. Hemde fazlası ile"

Sadece gülümsemişti. Böyle böyle akşamı etmiştik. Şimdi ise birlikte eve gidiyorduk. Yani onların evine. Şirin başını üzerime koymuş uyuya kalmıştı.

"Avukat "

"Efendim"

"Ben. Bu gün için çok teşekkür ederim. Yani hepsi için"

"Sizin için yapmadım. Şirin için yaptım"

"Bunu biliyorum. Ama yinede teşekkür ederim. Ben anlamıyorum. Onun ne hissettiğini anlayamıyorum. Çok uzak kalıyorum"

"Çünkü dinlemiyorsunuz. Bakmıyorsunuz. Kendi etrafınıza öyle bir duvar örmüşsünüz ki sadece insanların sizi görmesini değil onları görmeyide zorlaştırmışsınız."

Başka bir şey diyemedi. Haklı olduğumu biliyordu. Onun için sadece kendi düşünceleri kendi istekleri vardı. Kimseyi düşünmüyor onların ne dediği ile ilgilenmiyordu.

"Davanıza az kaldı. Farkındasınız değil mi?"

"Biliyorum "

"Ne yapacaksınız peki"

"Sen inat ettiğin için başka bir Avukat bulucam"

Allahım beni deli çıkaracaktı.

"Peki beni ne zaman bırakacaksınız?"

"Bunun cevabını henüz duymaya hazır değilsin"

"Davayı kazanamazsanız sizi hapse atacaklar biliyorsunuz değil mi "

"Muhtemelen"

Offff derin bir nefes saldım. Kendini düşünmüyorsa en azından ailesini düşünmeliydi.

"Aileniz. onları hiç mi düşünmüyorsunuz."

"Düşünüyorum. İnan bana en çok ailemi sevdiklerimi düşünüyorum"

Son söylediğini gözlerimin içine bakarak söylemişti. Araba durunca inip Şirin'i kucağına aldı. Bende peşinden çıktım. Yukarı kata ilerledi. Şirin'i yatağına yatırması için yorganı kaldırdım. Ayağındaki ayakkabıları çıkardım. Üzerini örtüp geri çekildim. Bakışlarım yatakta uyuyan küçük kızda takılı kaldı.

"Dosyaları yarın bana bırakırsınız."

Bakışları hızla bana döndü.

"Bu bir şans mı?"

"Size değil. Ona... Bir kaybı daha olmasın diye. "

Bakışlarımı yüzüne çevirdim . Derince yutkundu.

"Dosyalar çalışma odasında."

"Yok. Ben benim için tahsis ettiğiniz odada çalışırım. Bir daha sizin odanıza girmek istemiyorum. Malum. En ufak bir sorunda suçlu ben oluyorum. "

"Avukat ben..."

"Sizin ne düşündüğünüz yada hissettiğiniz ile ilgilenmiyorum. Ben sadece onun için sizi savunacam. Ama sizden bir söz istiyorum "

"Ne istersen"

"Burda işim bitince beni bırakacaksınız. Söz verin"

Derince yutkundu. Göz bebekleri titreşti. Gözlerim gözlerine kenetlendi. Bal rengi gözlerim karanlık irisleri ile dans etti.

"Söz eğer işin bittiğinde hala gitmek istiyorsan seni bırakıcam"

"Teşekkür ederim "

Beklemeden karşılık vermiştim. Elbet isteyecektim. Beni burda tutan bir şey yoktu. Tam çıkıyordum ki Sevda içeri girdi.

"Sizde mi burdaydınız"

"Evet. Ama işim bitti. Size iyi akşamlar."

Onları yalnız bıraktım. Arkamdan baktığını hissediyordum. Aralarında nasıl bir ilişki vardı bilmiyorum. Ama benden uzak dursalar iyi ederlerdi. En son bir kadın kıskançlığı yüzünden karanlık bir odaya haps olmuştum. Ayağım çıkmıştı. Ne yaptığı umrumda değildi. Ama kadınlarını benden uzak tutsa iyi ederdi. Çünkü bu defa zarar gören yalnız ben olmazdım. Odaya girip kendimi yatağa attım. Bu gün yorucu olmuştu. Ben daha kendimi karanlığa bırakmadan çarpan bir kapının sesi duyuldu. Bu beni meraklandırsada bakmadım. Onun yerine kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Bölüm : 10.01.2025 09:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...