16. Bölüm

16. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

 

Sabah bilincim yüzümde gezinen parmaklarla açılmaya başladı. Küçük minik parmaklar. Saçlarımda gezindi. Gözlerimi yavaşça araladım.

"Şirin!"

Yüzüme öylece baktı. İki elimle koltuk altlarından tutup yanıma çektim. İki yanağınada sulu öpücükler bıraktım.

"Günaydın meleğim. Hiç bu kadar güzel uyandırılmamıştım."

Ellerim ile saçlarını geriye taradım.

"Sen yüzünü yıkadın mı bakalım"

Sadece baktı.

"Hadi bakalım. Doğru banyoya"

Onuda kucaklayıp banyoya ilerledim. Önce onun yüzünü yıkayıp havlu ile kuruladım. Sonra kendi yüzümü yıkadım.

"Hadi bakalım. Doğru kahvaltıya."

Aşağı indiğimizde kimse yoktu. Sanırım saat daha erkendi.

"Şirin kahvaltıyı biz hazırlayalım mı"

Yine tepki yok.

"Tamam o zaman hadi bakalım."

Dolaba gidip içinden kahvaltılık çıkardım. Onları tek tek Şirin'in eline verip masaya götürüşünü izledim. Çayı koyup demlenmesini bekledim. Elime bir kaç yumurta alıp tezgaha yanaştım.

"Yardım etmek ister misin?"

Aşağıdan başını kaldırıp bana baktı. Koltuk altlarından tutup tezgaha koydum. Kaseyi ona yanaştırıp yumurtaları içine kırdım. Eline çırpıcıyı verdim. Küçük elini avucuma aldım.

"Çırpalım iyice. Çırp çırp çırp.... Aferin sana."

Geri çekilip içine bir tutam tuz attım. Tavaya yağ koyup ocağa koydum.

"Meleğim, bak bu ocağa büyükler olmadan yaklaşmak yok tamam mı?"

Yumurtayı alıp içine döktüm. Bir süre sonra omlettte hazırdı. Onuda alıp masaya koydum.

"Her şey tamam... e ben acıktım sen acıkmadın mı?"

Onuda yanıma alıp masaya ilerledim. Biz tam oturuyorduk evin geri kalanı mutfak kapısından içeri girdi. Bakışları bizde gezindi.

"Günaydın."

"Günaydın kuzum da. Kahvaltıyı kim hazırladı."

Ayşe teyzenin sorusu ile ona döndüm.

"Biz hazırladık Ayşe teyze. Hem Şirin size elleri ile omlet yaptı değil mi "

Şirin bize cevap vermek yerine gidip her zaman benim oturduğum sandalyeye oturdu. Sanırım bu kucağında yemek istiyorum demekti. Diğerlerine omuz silkip ona ilerledim. Daha oturamamıştım ki.

"Küçük bir çocuğu mutfağa sokmak ne kadar doğru"

"Anlamadım"

Sert bakışlarım Sevda denen kadını süzdü.

"Yanında büyük biri yokken mutfağa girerse kendine zarar verebilir. Bu yaptığınız hiç doğru değil. O daha çocuk"

"Evet bir çocuk ve bir birey. Güvenli şartlar oluşturduğu takdirde her şey beraber yapılabilir. Şirin artık ocağın ve bıçakların can yakan şeyler olduğunu yalnızken yaklaşmaması gerektiğini biliyor. Kaldı ki hep çocuk kalmayacak. İnsanları yapay bir fanusta yetiştiremezsiniz Sevda hanım. Hayatı öğretmemiz gerekir."

Kendiniz ile onu bir tutmayın. Onun bir ailesi var!"

Kurduğu cümle ile nefesim kesildi. Belkide haklıydı. Şirin benim gibi değildi. Onun ailesi vardı. Hiç bir zaman benim kadar yalnız kalmazdı. İçimdeki öfkeyi susturdum. Elim yumruk oldu. Arkamı dönüp kapıya yöneldim. Mutfaktan çıkamadan bacağıma sarılan kollarla durmak zorunda kaldım. Küçük kız. Bedeni ufacık kalbi kocaman olan küçük kız. Eğilip onu kucağıma aldım.

"Kahvaltını yap tamam mı canım"

Ama kollarını boynuma sarıp sıktı. Bakışlarım diğerlerinde gezindi. Hüzünle bakıyorlardı. Bana acıyorlar mıydı. Bu beni deli etmeye yetti. Bakışlarımdaki hüznü sildim. Başımı dikleştirdim. Gidip masadaki yerimi aldım. Onuda kucağıma yerleştirdim. Kimse bir şey demeden yerlerine oturdu. Elime çatalı alıp Şirin'e yedirmeye başladım. Bir süre hepsinin bakışları yüzümdeydi. Ama hiç biri ile göz kontağı kurmadım. Ağzıma bir parça ekmek uzatılması ile şaşkınlıkla ağzım aralandı. Şirin kucağımda doğrulup ağzıma ekmeği uzattı. Onu kırmadım. Bu ilkti. İlk defa böyle bir adım atıyordu. Tabaktaki kahvaltılıklara uzanıp çatalla onları hareket ettirdi. Yüzümde gülümseme oluştu. Benim yaptığım gibi onları gülen yüz yaptı. Sonrada eline bir parça salatalık alıp ağzına attı. Onu çiğnerken başka bir taneye uzanıp bana uzattı. Önce uzanıp yanaklarını öptüm. Sonrada elindeki salatalığı ısırdım.

"Şirincim reçel yemek ister misin?"

Sevda'nın yapmacık sesi ile bakışlarımız ona döndü. Şirin ise hiç oralı olmadı.

"Şirin reçel sevmiyor Sevda hanım. O bal seviyor. Bebeğim ballı ekmek yapıyım mı"

Bir şey demesede ben bir parça ekmeğe önce tereyağı sürdüm. Sonrada biraz bal sürdüm. Ona uzatınca ağzını aralayıp ısırdı. Gülümsedim. Canım benim. Onun ısırdığı geri kalan ekmeği ben ağzıma attım. Başını kaldırıp yüzüme baktı.

"Ne oldu meleğim?"

Elini kaldırıp yanağıma koydu. Bu yaptığı ile gözlerim kapandı. Onu biraz daha kendime bastırdım. Gözlerimi araladığımda Sevda kıskanç gözlerle bize bakıyordu. Ertuğrul bey ise yüzüme şefkatle baktı. Diğerleri ise hem sevinç hem hüzünle bakıyordu. Kahvaltımız son bulunca Şirin ile salona geçtik. Rüzgar elinde dosyalar ile yanıma geldi. Onları yanıma koyup gitti.

"Eğer çalışma oda...."

"Gerek yok. Ben burda yada yatak odasında çalışırım"

"Avukat bir daha öyle bir şey olmayacak"

"Ne var biliyor musunuz. Sizin söylediğiniz hiç bir sözün bende hükmü yok"

Yüzüme öyle bir baktı ki. Canı çok yanmış gibiydi. Üzgün gibi. Ama inanmadım. Ben artık ona hiç inanmazdım.

Ben başka bir şey demeyince o çıkıp gitti. Bir kaç dakika sonra Ayla'da evden ayrıldı.

Elime bir dosya aldım. Ama bakışlarım yanımdaki kıza kaydı. Öyle mahzun bakıyordu ki.

"Şirin benim biraz çalışmam gerek."

Yüzü düştü. Sanırım onu yanımda istemediğimi sanmıştı.

"Ben dosyalara bakarken sen bana bir resim çizer misin?"

Gözlerindeki hüzün dağıldı. Gülerek yüzüne baktım. Sehpadaki boyaları ve resim defterini elime alıp ona uzattım.

"Hadi bakalım. Göster marifetini."

O defteri alıp yere oturdu. Bende yanında yerimi aldım. Elimde geçen defa incelediğim şu kaçakçılık dosyası vardı. Aslında hakkında herşeyi çalışmıştım. Ama sormam gereken sorular vardı. Epey bir süre izleyebileceğimiz yolları kendi içimde tartıştım. Bu iş zor olacaktı. Lehimize karar çıkmasa bile aleyhimize karar çıkmasına engel olmalıydım. Şirin'in ayaklanması ile ona döndüm. Benimde başım ağrımıştı.

"Bittimi canım?"

Elindeki resmi bana uzattı. Küçük bir kız çocuğu ve yanında bir kadın çizmişti. Etraflarında rengarenk çiçekler vardı. Elimi küçük kızın üzerine yerleştirdim.

"Bu sen misin?"

Başını evet şeklinde salladı. Bu defada elimi kadının üzerine koydum.

"Peki bu kim"

Elini kaldırıp yanağıma koydu. İçimde ılık bir şeyler aktı sanki.

"Bu ben miyim?"

Başını yine evet anlamında salladı. Onu hızla kollarıma aldım. Bu küçük kız bana kimsesizliğimi unutturuyordu. Gözlerim karşıda bize gülümseyerek bakan Seher hanıma kaydı. Adımları bize doğru geldi. O gelince bende Şirin'den biraz uzaklaştım.

"Bizim deli oğlanla aranızdaki sorunu hallettiniz herhal"

"Torununuzla aramda sizin düşündüğünüz gibi bir şey yok. İşi kabul ettim. Çünkü."

Bakışlarım küçük kıza kaydı.

"O daha fazla kayıp versin istemiyorum. Kaldı ki.."

"Kaldı ki?"

"Eğer bu işi bitirirsem beni bırakacağına dair söz verdi."

Dediğim ile biraz şaşırdı.

"Sen gerçekten burda kalmak istemiyorsun!"

Sesi şaşkındı.

"Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama evet. Burda kalmak istemiyorum. İşim bitincede gidicem"

"Şirin banyo zamanı"

Gelen sesle bakışlarım oraya döndü. Sevda gelip Şirin'i yanımızdan aldı. Şirin'in bakışları yine yerdeydi. Şayet amcasına ve diğer aile üyelerinede böyle bakmasa korktuğunu düşünürdüm. Onlar gidince elimdeki resme baktım.

"Seher hanım. Çerçeveniz var mı?"

Gülümseyerek bana baktı. Neden istediğimi anlamıştı.

Resmi çerçeveye yerleştirdim. Gülümseyerek baktım.

"Hayırdır. Seni bu kadar mutlu eden ne merak ettim doğrusu."

Gelen sesle yanı başımdaki adama çevirdim bakışlarımı. Elimdeki resmi ona çevirdim. Dudakları kıvrıldı.

"Şirin'in mi"

"Hı hı bana yaptı."

"Çok farkılısın"

"Nasıl yani"

"Ne biliyim bildiğim tüm kadınlar senin şu yüzündeki mutluluğu mücevherlere bakarken takınıyor. Yada pahalı hediyelere."

"Bu iyi bir şey mi?"

Kafam karışmıştı. Ben normal bir kadın değil miydim.

"Aklının alamayacağı kadar iyi."

Dediği ile bende gülümsedim.

Şirin yanımıza gelince kollarından tutup kucağına aldı.

"Amcam. Nasılsın bakalım."

Tepki yok.

"Şirin bak bakalım resmimiz nasıl olmuş?"

Elimdeki resmi ona gösterdim. Çerçeveli hali onu şaşırtmıştı.

"Aşk olsun ama amcam. Beni neden çizmedin?"

Dediği ile gülümsedim. Koca adam resmen şuan kıskançlık yapıyordu.

"Üzgünüm Ertuğrul bey ama bu bizim resmimiz. Değil mi meleğim?"

"Hıh. Fıstığım banada yapar avukat. Hemen şımarma."

Bu dediğine daha çok gülmüştüm.

"Peki, sizce bunu nereye asalım?"

"Bilemedim ki. Şöyle evin en güzel noktasına asalım"

Etrafta bir süre göz gezdirdi. En son salonun girişini gözlerine kestirdi. Eve girer girmez. Çıkarken. Merdivenleri inip çıkarken insanın bakışları ilk orayı görüyordu.

"Burası olsun bence. Siz ne dersiniz?"

Bilmem anlamında omzumu aşağı yukarı salladım. Bir kaç dakika sonra gelen çekiç ve çivi ile duvara çivi çakıp resmi oraya asmıştı. Üçümüz yan yana resme bakıyorduk.

"Bence çok güzel oldu."

"Bence de"

Yüzüne tebessümle baktım.

"Aa ne yapıyorsunuz kapıda?"

Gelen sesle bakışlarımız Ayla ve Poyraz beye kaydı. Açılıp resmi görmelerini sağladık.

"Hadi canım. Kim çizdi bu şaheseri. Ertuğrul sen mi yoksa?"

Poyraz beyin cümleleri ile ona gülümsemiştim.

"Aa yok. O öyle güzel resim yapamaz. Mihre sen mi çizdin"

"Malesef Ayla'cım ben o kadar yetenekli değilim. Bu Şirin'in resmi. Çok güzel değil mi?"

"Gerçekten mi? Halacım bu çok güzel. Peki kim bunlar?"

Bakışlarını bana çevirdi.

"Mihre ile sen misin"

Elini uzatıp elimi tuttu. Hep beraber koltuklara geçtik.

"Ertuğrul bey. Bu arada dosyaları inceledim. Size sormam gerekenler var. Müsait bir zamanınızda konuşsak"

"Tabi. Yemekten sonra konuşuruz."

Ayla Şirin ile ilgilenmeye başlamıştı. Bizde Poyraz ve Ertuğrul bey ile sohbet ediyorduk. Gelen çaylar ile biraz duraksadım. Herkes çaylarını alırken sıra bana geldi. Ben daha hareket etmeden Sevda tepsiyi üzerime döktü.

"AAHH"

"AVUKAT İYİ MİSİN?"

"YANDIM. YANDIM. ÇOK SICAK."

gözlerim bana sinsice sırıtan kadına kaydı. Bilerek yapmıştı.

"Neden yaptın?"

"Ne. Ben bilerek yapmadım."

"Yalan söyleme. Bilerek yaptın. Daha demin güldün."

"Gülmedim. Ertuğrul bey Bilerek olmadı gerçekten"

Sesini ağlamaklı yaptı. Allahım bu kadın şeytandı.

"Bana bak. Seni..."

"Size Bilerek yapmadım diyorum neden inanmıyorsunuz?"

Gelip tam karşıma geçti ki. Diğerlerinden beklediğim tepki hiç beklemediğim birinden geldi. Şirin gelip tam karşımda durdu. Sırtı bana dönüktü. Elleri ile Sevda'yı uzaklaştırmaya başladı.

"Şirin"

"Amcam"

Diğerleride en az benim kadar şaşkındı. Bana dönüp kollarını bacaklarıma doladı.

Önünde diz çöktüm.

"Canım. Tamam bak geçti. Artık Acımıyor."

Elimi yanağına koydum.

"Belliki yanlış anlaşılma olmuş avukat. Kusura bakma."

Ne diyordu bu adam. Ben aptal değildim. Bakışlarımı hırsla ona çevirdim. Gözlerindeki bakış değişti.

"Ayşe teyze Şirin'i odasına götürür müsün?"

Ellerimi yanaklarına koyup sevgi ile okşadım.

"Hadi meleğim. Geç oldu. Uyku vakti tamam mı."

Anlından öpüp onları gönderdim. Gittiklerinden emin olunca gözlerimi muhattabıma çevirdim.

"Şimdi beni iyi dinleyin. Sizin düşündüğünüz gibi aptal değilim. Ben bilerek yaptı diyorsam bilerektir. Ben kimseyi yanlış anlamadım. Ve son bir şey daha. Kadınlarınızı benden uzak tutun. Çünkü eğer onlar yüzünden bir kez daha zarar görürsem canı yanan bir tek ben olmam. Ve yaptığımız anlaşma son bulur. Beni yanınızda tutmak için zincirlemeniz gerekir. Bilmem anlatabildim mi."

Bir şey söylemesine fırsat vermeden arkamı dönüp gittim.

"Bambinin içinden yırtıcı bir panter çıktı."

Merdivenlere ulaşmadan Poyraz beyin sesini işittim. Onu Ayla takip etti.

"Demin Ertuğrul'u tehdit etti. Ve söyledikleri. Valla ne yalan söyleyeyim karşısında şapka çıkardım"

"Bizede böylesi yaraşırdı"

Bunu diyen, beklemediğim Seher hanımdı. Onlara neden yakışacaktım ki. Ayla sözlerine devam etti...

"Tabi torunun günü birlik aşklardan uzak kalabilirse. Bu gidişle kazanamadan kaybedecek."

Cevabı yine Seher hanım verdi. Beklemediğim şekilde beni korumuştu.

"Kaybederse kendi kaybeder. Bana bak Sevda bir daha böyle bir şey olursa kendini kapıda bulursun. Ben torunuma benzemem. Ne iki göz yaşına nede başka bir şeyine kanmam"

"Saçmalamayı kesin. Düşündüğünüz gibi bir şey yok"

Çıkışı net olsada Poyraz bey son noktayı koydu.

"Biz değil avukatın öyle düşünüyor"

Daha fazlasını duyamadan merdivenlerin sonuna gelmiştim. Kendimi banyoya atıp karnımdaki kızarıklığa baktım. Offf bir bu eksikti. Üç gün sonra dava vardı. Ve benim sormam gereken sorular. Ama onun yüzüne bakasım yoktu şuan. Resmen sevgilisini korumuştu. Haksız olmasına rağmen korumuştu. Üzerime sarı civciv desenleri olan bir pijama geçirip kendimi yatağa attım. Çok yorgundum ya. Kendimi karanlığa bıraktım. Gece hayal meyal yanıma uzanan bir beden hissettim. Kollarımı ona doladım. Başını göğsüme koydu. Ellerim sırtını sıvazladı. Ama gözlerimi açıp bakamadım.

Sabah gözlerimi bedenime sarılan küçük kollarla araladım. Şirin. Burda ne yapıyordu. Güneş epey yükselmişti. Biz ne kadardır uyuyorduk böyle. Dahası Şirin ne zaman gelmişti. Ellerim saçlarına gitti. Usulca okşadım. Ela gözleri yavaşça aralandı. Eğilip yanağına sulu bir öpücük bıraktım.

"Günaydıııın"

Eli yanağımı buldu.

"Meleğim. Ne oldu. Gece korktun mu?"

Belimdeki kolları sıkılaştı.

"Korkma canım benim. Ne zaman istersen de yanıma gelebilirsin tamam mı"

Saçlarından öptüm.

"Biz nasıl bu kadar uyuduk."

Onuda alıp önce banyoya gittim. Sonrasında aşağıya indik. Herkes burdaydı. Bunlar neden işe gitmiyordu. Ertuğrul beyin bakışları bizi buldu. Üzerimi baştan aşağıya süzdü. Dudakları yukarı kıvrıldı.

"Günaydın uykucu hanımlar."

Bende üzerime göz gezdirdim. Kahretsin ben pijamalarla mı inmiştim. Utançla saçlarımı yüzüme kapamaya çalıştım. Bu durum onu eğlendirmişe benziyordu. Çünkü tebessümü açık bir gülüşe döndü.

"Be ben üzerimi değişiyim. Bir an dalgınlık olmuş."

Şirin'i aşağıda bırakıp hızla yukarı çıktım. Üzerime pantolon ve kazak geçirip tekrar aşağıya indim.

"Amcam kreşe gitmeyecek misin?"

Şirin kaç gündür gitmek istemiyordu. Kimsede ısrar etmiyordu. Bende bir şey demedim. Kahvaltımız bitince salona geçtik. Bende dosyaları elime alıp incelemeye başladım.

"Sorularım var"

"Seni dinliyorum "

"Önümüzde ki dava. Tırlar size ait ama kullanım hakları başkasında. İçindeki mallar kimin?"

"Birlikte çalıştığımız şirketlere ait. Biz lojistik kısmı ile ilgileniyoruz."

"Evet ama kullanım hakkı onlarda. Adamlara ne kadar güveniyorsunuz. Belkide yasaklı maddeyi onlar koydu. "

"Böyle bir şey yapmaya cesaret edemezler."

"Ortaklarınıza olan inancınız gözlerimi yaşarttı. Ama biri sizi sattı. Evraklarda mallar ile hiç bir alakanız olmamasına rağmen imzanız var. Bunu biliyor musunuz?"

"Bu ne demek"

"Bu şu demek. Evrağı inceledim. Onlarla olan iş anlaşmanızıda. Şunlara bakın"

Yanına yanaşıp iki evrağı ona incelettim.

"Birinde imza anlaşma maddesinin hemen altına atılmış. Diğerinde gelişi güzel. Ayrıca atılan imza birebir aynı."

Yüzüme sadece baktı. Derin bir nefes alıp verdim.

"Ertuğrul bey. İmzaladığınız belgenin bu olmadığını zaten biliyorsunuz. Dikkatli şekilde incelediğimizde biri imzanızı diğer kağıda cihazla kopyalamış. Kimse bu kadar milimi milimine aynı bir imza atamaz. Eğer bir uzman bulursak bunu kanıtlarız. Bu şekilde bir ihtimal suçlamaları düşürebiliriz. "

"Kesin değil ama"

"Üzgünüm. Elimden geleni yapmaya çalışıcam"

Başımı kaldırıp ona baktım. Ama o zaten benim yüzüme bakıyordu. Ve ben kendimi o kadar kaptırmıştım ki adamın dibine girmiştim. Çok yakındı. Haddinden fazla yakın. Sıcaklığı bedenime nüfuz ediyordu. Elimle saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Iım şey ben gidiyim. Teşekkür ederim. "

Ayaklandığımda Seher hanımın anlam yüklü bakışları ile duraksadım. Neden gülümsüyordu bu kadın. Beni sevmediğini düşünüyordum. Evet dün gece ona karşı korudu ama. Sevmiyordu, bence öyleydi. Öyleydi değilmi. İlk tanıştığımızda bana çok gıcık olmuştu. Tabi birde şu vardı. Ben insanları her ne kadar iyi okuyorum desemde iş bana dönünce salaklaşıyordum....

Bölüm : 12.01.2025 15:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...