
MİHRE KARA
"Bakın beyefendi madem davadan kendi isteğiniz ile vazgeçeceksiniz beni neden bu kadar uğraştırıyorsunuz."
"Adamlar çok iyi fiyat verdi avukat hanım."
"Ya o zaman baştan adamlara istediğiniz fiyatı söyleseydiniz. Çocuk oyuncağımı bu"
Daha fazla muhatap olmadan telefonu suratına kapatmıştım. Ne mi oldu. Bu sabah bir müvekkilim arayıp davayı geri çekmemi istedi. Aylardır tehditler aldığım. Silah zoru ile karşı tarafla görüştüğüm davanın müvekkili. Neymiş adamlar çok yüksek fiyat önermiş. Allah kahretsindi. Kendi aralarındaki it dalaşına müdahil olmazdım o zaman. Derin bir soluk bırakıp koltuğa çöktüm. Bıkmıştım artık gerçekten. Kapı çalınca ' gir' diye komut verdim. İçeri geçen hafta aldığım boşanma davasının müvekkili Sare hanım girdi. Kadının kocası onu aldatmıştı. Yakalanınca da tek gecelik bir şeydi. Gibi saçma bir savunma yapmış . Sanki kadının umrumda olan bir kaç dakikalık zevkiydi. Erkekler bazı konularda gerçekten tam bir salak gibi davranıyordu. Kadın boşanmak isteyincede karşı çıkmış üstüne birde şiddet uygulamıştı.
"Merhaba Sare hanım, nasılsınız?"
"Nasıl olayım avukat hanım. İnşallah öldürülmem umuduyla girdim bir yola."
"Merak etmeyin olabilecek en kısa sürede sizi kurtarmaya çalışıcam. Mahkemeden uzaklaştırma ve koruma kararı aldırıcam. Ama ne olur sizde çok dikkatli olun. Özellikle son defa görüşmek istiyorum gibi söylemlere itibar edip gitmeyin. Çünkü gerçekten bu bir çok kadının son görüşmesi oluyor. Diğer herkesle. Anlatabiliyor muyum?"
"Anlıyorum avukat hanım. Her ne kadar anlamak istemesemde. "
Kadına son uyarılarımıda yaptıktan sonra uğurlamıştım. Umarım bir terslik çıkmazdı.
Akşama kadar diğer dosyaları inceleyip çalışmıştım. Sonrasında geçe kalmadan bürodan çıkmıştım. Eve gelmem neredeyse bir saatimi almıştı. Bu trafik insanı katil ederdi. Eve girdiğimde resmen kemiklerim ısınmıştı. Arabadan eve girene kadar gerçekten üşümüştüm. Allah dışarıda kalanlara depremlerde evi barkı yıkılanlara yardım etsindi. Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın. Her ne kadar ailemiz olmasada biz şanslı olanlardık. Sığınacağımız bir evimiz olmasada yuvamız vardı. Başımızın üstünde bir çatı vardı. Yetimhane müdürü bize baba olmaya çalışırdı. Hepimizin ağzında müdür baba vardı. Babalar gününde kimimiz ona şiirler okur küçükte olsa hediye almaya çalışırdık. Bayramlarda elini öperdik. Hepimizin eline az miktarda da olsa harçlık verirdi. Okullarda veli toplantılarımıza katılırdı. Kimsesizdik. Lakin o bu duyguyu daha az hissedelim diye elinden geleni yapardı. Anneler gününde bizi gerekirse okula göndermezdi. Babaydı diyorum ya. Aklıma düşen anılarımla gözlerim doldu.
#### "küçük güneşim ne oldu. Neden ağlıyorsun?"
"Okula gitmek istemiyorum."
"Neden ama hani okulu sevmiştin."
"Yarın anneler günü. Herkes annesine aldığı hediyeyi söyleyecek. Şiir okuyacak. Müdür baba benim neden annem yok"####
O zaman bana cevap verememişti . Ne diyicekti ki. Henüz dokuz yaşındaki bir kız çocuğuna annen seni istemedi denir miydi.
O gün sadece beni kucağına alıp sarılabilmişti . Ertesi günde okula göndermek yerine ben ve diğer küçük çocuklarla yurdun bahçesinde top oynamıştı. Gözlerime dolan yaşları geri attım. Ağlamak istemiyordum. Sanki ağlarsam bir daha susamam diye korkuyordum. Üzerime rahat bir şeyler giyip mutfağa geçtim. Yemek yemem gerekti. Ne tuhaf değil mi? Gerektiği için yiyiyordum. Hafif bir şeyler hazırlayıp atıştırdım. Bu mesleğin en kötü tarafı buydu. İnsan bedenen değil. Zihnen insanı bitirirdi. Daha fazla ayakta kalacak halim yoktu. İçeri gidip yatağa uzandım kısa bir süre sonrada uykuya daldım zaten....
Sabah gözlerim alarm sesi ile açılmıştı. Bu gün Sare hanımın davası vardı. Onu özgür kılmak istiyordum. Daha fazla yatakta oyalanmadım. Banyoya gidip işlerimi hallettim. Üzerime siyah kalın askılı dizlerimin altında biten kalem etek bir elbise giydim.Saçlarımı ensemde topuz yaptım. Kapıya doğru gidip ayağımdaki terlikleri siyah bir stiletto ayakkabı ile değiştirdim.
Üzerime siyah kabanımı alıp evden ayrıldım. Bu gün hava normale göre daha sıcaktı. İçimden bu gün güzel şeyler yaşayacağıma dair telkinlerde bulundum. Hayat felsefemdi. Hayatın güzel geçeceğine dair kendinize telkinlerde bulunun. Hayat yaşatmaz ise siz güzellikler elde etmek için elinizden geleni yapardınız.
Arabayı adliyenin önünde durdurdum.
Adliye kapısından geçerken karşı tarafın avukatı ile karşı karşıya geldim.
"Kaybetmeye hazır mısınız avukat hanım?"
"Kendisini hazırlaması gereken ben değil sizsiniz."
Adamın küçümseyici bakışlarına daha fazla tahammül edemedim. Hızla ordan uzaklaştım. Koridorda Sare hanımı gördüm.
"Merhaba nasılsınız?"
"İyiyim. Ümit ediyorum ki bu günden sonra daha da iyi olucam"
Mübaşirin sesi ile bizde mahkeme salonuna geçtik.....
**********
"Allah sizden razı olsun avukat hanım"
"Rica ederim ben görevimi yaptım."
Evet nihayet bitmişti. Davayı biz kazanmıştık. Bu iş fazla uzamadan kapanmıştı. Karşı tarafın avukatı ve müvekkili salondan dışarı çıktı. Adam bize doğru geldi.
"Bu iş burda bitmedi"
Hırsla ardını dönüp gitti. Gözüm Sare hanıma kaydı. Gözlerinin içindeki korkuyu görmemek için aptal olmak gerekti. Elimi omzuna koyup sıvazladım. İkimizde yan yana dışarı çıktık. Henüz dışarı bir kaç adım atmıştık ki ardımızda bir ses duyuldu.
"SİZE BU İŞ BURDA BİTMEZ DEDİM."
Sare hanımın eski kocası elindeki silahı bize doğrultmuştu. Gözlerinde dehşet vardı.
"İNDİR O SİLAHI"
"KES SESİNİ AVUKAT. SIRA SANADA GELECEK."
silahı Sare'ye doğrulttu. Kıyacaktı ona. Önüne geçtim. Onun çocukları vardı. Benim kimsem yoktu. Onun yaşaması gerekti.
"Tamam ...madem öyle önce sen avukat."
Kendimi ölüme hazırlamıştım . Lakin beklenmedik bir şey oldu. Bana doğrultulan namlu yukarı kaldırıldı. Ve kurşun ateşlendi. Gözlerimi araladığımda geçen günkü iri yarı adam ve iki kişi Sare hanımın eski kocasını yaka paça götürdüler. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Adam yanıma geldi.
"Avukat hanım iyi misiniz?"
"Evet . İyiyim. Teşekkür ederim. "
"Avukat hanım abim sizi görmek istiyor. Eğer müsaitseniz?"
Normalde gitmezdim. Ama adam demin hayatımızı kurtarmıştı. Şimdi de nezaket kuralları çerçevesinde soruyordu.
Başımı tamam anlamında salladım.
"Gidelim."
Sare hanıma veda esip geçen sefer olduğu gibi arabasına yöneldik. Araba şehrin içinde ilerlemeye başladı. Kısa bir süre sonra sahil kenarında bir restorana geldik. Arabadan inip kendimden emin adamlarda masada oturup içkisini yudumlayan adama doğru ilerledim. Beni görünce ayağa kalkıp elini bana uzattı.
"Hoş geldiniz avukat hanım"
Gözlerim boş bakışlarına kenetlendi. Elimi yavaşça soğuk elinin içine bıraktım.
"Hoş buldum."
"Buyrun oturun lütfen"
Karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum. Beni neden buraya çağırmıştı.
"Bir şey içer misiniz?"
"Kahve ,lütfen"
Benim yerime garsona sipariş verdi. Etrafta kimse yoktu. Anlaşılan restoranı kapatmıştı. Gelen kahveyle gözlerimi tekrar ona diktim.
"Beni neden görmek istediniz. Bildiğim kadarı ile sizinle olan davam kapandı."
"Doğru. O dava kapandı. Sizi buraya çağırdım çünkü kapanmasını istediğim başka davalarım var."
"Anlamadım?"
"Avukatım olmanı istiyorum "
"Neden"
"Dik başlasın. Araştırdım çok başarılı bir avukatsın. Anladığım kadarı ile kaybedecek kimsende yok. Cesursun. Bana karşı koymaya çalışacak kadar hemde."
"Bu söylediklerinizi iltifat olarak mı algılamam gerek"
Sesim canlı olsaydı. Adamı dövmüş olurdu.
"Cevabını bekliyorum "
"Bence cevabımı zaten biliyorsunuz."
"Evet biliyorum. Ama yinede duymak istiyorum "
"Hayır. Sizin gibi biri ile çalışmam mümkün değil."
"Benim gibi biri"
"Bakın Ertuğrul bey. Bu gün adamlarınız hayatımı kurtardı. Eyvallah. Ama geldiğimden beri bana cevabını zaten bildiğiniz soruları soruyorsunuz. Sizin hakkınızdaki düşüncelerimi bildiğiniz gibi."
Daha fazla durmadım. Masadan çantamı alıp ayaklandım. Elimi ona uzattım. Elimi büyük elinin içine aldı.
"İstediğini almaya alışık bir adamım avukat hanım."
Dediği ile kaşlarım çatıldı. Elimi elinden çekip hızla kapıya yöneldim.
Tam bir taksi çevirecektim ki beni buraya getiren adam yine yanıma geldi.
"Avukat hanım. Sizi evinize bırakalım."
"İstemez. Kendim giderim."
"Avukat hanım lütfen. Sizi biz getirdik. Sağ salim eve vardığınızdan emin olalım."
Derin bir nefes alıp kabul ettim. Arabayı kapıya getirdikler ben arka koltuğa geçtim. Beklemeden hareket etti. Araba yolda ilerlerken öndeki adama döndüm.
"Adın ne senin?"
"Arif avukat hanım"
Diğerine döndüm bu defada.
"Ya senin?"
"Rüzgar "
"Memnun oldum. Bende Mihre."
Dediğim ile gözlerinde farklı bir ifade oluşmuştu. Neden böyle bakmışlardı ki.
Araba evimin önünde durunca yerimden hareketlendim. Aşağı indiğimde Arif'te benimle birlikte inmişti.
Eve girmeden geri döndüm. Arabaya binmek üzere olan Arif sesim ile bana döndü.
"Arif bey"
"Buyrun avukat hanım"
"Bu gün için sağol. Hayatımı kurtardın."
Benim gözlerimde minnet vardı. Ama onunkilerde başka bir duygu vardı. Hiç gülmüyordu. Yada ne bileyim çok konuşan bir adama benzemiyordu. Bana birşey söylemeden sadece başını sallayıp arabaya binip gitti. Onlar gidince bende evime girdim. Kendimi direk yatağıma atıp uyumak için gözlerimi kapadım. Zaten uyuya kalmam çok uzun sürmemişti....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |