
MİHRE KARA
Bir kaç dakika içinde hepimiz bahçede toplanmıştık. Tabi hepimiz dediğim Ertuğrul bey ve Seher hanım hariçti. Onlar kenarda durmayı tercih etmişti. Hatta kalabalık olsun diye Arif , Kenan ve Rüzgar'da bize katılmıştı. Şirin anlamaz gözlerle etrafına bakıyordu. Yanımda getirdiğim fuları gözlerime bağladım. İlk ebe ben olmuştum. Poyraz Beyin ona kadar saymasıyla diğerleri etrafa dağılmaya başladı. Ben de kollarımı öne uzatıp onları bulmaya çalıştım. Belli sınırlar çerçevesinde kimse benden uzaklaşmadan dağılmıştı. Bir süre o şekilde birini yakalamaya çalıştım. Lakin her defasında biri ya omzuma ya da sırtıma dokunup geri kaçıyordu. Etrafta hepimizin gülüş sesleri duyulsa da Şirin'den en ufak bir ses çıkmadı. Ama onun da eğlendiğinin farkındaydım. En son sağ omzuma birisinin dokunmasıyla yönümü sağa doğru çevirdim. Gülüş sesinden anladığım kadarıyla bu Ayla'ydı. Birkaç adım ilerlemiştim ki bir bedene çarpmamla onu sıkı sıkıya tuttum.
"İşte yakaladım. Ebe sensin"
Karşıdaki kimdi bilmiyorum ama iki eli belime dolandı. Beden ısısı benim bedenime nüfuz etti. Ne olduğunu anlayamadım. Yavaşça gözümdeki fuları çözdüm. Gördüğüm siyah irislerle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Derince yutkunma ihtiyacı hissettim. Sıcak elleri belime dolandı. Hangi ara bu kadar dibine girmiştim. Kokusu ciğerlerime doldu. İki elim istemsizce omuzlarına yerleşti. Çok yakındı. Çok fazla. Bu doğru değildi. Olmaması gerekiyordu. Boğazımı temizleyip kendimi geri çektim.
"Şey kusura bakmayın ,sanırım sınır ihlali yaptım."
"Sorun değil avukat. İstediğin kadar, istediğin sınırları geçebilirsin. Benim için hiç sorun değil."
Söyledikleri ile niyeyse içim bir tuhaf oldu. Başka anlamlar çıkarmalı mıydım. Sonra bu düşüncemden dolayı kendime bir kere daha kızdım. Elbette çıkarmamalıydım. O benim müvekkilimdi. Sadece müvekkilim. Ve öyle de kalacaktı. Dahası olamazdı. Yönümü diğerlerine geri çevirdim. Ama bana sırıtarak bakmaları sinirimi bozdu. Niye her şeye bu şekilde bakıyorlar. Oyun alanının dışına çıktığımı bana haber verebilirlerdi. Ama hayır, neden söylesinlerdi ki. Gidip karşılarında durdum. İki elimi de belime koydum. Şu an gerçekten çok korkutucu olduğumu düşünüyordum. Lakin etraftan duyulan kıkırtılarla korkutucu değil de komik göründüğümü anladım. Elimi yavaşça belimden aşağıya indirdim. Dudaklarımı büzdüm. Karşıdakilere yavru köpek bakışı attım. Bir de bu tarz denemeyi planlıyordum.
"Bu yaptığınız haksızlık. Kura bile çekmedik. Niye ilk ben ebe oldum."
"Oyun oynama fikri senden çıktı."
Diye araya girdi Çınar Bey.
"Oynamaya çok istekli olan da sizdiniz ama. Hepiniz sanki bu anı bekliyordunuz."
Diye çemkirdim ona.
"Daha da oynamıyorum. Ben gidiyorum."
Kimsenin bir şey demesine fırsat vermeden Şirin'i kucakladığım gibi evin içerisine doğru ilerledim. Sırtımda birçok göz hissetim. Bu yaptıklarımla onları bayağı eğlendirmiştim aman ne güzel.
İçeri girince kucağımda Şirin ile salona geçtim. Aşağıdan yüzüme bakıyordu.
"Üzgünüm. Oynamak istiyor muydun. Seni böyle getirdim ama..."
Elini kaldırıp yanağıma koydu. Gözlerim kapandı. Dudaklarım istemsiz yukarı doğru kıvrıldı.
"Beni sinir ettiler"
Aklıma gelen fikir ile gözlerimi yüzüne diktim.
"Arkadaşlarımla tanışmak ister misin?"
Sadece baktı. Onu kucağımdan indirip ayağa kalktım.
"Bekle"
Telefonu getirip grup aramasından herkesi görüntülü aradım. İlk Çiçek açtı. Hemen ardından Nazlı , Gamze'nin aramayı cevaplaması ile tamamlanmış olduk.
"Herkese selam"
"Naber güzellik?"
"İyiyim canım sen nasılsın"
"Havalar soğuk üşüdüm. Bana siz gereksiniz "
Gamze'nin kıkırtısı ile bende şenlenmiştim. İki yıl önce orda çok iyi bir şirkette uluslararası ilişkiler müdürü olarak iş bulmuş ve İsviçre'ye yerleşmişti. E hali ile hava buraya göre serindi. Ama seviyordu. Yada bize öyle söylüyordu. Gamze'nin duygularını anlamak neredeyse imkansızdı.
"Mihre yanında biri mi var?"
"Evet. Sizi çok tatlı, aşırı güzel bir kızla tanıştırıcam."
Nazlı bu cevapla biraz meraklandı. Kameranın açısına Şirin'i getirdim. Hepsinin dudağında belirgin bir tebessüm oluştu.
"Gerçekten dediğin kadar varmış. Merhaba Nazlı ben."
Şirin sadece baktı.
"Bu güzel melekte Şirin."
"Merhaba Şirin Gamze bende."
"Beni tanıyorsun zaten. Çiçek ben hatırladın mı?"
Şirin sadece kucağıma sindi. Hüzünle baktım ona.
"Ee ne zaman geliyorsunuz?"
"Ben bir aya kadar oradayım. Asıl Gamze ne zaman gelir bilmiyorum. "
"Ne yapıyım Nazlı kuşum. Adam bana bir türlü izin vermiyor. Ama bir çaresine bakıcam."
Gamze'nin patronu çok gıcık biriydi. Ne zaman Türkiye'ye gelmeye kalksa sorun yaratıyordu. Biz bile tanımadan gıcık olmuştuk.
Konuşmanın geri kalanında onlara başımdan geçenleri anlatmıştım. Tabi bunu yaparken yaşadığım kafa karışıklığını anlatmamıştım. Bunu henüz sesli bir şekilde dile getirmeye hazır değildim.
Kızlarla vedalaşıp telefonu kapattım. Diğerleri de eve girdi. Siyah gözleri yine benim üzerimdeydi. Yerimde kıpırdandım.
"Şirin kek yapalım mı?"
Başını olumlu anlamında sallayınca, elinden tutup mutfağa yöneldim. Ayşe teyze akşam yemeğini hazırlıyordu.
"Kolay gelsin Ayşe teyze. "
"Oo güzel kızlarım gelmiş. Bir şey mi istediniz kuzularım."
"Yok teyzem, sen rahatsız olma. Biz kek yapıcaz."
"İsteseydinizi be yapardım."
"Olsun biz kendimiz yapmak istiyoruz."
Tebessümle bize baktıktan sonra işine döndü. Bende gerekli malzemeleri çıkarıp masaya yerleştirdim. Sonrada Şirin'i yanıma çekip keki yapmaya başladım.
***************
Bu işe başlarken kendimizi bu kadar çok una bulayacağımız aklıma gelmemişti. Şirin'in yüzü, üzeri, benim saçlarım , üstüm başım etraf hep batmıştı.
"Aaaaaa. Ne oldu burda böyle?"
Kapıda bize şaşkınlıkla bakan Ayşe teyzeye baktım. Onun sesine diğerleride gelmişti. Gözleri bir devirip her yere saçılmış olan unda. Bir bizim üzerimizde gezindi. Şirin de yumurtalardan birini düşürmüştü. Ben onu tutayım derken sütüde devirmiştim. Sonuç mutfak savaş alanıydı.
"Kek çok güzel oldu. Gerçekten."
Derince yutkunup Ayşe teyzeye baktım. Son kurduğum cümle ile o ve Seher hanım bana şokla bakarken. Diğerleri gülmemeye çalışıyordu.
"Çabuk çıkın mutfaktan. Ay Seher hanım mutfağımı ne hale getirmişler."
Bakışları ikimizinde üzerinde gezindi. İkimizde yan yana durmuş yaramazlık yapan çocuklar gibi duruyorduk. Yani Şirin çocuktu da ben...
"Şu hallerine bak. Çabuk yukarı hemen temizlenin."
Şirin'in elinden tutup küçük adımlarla kapıya ilerledik. Çıkmadan yanağına hızlıca bir öpücük kondurdum. Yüzü hemen yumuşadı.
"Çık şurdan. Deli kız seni."
Gülerek dışarı çıktım. Ayla Şirin'i temizlemeye götürünce bende kendi odama doğru ilerledim. Tam gidiyordum ki sesi ile duraksadım.
"Ne yalan söyleyeyim etkilendim."
"Anlamadım"
Gözlerim siyah gözlerinde takılı kaldı.
"Diyorum ki. Niyetin beni etkilemekse şayet. Çok etkilendim avukat."
Dediği ile hem çok şaşırdım. Hemde çok sinirlendim. Şaşırdım çünkü açıkça benden etkilendiğini söylemişti. Tabi bu kısa sürdü. Ona asla inanmazdım. Sinirlendim. Çünkü onu etkilemeye çalışmak gibi bir gayem yoktu.
"Ne düşündüğünüz umrumda değil. Zira etki alanınıza girmek gibi bir gayem yok Ertuğrul bey. İzninizle."
Yüzü şaşkınlıktan şekilden şekile girsede geri bakmadım. Gıcık ne olacak. Odun. Kütük. Hatta kalas.
Yukarı çıkıp üzerimi temizledim. Tekrar aşağı indiğimde adımlarım mutfağa ilerledi. Ayşe teyze mutfağı temizlemişti.
"Hayırdır deli kız. Yine mutfağımı dağıtmaya mı geldin."
"Aşk olsun. Ben hiç öyle şeyler yapar mıyım. Kek olmuş. Çay demliycektim yanına."
Bakışları sen adam olmazsın dermiş gibiydi. Ev halkına yetecek kadar servis açtım. Geri kalan keki büyük bir sunum tepsisine dilimleyip dışarı çıktım. Arif ile Kenan sohbet ediyordu. Adımlarım onlara doğru yöneldi.
"Kolay gelsin."
"Sağol. Hayırdır?"
"Kek yapmıştık. Sizede getirdim."
Elimdeki keki Arif'e uzattım. Yüzündeki gülüşü genişledi.
"Eline sağlık. Çok güzel görünüyor."
"Afiyet olsun.... Çiçek daha iyi yapar aslında."
Dediğim ile ısırdığı kek boğazına kaçtı sanırım. Öksürmeye başladı. Bende gülerek ardımı dönüp evin içine girdim. Çay demlenmişti. Bardakları doldurup içeri götürdüm. Herkes oturmuştu. Bende önce çayları servis ettim. Sonrasında kekleri getirip hepsine almaları için uzattım. Ertuğrul beyin bakışları üzerimde olsada onu es geçip diğerlerine servis yaptım. Bu yaptığıma çok şaşırdı. Gidip yerime oturdum.
"Hayırdır avukat bana kek yok mu?"
"Yok. Maazallah sizi etkilemeye çalışırım falan. Hiç riske girmeyin."
Dediğim ile Çınar Beyin gözleri fal taşı gibi açıldı. Tüm dikkatini bize verdi. Diğerle ise gülerek bize bakıyordu.
"Ben şaka yapmıştım avukat."
"Olabilir. Bende ciddiye aldım."
Derin bir soluk bıraktı.
"Ayşe hanım. Banada kekten getirir misiniz?"
"Getiremez. Çünkü kalmadı."
Kaşları çatıldı.
"Nasıl kalmadı."
"Hepsini korumalara dağıttım."
Söylediğim ile zaten çatık olan kaşları daha çok çatıldı. Çınar Bey pin pon maçı izler gibi bir bana bir ona bakıyordu. Diğerleri ise kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu.
"Ne yaptın. Ne yaptın."
"Tüm keki korumalara verdim. Hem ne var canım onlarda insan. Alt tarafı kek ne olacak."
Umursamazca konuşup arkama yaslandım. Tabağımdaki keki elime alıp bir ısırık aldım. Geri tabağa koyup çayımı höpürdeterek içtim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan tabaktaki yarısı ısırılmış keki alıp tek lokmada ağzına aldı. Gözlerim fal taşı gibi açıldı.
"O benimdi."
"Olabilir. Artık midemde. Yapacak bir şey yok."
"Ama o benim hakkımdı. Bu haksızlık."
"Asıl haksızlık. Senin yaptığın kekten evdeki korumalar dahil herkesin yiyip benin yiyemem olurdu."
"Alt tarafı kek. Ayşe teyze size yapardı."
"Aynısı olmazdı."
Gözlerim merakla tebessüm eden yüzüne baktı.
"O ne demek?"
"Belki bir gün anlatırım"
Sıkılmıştım bu durumdan. Sürekli bir şeyler ima ediyordu. Ama hep şimdi değil diye geçiştiriyordu.
"Ertuğrul'u dize getiren kadın. Önünde şapka çıkarıyorum."
Çınar beyin sözleri ile ona dönmek zorunda kaldık ikimizde.
"Bu sırnaşığa katılacağım aklıma gelmezdi."
Diye dahil oldu Poyraz Bey.
"Ertuğrul az önce bir başkasının ağzının değdiği bir şeyi yedi değil mi yalnış görmedim."
Ayla'nın söylemi ile bu defa ona baktım.
"Bize layık demiştim."
Seher hanımın sözleri ile kaşlarım çatıldı. Ama o rahat bir şekilde arkasına yaslanıp çayını yudumladı. Gözlerim istemsiz diğer muhattabıma kaydı. Tebessümle bana bakıyordu. Kaşlarım daha fazla çatıldı. Ama bu onu daha fazla güldürmekten öteye geçmedi.
"Ne oluyor böyle. Ben neden ortada ne döndüğünü anlamıyorum. "
"Çok zekisin. Ama işler sana dönünce bağlantıyı kuramıyorsun değil mi?"
Beni bu kadar çabuk çözmesi sinir bozucuydu. Artık yüzüm nasıl bir hal aldıysa dudakları yukarı doğru daha çok kıvrıldı.
"Siz neden gülüyorsunuz."
"Gülüyor muyum?"
"Evet gülüyorsunuz .Hem de, böyle imalı imalı. Bu çok sinir bozucu"
Daha fazla muhattap olmadan arkama yaslandım. Gözlerim küçük kıza kaydı. Etrafında olup bitenden habersiz, tüm dünyadan bağını kesmiş ,elindeki çatalla tabağındaki keki yemeye çalışıyordu. Benim de yüzüme en güzelinden bir gülüş yerleşti. Bu kızı gerçekten seviyordum. Ve sanırım her geçen gün ona biraz daha bağlanıyorum. Bu çok tehlikeli. Sadece ona değil ki ,bu evdeki herkese ayrı ayrı her geçen gün daha fazla bağlanıyorum. Ve sanırım benim için en tehlikeli olan ise şu an yanı başımda oturan adam. Ona koşulsuz bağlanmaya başlamam. Onunla bu şekilde atışmam bile bağlandığımın bir işareti. Çünkü ben sevmediğim insanlarla bırak konuşmayı Allah'ın selamını bile vermem......
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |