
MİHRE KARA
Bakışlarım karşımda Ertuğrul beyin kolunun altında ona sarılmış olan kızın üzerinde gezindi. Sonra bunun yanlış olduğunu düşünüp bakışlarımı ondan çektim. Etrafta konuşulanları dinlemeye çalışıyordum. Ama ne mümkün. Kafamın içinde durmadan onun kollarına atıldığı an canlanıyordu.
(Kendine gel Mihre. Sen bu değilsin. Sen bu adamı başka bir kadınla dudak dudağa gördün. Başka bir kadını yarı çıplak gece yarısı odasından çıkarken gördün. Eski hizmetlisi ile ilişkisi olduğunu biliyorsun. Tüm bunlara rağmen bu durumu kafana takamazsın. Önemi yok. Tamam mı. Onunla ilgili hiç bir şeyin önemi yok. Varsa dahi yok.)
Derin bir nefes alıp diğerlerine baktım. Umrumda değillerdi. İstedikleri her şeyi yapabilirlerdi.
"Şey biz tanışamadık. Umay ben"
Kadının samimi tebessümüne bende samimiyetle karşılık verdim. Onun bir suçu yoktu ki. Kaldı ki iyi birine benziyordu.
"Memnun oldum Umay hanım. Mihre bende. Ertuğrul beyin avukatıyım."
"Hanım! Hanımı kaldırsak."
"Peki sen nasıl istersen. Umay "
Biz konuşurken Şirin gelip oturduğum kanepeye çıktı. Sonrada başını omzuma koydu. Gülümseyerek ona baktım.
"Meleğim uykun mu geldi."
Başını evet anlamında salladı. Sanırım bu gün çok yorulmuştu. Onu kucağıma aldım. Yukarı çıkmadan önce diğerlerine döndüm. Umay şaşkınlıkla bakarken. Diğerleri tebessüm ile bakıyordu.
"Size iyi geceler. Ertuğrul bey yarın çalışsak sorun olur mu. Hem Umay yeni geldi."
Başını tamam anlamında salladı. Ben arkamı dönerken. O Umay'ın omzundaki kolunu sıkılaştırdı. Ve bu kemiksiz bir organımın kırılmasına neden oldu. Ardımı dönüp yukarı çıkmaya başladım.
"Nasıl ya. Şirin demin ona tepki verdi. Kendi isteği ile yaklaştı."
Diğerlerinin gülüşünü duydum.
"Sen yokken çok şey değişti."
Bunlar duyduğum son şeylerdi.
"Şirin"
Başını omzumdan kaldırıp yüzüme baktı.
"Bu gece benimle uyur musun?"
Gözleri sevgi ile ışıldadı. Başını olumlu anlamda salladı. Adımlarım benim kaldığım odaya ilerledi. Onu yatağın üzerine bırakıp onun odasına gittim. Ona pijama takımı alıp yanına geri döndüm. Onun üzerini değişip kendi üzerime şortlu bir pijama takımı geçirdim. Sonrasında yanına uzandım. Küçük bedeni hemen bana sokuldu. Kollarımı ona dolayıp başının üzerinden öptüm. Kısa bir süre sonra o uyuya kaldı. Gözümden bir damla yaş yastığa aktı. Kafamın içindeki düşüncelerden uyuyamıyordum. İçim acıyordu. Neydi bu duygu. Bana neydi. Beni ne ilgilendiriyordu. Bu böyle olmayacaktı. Bu şekilde devam edemezdim. Yarın onunla konuşmam gerekiyordu. Kendimi düşünmemeye zorladım. Bir süre sonra gözlerim karanlığa daldı. Gece saçlarımda bir el hissettim. Kimdi bu. Sonrasında yanımda bir beden doğrulup anlıma sıcak dudaklarını bastırdı. Sonrasında sanki aynı şeyi yanımdaki küçük kıza yaptı. Hissettiğim sıcaklığın uzaklaştığını anımsadım. Başımı yastığıma biraz daha bastırdım. Ne oldu bilmiyorum ama bir şey beni uyandırdı. Gözlerim açıldı. Etraf zifiri karanlıktı. İyi de ben gece uyumadan önce baş ucumdaki ışığı açmıştım. Ellerim titremeye başladı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Nefesim sıklaştı. Çok karanlıktı. Bu karanlık bana çok fazlaydı. Nefes seslerim yükselmeye başladı. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ellerimi ağzıma kapadım. Çıkardığım seslerden Şirin uyanabilirdi. Neden bu kadar karanlık. Bahçeden bile ışık sızmıyordu. Kapının açılma sesini işittim. Biri odanın içine girdi. Elindeki telefon ışığı ile odayı aydınlatmaya çalıştı. Sonrasında koca bedeni karanlıkta göründü.
"Avukat. İyi misin?"
Ellerimi ağzımdan çektim. Gelmişti. Yalnız değildim.
"Çok çok karanlık. Işığı açın ne olur. Çok karanlık."
"Sakin ol. Elektrik kesilmiş. Jeneratör arızası var sanırım..."
Dediği ile kalbim sıkıştı. Kendi evimdeki lamba şarjlıydı. Elektrik gidince devreye giriyordu. Ama şimdi. Ben şimdi ne yapacaktım.
"Çok karanlık. Ben karanlıkta kalamam. Ne olur. Birazcık ışık. Lütfen. "
Gözlerimden yaşlar süzüldü. Yanıma gelip önümde diz çöktü. Elini uzatıp yanaklarımdaki yaşları sildi. Telefonu avuçlarımın içine bıraktı. Ama bu ışık çok cılızdı.
"Sen şimdilik bunu al. Ben hemen gelicem."
Kalkıp gidiyordu ki elinden tuttum.
"Gitme.... Beni karanlıkta bırakma ne olur."
Derince yutkunduğunu gördüm. Gözlerinde nasıl bir ifade vardı bilmiyorum. Tekrar önümde diz çöktü.
"Korkma. Hemen geri gelicem. Seni birdaha asla karanlıkta bırakmayacam. Güven bana ne olur. Sadece bir kaç dakika."
İstemesemde başımı tamam anlamında salladım. Elimdeki telefona sıkı sıkıya tutundum. Aradan kısa bir süre geçti. Kapının açılıp kapanma sesi geldi. Korku ile yerime sindim.
"Benim. Korkma. Bak hemen geldim."
Yine başımı salladım. Bir kaç saniye sonra bir çakmağın çakılma sesi duyuldu. Sonrasında etraf biraz daha aydınlandı. Elindeki mumu getirip benim yanımdaki komedinin üzerine koydu. Derin bir nefes bıraktım. Sonrasında yanında getirdiği bir kaç mumu daha yaktı. Her geçen saniye etraf biraz daha aydınlandı. Etrafta onlarca mum yanıyordu. Bu çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Son mumuda yakıp şifonyerin üzerine bıraktı. Sonrasında bana döndü. Adımları bana doğru geldi.
"Daha iyi mi."
"Evet bu çok daha iyi"
Tebessümle ona baktım. Onunda yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı.
"Hadi kapa gözlerini. Daha sabaha çok var."
"Ya mumlar sönerse."
"Sönerse ben burdayım. Tekrar yakarım."
"Sabaha kadar uyanık mı kalacaksınız."
"Uykusuz kalmakla ilgili bir sorunum yok"
Hüzünle kucağımdaki ellerime baktım. Benim yüzümden uykusuz kalacaktı. Şirin yatağın diğer ucunda uyuyordu. Ona doğru biraz kaydım.
"Eğer isterseniz. Yani eğer sizin için sorun olmazsa burda uyuyabilirsiniz. "
Daha fazla bir şey söyleyemedim. Dediğime nasıl bir tepki verdi onuda bilmiyorum. Yüzümü Şirin'den tarafa çevirip gözlerimi kapadım. Bir kaç dakika sonra arkamda yatağın çöktüğünü hissettim. Sanırım teklifimi kabul etmişti. Dudaklarım benden habersiz kıvrıldı. Çok fazla düşünmemeye çalışarak kendimi karanlığa teslim ettim. Uyku ile uyanıklık arasında belime bir çift kolun sarıldığını hissettim. Saçlarımdan derince soluduğunu. Arkamdan belime sımsıkı sarıldığını. Ve bedenimin bu sıcaklığa kayıtsız kalmadığını. Yüzümü o tarafa döndüm. Koynuna biraz daha sokuldum.
"Cadı değilim"
Kulağıma gülüşü doldu.
"Değilsin."
"Değilim. Cadı..."
Anlımda sıcak dudaklarını hissettim.
"Değilsin. Peri kızısın sen. Hatta onları kıskandıracak kadar güzel."
Başımı göğsüne sürtüp uykuma devam ettim. Ama gece boyu sıcaklığının bedenime nüfuz ettiğini hissediyordum.
Sabah bilincim yavaştan açılmaya başlıyordu. Odanın içide konuşmalar duyuyordum.
"Hadi canım"
Dedi Umay.
"Tanıştırayım minik kedicik ,yengemiz"
Diyen Çınar'ın sesini işittim ilk.
"Babaannem elini çabuk tut derken bundan bahsetmiş olamaz değil mi!"
Diye konuştu Ayla.
"Bence yakışıyorlar. Ertuğrul'un hakkından anca böylesi gelirdi."
Dedi Poyraz. Yanımdaki beden beni kendine çekti. Bende bu daveti geri çevirmedim. Başımı göğsüne bastırdım. Ellerim üzerindeki kıyafeti sıktı. Kokusunu derince soludum.
"Babası kılıklı. Haydi sizde çıkın uyanmasın kız. Sizi görürse utancından kaçar. Olacağı varsada olmaz benden demesi."
Sanırım bu konuşan Seher hanımdı.
"Hadi halacım biz kahvaltıya gidelim. "
Sonrasında kapının kapanma sesini işittim. Yanımdaki bedene daha ne kadar sokulabilirdim bilmiyorum ama beni kendine biraz daha çekti. Saçlarımda dudaklarını hissettim.
"Noldu?"
"Hiç. Sen uyu güzelim."
Dudaklarım kendimden bağımsız kıvrıldı. Güzeli miydim. Bacağımı onun üzerine attım. Bedenimi onun üzerine yasladım. Saçlarımda ellerini hissettim. Sonrasında uykuma devam ettim.
Sabah gözlerime gelen güneş ışığı ile yüzümü buruşturdum. Göz kapaklarım yavaşça aralandı. Belimde hissettiğim ellerle neye uğradığımı şaşırdım. Ne oluyordu burda böyle. Beynimde vuku bulan anılarla kendime geldim. Gözleri hala kapalıydı. Düzenli nefes alışverişinden hala uyuduğunu anladım. Belimdeki ellerini yavaşça kendimden ayırmaya çalıştım. Tam başarmıştım ki bir anda belime tekrar sarılıp benimle birlikte yan döndü. Bir kaç saniye soluk almayı dahi kestim. Demin yaptığım işlemi bir daha yapmaya başladım.
"Lütfen uyanma. Yalvarırım uyanma. Bir daha yüzüne bakamam. Allahım ne olur uyanmasın. Ne olur."
Kendi kendime fısıldadım. Elini yavaşça belimden çektim. Yanından sakin bir şekilde kalkıp yüzüne baktım. Hala uyuyordu. Derin bir nefes bıraktım. Odadan dışarı çıkmadan açılan üzerini iyice örttüm. Nedense bir anlığına gözlerim yüzüne kaydı. Çok güzeldi. Gerçekten gereğinden fazla güzeldi. Fazla dibine girmeden kokusunu içime çektim. Teninin kokusu insanı sakinleştiriyordu sanki. Ama keşke yapmasaydım. Hafif uzaklaştığımda bile kalbim isyan etti. Ama onun sesini duymayı onu dinlemeyi red ettim. Adımlarım odanın dışına çıktı. Üzerimdeki pijamalar ile aşağı inmek zorunda kaldım. Ama çok açık değildi zaten. Değil mi.
Herkes salonda oturmuş kahvaltı masasının hazır olmasını bekliyordu. Adım seslerime döndüler. Hepsinin gözleri benim üzerimde gezindi.
"Gü günaydın."
Lanet olsun kekeledim mi ben. Bana neden imalı bakıyorlarmış gibi geldi.
"Günaydın Mihrecim. Ama galiba sen uyumaya devam etmeyi düşünüyorsun."
Çınar'ın söylediği ile şaşkın şaşkın ona baktım.
"Anlamadım!"
"Pijamalarını diyorum. Değişmeyi düşünmediğine göre uyumaya devam edeceksin."
"Şey şey ben. Ben yani sanırım bir anda indim ya. Unuttum sanırım. Yani evet. Dalgınlıkla unuttum. "
Onlara onun odada uyuduğunu bu yüzden üzerimi değişemediğimi söyleyemedim.
"Kendini bir anda odadan atacak ne vardı ki..."
İmalı sesi ile içime korku çöktü. Görmüş olabilir miydi.
"A anlamadım."
Arkamdan gelen ayak sesleri ile bakışlarım istemsiz oraya kaydı. Üzerine siyah bir takım elbise giymişti. Adımları bize doğru geldi. Yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı. Bana göz kırpıp yanımdan geçti. Yaptığı ile derince yutkundum.
"Hayırdır kardeşim bu gün pek bir keyiflisin. Uykunu güzel aldın herhalde. Normalde erken uyanırdın da."
Çınar'ın ona söylediği şey ile ben derince yutkundum. Titrek bakışlarım onun yüzünde dolaştı.
Gözleri benimkileri buldu sonrada muhattabına baktı.
"Sana ne Çınar. Senin uykundan mı çalıyorum. Şirin. Amcam sen neden beni beklemeden kalktın. "
"Siz birlikte mi uyudunuz."
"Evet. Gece prensesimin yanına gittim."
Dediği ile biraz sakinleştim. Hepsi kendi havasında konuşmaya başlayınca bende tekrar yukarı çıktım. Üzerime gri renkli etek kısmı siyah dantel detaylı mini bir triko elbise giydim. Altınada siyah çizmelerimi çekip aşağıya indim. Ben inince topuk sesimden diğerleri bana döndü. Lakin o bakışların arasında bana çok farklı gibi gelen biri vardı. Hareket eden adem elmasından yutkunduğunu anladım. Etkilenmiş miydi. Peki bu neden bir yandan beni mutlu ederken diğer yandan sinirlendirdi. Ondan hoşlandığım için mutlu olmuştum. Diğer yandan şuan karşısında oturan kadın burdayken benden daha doğrusu bedenimden etkilenmesi beni öfkelendiriyordu. Mutluluğumu geri plana atıp öfkeme dört kolla sarıldım. Diğerleri bizden önce sofraya kuruldu. Umay'ın her zaman benim oturduğum yere oturması ile adımlarım bir iki saniyeliğine duraksasa da bozuntuya vermeden kendimi toparladım. Tam Poyraz'ın yanına ilerliyordum ki telefonum çaldı. Tanımadığım bir numaraydı. Onlardan izin isteyip adımlarımı dışarı yönlendirdim.
"Efendim."
"Merhaba. Avukat Mihre Kara ile mi görüşüyorum."
"Evet benim."
"Mihre hanım merhabalar. İsmin Lerzan bir miras davam vardı da. Siz ilgilenir misiniz diye soracaktım."
"Malesef ben miras davalarını almıyorum. Ama dilerseniz çok güvendiğim iyi bir Avukat arkadaşım var. İsterseniz numarasını atabilirim."
"Çok iyi olur. Teşekkür ederim. "
Rica ederim diyip telefonu kapadım. Sonrasında arkadaşım Mustafa'nın numarasını mesaj attım. İşim bitince tekrar içeri geçtim. Lakin demin bıraktığım gibi değillerdi. Umay Poyraz'ın yanına geçmişti. Onun yanı ise boştu. Sorgulamadan gidip boş sandalyeye oturdum. Herkes kahvaltısını ediyordu. Gözlerim masada dolaştı. Ama canım hiç bir şey istemiyordu.
"Avukat!"
Başımı ona çevirdim.
"Neden yemiyorsun "
"Canım istemiyor. "
Derin bir nefes aldı. Gözlerinde nasıl bir duygunun olduğunu çözemedim.
"Böyle olmaz. Bak güçten düşeceksin."
"Merak etmeyin. İşlerinizi aksatmam."
Söylediğim ile gözlerinde sabahtan beri olan parıltıların yerini hayal kırıklığı aldı.
"Ben. Ben işler için dememiştim. Seni düşündüğüm için..."
"En son nasıl olduğumu sorduğunuzda işlerinize lazım olduğum için sorduğunuzu söylemiştiniz. Kusura bakmayın. Sizin neyi neden söylediğinizi anlamak çok zor."
Son sözlerimden sonra derince yutkundu. Diğerleride kahvaltıyı bırakmış bizi izliyordu. Sanırım onun kalbini kırmıştım. Ama ne yapayım benimde kalbim kırıktı. Üstelik ben eski parçaları toplayamadan şimdi nedenini bilmeden tekrar kırılıyordu. Haksızlıktı bu. Canım yanıyordu. Ve yaktığı kadar yansın istiyordum. Yerinden kalktı. Eğilip Şirin'i saçlarından öptü. Çıkmadan gözlerime son defa baktı. İçim öyle bir burkuldu ki. Bende yerimden kalktım. Salon penceresinin önüne geçip gidişini izledim. Arabaya binmeden benim olduğum pencereye baktı. Geriye doğru bir adım atsamda geç kalmıştım. Beni görmüştü. Direksiyona geçmeden dudaklarında varla yok arası bir tebessüm gördüğümü sandım. Ama kendimi kandırdığımı düşünüp bu düşünceden vazgeçtim. Eteğimin aşağı doğru çekilmesi ile bakışlarım yanımdaki küçük kıza kaydı. Önünde diz çöküp aynı boya geldim.
"Kahvaltını yaptın mı meleğim."
Başını olumlu anlamda salladı.
"Aferin sana"
Elini yanağıma koydu. Sonrada mutfağı işaret etti.
"Ben aç değilim. Belki sonra yerim. Hadi seni okula hazırlayalım."
Yanağına dudağımı bastırıp elinden tuttum. İkimiz birlikte odasına çıktık. Üzerine siyah kırmızı bir solopet elbise çıkardım. Altına beyaz balıkçı yaka bir kazak. Elbisenin altına giymesi inde çorap. Onu güzelce giydirdim. Vücudunda ki morluklar geçmeye yüz tutmuştu. Giydirdikten sonra saçlarını her iki yandan balık sırtı ördüm. Saçlarının ucunada beyaz kurdeleler taktım. Elinden tutup karşıma çektim.
"Çok çok güzel oldun. Hadi bakalım doğru okula"
Çantasını bir koluma takıp elinden tuttum. Aşağıya indiğimizde diğerleride evden çıkmak üzereydi. Kapıda toplanmışlardı.
"Aman allahım gözlerim kamaştı. Bu ne güzellik. "
Çınar'ın aşırı tepkisi ile gülerek ona baktım. Şirin ise sadece bakmıştı. Onlara karşı gardını hala indirmemişti. Babaannesi ve halasına bile mesafeliydi. Şimdilik sadece bana ve amcasına yaklaşıyordu. Onlar bize gülümseyerek bakarken ikimiz yan yana bizi bekleyen araca yöneldik. Çantasını koltuğa koyup önünde diz çöktüm.
"Hocalarını iyi dinle. Uslu bir kız ol. Ama herşeyden önce eğlen. Tamam mı. Ve kimsenin seni üzmesine asla izin verme. Anlaştık mı?"
Yüzüme bakıp kollarını boynuma doladı. Bende küçük bedenini kendime çekip sarıldım. Başının üzerine dudaklarımı bastırdım.
"Seni çok ama çok seviyorum unutma tamam mı?"
Başını tamam anlamında salladı. Sonrada onu bekleyen arabaya bindi.
"Rüzgar, önce Allah'a sonra sana emanet."
Bana tebessümle baktı.
"Merak etmeyin efendim."
Arkalarından bahçeden çıkana kadar baktım. O sırada diğerleride çıkmıştı.
"Hayırlı işler."
"Eyvallah. Akşam görüşürüz. "
İlk binen Poyraz oldu. Hemen ardından Çınar gelip saçlarımı karıştırdı. Sinirle arkasından baktım. Ama o gülerek arabasına bindi.
"Akşam görüşürüz canım."
Diye Ayla geldi.
"Sen o şebeğe bakma. Bay bay."
Diye yanımdan geçip Ayla'nın arabasına bindi Umay. Sanırım o diğer kadınlar gibi değildi. En azından bana zarar vermeye kalkmıyordu. Bu kendimden nefret etmeme neden oldu. O bana iyi davranıyordu. Lakin ben. Belkide içten içe onu kıskanıyor. Sevdiği adama karşı ilgi duyuyordum. Artık kararım kesindi. Akşam Ertuğrul bey ile konuşacaktım. Ya güzellikle yada zorla bu evde daha fazla kalamazdım.....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |