
MİHRE KARA
Sabah gözlerimi çalan telefon sesi ile araladım. Bu gün cumartesiydi. Ve hafta sonları genelde geç saatlere kadar uyurdum. Uyku sersemliği ile elimi telefona atıp açtım.
"Efendim"
"Mihre nerdesin sen?"
"Evdeyim ne oldu?"
"Tüm haberlerde sen varsın. "
"Nasıl?"
"Sana geliyorum. Ben gelene kadar sende kendine gel"
Telefonu kapatınca İnternet'te son dakika haberlerine baktım. Birkaç siyaset ve spor haberinden sonra istediğim haberi buldum.
# ünlü iş insanı Ertuğrul Arslanlı dün yeni sevgilisi ile görüntülendi. Genelde tek gecelik ilişkileri ile gündeme gelen Arslanlı'nın ilk defa ciddi bir ilişki içerisinde olduğu düşünülüyor. Bu gizemli kadının kim olduğu ise henüz merak konusu...#
Yazılanların yanında dün gittiğim mekanda ikimizin yan yana olan bir fotoğrafı vardı.
"Bu. Bu ne saçmalık. Yazacak başka saçmalık bulamadınız mı?"
Kahretsindi. Kendi kendime söylenmeyi bırakıp banyoya girdim. Kısa bir duşun ardından çıkıp üzerimi giydim. Bir kaç dakika sonrasında kapı çalınmıştı. Yüksek ihtimalle gelen Çiçek'ti. Kapıyı açıp içeri buyur ettim.
"Nasılsın kuzum?"
"Nasıl olabilirim ki"
Salona geçip oturduk. Derin bir nefes bıraktım.
"Yapılan habere hala inanamıyorum. Ama onlar görür. Bir şey bilip bilmeden kimse beni böyle haber yapamaz."
"Ne yapacaksın?"
"Haberi yapanı dava edicem"
Biraz daha sohbet edip kalkmıştı. Bende evde oyalanmaya başladım. Biraz kitap okudum. Biraz temizlik. Yemekti ,derken akşam olmuştu. Sofraya oturmak üzereydim ki kapı çaldı. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki. Gidip açtığımda kesinlikle onu beklemiyordum. Kapımda ne işi vardı.
"Buyrun"
"Beni içeri almayacak mısın ?"
"Ertuğrul bey geç oldu. Neden geldiğinizi söylerseniz."
"Kapı önünde konuşmasak"
İstemesemde ısrarı yüzünden kabul etmek zorunda kaldım. Kapıyı biraz daha açıp geri çekildim. İçeri girmek üzereydi ki
"Ayakkabılarınızı çıkarırsanız."
Dediğim ile bir kaç saniye duraksasa da istediğimi yaptı. Ayakkabılarını çıkarınca bende önüne terlik koydum. Siyah terlikleri ayağına giyip içeri geçti. Kurduğum sofrayı görünce yüzüme baktı.
"Şeey. Aç mısınız."
"Yok çok kalmayacam. "
O oturunca bende karşısına oturdum.
"Sizi dinliyorum "
"Çıkan haberleri görmüşsündür."
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Yarın çıkan asılsız haber yüzünden haberi yapanlara dava açıcam."
"Bunu yapmana gerek yok. Yarın sabah bir özür haberi çıkacak. Haberin asılsız olduğunu yazacaklar"
"Siz her şeyi çözmüşsünüz. Peki neden burdasınız"
"Burdayım çünkü benim seninkinden daha büyük dertlerim var. Seni etrafımda gördükleri için seni zaafım sanıyorlar. "
"Anlamadım?"
"Anlamayacak bir şey yok. Şu dakikadan itibaren benim tüm düşmanlarım seni hedef almış durumda. Hayatta kalmak istiyorsan benim yanımda olursun."
"Sadece bir kaç dakika yanınızda bulunmam beni ne durumlara düşürdü. Size daha öncede söyledim. Size yardımcı olamam. Her neyse geç oldu."
Ne demek istediğimi anladı yavaşça yerinden kalkıp kapıya doğru gitti. Çıkmadan son defa bana baktı.
"Ben red edilmeye alışık değilim avukat. Ve bu beni ikinci red edişin. İnan bana bir üçüncüsü olmayacak."
Bana cevap hakkı tanımadan çıkıp gitmişti. Peşinden kapıyı kapatıp içeri geçtim. İştah falan bırakmamıştı. Kurduğum sofrayı olduğu gibi kaldırıp yatmaya gitmiştim. Ama bu işin burda bitmeyeceğini biliyordum.
Sabah gözlerim kendiliğinden açılmıştı. Gece boyunca doğru düzgün uyuyamamıştım zaten. Banyoda ki işlerimi halledip mutfağa geçtim. Çay suyu koyup kahvaltı hazırlamaya başladım. Elime telefonu alıp kontrol etmeye başladım. Dediği gibi ilk haber sayfalarında ikimizin dünkü resmi vardı. Dünkü haberin asılsız olduğunu ikimizdende özür dilediklerini yazmışlardı. Telefonu bırakıp kahvaltıma döndüm. Gerçekten epey acıkmıştım. Dün gecede bir şey yememiştim. Kahvaltımı yapıp evden ayrılmak için hazırlandım. Bu gün yurda gidecektim. Bir zamanlar yaşadığım yere . Oradaki çocuklar Sevgi isterdi. Unutulmamak. Hem müdür babamı da özlemiştim. Üzerime pembe bir kazak ve siyah plaza bir pantolon geçirdim. Saçlarımı örünce hazır oldum. Evden ayrıldım. Araba asfalt yolda ilerliyordu. Işıklarda bir çocuk pencereme yaklaşıp elindeki peçeteyi bana uzattı. Yanakları soğuktan kızarmıştı.camı açtım.
"Abla bir peçete alır mısın?"
Elindeki peçeteyi alıp çantamdan iki yüzlük çıkarıp ona uzattım. Gözlerinin içi parladı. O uzaklaşınca bende yoluma devam ettim.
Araba eski binanın önünde durdu. Burası unutulmuş bir yerdi. Tıpkı içindeki küçük çocuklar gibi. Bizler kimsenin umurunda olmazdık. Bazen evlat edinmek isteyenler gelir manavdan elma seçer gibi çocuk beğenirdi. Bir kaç ay sonrada onu yanlarına alırlardı. Bir daha ne onları nede giden arkadaşımızı görürdük. Arabadan inip beton zeminde ilerledim. Güvenlik beni görünce kapıyı hemen açıp beni içeri buyur etmişti. Çok sık olmasada buraya arada gelirdim. Kapının önüne gelince çalıp içeriden ses gelmesini bekledim. Bir kaç saniyeden sonra yorgun sesi duyuldu. Beklemeden içeri girdim. Başını önündeki dosyadan kaldırıp bana baktı. Yüzünde derin bir gülümseme peyda oldu.
"Küçük güneşim"
"Müdür baba"
Yanıma gelip sarıldı. Bende ellerimi sırtına koydum.
"Nasılsın bakalım?"
"İyiyim müdür baba seni sormalı. Yoruyormu bizim afacanlar."
"Beni yoran onlar olsun kızım."
Dediğine bende gülümsemiştim. Bir süre onunla sohbet etmiş çocukları görmüştüm. Öğleden sonra oradan çıkıp eve geçmek için yola çıktım. Eve vardığımda arabayı park edip indim. Eve geçerken bir kaç bakışı üzerimde hissetmiştim. Ama umursamadım. İnsanlar konuşurdu. Ve o haberlerle onlara uzun bir süre konuşacakları malzeme vermiştim. Eve girip kapıyı kapattım. Üzerimdeki kabanı çıkarıp askıya astım. Salona girmiştim ki camlara ateş edildi. Ağzımdan bir çığlık kaçtı. Hızla kendimi yere attım. Evin içine mermi yağıyordu sanki. Evdeki tüm eşyalar kurşunlandı. Kendimi bir koltuğun arkasına atmıştım. Ellerim ile başımı korkuyordum. Göz yaşlarım benden izinsiz akmaya başladı. Kimdi bu adamlar benden ne istiyordu. Bir kaç dakika sonra silah sesleri dahada arttı. İçeri isabet eden kurşun sayısı ise azalmıştı. Bir süre sonra sesler kesildi. Ama ben cesaret edip yerimden çıkamamıştım. Gözlerim kapalı öylece bekliyordum. Kapının açılma sesi duyuldu. Yerime biraz daha sindim. Dizlerimin kendime çektim. Biri gelip önümde diz çöktü.
"Avukat"
Elini omzuma uzatmıştı ki kendimi korkuyla geri çektim.
"Avukat benim ,aç gözlerini"
Algıladığım ses ile gözlerim yavaşça aralandı. Siyah gözleri merakla yüzümde dolandı. Gözlerimdeki yaşlar bir bir akmaya başladı.
"İyi misin vuruldun mu?"
Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki. Neden böyle şeyler beni buluyordu ki. Kendimi daha fazla tutamadım. Gözlerim karanlığa kapandı. Son hissettiğim birinin beni tutmasıydı. Lakin beni tutan kollar güvenli miydi işte onu bilmiyorum...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |