
MİHRE KARA

Üzerimdeki pembe çiçeklerle bezeli elbisenin eteklerini düzelttim. Sıtraplez etekleri yerlere uzanan derin bacak yırtmacı olan bir elbiseydi. Bu sabah moda evinden onlarca elbise getirmişlerdi. Elim hepsinin içinden buna uzanmıştı. Umay mavi bir elbise seçerken ,Ayla kırmızı bir elbise seçmişti. Babaannem bu gece bizimle gelmeyecek Şirin ile ilgilenecekti. Onu evde yalnız bırakmak içime sinmesede Ertuğrul beye söz verdiğim için mecburen gitmek durumunda kalmıştım. Yeliz ise leopar desenli vücudunu ikinci bir deri gibi saran balık bir elbise giymişti. Şüphesiz elbisenin en dikkat çekici yanı göğüs kısmıydı. Kadının göğüsleri dışarı doğru fışkırmıştı resmen. Gecede tüm dikkatleri üzerine çekeceği kesindi. Ben bu elbiseyi denediğimde Umay ve Ayla çok beğenmiş. Kesinlikle bu elbiseyi giymem gerektiğini söylemişlerdi. Şimdi bende iyiki bu elbiseyi seçmişim diyordum. Dudaklarıma rujumu yedirdikten sonra hazır olduğuma kanaat getirdim. Elime küçük çantamı aldım. Adımlarım aşağıya yöneldi. Merdivenlerden aşağıya indiğimde herkesin hazır olduğunu gördüm. Topuk seslerimden bakışları beni buldu. Şirin bile buradaydı. Üzerimde hissettiğim siyah irisler ile bakışlarım onu buldu. Siyah smokinin içinde büyüleyici görünüyordu. Poyraz ve Çınar'da smokin giymişti. Ama onunkinin aksine gömlekleri beyazdı. Kızlarda çok etkileyici görünüyordu. Adımlarım onun tam karşısında durdu. Şirin'de gelip amcasının elinden tuttu. Başını eline yaslamış bana bakıyordu. Sanırım çok hoşuna gitmişti. Kendi etrafımda dönüp tekrar ona baktım.
"Nasıl olmuşum?"
Dudakları kıvrıldı. Bende istemsizce gülümsedim. Ertuğrul bey eğilip onu kucağına aldı.
"Peri kızı gibi değil mi amcam?"
Şirin onun bu söylediğine başını olumlu anlamda sallamıştı. Benim ise yanaklarım yanmaya başladı. Yanımdan gelen ıslık sesi ile gülümseyerek Çınar'a baktım.
"Mihre! Acayip bir şey olmuşsun. Bilsem önce ben teklif ederdim."
"Çınar bu aralar fazla haklı konuşuyor. Valla taş gibi olmuşsun."
Diye ona katıldı Poyraz. Dediği ile gülüşüm her geçen saniye büyüdü.
"Kıskanmalımıyız?"
Umay'ın gülerek söylediği ile gülüşüm yavaşça soldu. Kıskanmış mıydı. Bu iyi değildi.
"Bence ikinizde şahane görünüyorsunuz."
"Sende olmasan bize iltifat etmeyecek bunalar."
Söylediğimden sonra gülerek bir bana bir diğerlerine bakmıştı.
"Allah nazarlardan saklasın güzel kızım gerçekten peri kızı gibi olmuşsun."
"Teşekkür ederim babaanne."
"Aman ne güzel... geç kalmıyor muyuz?"
Yeliz'in araya girmesi ile bizde sustuk. Gerçekten düşündüğüm gibi görünüyordu. Fazlası ile seksi. Göğüsleri ve kalçası aşırı dikkat çekiciydi. Acaba Ertuğrul bey neden onunla gitmek istememişti. Tam onun kalemiydi. Hoş her kadın onun gibilerin kalemiydi. Onun gibiler için beden olması önemliydi. Bu düşüncelerim ile beynimde çok farklı bir ses vuku buldu.
(Sen neden onunla gitmeyi kabul ettin Mihre. O kadınlardan olma yolunda ilerlemeye mi karar verdin.)
Hayır. Asla , asla o kadınlardan biri olmayacaktım. Ben o gün neden kabul ettim bilmiyorum ama o kadınlardan biri olmayacaktım.
Şirin'e doğru ilerledim.
"Meleğim! Biz bu gece biraz gecikebiliriz. Orası çocuklara uygun bir yer olmadığı için seni götüremiyoruz. Ama babaannem seninle kalacak. Onu üzmek yok. Yemeğini ye. Uyku vaktinde uyu tamam mı?"
Söylediklerimden sonra bana çok güzel bir tebessüm sunup başını olumlu anlamda salladı.
"Şovunu da yaptığına göre çıkabilir miyiz?"
Öfkeli bakışlarım Yeliz'i buldu.
"Seni burda tutan kimse yok. Gitmek istiyorsan git."
Söylediklerim ile öfkesi gözlerini talan etti. Elinden gelse beni şuan parçalardı. Diğerleride ortamın gerginliğini dağıtmak için tek tek evden ayrıldı. Ertuğrul beyde Şirin'i yere bıraktı. Saçlarına dudaklarını bastırdı.
"İyi geceler amcam. Sabah kahvaltıda görüşürüz."
Şirin'de amcasının yanağına dudaklarını bastırdı. Ertuğrul bey doğrulup bakışlarını bana çevirdi. Kolunu uzatması ile koluna girdim. Yavaş yavaş evden çıkıp arabasına doğru ilerledik. Diğerleri yola çıkmıştı bile. Araba yolda sessizce ilerliyordu. Bakışlarımı ona çevirmemek için kendimle büyük bir savaş veriyordum. Araç bir süre sonra büyük bir otelin girişinde durdu. Ben tam inmek üzereydim ki elimin üzerinde hissettiğim sıcak elle bakışlarım ona kaydı.
"Bekle gazetecileri uzaklaştırsınlar. "
Camlar filmli olduğu için içerisi görünmüyordu. Lakin içeriden gördüğüm kadarı ile dışarısı gazeteci ordusu ile doluydu. Diğer korumalar inip onları uzaklaştırmaya başladı. Yeterli olduğunu düşündüğünde önce kendi indi. O inince bende peşinden indim. Bedenim titriyordu. Böyle yerlere alışkın değildim. Ben mezuniyetime bile zor dayanmıştım. Şuan neden burda olduğumu düşünmeye başladım.
"Gerilmene gerek yok. Ben yanındayım. Yanımdan ayrılma yeter."
Başımı kaldırıp alttan alttan bana gülümseyerek bakan adama baktım.
"Böyle yerlere alışık değilim. Gelmesem daha iyiydi. Yanlış eş seçimi."
"Hayatımda yaptığım en doğru seçim bence"
Bana göz kırpıp önüne döndü. Daha fazla bir şey söyleme gereksinimi duymamıştı. Bende daha fazla uzatmadım. İçeri girdiğimizde çok büyük bir salonda çok kalabalık bir insan topluluğu durmuştu. Erkekler şık smokinleri ile çok hoş duruyordu. Kadınlar ise şıklık yarışına girmiş gibiydi. Bir çoğunun yüzünde samimi olmayan gülüşler yer edinmişti. Haset bakışlar birbirini süzüyordu. Gold ve beyaz renkler hakimdi etrafta. Ayakta duran insanlar yüksek masaların etrafında toplanmış sohbet ediyorlardı. Garsonlar ellerindeki içecek tepsileri ile onları memnun etmeye çalışıyordu. Bizimkiler bir masada toplanmış birşeyler konuşuyordu. Merdivenlerin başında durmamız ile bakışlar bize döndü. Neden bu şekilde bakmışlardı ki. Heycanlanmama sebep oldu bu bakışlar. Elimin altındaki kolu sıktım. Bakışları beni buldu.
"Bize bakıyorlar."
"Bu bir sorun mu?"
"Bu bakışları sevmedim. Arkama bakmadan kaçmamam için bir neden söyleyin."
"Çünkü bu gece bana eşlik edeceğine dair söz verdin. Hatun dediğin sözünde durur. "
Söyledikleri ile içim bir tuhaf oldu. Bana benim cümlelerim ile cevap vermişti.
"Düşmeme izin vermeyin."
"Asla. Asla izin vermem."
Bende ona tebessüm ettim. Yavaş adımlarla merdivenlerden aşağıya indik. Biz inerken bir çok kadının kıskanç bakışlarını üzerimde hissettim. Umarım gece boyu bir sorun çıkmaz, biran önce biterdi bu gece. Bizimkilerin masasına ilerledik. Biz masaya ulaşınca diğerleride kendi işine dönmüştü. Yeliz bizim bulunduğumuz masada değildi. Etrafta çok hoş slow bir müzik çalıyordu.
"Kardeşim tüm gözleri üzerine çektin yine."
Poyraz'ın şakayla karışık söylemi ile bende ona döndüm. O ise cevap vermek yerine gülümsemişti.
"Bence dikkatleri üzerine çeken bu gece Ertuğrul değil Mihre oldu."
Çınar'ın cümlesi ile dudaklarındaki gülüş yerine sinir peyda oldu.
"Ben mi? Size öyle gelmiştir. Yada ne biliyim insanlar beni tanımıyor ya. Ondan dikkat etmişlerdir."
"Bazen bu kız bu saflıkla nasıl avukat oldu diyorum yemin ederim."
Umay'ın cümlesi ile bakışlarım ona kaydı.
"Kim saf ben mi. Hiç değilim. Çok zekiyim ben. Çakalım bir kere ben. Var ya. İnsanı suya götürür sussuz getiririm. "
Dediklerim ile hepsi gülmüştü. Ne... değil miydim. Hiçte saf değilim bir kere.
"Hıhı aynen ondan"
Poyraz beni kendine çekip bağrına bastı. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Küçük çocuk muamelesi görüyordum resmen.
"Ooo kimler varmış burda. Umay. Sen böyle yerlere gelir miydin?"
Saçlarını kırmızı bir kızıla boyatmış ,Umay yaşlarında bir kız bizim masanın önünde durdu. Aşağılayıcı bakışlarına nazaran Umay'ın bakışlarında tedirginlik vardı.
"O burda da sen neden burdasın anlamadım Şevval. Malum bu özel bir davet."
Çınar'ın öfkeli çıkışı ile bakışlarını Umay'a dikti.
"Beni Umay çağırdı. Öyle değil mi?"
Bakışlarında resmen sıkıysa hayır de dermiş gibi bir hava vardı. Benim asıl beklemediğim ise Umay'ın onu onaylaması oldu. Arsız bakışlarını Çınar'ın üzerinde gezdirip yanımızdan uzaklaştı. Anlamadığım Umay çok güçlü bir kadındı. Bu kadından neden çekinmişti.
"Bu kadına nasıl haddini bildirmiyorsun anlamıyorum."
Çınar'ın çıkışı bu defa Umay'aydı.
"Siz karışmayın. Hem arkadaşım o benim."
Sesinden bu söylediğinin gerçek olmadığını anlayabiliyordum. Yalan söylüyordu. Diğerleride inanmasada bir şey dememişti. Masaya bu defa ellilerinde bir adam ve kadın geldi. Koyu kumral saçlı. Kahverengi gözlü adamın kolunda eşi olduğunu tahmin ettiğim açık kumral saçlı kehribar gözlü bir kadın vardı. Masaya geldiklerinde adamın sert yüz ifadesine nazaran samimi bir gülüşle kadın bize merhaba demişti.
Adam elini Ertuğrul beye uzatmıştı.
"Nasılsın Arslanlı "
"İyiyim Şahin bey. Siz nasılsınız... Melek hanım."
"İyiyiz Ertuğrul. Yanınızdaki hanım efendiyi tanıştırmayacak mısın?"
Kadının naif sesi ile bu defa konuşan ben oldum.
"Mihre . Ertuğrul beyin avukatıyım. "
"Memnun oldum. "
Kadının gözleri parlıyordu konuşurken. Çok zıt ama aynı zamanda hoş bir çiftlerde. Çünkü adamın çok sert bakışları vardı.
"Anne , baba!"
Yanımıza gelen genç adam yanımızdaki çifte seslendi. Bakışları kısa sayılmayacak ama uzunda diyemeyeceğim bir süre üstümde durdu.
"Hayırdır Giray tanıdık mı geldi."
Bakışlarını üzerimden çekip çatık kaşları ile ona bakan adama baktı.
"Sözlerine dikkat et Arslanlı. Ben öyle bir adam değilim. Ama illa söylemek gerekiyorsa evet tanıdık geldi."
Ortamın gerginliğini dağıtmak için bu defa ben konuştum.
"Benzetmiş olmalısınız. Tanıştığımızı düşünmüyorum. Mihre Kara"
"Tufan Giray"
"Memnun oldum "
Başını aşağı yukarı salladı. Anne ve babasıda gerginliğin büyümemesi için iyi geceler dileyip bizden uzaklaştılar.
"Ertuğrul geceyi başlat istersen."
Ayla'nın sözleri ile bakışları bana döndü. Nasıl bir başlangıçtı ki bu.
"İlk dansı bizim etmemiz gerek ev sahibi olarak."
Gözlerim far görmüş tavşan gibi açıldı. Ve o bu halim ile eğlendiğini açıkça belli ediyordu.
"Bence siz Ayla ile dans edin. Hem ev sahibi olan sizsiniz. Yada ne biliyim Umay ile edin. En doğru tercih o olur. Ben misafirim. Olmaz."
Sözlerimi ard arda dizmiş. Kendimi destekleyen şekilde mimikler yapmıştım. Ama bu yeterli olmamıştı sanırım çünkü ısrar etti.
"Ev sahibi olan benim. Ve eşim sensin. Yani bu dansı seninle etmem gerek."
"Ama siz eşlik etmemi isterken böyle bir detay vermemiştiniz."
"Vermemiş miyim. Unutmuşum."
Neden ben bu söylediğine hiç inanmadım.
"Hadi ama. Sadece bir dans."
Gözlerimin içine bakıp elini uzatması ile kararlılığım bir darbe aldı.
"Avukat. Elimi tutmayacak mısın?"
Ve bir darbe daha. Gözleri öyle bir beklenti ile bakıyordu ki. Kalbimin sesi mantığının sesini geçti. Elim istemsizce havalanıp avuçlarının içine kaydı. Bu yaptığım ile dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Hani ondan kaçacaktın Mihre. Bu yaptığın ne. Elimden tutup salonun tam ortasına geldi. Karşıma geçtiğinde dans müziği başladı. Tango mu! Gerçekten mi. Allahım şuan al canımı. Aşık olduğum ama beraber olamayacağım bir adamla aşkın dansını yapıyorum. Bir eli yavaşça belimi sardı. Diğerini kaldırınca bende bir elimi omzuna koydum. Diğer elimide sıcak elinin içine bıraktım. Tutuşu öyle sahipleniciydi ki. Sanki benim dermiş gibi sarmıştı bedenimi. Bana doğru adım atınca benimde adımım geri gitti. Bu defa aynı anda önce sağa sonrada sola adım attık. Sağ ayağımla öne adımladığımda sol ayağı geri gitti. Ayaklarımı kendi önümde sağ ve sol olacak şekilde adımladım. O ise o sırada sadece benim gözlerimin içine bakıyordu. Ben ise o gözlerde kaybolmamak için can verecek kıvamdaydım. Bu aşkın dansı değildi. Benim için aşktan kaçıştı. En azından ondan kaçıştı. Onun kollarında iken kaçmam gerekmişti. Sağ bacağımı baldırımdan tutup kendini hafif geri çekti. Bende olduğum yerde onun üzerine doğru eğildim. Bedenimi kendine doğru çekti. Nefesimi kestiğinin farkında mıydı. Umarım değildir. Beni kendi etrafımda döndürdü. En son kolu ile kıskaca alıp sırtımı göğsüne yasladı. Birkaç saniye öylece kaldım. Kalbim ağzımda atıyordu. Sıcak nefesi saçlarımdaydı. Geri çekilip ellerimden tekrar kendine çekip bedenlerimizi birleştirdi. Bacağımı onun bacağına doladım. Eli çıplak bacağımı tuttu. Bedenimi geriye doğru yatırdı. Üzerime doğru eğildi. Şarkı son buldu. Üzerimden doğrulaması gerekti. Ama yapmadı. Onun yerine eğilip dudaklarını açıktaki göğsüme köprücük kemiğimin tam ortasına bastırdı. Bu yaptığı ile ben nefes almayı tamamen bıraktım. Bunu neden yapmıştı. Geri çekilip beni doğrulttuğunda gözlerim onunkilere daldı. Neden demek istedim. Bunu neden yaptın. O sırada etrafta alkış sesleri kopuyordu. Gözlerim istemsiz etrafta dolaştı. Bazı bakışlar hayran ve gülümseyerek bakarken bazıları haset ve kıskançlıkla bakıyordu. Bizim masaya baktığımda Umay orda değildi. İçimden ağlamak geldi. Onun yerine öfkeme sığındım. Bakışlarım siyah irislere kaydı.
"Eğer bir daha böyle bir şey yaparsanız.... aramızdaki tüm iş ilişkisi son bulur. Sakın. Sakın bir daha bu şekilde yaklaşmayın bana."
Gözlerindeki hayal kırıklığı o kadar net gözle görülür bir hal almıştı ki. İçim kanadı sanki. Neyeydi bu hayal kırıklığı beni yatağına atamayacak olmasına mıydı. Daha fazla orda durmak istemedim. Adımlarımı balkona doğru yönlendirdim. Nefes almam gerekti. Onun etkisinden çıkmam gerekti. Hayır Mihre. Sakın onun için üzülme. Şimdi üzülmek sonra kan ağlamaktan iyidir. Onun gibilerin derdi bellidir. Yatağını ısıtacak , ihtiyaçlarını göreceği bir kadın. Ve sen onlardan biri değilsin. Balkona yaklaştığımda duyduklarım ile beynim yanmaya başladı. Ben neyin içine düştüm böyle. Şimdi herşey daha net anlaşılmaya başlamıştı. Ve ben bu öğrendiklerim ile ne yapacağımı bilmiyordum.....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |