31. Bölüm

31. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

 

Masada yerimde huzursuzca kıpırdandım. Ertuğrul bey ile son yaptığından sonra muhatap olmamıştım. Onun ise bakışları üzerimden hiç eksilmemişti. Lakin görmezden gelmiştim. Umay ise bakışları önünde öylece duruyordu. Yarım saat önce balkonda duyduklarım beynimin içinde dönüp duruyordu.

(Umay ve Şevval karşılıklı konuşuyordu.

"Bunu yapmayı kes artık. Hayatımdan çık."

Diye konuştu Umay . Lakin sesi o her zaman kendinden emin kız değildi.

Şevval denen kadın iğrenç bir kahkaha attı.

"Çıkmak mı. Daha bir şey yapmadım ki. Umay Umay Umay... biz eski arkadaşız unuttun mu?"

"Biz arkadaş falan değiliz. Sen iğrenç bir yaratıksın."

Kadın elini Umay'ın çenesine getirip sıktı.

"Senin dilin fazla uzamış. Elimdeki görüntüleri yayınlamamı ister misin."

Elindeki telefonu yukarı doğru kaldırdı.

"Bu telefondaki görüntüleri gazetecilere versem çevrende kaç kişi kalır."

Arsızca bakışlarını Umay'ın üzerinde gezdirdi.

"O görüntüleri zorla çektin. Allah belanı versin senin."

"Ahh canım kıyamam. Bana bak. Çınar'ı istiyorum. O zamanda istiyordum. Şimdi de istiyorum. Ne yaparsın. Nasıl yaparsın umrumda değil. Ama onu istiyorum. "

Arkasını dönüp bana doğru gelmeye başladı. Beni fark etmeden bende hızla ordan uzaklaştım. Masaya geldiğimde Umay balkondan içeri girdi. Gözlerinde ki hüznü silip yerine sahte bir gülümseme yerleştirdi. Yanımıza gelip Çınar'ın yanına geldi. Çınar bir abi edası ile onu sardı.

"Ne oldu çirkin?"

"Hiç ,yok bir şey."

Daha fazla bir şey söylemedi.)

Şimdi ise herkes kendi etrafında konuşup sohbet ediyordu. Gözlerim lavaboya doğru ilerleyen kırmızı saçlı kadına kaydı.

"Çınar! Lavaboya gidicem de bana eşlik eder misin?"

Söylediğim ile Ertuğrul Bey bana üzgün bakışlar attı. Lakin üzerinde çok durmadım. Bu isteğimi demin yaptığı hareketten dolayı yaptığımı sanıyordu. Ama alakası yoktu. O hareketinden dolayı ondan zaten uzak duracaktım ama bu farklıydı. Çınar anlamasada kabul etmişti. İkimiz kol kola lavaboya doğru ilerledik. Kapıya geldiğimizde durup ona baktım.

"İçeriye kimseyi sokma. Ne duyarsan duy içeri girme."

"O ne demek? Ne oluyor Allah aşkına?"

"Soru sorma Çınar. "

İçeri girdiğimde Şevval ayna karşısında dudaklarındaki kırmızı rujunu tazeliyordu. Kapıyı ardımdan yavaşça kapadım. Kilidi çevirdiğimde bakışları bana kaydı. Aşağılayıcı bakışlarımı ona çevirdim.

"Kırmızı ruj. İddialı."

"Ne saçmalıyorsun sen be."

Keskin adımlarımı ona doğru attım. Tam karşısında durup o daha ne olduğunu anlayamadan saçlarına asıldım. Ağzından bir çığlık kaçtı. Aynı anda kapının ardından da Çınar'ın sesini işittim.

"Mihre iyi misin?"

"İyiyim. Sen beni bekle."

Kırmızı saçlarını geriye doğru çekiştirdim. Korku dolu gözleri beni buldu. Elleri ile saçlarını kurtarmaya çalışsada beceremedi. Yüzüne okkalı bir tokat attım. Yurtta büyümenin katkıları. Kavgada çok iyiydim. Kaç defa kavgaya karıştığımı saymamıştım bile. İnsanın kendini koruması gerekti.

"Nne istiyorsun benden."

Saçlarını elime bir tur daha doladım.

"Umay'a ne yaptın?"

"Hiç. Hiç bir şey."

"Bana bak seni burda öyle bir hale sokarım ki aklın hayalin şaşar. Hiç doğmasaydım dersin."

"Ssen kim kimsin."

"Ablasıyım farzet. Ne yaptın dedim."

Saçını biraz daha çekiştirdim.

"Görüntüleri var. Te telefonda."

Söylediği ile gözlerim karardı.

"Ne görüntüsü?"

"Üüniversite de çektik. İki arkadaşım ile. Kıyafetlerini soyup çektik. Teh tehdit için."

Allah belanızı versin. O kız nerden baksan iki yıldır bu korku ile mi yaşıyordu.

"Görüntülerin kopyası var mı?"

"Yyok. Sadece bu."

Telefonu elime aldım. Şifresi vardı.

"Şifresi ne?"

"Şevvalbeautiful.1"

Söylediği ile göz devirdim.

"Geri zekalı"

Tam çıkacaktım ki lavabonun kenarındaki ruja gözlerim değdi. Elime alıp ona döndüm. Korkak bakışları bir elimdeki rujda bir yüzümde gezindi.

"Kırmızıyı seviyorsun"

Elimdeki ruju tüm yüzüne sürdüm. Şuan palyaçoya benziyordu. Üzerindeki elbisenin eteğinide çekiştirip yırttım. Dozunda zehir nasıl şifa ise dozunda kötülükte iyilikti. İki yıldır Umay'a yaptıkları cezasız kalamazdı. Şimdi gayet iyi görünüyordu. Onu o halde bırakıp arkama döndüm.

"Bunu ödeyeceksin."

"Elinden geleni ardına koyma."

Kapıyı açtığımda Çınar şaşkın ifadesi ile kapı aralığından ona baktı. Gözleri şok şekilde açıldı.

"Mihre!"

"Şşşş tek kelime etme."

Dediğimi yaptı. Tek kelime etmeden peşimden geldi. İçeri masaya döndüğümüzde tüm bakışlar bizi buldu. Bir kaç dakika sonra üstü başı dağılmış elbisesi parçalanmış yüzündeki kırmızı ruj ile Şevval salonun içinden koşarak merdivenlere doğru koştu. Herkes ona bakıyordu. Utancından kimsenin yüzüne bakamıyordu. Umay'ın gözlerinde ise hem mutluluk hem şaşkınlık vardı. Elimi omzuna koydum. Diğer herkesin gözleri Şevval'deydi. Bakışları bana döndü. Telefonu ona uzattım. Şifresini kulağına fısıldadım.

"Kimsenin seni incitmesine izin verme."

"Mihre!"

"Bir şey söyleme. Her neyden korkuyorsan bu telefonun içinde. Ben bakmadım. Sen nasıl istiyorsan öyle olacak."

Kollarını belime dolaması ile bende onu sardım. Diğerlerinin bakışları bizi buldu. Bu halimiz onları şaşırtmıştı. Ama biz onların bu bakışlarını hiç umursamamıştık. Geri çekildiğinde gözleri nemlenmişti.

"Demin ne oldu öyle?"

Poyraz'ın sesi ile bakışlarımız onu buldu.

"Bilmem. Kimbilir ne olmuştur. "

Çınar bana sırıtırken ona göz kırptım. O da sağolsun kimseye bir şey demedi. Neden diyede sormadı.

"Her ne olmuşsa bence hak etmiştir."

Gelip beni kolunun altına aldı. Bizde Umay ile birbirimize bakıp gülmüştük. Üzerimde hissettiğim siyah gözler ile istemsiz ona baktım. Gözlerinde buruk bir tebessüm vardı.

"Arslanlı!"

Masaya gelen sarışın yeşil gözlü adam ile bakışlarımız onu buldu. Masadaki erkeklerin kaşları çatılırken kadınlar gerilmişti. Pek sevilmeyen biri olduğu belli oluyordu.

"Ne istiyorsun Keskin?"

"Bir merhaba da mı demeyelim."

Gevşek bir gülüş ile bana baktı. Üzerimdeki bakışları epey rahatsız ediciydi.

"Kim bu güzel bayan?"

"Buraya davet edilmedin Keskin. Haddini aşma. Defol burdan. Rezillik çıkmasın."

Ertuğrul beyin tüm söylediklerine rağmen adam arsız bakışlarını üzerimden çekmemişti. Hatta Ertuğrul beyin sinirlemesi hoşuna gidiyordu.

"Merhabalar. Mert Keskin ben."

Adamın bana uzattığı ele öylece baktım.

"Hayırdır. Güzel hanım efendi. Elimi sıkma nezaretinde bulunmayacak mısınız?"

"Dostlarımın sevmediği insanların elini sıkmam. Prensip meselesi. Sevdiklerimin düşmanı düşmanımdır."

Başımı dikleştirip karşımdaki adama baktım. Bunu o da beklemiyor olacak ki yüzündeki şaşkınlığı toparlayamadı.

"Belki bizde dost olabilirdik."

"Benim yeterince dostum var fazlasına gerek yok."

"Öyle olsun"

Adam hepimizi gözleri ile süzüp en son Ertuğrul beye bakmıştı.

"Görüşürüz Arslanlı "

"Görüşücez Keskin"

Bu öyle bir görüşücez demekti ki adamı ölümle tehdit etse bu kadar etkili olmazdı. Lakin o bundan etkilenmek yerine alayla gülüp ardını dönmüş sonrada demin Şevval'in çıktığı merdivenlerden çıkıp gitmişti. Gözlerim ona kaydı. Neden bana gururla bakıyordu. Dahası bu neden beni mutlu etmişti.

"Helal kız sana"

Çınar omzumdaki elini sıkıp saçlarıma dudaklarını bastırdı.

"Bambi içindeki bu kadın bazen beni korkutuyor."

"Valla ben ona da buna da kısacası Mihre'nin her haline bayıldım."

Umay'ın sözleri ile tebessüm ile ona baktım. Masumdu o. Etrafta duyulan dans müziği ile Poyraz Ayla'ı Çınar da Umay'ı dansa kaldırmıştı. Pistte daha önce tanıştığım yaşlı çiftte vardı. Onların yanında bir kaç çift daha vardı. Onun bakışlarını üzerimde hissetsemde dönüp ona bakmadım. Tam ağzını açıp Bi şey söyleyecekti ki yanımıza bir kadın geldi.

"Ertuğrul!"

Ertuğrul beyin gözlerinde bariz bir korku peyda oldu. Bakışları kısa bir an bana kaydı. Çekindiği bir şey vardı. Kadın ellerini onun göğsüne koyup okşadı. Mideme kramp girdi.

"Aşk olsun doğrusu. Beni o geceden sonra hiç aramadın. Oysaki performansımın çok iyi olduğunu düşünüyordum."

Söyledikleri ile resmen midem kalktı. Kadın bildiğin benim yanımda yataktaki performansını övmüştü. Bu kaçıncı seviyeydi.

"Beni tekrar göreceğine söz verdin halbuki"

Kadının eli göğsünden karnına doğru kayıyordu ki kendini geri çekti. Bakışları benim üzerimdeydi.

"Ben... izninizle."

Daha fazla orda durmadım. Peşimden seslensede beklemedim. Gözlerim dolmuştu. Bu nasıl bir adamdı. Hadi ben umrunda değildim kabul. Ya Umay , ona hiç mi acımıyordu. Tek gecelik kadınları ile aynı ortama nasıl sokardı onu. Adımlarım bahçeye doğru ilerledi. Midem bulanıyordu. Yanımdan geçen garsonu durdurup tepsideki suyu aldım. Tek seferde kafama dikmem ve boğazımdaki yanma ile bir küfür savurdum. Öksürmeye başladım. Ama artık çok geçti. Lanet olası sıvı boğazımdan mideme yol almıştı bile. Kahretsin. Onun yüzünden içmiştim o lanet şeyi. Hava soğuk olsada içeri girmedim. Kalsındı o kadınla. İlerdeki banka doğru ilerleyip oturdum. Başım ağrımaya başlamıştı. Gözlerim doldu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.

"Ne bekliyordun ki. Anne ve baban bile seni sevip istememiş. Bir başkası neden istesin."

Gözümden firar eden bir damla yaş yanağıma doğru yol aldı. Gözlerimi kapadım. Göz kapaklarımın ardından başım dönüyordu sanki. Omuzlarıma konan ceketle göz kapaklarım aralandı. Siyah irisleri şefkatle üzerimde gezindi. Dudaklarında çok güzel bir gülüş vardı. Onun burda ne işi vardı. Kaşlarım çatıldı. Omuzlarımda ki ceketi düzeltip yanıma oturdu.

"Neden geldiniz?"

"Neden gelmeyekmişim"

"Ben sizi o kadınla baş başa bırakmak için geldim."

Dilim yalpalıyor muydu.

"Ben senin yanında olmak istiyorum ama."

"Neden?"

"Çünkü kalbim öyle istiyor."

"Siz her istediğinizi yapıyorsunuz. Keşke bende yapabilsem"

"Ne yapmak istiyorsun ki?"

Başım gövdeme ağır geldi sanki o an. Başımı omzuna yasladım. Parmağım ile gök yüzünü işaret ettim.

"Yıldızlara gitmek isterdim."

Dediğim ile dudaklarından bir gülüş kaçtı. Başımı kaldırıp çatık kaşlar ile ona baktım.

"Komik mi?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. Yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına attı.

"Yok değil.... sarhoş mu oldun sen?"

"Yoooo hıck. Hiçte değil."

Söylediklerimden bir şey anladımı bilmem. Ama şimdi de hıçkırık tuttu. Başımı yine omzuna koydum.

"Üşüdüm ben"

"Evimize gidelim mi?"

"Benim evim yok ki hıck"

"Senin evin benim ya"

Dediği ile dudaklarım kıvrıldı.

"Tamam. Hıck. Gidelim o zaman "

Telefonunu çıkarıp birini aradı. Sanırım Poyraz ile konuştu. Onlara bizim gittiğimizi eve gelmelerini söyledi sanki. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Bedenimin havalandığını hissettim. Kollarım boynuna dolandı. Kokusunu doya doya içime çektim. Bunu sevmiştim.

"Ön kapıyı aç Arif "

"Abi ne oldu?"

"Önemli değil."

Bedenim bir süre sonra koltuğa bırakıldı. Sanırım arabaya gelmiştik. Üzerimdeki cekete biraz daha sarıldım. Araba hareket etmeye başlarken benim bilincim tamamen kapandı. Yada bana öyle geldi. Hoş sabaha bunları hatırlayacağımda meçhüldü ya.....

Bölüm : 21.02.2025 16:41 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...