32. Bölüm

32. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

ERTUĞRUL ARSLANLI

 

 

Sakın demişti. Sakın bana bir daha bu şekilde dokunma.

Sadece bir öpücüktü. Küçük masum bir öpücük. Benden böyle kaçacağını bilsem yapmazdım. Bir an kendime hakim olamamıştım. Karşımda, kollarımda o kadar güzel dururken kokusunu solurken kendime hakim olamamıştım. Şimdi ise masada ben yokmuşum gibi davranıyordu. Sanırım beni hiç sevmeyecekti. Hiç bana ait olmayacaktı. Hayaldi benim için. Dünyanın en güzel en imkansız hayali. Çalan şarkı ile masadaki herkes tek tek piste ilerlemiş. Dans etmeye başlamıştı. Şimdi onu dansa kaldırmak istesem, bedenini tekrar sarmak istesem asla kabul etmezdi.

"Ertuğrul "

Gelen ses ile bedenim gerildi. Korku ile bakışlarım ona kaydı. Kahretsin. Şimdi değil. Ne olur şimdi değil. Bu şekilde karmaşıkken eski bir yatak arkadaşı isteyeceğim son şey bile değildi. Kadın yanıma gelip elini göğsüme koydu. Gözlerim sevdiğim bal rengi irisleri buldu. Neydi gözlerindeki hayal kırıklığı mı. Nefret. Üzüntü. Belkide tiksiniyordu benden. Onun gözlerinde nasıl bir imaj çizmiştim bilmiyorum. Bildiğim tek şey bana kadınlar konusunda hiç güvenmediğiydi. Haklıydı. Geçmişi temiz biri değildim. Yüzlerce kadın olmuştu hayatımda. Ama bunlar ondan önceydi. Allah şahidim ondan sonra tek kadına el sürmeyi bırak bakmamıştım bile. Kadının elini bedenimde hareketlendirmesi ile kendimi ondan geri çektim. Mihre ise izin isteyip bizden uzaklaştı. Seslensemde duymadı. Yada duymazlıktan geldi. Adımları salonun bahçe kapısına doğru ilerledi. Yanımdaki kadına diktim gözlerimi. Karanlık bakışlarımdan geri adım attı.

"Seni bir daha etrafımda görürsem inan bana konuşacak bir dilin olmaz."

Derince yutkundu. Daha fazla uğraşmamak adına adımlarımı hızla onun gittiği yöne doğru ilerlettim. Balkon korkuluklarına yanaştığımda göz hizzama girdi. Ordaydı işte. Karanlığın içinde bir peri kızı gibiydi. Söylesene demek istedim. Söylesene peri kızı bu karanlık adamı sevmeye rızan varmı. Başını karanlık göğe kaldırdı. Şuan ne hissediyordu acaba. Yanından geçen bir garsonu durdurup tepsideki bardağı aldı. Tek seferde kafasına dikti. İçkiye alışık olmayacak ki aynı anda öksürmeye başladı. Kaşları çatıldı. Bahçede kimse yoktu. Adımları az ilerisinde bulunan banka ilerledi. Gidip oturduğunda her ne kadar ona gitmek istesemde bekleme kararı aldım. Şuan bana fazlası ile sinirliydi. Bir süre bekledikten sonra adımlarım usulca yanına gitti. Göz kapaklarını açıp yüzüme baktı. O kadar saf ve masum görünüyordu ki. Birde kendini uyanık sanması yok mu. Ah be güzelim sen bu hayatta benim tanıdığım en saf kadınsın. Senin gibisini tanımadım. Yüreğim senin gibisini bilmedi.

Sarhoş musun diye sordum. Bunu her ne kadar net şekilde görsemde konuşması hoşuma gidiyordu. Heleki istediği şey. Yıldızlara gitmek. Seni yıldızlara götüremem güzelim ama sana söz onları senin için yer yüzüne indiricem. Başını omzuma koyup uykuya daldığında bende telefondan Poyraz'ı arayıp bizim çıkıcağımızı haber verdim. Onlara geceye devam etmelerini söylesemde içi rahat etmemiş olacak ki onlarda eve gelecekti. Arif'i arayıp arabayı arka kapıya getirmesini istedim. Sevdiğim kadını kucaklayıp arabaya doğru yol aldım. Arif arka kapıyı açsada ön kapıyı açmasını söyledim. Arabayı kendim kullanmak istiyordum. Onunla yalnız kalmak istiyordum. Onu ön koltuğa oturtup ceketimi üzerine örttüm. Kemerini taktıktan sonra sürücü koltuğuna yerleştim. Arabayı olabildiğince yavaş ve sarsmadan kullanmaya çalışıyordum. Uyandırmak istemedim. Arabanın içi yeterince ısınmış olacak ki üzerindeki ceketi attı. Dudaklarım kıvrıldı. Araba evin önünde durduğunda bizimkilerin çoktan geldiğini fark ettim. Arabadan çıkıp onun kapısını açtım. Yüzünü buruşturup gözlerini araladı.

"Ne oldu?"

"Eve geldik."

"Geldik mi?"

Gözleri çipil çipil açılıp kapandı. Çok tatlıydı.

"Geldik güzelim."

Adımını dışarı doğru attı. Bende aynı anda öne eğilip onu kucaklamak isteyince kafasını başıma çarptı. Elini başına götürüp geri çekildi.

"Acıdı."

Gözleri nemlendi. O kadar mı acımıştı canı.

"Üzgünüm. İsteyerek olmadı. Ben sadece yardım etmek istedim."

Söylediklerim ile dudakları kıvrıldı.

"Tamam o zaman. Ama ben yürüyebilirim. Bak ayaklarım var. Bak."

İki ayağınıda dışarı sarkıtıp salladı. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı. Allahım sen bu kadını ne güzel yaratmışsın. Yerinden tekrar doğrulmaya çalıştı. İkinci seferinde başarılı oldu. Eve doğru ilerlemeye başladı. Kapıdaki korumalar bu halimize şaşkın bakışlar ile bakıyordu. Çünkü ona yardım etmeme izin vermiyordu. Adımları yalpaladığı için hemen bir adım arkasından ilerliyordum. Kapıya çok az bir mesafe kala eteğine bastı. Tam düşüyordu ki son anda tutup kucakladım. Yaptığıma epey bir şaşırmış olacak ki küçük bir çığlık atmıştı.

"Yürüyordum."

"Evet güzelim. Ama bu kadar yeter."

"Sözünü tuttun. Düşmeme izin vermedin."

Gözlerindeki bakıştan nasıl bir çıkarım yapmalıydım bilmiyorum. Ama bu bakışı bile beni kendine aşık etmeye yeterdi. Elimden gelse onu kimsenin olmadığı bir yere götürürdüm. Kimse görmesindi onu.

"İzin vermem demiştim."

Karşısına bakıp bir kaç saniye düşündü, sonrasında dudakları kıvrıldı.

"Evet. Demiştin."

Çıkan seslere ev halkıda kapıya çıkmıştı. Kucağımdaki kadına değen her bakış hem meraklanıyor hem şaşırıyordu. Daha fazla kapı önünde oyalanmayıp içeri geçtim. Onu salona götürüp kanepeye oturttum.

"Ayşe hanım sade bir kahve yapar mısın?"

Endişeli bakışlarını bizden çekip mutfağa geçti.

Mihre'nin bakışları herkesin üzerinde gezindi. En son babaannemde durdu. Gözleri heycanla parladı.

"Babanne!"

Yerinden kalkıp ona doğru savsak adımlarla ilerledi. Sonrada kollarını boynuna doladı.

"Babanne biliyor musun sen bu dünyadaki en güzel şeysin. Hem babasın. Hem anne."

Dudaklarını yanağına bastırdı. Sonrasında başını omzuna koydu.

"Kızım, sen iyi misin?"

"Evet. Neden ki."

Dili dönmüyordu. Davetteki içkiler çok yüksek oranda alkol içeriyordu. Ben böyle olacağını nerden bilebilirdim ki.

"Mihrecim!"

Çınar'ın sesi ile bakışları ona döndü. Elini iki yapıp ona döndü.

"Bu kaç?"

Mihre gözlerini kısıp eline baktı.

"Hangi elindeki?"

Çınar'ın ağzı o şeklini aldı.

"Bizim kız uçmuş."

Mihre bu defada Umay'a baktı. Derince yutkundu. Gözleri doldu. Deminki neşesinden eser kalmamıştı. Adımlarını bu defa ona yönlendirdi. Yanına gidip ellerini tuttu.

"Umay. Ben çok üzgünüm. Ben seni üzmek istemedim..... Yemin ederim istemedim...."

Umay'ın da şaşkın bakışları bizi buldu. Ne olmuştu. Neden ondan özür diliyordu.

"Mihre. Ben anlamıyorum. Neden özür diliyorsun?"

"Se sevdiğin adamla dans ettim. Ben onunla uyudum. Ama yemin ederim sana zarar vermek istemedim. Umay.... Ben çok üzgünüm. "

Ne diyordu bu kız. Ne sevgilisi. Umay'da diğerleride şoktaydı. Gözleri yaşardı. Ben ise ne demem gerektiğini bir türlü çözememiştim.

"Kıza içki mi içirdiniz?"

Babaannemin kızgın sesi ile bu defa ona döndüm. O ise yerinde durmakta zorlanıyordu. Görüşü net olmayacak ki gözlerini kısmaya başladı. Başını her iki tarafa salladı.

"Yok onlar içirmedi. Hıck."

Kurduğu cümleden sonra hıçkırmış ve arkasındaki koltuğa çökmüştü. Şimdi ise kafası karışık şekilde etrafa bakıyordu. Duygudan duyguya koşuyordu. Gidip önünde diz çöktüm.

Gözleri içime işlemek ister gibi baktı.

"İsteyerek değildi.... su sandım içki çıktı...."

Cümlesi bitince derin bir nefes verdi.

"İlk defa mı içtin?"

Başını evet anlamında salladı. Dudaklarım yukarı doğru kıvrıldı.

"Yetiştirme yurdunda büyümüş birine göre sicilin çok temiz avukat. Hiç hata yapmadın mı?"

Şaka ile karışık sorduğum soruya başını aşağı yukarı salladı.

"Yaptım"

Bu defa başını koltuk başına yasladı.

"Ne yaptın"

Parmağını kaldırıp göğsüme bastırdı.

"Sana...... aşık oldum..."

Dediği ile ben nefes almayı bıraktım. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı. Dünya dönmeyi bıraktı sanki. Yüzümde ömrü hayatım boyunca oluşmamış bir gülüş peyda oldu. Ben beni sevmez istemez diye düşünürken bu kadın benim aşkımla yanıyordu. Tıpkı benim yandığım gibi. Bakışlarım aileme kaydı. Onlarda şaşkındı. Bir o kadarda mutluydular. Çünkü hepsi biliyordu. Benim ona nasıl sevdalandığımı onu nasıl sevdiğimi hepsi biliyordu. Siyah gözlerim yine ona döndü.

"Neden hata olsun ki. Sevmek ayıp mı?"

Yüzü buruştu. Başını yasladığı yerden tekrar kaldırdı.

"Seni..... sevmemem gerek."

"Neden?"

"Çünkü... çünkü sen Umay'ın sevgilisisin..... Hem hemde hayatında bir sürü kadın var..... Ben onlarla savaşamam."

Söylediklerinden sonra derin bir nefes almıştı. Konuşurkenki mimikleri çok komikti. Bakışlarım istemsiz Umay'a kaydı.

"Valla abi bu kanıya nasıl vardı bende bilmiyorum. "

Dudaklarım kıvrıldı. Sanırım aramızdaki bağı çok yanlış anlamıştı. Güzelim benim. Beni sevdiğini duydumya gerisini halletmek kolay olacaktı. Bana dünyaları bahşetmişti.

"Avukat!"

"Hııı"

Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Ama uyumaması gerekiyordu. Heleki böyle içinden geçeni söylerken. Bilsem daha önce içmesini sağlardım.

"Ya sana Umay ile aramızda bir şey yok o benim kardeşim desem. Hayatımda senden başkasına yer yok desem."

Omuzlarını aşağı yukarı kaldırdı.

"İnanmam ki"

"Neden. Neden inanmazsın?"

"Ben gördüm..."

Gözlerinde yaşlar birikti. Ne görmüştü. İçim acıdı.

"Sen ve o kadın... mutfakta öpüşüyordunuz. "

Midesi bulanıyormuş gibi yüzü buruştu.

"Gece odanızada gelmişti... Kim bilir daha kaç tane vardır....."

Kahretsin. Allah kahretsin. Ben şimdi bu kadını nasıl inandırırdım sevdama. Diğerleride biz sana söylemiştik dermiş gibi bakıyordu. Birden ayağa kalktı. Ayakta durmakta zorlanıyordu.

"Ben o kadınlardan değilim.... Sizin yatağınızı ısıtacak tek gecelik zevkiniz değilim. Olmuycam.... bak gör. Savaşıcam. Ve kazanıcam. Hem zaten gidicem ben. Burda kalmıycam. Bak gidiyorum."

arkasını dönüp koltuğa doğru yürümeye çalıştı. Bacakları koltuğa çarptı. Yerinde durup başını bana çevirdi. Gözünün önündekini görmekte zorlanıyordu.

" Kapı yok.... Ertuğrul bey kapınızı... çalmışlar..."

Bu hali o kadar tatlıydı ki. Allahım ne güzel yarattın sen bu kadını. Aklına ne geldi bilmem lakin birkaç saniye durdu. Aklına ne geldi ise deminki kararlı tavrı gitti.Kaşları çatıldı. Omuzları hüsranla çöktü. Demin kalktığı koltuğa tekrar çöktü. Elini kalbinin üzerine koydu. Bakışları yüzümdeydi. En azından ben öyle anladım. Çünkü göz bebekleri odaklanmakta zorluk çeker gibiydi.

"Ama kalbim acıyor.... "

Başını yana doğru eğdi. Güzelim benim. Kalbine kurban olurum senin. Kim bilir canı nasıl yanıyordu. Kim bilir kaç zamandır bir sevgilim var sanıyordu. Tabi birde bahsettiği diğer kadınlar vardı. Yoktu ama ona göre vardı işte.

"Çok acıyor...."

Kaşları tekrar çatıldı. Bu defa kendi kendine konuşur gibi bir hali vardı. Kafası karma karışıktı anlaşılan.

"Salak mı ki benim kalbim."

Dudaklarım kıvrıldı. Elim usulca havalanıp yüzünü okşadı. Canım ,canım benim. Bir yolunu bulucam. Her ne olursa olsun acılarımızı dindirmenin bir yolunu bulucam. Geçmişteki hatalarımın bu günüme gölge düşürmesine izin vermiycem. Yanağını avucumun içine bastırdı.

"Uykum geldi."

Eğilip anlına dudaklarımı bastırdım. Kolumu bir bacağından geçirdim. Diğerini sırtına koyup kucakladım. Bakışlarım diğerlerini bulduğunda tebessümle bize bakıyorlardı. Başını omzuma koydu. Derin soluklar aldı. Kollarını boynuma doladı. Derin bir iç çekmesi duyuldu.

"Kokunu sevdim."

Gülüşüm dahada büyüdü.

"Güzel mi?"

"Hıhı ev gibi."

Başını omzuma sürttü. Sonrada gözlerini yumdu. Sabaha bu olanların hiç birini hatırlamayacaktı. İyikide hatırlamayacaktı. Hatırlarsa gidicem diye tutturacaktı yine. Ama izin vermezdim. Hele bu gece öğrendiklerimden sonra ölsem izin vermezdim. Gözlerimi diğerlerine diktim.

"Bu olanları öğrenecek olursa elimden çok çekersiniz. Heleki sen Çınar. Sakın."

Dudaklarındaki tebessüm açık bir gülüşe döndü.

"Bu sırrı saklamamın karşılığında açık çek isterim."

"Bu iş olsun tüm malım mülkün senin"

Dediğim ile gülüşü dahada büyüdü.

"E bizde düğün hazırlığına başlayalım madem"

Babaannemin dediği ile bakışlarım ona döndü. İnşallah. Rabim onu eş olarak nasip etsindi. Anlına tekrar dudaklarımı bastırdım. Hafif kıpırdandı ama gözlerini açmadı.

"Abla"

Ayla'nın bakışları beni buldu.

"Üzerini değiştirir misin. Böyle rahat edemez."

"Kardeşim hayırdır sabah seni vurur diye mi korktun"

Poyraz'ın dediği ile bende güldüm.

"Hanımından korkmayana gavur derler."

Dediğim ile kahkahayı basmıştı. Adımlarım yukarı ilerledi. Onu her ne kadar kendi odama götürmek istesemde yarın sabahki tepkisini bilemediğim için kendi odasına götürmek zorunda kaldım. Yatağa yatırdığımda yüzünü buruşturdu. Dudaklarım kıvrıldı. Eğilip anlına dudaklarımı tekrar tekrar bastırdım.

"Az kaldı güzelim. Yakında seni yanımdan bir an olsun ayırmıycam."

Ablamda peşimden gelince ben dışarı çıkmak zorunda kaldım. Bir süre kapı önünde bekledim. Ablamın çıkması ile dayandığım duvardan doğruldum. Ablamın bakışları bana değince dudakları kıvrıldı. Gelip kollarını bedenime doladı.

"Seni böyle gülerken görmek o kadar güzel ki."

"Abla"

"Ablam. Hep mutlu olun. Ama onu üzersen külahları değişiriz haberin olsun."

Dediği ile onu göğsüme biraz daha bastırdım. Ne olursa olsun bir kadının yanında dururdu. Kardeşi olmam birşeyi değiştirmezdi. O aşağıya gidince bende sevdiğimin yanına ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdim. Yatakta huşu içinde uyuyordu. Güzel saçları yastığa dağılmıştı. Şimdi bu kadın beni seviyor muydu. Kulağa imkansız gibi geliyordu. Yatak kenarına oturup saçlarına uzandım. Allahım bir kadın nasıl bu kadar güzel olabilirdi. Nasıl bu kadar benim olabilirdi. Şüphesiz ki bu dünyada ondan daha güzel kadınlar vardır. Lakin benim gözümde o en güzeliydi. En benim olandı. Rabbim onu benim için yaratmıştı. Gece geç saatlere kadar sevdim gül yüzünü. Ellerim usul usul okşadı saçlarını. Güzel teninde dolaştı parmaklarım. Uyuya kaldığımda saat kaçtı bilmiyorum. Uyumamak için dirensemde tutamadım kendimi. Gözlerim bana ihanet etti. Uzun çok uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu uyumuştum.

Sabah yanımdaki hareketlenme ile gözlerim açıldı. Sevdiğim kadın gözlerini aralamaya çalışıyordu. Bilinci tam açılmadan kendimi biraz geri çektim. Eli anlına gitti. Başı ağrıyor olmalıydı. Yüzü buruştu. Başını kaldırıp beni görünce bir kaç saniye durdu. Aklından dün gece neler olduğunu hatırlamadığına dair düşünceler geçiyor olmalıydı. Dudaklarım kıvrılsada kendimi durdurmaya çalıştım. Gözleri etrafta dolaştı. Eli üzerindeki kıyafetlere gitti. Sonrasında beni buldu.

"E Ertuğrul bey"

"Avukat"

Gözlerinden utangaç bir duygu geçti. Güzelim benim.

"Siz. Neden buradasınız?"

"Sence?"

Biraz oyundan bir şey olmazdı.

"Be ben bilmiyorum. Dün. Dün gece ne oldu. "

"Hatırlamıyor musun?"

Başını hayır anlamında salladı. Hatırlamadığını adım gibi biliyordum.

"Ben en son dışarı çıkmıştım. Sonra susadığımı hatırlıyorum. Su yerine alkol almıştım. İlk defa oldu. Ben... ne oldu?"

Güzelim benim. Güzel sevgilim. Sen sarhoş oldun. İçinden geçeni dile döktün. Beni sevdiğini söyledin. Allahın izni ile beni cennete buyur ettin.

"Şöyle söyleyeyim dün gece yaşadıklarımı hayatım boyunca yaşamadım. Hissettiklerimi tarif etmenin imkanı yok."

Söylediklerim ile gözleri ve ağzı şokla açıldı.

"Ertuğrul bey. Ben. Ben çok üzgünüm. Sizi rezil edecek şeyler mi yaptım. Ne yaptım. Özür dilerim."

Panikle yerinden kalktı. Saf sevgilim. Birde kendini kurnaz zannediyor.

"Davet salonunda Ayla'nın saçına yapıştın. Sonra.... sonra Umay'la çok çirkin diye dalga geçtin. Seni omzumda eve getirmeye çalıştım. Bak çalıştım diyorum."

Dediklerim ile ağzı açılıp kapandı. Yüzü şuan öyle komikti ki. Gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Dahası da var."

"Dahası da mı var?"

"Var tabi. Eve geldiğimizde babanneme çirkef dedin. Katnem dedin."

"Be ben mi?"

"Sen tabi... Çınar ile Poyraz'a yaptıklarını anlatmak dahi istemiyorum. Adamları elinden zor aldım."

Yüzü öyle bir hal aldı ki. Daha fazla kıyamayacağımı anladım. Tüm söylediklerimi ciddiye almıştı. Sanırım bu kadar uğraşmamam gerekiyordu. Gerçeği söyleyip içini rahatlatsam iyi olacaktı. Tam gerçeği söylüyordum ki cebimdeki telefonum çaldı. Ekranda gördüğüm isim ile hafif gerildim. Karşımdaki kadına bir dakika diyip odanın dışına çıktım. Arayan silah ticareti yaptığım adamdı. Onun yanında konuşamazdım. Tüm bunların dışındaydı o. Adama istediği cevapları verip tekrar onun yanına gittim. Odanın içine girdiğimde odada değildi.

"Hasiktir"

İşte şimdi bitmiştim. Adımlarım hızla aşağıya gittiğinde Mihre'nin gözleri nemliydi. Ağladı ağlayacaktı. Babaannemin elinden tutmuştu. Onların ise gözlerinden hiçbir şey anlamadıkları belli oluyordu. Gazan mübarek olsun Ertuğrul. Çünkü bu işin sonunda çekeceğim vardı.....

Bölüm : 23.02.2025 14:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...