
MİHRE KARA
Ben neyin bedelini ödüyorum.
Kim için bu çırpınışım.
Ne için.
Değer mi.
Değer mi kazanmaya çalışırken kaybettiklerim.
Oysaki sadece sevilmek istemiştim.
Sonra bir an durdum.
Durdum ve izin verdim.
Kendime, hayata, kadere,
Her şeye izin verdim.
Ben izin verdikçe sakinleştim...
Duruldum....
Değmezmiş.....
Kimseyi kaybetmeyeyim diye kaybettiklerime, değmezmiş.
Çocukluğumu kaybetmeye değmezmiş.
Gençliğimi, umutlarımı, yaşama hevesimi kaybetmeye değmezmiş mesela.
Çünkü sevmeyecek olan ne yaparsan yap,
Zaten sevmezmiş.
Sen kendin olunca şimdi olduğundan daha fazla sevilmezmişsin.
Anladım...
Acıydı, çok yaktı, lakin anladım.....
************************
Yatağın üzerinde oturmuş öylece bekliyordum. Neyi beklediğimide bilmiyorum ya. İçim eziliyordu sanki. Daha fazla oyalanmanın bir anlamı yoktu. Eve geldiğimizde herkes bizi kapıda karşılamıştı. Anlaşılan davayı televizyondan izlemişlerdi. Ertuğrul bey çok nüfuzlu ve güçlü biriydi. Diğer davaları kazanmamızın üzerine bir çok haber kanalı ve gazete, savcıyı ve hakimi satın aldığına dair haber yapmıştı. Bunun üzerine yargılanmanın açık yapılmasına karar verilmişti. Arabadan inişimiz ile evdekiler ikimizede sarılmıştı. Babaannemin gözleri mutluluktan dolmuştu. Durmadan beni övmeleri utanmama sebep oluyordu. Şuan ise belkide günlerdir üzerinde düşünüp beklediğim an gelmişti. Davalar bitti sayılırdı. İşim bitmişti işte. Sözünde durup beni göndermesi gerekiyordu. Daha fazla ısrar edemezdi. Heleki dün gece yaşananlardan sonra burda asla kalamazdım. Zaten yüzüne bakamıyordum. Şirin henüz okuldan dönmemişti. Diğerleri dışarı çıkmış Çınar'ın doğum günü için hazırlık yapacaktı. O ise diğerleri gidince çalışma odasına çekilmişti. Daha fazla beklemek sonu değiştirmeyecekti. Yerimden kalkıp odamın dışına çıktım. Adımlarım çalışma odasının kapısında durdu. Bu odaya ne zaman gelsem başıma olmadık işler gelmişti. Ama bu sondu. Bu odanın önünden dahi birdaha geçmeyecektim. Söyleyeceğimi söyleyecek ve bir daha onu görmeyecektim. Elimi kaldırıp kapıyı hafif tıklattım. İçeriden gelen sesi ile kapıyı aralayıp içeri girdim. Bakışları beni buldu. Neden gözlerinden beni beklediğinin izlenimine kapıldım. Sanki buraya kapanmış benim ona gelmemi bekliyordu. Belkide öyleydi emin değilim.
"Ertuğrul bey!"
Bakışları yüzümü taradı. Ne söyleyeceğimi biliyordu.
"Seni dinliyorum."
"Aslında ne söyleyeceğimi biliyorsunuz. Sözünüzde durmanızı istiyorum."
"Senden duymak istemiyorum. "
Yutkunma ihtiyacı hissettim.
"İşim bittiğinde gitmeme izin verecektiniz. Ve benim işim bitti. Gitmek istiyorum. "
"Kalmanı istiyorum desem. Kalman gerekiyor desem."
"Olmaz. Kalamam."
Sesim olduğundan daha sert çıktı.
"Neden?"
Onunda sesi sertleşti. Restleşiyorduk.
"Nedenini biliyorsunuz."
"Nedenini senden duymak istiyorum. "
Bedenime öfke hakim olmaya başladı.
"ERTUĞRUL BEY. SÖZÜNÜZDE DURUN. İZİN VERECEĞİNİZE DAİR SÖZ VERDİNİZ."
Ben öfke ile sesimi yükseltince yerinden kalkıp karşıma geçti. Ama sakinliğini koruyordu.
"Bana nedenini söyle. Yoksa bunu yapmayacağım."
Öfkem sanki beni ele geçirmişti.
"SİZ FARKINDA DEĞİLSİNİZ AMA BİZ DÜN GECE NEREDEYSE ÖPÜŞÜYORDUK. BU ASLA OLMAMASI GEREKEN BİR ŞEYDİ. ŞİMDİ KAPIDAKİLERE SÖYLEYİN GİDİYİM."
Söylediklerim boyunca sadece kaşlarını çatarak bakmıştı.
"O zaman yarım kalanı tamamlayalım"
Ben daha ne olduğunu anlayamadan aramızdaki mesafeyi kapattı. İki eli yanaklarımı tutup beni kendine çekti. Sıcak dudakları dudaklarımın üzerine kapandı. Gözlerim şaşkınlık ve korku ile açıldı. Bunu nasıl yapardı. Gözlerim kapandı. Gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine engel olamadım. İki elimi göğsüne koyup kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Ama o kadar güçlüydü ki yapamadım. Tüm bedenim korkudan titriyordu. Bana bu kötülüğü yapmazdı değil mi. Tüm gücümle direndim. Bu defa bir eli başımın arkasından yüzümü kendine bastırdı. Diğer eli sırtıma gitti. Hareket etmemi tamamen kısıtladı. Her geçen saniye daha fazla korkuyordum. Sırtımdaki eli elbisemin sırt kısmındaki düğmelerini kopardı. Eli şimdi çıplak sırtımdaydı. Bu yaptığı ile daha fazla korkmaya başladım. Korku tüm bedenimi ele geçirdi. Dudaklarımı birbirine kenetlemiştim. İlk öpücüğümdü bu benim. Dilini dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Nefesim kesilmeye başlamıştı. Ağzımı hafif aralayıp alt dudağını dişlerimin arasına aldım. Var gücümle ısırdım. Ağzıma gelen kan tadı ile bıraktım. Yaptığımı o da beklemiyor olacak ki ne yaptığını anladı tutuşu gevşeyince hızla kollarından kurtuldum.
"SENDEN NEFRET EDİYORUM!"
Daha fazla kalamadım o odada. Hızla çıktım. Ayaklarım merdivenlere ilerledi. Ben ilk öpücüğümü hiç böyle hayal etmemiştim. Güzel miydi. Evet. Ama böyle hayal etmemiştim işte. Göz yaşlarımın arasından önümü göremiyordum. Adımlarım kapıya ilerlesede durdum. Kapıdan bu şekilde çıkamazdım. Gözlerim arkadaki ormana açılan mutfak kapısına kaydı. Koşar adım oraya ilerledim. Belki ormanın içinden kaçabilirdim. Ellerimle yüzümdeki yaşları silmeye çalıştım. Neyseki evde ve etrafta kimse yoktu. Adımlarım dahada hızlandı. Koşarak ormana ilerledim. Daha içlere giremeden sesini işittim. Arkamdan gelmişti. Beklememi söylesede ben tam tersini yaptım. Ormanın içine doğru koştum. Lakin daha ilerleyemeden bana yetişti. Eli koluma dolanınca çığlık atarak ondan uzaklaştım. Gözleri bu yaptığım ile korkuyla baktı bana. Adımlarım geriye doğru gitti. Korkudan tüm bedenim titriyordu. İki elinide havaya kaldırdı.
"Tamam.... tamam, dokunmuyorum. "
"UZAK DUR BENDEN....YAKLAŞMA...."
Gözlerim etrafı taradı. Üstümüze hafiften yağmur çiselemeye başladı. Bahar yağmuru. Toprağa düşen tohumların yaşam umudu. Yeni başlangıçlar için yağan hayat suyuydu. Ama benim için hiç ümit kalmamıştı. Bana doğru bir adım attı. Bunu görmem ile bende bir kaç adım geri gittim. Gözleri endişe ile bana bakıyordu.
"Mihre!"
"Yaklaşma! Uzak dur."
Ağzı açılıp kapandı. Ne yapması gerektiğini bilemeyen bir hali vardı. Saçlarım ve üzerimdeki sırtı yırtılmış elbise ıslanmıştı. Gözlerimdeki yaşlar onu net görmemi engelliyordu. Üzerindeki ceketi çıkarıp bana doğru geldi. Hızla uzaklaştım.
"Yaklaşma dedim. Yaklaşma bana!"
Elimi ona doğru siper ettim. Yaklaşmasındı.
"Sadece ceketi verecektim. Üşüyorsun."
Başımı hızla her iki yana salladım.
"İstemiyorum. Sizden hiçbir şey istemiyorum. Ben sadece evime gitmek istiyorum. "
"Mihre.... Sana zarar vermem. Ne olur sakinleş konuşalım."
"Hayır... hayır sizi dinlemiycem. İstemiyorum. Size güvenmiyorum. Uzak durun benden."
Onunda gözleri doldu. Allahım ne olur yardım et bana. Soğuktan ve korkudan titreyen bedenim daha fazla dayanamadı. Gözlerimin önü karardı. Dizlerimin bağı çözüldü sanki. Bedenimi ayakta tutamadım. Bilincim tamamen kapanmadan önce son hatırladığım öne doğru hızla atılıp beni düşmeden tutuşuydu. Üşüyen bedenimi sıcak bedenine bastırdı. Onun kollarında olmak her şeye rağmen evde olmak gibiydi. Ve ben evimden kaçmaya çalışıyordum. Kalbimi geride bırakarak.......
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |