49. Bölüm

49. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

"Ertuğrul!"

"Hııı"

Başı saçlarımın arasındayken boğuk bir ses çıkardı. İki gündür hastanedeydik. İlk günün sabahında herkes ziyaretime gelmişti. Onları görmek banada çok iyi gelmişti. Şimdi ise hastane yatağında koyun koyuna yatıyorduk. Kolları bedenime dolanmıştı.

"Eve gidelim."

Dediğim ile beni göğsünden hafif uzaklaştırıp yüzüme baktı.

"Güzelim doktor...."

"Kendimi iyi hissediyorum. Hem burda yapılanları evde de yapabiliriz, özel bir şey yok ki."

Söylediklerimi kafasında tarttı.

"Ertuğrul hastaneleri sevmiyorum. Neden bilmiyorum. Ama bu duygu çok kötü. Sıradan bir insanın rahatsız olması değil. Yüreğimi boğuyor. Ne olur.... çıkar beni burdan."

Sözlerim ile elini yanağıma koydu. Gözlerim anında kapandı. Yanağımı avuç içine bastırdım.

"Sen nasıl istersen güneşim. Yeterki sen iyi ol."

Öyle bir ses tonu vardı ki. Ne dersem emir telakki edecek hemen yerine getirecekti. İkimizde bu üç günde birbirimize daha fazla düşkün olur olmuştuk. Kaybetme korkusu öyle bir şeydi ki. İnsanı kendinden ederdi. Göğsündeki bedenimi yatağa yatırdı. Yerinden doğrulup ayağa kalktı. Odadan çıkmadan önce anlıma dudaklarını bastırdı. Sonrasında dışarı çıktı. İçimde öyle bir huzursuzluk vardı ki. Bir yarım saatin ardından kapı çalındı. Hemen ardından Ertuğrul içeri girdi.

"Her şeyi hallettim güneşim evimize gidebiliriz."

Yüzüme güzel bir gülüş yerleşti.

"Tamam o zaman ben hazırlanayım. Çıkalım."

Durup yüzüme bakması ile bende beklemeye başladım. Sanırım bir şey anlamamıştı.

"Ertuğrul!"

"Güneşim!"

"Çıkmayacak mısın?"

"Hayır."

Şaşkınca suratına baktım. Ama bayağı ciddiydi. Adımları bana yaklaştı. Elini çeneme yerleştirip gözlerimin derinliklerine baktı, sonrasında yavaşça dudaklarımızı birleştirdi. Bunu beklemiyordum. İlk bir kaç saniye bocalasamda sonrasında karşılık vermeye başladım. Geri çekildiğinde göz kapaklarımı yavaşça araladım.

"Giyinmene yardımcı olucam. O yüzden hayır. Çıkmıyorum."

"Ama....."

Cümlemi kesen dudakları oldu. Dili dudaklarımın üzerinde gezindi. Gözlerim tekrar kapandı. Ve bir kez daha geri çekilip yüzüme baktı.

"Ertuğr....."

Adı dudaklarımızın arasında kayboldu.

"Bu dudaklar her itiraz etmek için aralandığında sözlerini böyle kesicem. Tıpkı nefesini kesene kadar öpeceğim gibi. Karar senin. Ben zevk alıyorum bil."

Gözlerimi aralayıp karanlık gözlerine baktım.

"Ya bende zevk alıyorsam."

Söylediğim ile dudakları kıvrıldı. Bu defa dudakları anlımı buldu. Öyle içten bir öpüşü vardı ki. Demin dudaklarıma bahşettiği hiç bir öpücük bu etkiyi yaratmamıştı.

"Ama en çok bunu sevdim.... öyle güzel hissettirdi ki."

"Alın yazınım sevgilim. Bil kaderinde yalnız ben varım."

"İyiki sen varsın. İyiki geldin. Hiç gitme olur mu."

"Asla... Asla gitmiycem."

Elini avuçlarımın arasına alıp dudaklarımı üzerine bastırdım.

"Hoş geldin yetimliğimin sahibi."

"Sende hoş geldin yetimliğimin kurtarıcısı."

Gözümden akan yaşa engel olamadım. Elini uzatıp sildi.

"Ağlama.... kalk bakalım avukat hanım. Seni giydirelim. Sonrada evimize gidip ailemiz ile güzel bir kahvaltı yapalım."

Alt dudağıma dişlerimi geçirdim. Dolaba ilerleyip geçen gün Ayla'nın getirdiği eşofman takımını çıkardı. Yanıma geldiğinde gözlerimi kucağımdaki ellerime dikmiştim. Elini çeneme koydu.

"Güneşim... Sen benim hayat arkadaşım olacaksın. Yalvarırım utanma benden."

"Elimde değil. Ben daha önce kimseye bu kadar yakın olmadım."

Çenemdeki elini yanağıma koydu.

"Keşke.... keşke bende senin kadar temiz kalabilseydim. Allah şahidim senin bana geleceğini bilsem asla öyle hatalar yapmazdım."

"Yapma Ertuğrul. Ne olur kendine daha fazla yüklenme. "

Anlıma son defa dudaklarını bastırdı. Elleri üzerimdeki askılı tişörtün eteklerine gitti. Yerdeki bakışlarımı istemsiz olarak yüzüne çevirdim. Gözlerini kapatmıştı. Dudaklarımda öyle bir tebessüm yer edindi ki. Adı dudaklarımdan dua gibi çıktı.

"Ertuğrul!"

"Sen isteyene, benden çekinmeyene, helalim olana kadar gözüm tenine değmeyecek söz güneşim."

Sol gözümden yanağıma doğru bir yaş yol aldı. Bir insan nasıl bu kadar güzel sevebilirdi. Gözleri kapalı şekilde üzerimi çıkardı. Sonrada el yordamı ile eşofman üstünü giydirdi. Bu defa eli üzerimdeki pijama altına kaydı. Onuda aynı şekilde bacaklarımdan sıyırdı. Eşofmanın altınıda giydirince siyah gözlerini araladı. Tebessümle yüzüme baktı. Yakasından kendime çekip dudaklarımızı birleştirdim. Gözümden akan yaş ikimizin dudaklarının arasına sızdı. Geri çekildiğimde şaşkın bakışları yüzümdeydi.

"Bu ne içindi."

"Bu, bu kadar güzel kalpli bir adam olduğun içindi."

"Benim kalbim güzel değil güneşim. Ama seninle yan yana gelince hep güzellikler oluyor."

Yüzüne gülümseyerek baktım. Bir kolunu sırtıma koydu. Diğeri sırtımı buldu tek hamlede beni kucakladı.

"Yürürdüm. "

"Nıc olmaz. Mutluluktan ayaklarını yerden kesicem. Ama şimdilik bununla idare et."

Dediği ile kahkaha attım. Kollarımı boynuna dolayıp başımı göğsüne koydum. Madem kollarında taşımak istiyordu. Tadını çıkarmakta bana düşerdi.

********************

Araba malikanenin önünde durunca önce Ertuğrul inmiş, beni tekrar kucaklamıştı. Bizi gören korumalar nöbet yerlerini bırakıp yanımıza koştu. Kötü bir şey yoktu değil mi. Hepsinin bakışları beni buldu.

"Mihre hanım, geçmiş olsun."

"Sağol Rüzgar. Nasılsınız?"

"Asıl siz nasılsınız. Sizin için çok korktuk."

Ahmet merakla bana baktı.

"Çok şükür ki iyiyim. "

"Geçmiş olsun efendim."

"Teşekkür ederim Samet. "

"Geçmiş olsun yenge."

En son Kenan konuştu. Dediği ile Ertuğrul'un dudakları kıvrıldı.

"Teşekkürler Kenan. Hepinize çok teşekkür ederim. İyi olmanıza çok sevindim."

O gün onlarda bizimleydi ve yaralanma ihtimalleri yüksekti. Hastanede Ertuğrul herkes iyi demişti ama kendi gözlerim ile görmek farklıydı. Hepsinin iyi dileklerini aldıktan sonra Ertuğrul beni içeri taşımıştı. Onlarda kendi görevlerinin başına döndü. Ben kucağındayken kapıyı çaldı. Bir kaç dakika içinde Ayşe teyze kapıyı açmış önce şaşkınlık içinde bize bakmıştı. Sonrasında ise gülümsemiş içeridekilere seslenmişti.

"AY GELDİ. SEHER HANIM, MİHRE KIZIM GELDİ..."

İçeriden ayak sesleri geldi. Hemen sonrasında babaannem ve Ayla kapıda göründü. Yüzlerinde hem şaşkınlık hemde mutluluk vardı.

"Kuzum hoş geldin.... ama neden böyle erken geldiniz."

"Sizi özledim. "

Dediğim ile gülüşleri büyüdü.

"Hanımlar bölüyorum ama, belim koptu."

Ertuğrul'un yakınması ile ağzım açık ona baktım. Hızlıca yanağıma dudaklarını bastırdı. Sonrada ben cevap veremeden beni içeri taşıdı. İçeri girdiğimde Umay'da mutfaktan çıktı. Beni görünce koşarak boynuma atladı. Bende kollarımı bedenine dolayıp onu bağrıma bastım. Sanırım birileri beni epey bir özlemişti.

"Hoş geldin. "

"Hoş buldum canım benim."

Umay gerçektende evin küçük kızıydı. Şirin'den tek farkı yaşıydı sanırım. Çiçek gibi sevgiye her daim açtı.

"Geçmiş olsun. Allah bir daha böyle bir şey yaşatmasın güzel kızım."

Babaannemde beni bağrına bastı. Kollarımı beline doladım. Saçlarıma küçük bir buse kondurdu.

"Sensiz evin hiç tadı yoktu."

Ayla'da gelip sarıldı.

"Sizi öyle özledim ki."

Bende ona sarıldım. Geri çekilip gülerek yüzüme baktı. Arkamdan gelen tıkırtılar eli oraya döndüm. Şirin çıplak ayakları ile uykudan yeni uyanmış aşağıya inmişti. Güzel gözleri beni bulunca bir kaç saniye duraksadı. Üzerindeki şaşkınlığı atınca koşarak bana geldi. Beklemeden dizlerimin üzerine çöküp kollarımı küçük bedenine doladım. Kucaklamam ile karnımdaki yara sızladı. Yüzümün buruşmasına engel olamadım. Ve tabi bu diğerlerinin gözünden kaçmadı. Ertuğrul bize doğru adım atmıştı ki, elimi kaldırıp onu durdurdum. Ellerim saçlarında gezindi. Kokusunu içime çektim. Dudaklarımı boynuna saçlarına bastırdım.

"Meleğim benim. Mis kokulum..... öyle özledim ki seni."

Geri çekilip yüzüme baktı. Gözleri dolmuştu. Elimi yanaklarına koydum.

"Ağlama birtanem.... güzelim benim. Bak iyiyim, hiç bir şey olmadı."

Tekrar boynuma atıldı. Çok korkmuştu. Keşke o anları hafızasından silebilseydim.

"Geçti bebeğim benim. Geçti bitti."

Ertuğrul yanımıza adımlayıp diz çöktü.

"Prensesim korkma. Bak Mihre'de sende iyisiniz. Size bir şey olmasına izin vermem."

Şirin benden ayrılıp bu defa ona sarılmıştı. Dudaklarını yanağına bastırıp yüzüne baktı. Sanırım bu teşekkür ederim demekti.

"E hadi, herkes kahvaltıya. "

Ayla'nın sesi ile hepimiz ona döndük. Yerimden yavaşça kalktım. Ertuğrul'da kucağında Şirin ile ayaklandı. Kahvaltı sofrasına henüz geçmiştik ki kapıdan içeri Arif, Çiçek, Nazlı ve Çınar girdi.

"Herkese günaydııın. "

Çiçek'in şakıması mutfakta yankı yaptı. Arif gülen gözler ile sevdiği kadına bakıyordu.

"Günaydın güzel kızım. Hoş geldiniz. Hadi geçin sofraya kaynananız sizi seviyor."

Babaannemin dediği ile ağzımdan kaçan kıkırtıya engel olamadım. Şayet kendini kast etmiyorsa bende Mihre değildim. Ve kaynanam diye demiyorum gerçekten hem anne hem babaydı. Çok güzel kadındı, Allah onu başımızdan eksik etmesin. Diğerleri masaya oturunca babaannemin onlardaki bakışları bana kaydı.

"Ne oldu kızım. Bir şey mi söyleyeceksin."

Artık nasıl bakıyorsam kadının dikkatini çekmişti.

"Allah seni başımızdan eksik etmesin babaanne. Bizi hiç bırakma olur mu?"

Bunu neden dediğimi anlamadı ama gözlerinde hem hüzün hem sevgi belirdi.

"Bakma öyle.... buradaki herkesin anne babasısın. Senden ve birbirimizden başka kimsemiz yok. Bu evin çınarısın.... sakın gitmeye kalkma."

Sonlara doğru sesim biraz azarlar gibi çıksada o bana gülümsemekle yetindi. O sırada diğerleri sadece dinlemiş ettiğim duaya amin demişlerdi. Ortamda çalan telefon ile bakışlarımız Arif'i buldu. Beklemeden açıp karşı tarafı dinledi. Bakışları beni bulunca meraklandım.

"Yenge, kapıda bir kadın varmış. Arkadaşın olduğunu söylüyormuş. Bizimkilere biraz sorun çıkarıyor sanırım. "

Bende merakla diğerlerine baktım. Kim gelmiş olabilirdi ki. Yerimden kalkıp dışarıya doğru yürüdüm. Diğerleride benimle gelmişti. Kapıdaki her kimse sesi buraya kadar geliyordu. Kapıya yaklaştığımızda algıladığım ses ile ağzım açık Nazlı ve Çiçek'e baktım. Onlarda en az benim kadar şaşkındı. Gelmiş miydi. İyide nasıl. Bizi gören korumalar kapıyı açtı. Gerçekten oydu. Poyraz'da arabasını kapının önünde durdurmuş onunla konuşuyordu.

"İnsanlara bağırıp durma. Dingonun ahırı değil burası."

"Senin gibi birini görünce ahır sandım. Kusura bakma."

Öfkeli bakışları ve sert sesi ile Poyraz'da öfkelenmişti. Bizimki hırçınlığından hiç bir şey kaybetmemişti. Hala eskisi kadar asi ve dik başlıydı. Kısacık boyu ile Poyraz'a dikleniyordu.

"Bana bak dua et kızsın..."

"Asıl sen dua et erkek değilim. Yoksa şimdiye seni yere sermiştim. "

Koyu kahve saçlarını tepesinde at kuyruğu yapmıştı. Biraz zayıflamış mıydı o. Esmer teni biraz soluk geldi bana. Küçük hokka burnunu havaya kaldırmış kahverengi gözlerini Poyraz'ın kahvelerine kenetlemişti. Geri adım atmaya niyeti yoktu.

"Kısacık boyun ile neyine güvenip bana dikleniyorsun!"

"Marifet boyda olsaydı dünyayı yönetirdin sırık."

Bunlar hangi ara karşılaştıda birbirine bu kadar bilendi. Tartışma daha fazla uzamasın diye araya girmek zorunda kaldım.

"Gamze!"

İkisininde bakışları bize döndü. Öfkeli bakışları beni bulunca sevinçle parladı.

"Mihre...!"

Koşarak boynuma atladı.

"Sen ne zaman geldin?"

"Özlemimi gidereyim size göstericem ne zaman geldiğimi."

Beni bırakıp bu defa Nazlı ve Çiçek'e sarılmıştı. Üçümüzede uzun uzun sarıldı. Diğerleride şaşkındı. Muhtemelen sabah sabah evi birbirine katan kızın kim olduğunu düşünüyorlardı. Ama hiç biri onun umrunda değildi.

"Tanıştırayım arkadaşım Gamze!"

Gülümsemeye çalışarak diğerlerine baktım. Bana şaşkın tavşanlar gibi bakıyorlardı. Yaptığım ile Ertuğrul sesli bir şekilde gülüp beni kolunun altına çekti.

"Bence gülme."

"Nedenmiş?"

"Her an neden burda kalıyorsun eve dönüyoruz diyebilir. Ve ben ona hayır diyemem."

Şaşkın suratı çok komikti. Bir bana bir kızlara fırça atan Gamze'ye baktı. Derince yutkundu.

"Şaka yapıyorsun değil mi!"

"Şaka yapsam gülerdik. Ama bak hiç birimiz gülmüyoruz. "

"Aynen öyle gülmüyoruz. Şimdi burda ne haltlar döndüğünü hanginiz açıklayacak. "

Gamze öfkeli bakışlarını ikimizin arasında gezdirdi. Bende derince yutkundum.

"İçeri geçelim mi?"

Hepsi bana ben uzaylıyım demişim gibi bakıyordu. İyi de kapıda mı konuşacaktık......

Bölüm : 19.04.2025 14:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...