
MİHRE KARA
### "Aç kapıyı nolur, söz bir daha yapmayacam. İstemeden oldu. Çok karanlık. Müdüre teyze , çok korkuyorum."
Etraf çok karanlıktı. Karanlıkta sülietler beliriyordu. Demir kapının ardına yere çökmüştüm. O zamanlar henüz altı yaşındaydım. Yemekhanede tabilot çok ağır gelmişti. Elimden düşünce içindeki su bardağı kırılmıştı. Müdür baba o dönemler kalp krizi geçirmişti. Geçici bir süreliğine Aysel isminde bir kadın gelmişti. Kötü kalpliydi. Geçen gün Ahmet yanlışlıkla cam kırmıştı. Onu gece soğukta dışarı çıkarmıştı. Bu gün ise bardak kırılınca beni bodruma kitlemişti. Korkuyorum. İki gün. İki gün boyunca beni çıkarmayacaktı. Küçük ellerim yüzüme kapanmış ağlıyordum.
"Anne...Ne olur gel beni al."
Karanlıkta canavarlar var mı? Dışarıdan gelen gök gürleme sesi ile dizlerimi daha çok kendime çekiyorum. Biz zaten kimsesiz, sevgisizdik. Bize neden ceza veriyordu ki.
"Korkma Mihre geçicek. Az kaldı."
Kendi kendimi kandırıyorum. Geçmedi. İki gün orada kaldım. Eğer sonraki zamanlarda başıma gelecekleri bilseydim. O gün ordan çıkmayı hiç istemezdim.###
Kulaklarıma küçük Mihre'nin ağlayışları doldu. Gök gürleme sesi ile hızla yerimden sıçradım. Derin nefesler almaya başladım. Avucumdaki sızı ile bakışlarım ellerime kaydı. Uzun tırnaklarım avuç içimi parçalamıştı. Elimle yüzüme gelen saçlarımı arkaya attım. Hava hala karanlıktı. Dışarda yağmur yağıyordu. Yağmuru sevmiyordum. Gidicek yeriniz yoksa soğuk bu dünyadaki en kötü şeylerden biriydi. Elim komedinin üzerindeki su bardağına gitti. Ama içi boştu. Eğer içim cayır cayır yanmasaydı Allah biliyor ya hiç bir güç beni aşağıya indiremezdi. Yavaş ve sessiz adımlarla aşağıya indim. Etraf loş ışıklar ile aydınlatılmıştı. Mutfağa geçip kendime bir bardak su doldurdum. İkinci bardağıda içmiştim ki ışıkların açılması ile elimdeki bardak yere düştü. Bakışlarım yerdeki cam parçalarında öylece kaldım. Demin kabus diye kendimi telkin edişlerim sanki şimdi karşıma en somut hali ile çıkıyordu.
"Avukat"
Bakışlarım bana meraklı gözlerle bakan adamda gezindi. Sonrasında bakışlarımı yere indirdim.
"Ben, istemeden oldu. Korkunca elimden kaydı."
Gözlerim doldu. Ama ağlayamazdım ki ben. Ağlamak yasaktı bana. Ellerim titriyordu.
"Sen iyi misin."
"Bilerek olmadı gerçekten. "
Ellerimdeki titremeyi saklamak için arkama sakladım. Bakışlarımı yüzüne çeviremiyordum. Bana nasıl baktığını görmek istemedim. Kızmışmıydı. Veyahut acıyor muydu?
"Tamam sakin. Alt tarafı bardak. Sen iyi misin. Bir yerini kestin mi?"
Başımı hayır anlamında salladım.
"Be ben gidiyim geç oldu. Size iyi geceler."
Kaçarcasına oradan ayrıldım. Odaya adeta kendimi atmıştım. Yorgun bedenimi yatağa bıraktım. Cenin pozisyonunda kendimi karanlığa teslim ettim. Güçlü olmam gerek. Onların karşısında güçsüzlüğümü belli etmemem gerek. Yarın sabah her şey çok daha iyi olacak...
Sabah gözlerim alarmla açıldı. Demek istesemde malesef gece hiç uyuyamamıştım. En sonunda daha fazla debelenmeyi bırakıp banyoya girmiş. Yaklaşık iki saattir banyoda öylece suyun altında duruyordum. Ellerim buruşmuştu. Bu da son bir kaç yıldır edindiğim bir huydu. Canım sıkkın olunca kendimi suyun içine atıyordum. Daha fazla durmamak adına küvetten çıktım. Üzerimden sular akıyordu. Duşa kabinin içine girip üzerimdeki köpükleri duruladım. Krem rengi havluyu üzerime sardıktan sonra çıktım. Gözlerim aynadaki yansımama kaydı. Gözlerimin içi kızarmıştı. Biraz toparlamak için hafif bir makyaj yaptım. Artık daha iyiydi. Sabah saat sekizdi. Kahvaltı için aşağıya indim. Her zaman ki gibi o tek başına oturmuştu. Kimi kimsesi yok muydu. Yerime oturduğumda dikkatli şekilde yüzüme baktı. Ama bir şey demedi.
"İstediğin dosyalar salonda. "
"Tamam... şey benim dışarı çıkmam gerek. İşime gitmem, adliyeye uğramam. Kısacası bu konularda bana yardımcı olmanız gerek."
Derin bir nefes aldı.
"İstediğin her yere Arif götürür. Sonrada geri getirir. Onun yanında sana eşlik edecek iki koruma daha olacak. Şimdilik istediğin gibi hareket edebilirsin. Ama sakın yanlış bir şey yapma!"
Söyleyeceklerini söyleyip çekip gitmişti. Derin bir nefes bıraktım. Pislik herif. Sanki başka avukat yoktu. İstese benim gibi on tanesini hatta yüz tanesini sıraya dizer....
Bende kahvaltımı yaptıktan sonra salona geçtim. Üst üste dizilmiş bir çok dosya vardı. En üstteki elime alıp inceledim. Duruşma tarihlerine göre sıralanmışlardı. Ve bunun tarihi iki hafta sonrayaydı. Genç bir kadın gelip önüme kahve koydu. Onu daha önce hiç görmemiştim. Bakışları kısa bir an elimdeki dosyaya kaydı. Kapağını hemen kapadım. Meraklı insanlardan haz etmezdim.
"Seni daha önce görmedim. Adın ne?"
Seviyeli sesim karşısında hafif tebessüm etti. Ama bu gözlerine ulaşmadı.
"İsmim Buse efendim."
Anladım anlamında başımı sallayınca o da mutfağa geçti. Bende önümdeki dosyaları alıp evden ayrılmak için ayaklandım. Kapıda beni Arif ve Rüzgar bekliyordu. Yanlarında biri daha vardı. Onunla henüz tanışmamıştık.
"Ben yardım edeyim avukat hanım."
"Teşekkür ederim."
Elimdeki dosyaları Arif aldı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Önce büroya ondanda arkadaşıma gidicez."
"Tamamdır."
Hep beraber arabaya bindik. Arif yanıma binerken rüzgar ve diğer koruma öne geçti.
"Sizin isminiz neydi?"
"Kenan efendim."
"Memnun oldum Kenan."
Daha fazla bir şey konuşmadık. Bir süre sonra büronun önünde durduk. Ben inince onlar arabanın önünde beklemeye başladı. İçime nedense sinmemişti.
"Siz burda mı bekliyeceksiniz?"
"Aldığımız emir bu efendim."
İyi de hava soğuktu. Araba ya da geçmemişlerdi.
"Eğer sorun olmayacaksa içerde bekleme salonu var orda bekleyebilirsiniz."
Şaşkın suratlarına gülmek istedim ama kendimi tuttum. Ben önde onlar arkamda içeri girdik. Benim ofisimin hemen yanındaki boş alana geçip oturdular. Henüz küçük bir ofisim vardı. O yüzden tüm işlerimi kendim hallediyordum. İçeri girip üzerimdeki montu çıkardım. Sonrasında çay suyu koydum. Yerime geçip ilk dosyayı tekrar elime aldım.
Bir darp davası. Adamın birini mekanında darp etmiş. Karşı tarafın şikayetini okudum. Her satırda gözlerim biraz daha açıldı. Adama zorla on şişe içki içirmiş. Sonrasında her iki elini ve parmaklarını tek tek kırmış. Adam yaklaşık üç ay hastanede kalmış sonrasında şikayetçi olmuş. Ve her ne hikmetse o geceye dair ne kamera kaydı ne de görgü tanığı var. Gizli bir tanık hariç. Onun da sadece yazılı ifadesi mevcut. Yani tanığı tanımıyoruz. Aman ne güzel. Yerimden doğrulup demlenen çaydan kendime doldurdum. Sonra içerdekiler aklıma geldi. Benim için burdalar. Sadece kaçmamam için değil korumak için de gelmişlerdi. Bunu arabadan indiğimde benden önce inip etrafa göz gezdirmelerinden anlamıştım. Yukarıdan üç bardak daha aldım. Çayları doldurup tepsiye şekeri de koyduktan sonra adımlarımı onların olduğu salona yönlendirdim. Ben gittiğimde sessizce oturuyorlardı.
"Çay içersiniz diye düşünüyorum "
Kenan hemen ayaklanıp tepsiyi elimden aldı.
"Zahmet etmeseydiniz avukat hanım"
"Ne zahmeti canım elime mi yapışır. Bu arada içerde istediğiniz her şey var çay kahve veya başka bir şey isterseniz alabiliriz. Çekinmenize gerek yok."
Bunlar neden bana ağzı açık ayran budalası gibi bakıyor. Afiyet olsun diyip yanlarından ayrıldım. Dosya üzerinde biraz daha çalışıp yerimden kalktım. Çiçek'e gidip olanları anlatmak istiyorum. İçeri girip çıkıcağımızı haber verdim. Onlarda ayaklanınca hep beraber ofisten çıktık.
Bir süre sonra küçük şirin evin önünde durduk. Ben dışarı çıkınca diğerleride peşimden çıktı. Rüzgar ve Kenan arabanın yanında beklerken Arif benimle kapının önüne kadar geldi. Zili çalıp kapının açılmasını bekledim. Bir kaç saniye sonra Çiçek karşımdaydı.
"MİHRE!"
şaşkın sesi kulaklarımı doldurdu. Hızla kollarına atladım.
"Nerdesin sen kaç gündür. Evine geldim kapı duvar. Ne oluyor Allah aşkına?"
"İçeri geçelim sana her şeyi anlatırım."
Bakışları kapıda dikilen Arif'i buldu. Bir kaç saniye yüzünde kaldı. İkisi neden bir birine bu kadar dikkatli baktı ki.
"Merhaba Çiçek ben."
Bir elini Arif'e uzatırken diğeri ile saçlarını kulağının arkasına atan arkadaşımın yüzünde en güzel gülümsemesi vardı.
Yok artık. Cidden flört ediyor... Beklemediğim ise gözleri fal taşı gibi açılan iri kıyım arkadaşımızın kekelemesi oldu.
"Me merhaba Arif bende"
E bunlar bayağı birbirine yürüyor. Birleşen ellerini hemen ayırdım. Sert bakışlarım Arif'in yüzünde gezindi. Siz arabada bekleyin Arif bey. Ben birazdan gelirim.
O şaşkınlıkla giderken bende canım arkadaşıma baktım. Bana çapkında göz kırptı.
"Yok artık."
"Ne yok artık. Çok yakışıklı değil mi?"
"Değil efendim."
Hala adamın arkasından hülyalı hülyalı bakan arkadışımın kolundan içeri çekiştirdim....
Yaklaşık bir saattir Çiçek'e başımdan geçenleri anlatmıştım. O da çekirdek eşliğinde beni dinliyor. Bazı yerlerde 'oha' 'hadi be' gibi kibar tepkiler veriyordu.
"Kızım tüm bunlar olurken ben nerdeydim?"
Gözüm saate kaydı.
"Neyse geç oldu. Ben sonra yine gelirim."
Kapıya gelmiştik ki canım arkadaşımın sesi ile durdum.
"Mihreee"
"Hıııı"
"Acaba Arif beyin kız arkadaşı var mı.yada evli mi?"
"Bilmem. Sormadım. Yüzümde en sinsi ve gıcık gülümsemem vardı.
"Öğrensen mi"
"Neden ki?"
"Mihre ya! Sen teyze olmak istemiyor musun?"
"Yuh!ne ara"
Bana yavru köpek bakışları atıyordu. Ve lanet olsun ki o bu bakışları atarken karşısında hiç şansım yoktu.
"Offf tamam ben bir tanıyayım. Bakarız. Ama ümitlenme "
"O niye"
"Çiçek adam mafya ile çalışıyor. Ve ne olduğu hakkında bilgim yok. Eğer sıradan bir koruma ise tamam. Ama öbür türlüsüne karışmam."
"Bir tanesin sen"
Boynuma sarılıp yanağıma sulu öpücükler bırakıyordu. Bir bu eksikti iyi mi. Çiçek bizim ekibin kıymetlisiydi. En çocuk ruhlu olandı. Ben sakinleriydim. En azından bence öyleydim. Ahmet bizim abimizdi. Hep korurdu. Keşke korumasaydı. Samet ise şaklabandı. Her ne olursa olsun bizi güldürmeye çalışırdı. Ama ne yalan söyleyeyim çokta zeki biriydi.Gamze en deli olandı. Başını durmadan belaya sokardı. Şirin ise en değişik olandı sanırım. Nerde antin küntin bir şey var gider eli ile bulurdu. Hatta bir keresinde yaptığı değişik yemek tarifi ile bizi zehirlemişti. Şimdi her biri başka şehirlerdeydi. Ama kopmamıştık. Kardeştik biz. Nasıl kopardık.
Haber alamadığımız bir Ahmet vardı. Nerdeydi. Nasıldı hiç birimiz bilmiyorduk. Umarım iyidir.....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |