
MİHRE KARA
Şuan ne mi yapıyorduk, hepimiz salonda oturmuş birbirimize bakıyorduk. Gamze tekli koltukta oturmuş gözlerini hepimizin üzerinde gezdiriyordu. Bakışlarını en son benim üzerimde durdurdu. Sanırım burda konuşmam gerekiyordu.
"Canım!"
"Efendim canım."
Bunu öyle bir söylüyordu ki... boşa uğraşma yumuşamıycam der gibiydi.
"Gamze kuşum sen geleceğini neden haber vermedin?"
Nazlı'nın sorusu ile sinirli bakışlarını ona çevirdi.
"Kardeşimizin vurulduğunu neden haber vermediysen ondan!"
Sesi sertti. Sanırım aşırı sinirliydi.
"Gamzecim az sakinleş konuşuruz bunları."
"Ne sakinleşmesinden bahsediyorsun sen.... vurulmuşsun... ya sana bir şey olsaydı, bunu benden nasıl saklarsınız?"
"Saklamadık.... sadece haber veremedik."
"Nazlı bak bana geliyorlar... Çiçek söylemese haberim olmayacaktı..."
Şaşkın bakışlarımız Çiçek'i buldu. Arif'in kolunun altında küçüldü.
"Hiç bakmayın ona... en doğrusunu yaptı."
"Bacım az sakin.... tamam. Haklısın affet."
Bakışlarını devirip arkasına yaslandı. Gözleri beni buldu.
"İyi misin?"
Dudaklarım kıvrıldı.
"İyiyim merak etme."
Bu defa ev halkını gözden geçirdi.
"Gamzecim ben seni diğerleri ile tanıştırayım. Bu Ertuğrul tanıyorsun zaten."
"Evet beyefendi ile boy boy fotoğrafların çıktığı için..."
Alt dudağıma dişimi geçirdim.
"Babaannesi Seher, ablası Ayla. Çınar, Poyraz ve Umay hem dostları hemde ortakları. Arif yakın koruması ayrıca benim ve Çiçek'in arkadaşı. En azından benim."
Gözleri herkeste dolaştı, en son Çiçek ve Arif'e baktı.
"Şimdi ....siz sevgilisiniz...."
Sonrasında bize baktı. Yan yana oturuyorduk.
"Ve sanırım siz çıkıyorsunuz. "
Utangaç bir tebessüm yerleşti yüzüme. En son yan yana duran Çınar ve Nazlı'ya baktı.
"Sanırım sizin ne olduğunuz belli değil."
Söylediği ile hepimiz şokla ona bakarken Nazlı kendi tükürdüğünde boğulmak üzereydi. Çınar panikle ona baktı.
"Her neyse..."
Yerinden kalkıp babaannemin elini öpmek için eğildi. O da memnun bir şekilde gülümseyip elini uzattı.
"Tanıştığıma memnun oldum efendim. Kusura bakmayın pek hoş bir karşılaşma olmadı."
"Estağfurullah kızım. Evimize hoş geldin. Mihre kızımın kardeşleri benimde kızlarımdır."
Babaannemin söyledikleri ile yüzündeki şaşkın ifadeye engel olamamıştı. Sonrasında diğerlerine gülümsedi ama sıra Poyraz'a gelince yüzünü ekşitti. En son gidip kalktığı koltuğa oturdu.
"Şimdi..... gelelim sana."
"Benim neyime gelicez?"
Gözlerimi kısıp suratına baktım.
"Sen nasıl geldin?"
"Uçakla."
"Gamzeee"
"İstifa ettim."
Bunu o kadar sakin söylüyordu ki. Ama üzülmeden edemedim. Benim yüzümdendi.
"Benim yüzümden."
"Saçmalama... senin yüzünden değildi. Ordan çoktan ayrılmam gerekirdi."
"Peki nasıl izin verdiler. İhbar süresi yok muydu."
"Adamın suratına kahveyi fırlatınca pekte kalmam taraftarı olmadılar."
Dediği ile gözlerim far görmüş tavşan gibi kaldım.
"Her neyse... boşver bunları."
"Temelli döndün yani!"
Çiçek'in coşkulu sesi ile bende gülümsemeden edemedim. Onu gerçektende çok özlemiştim. Gelen ayak sesleri ile oraya döndüm. Şirin gözlerini çevredeki insanlardan kaçırarak yanıma geldi. Beklemeden kucağıma çekip yanağından öptüm.
"Ve bu tatlı melekte..."
"Şirin."
Gülümseyerek başımı salladım. Çantasını kucağına çekip içini açtı. Sonrada bir tane bez bebek çıkardı. Ona gülümseyerek baktım, yerinden kalktı gelip tam karşımızda diz çöktü. Şirin ondan utanmış olacak ki başını göğsüme yasladı.
"Merhaba. Beni hatırladın mı?"
Şirin başını evet anlamında salladı.
"Hatırlamana sevindim. Bunu senin için getirdim.... bunu ben giderken Mihre vermişti. Şimdi sana hediye etmek istiyorum. "
Şirin başını göğsümden kaldırıp yüzüme baktı. Sanki annesinden izin istermiş gibi bakıyordu. Gülümseyerek gözümü açıp kapadım. Başını Gamze'ye çevirdi. Elini yavaşça uzatıp bebeği aldı.
"Meleğim biliyor musun bunu ben yapmıştım."
Gözlerini kaldırıp bana baktı,sonrada bebeğe. Gözlerinin içi parlıyordu. Bebeği göğsüne bastırıp sarıldı. Bende onu kendi göğsüme bastırdım.
"Bu bizi teyzelerin olarak kabul ettin mi demek."
Şirin teyze lafını duyunca bedenini bana biraz daha yasladı.
"Korkma meleğim. Onlar benim kardeşlerim. Ve en az benim kadar sevecekler seni. Çünkü beni çok seviyorlar, tıpkı benim onları sevdiğim gibi. Ne olursa olsun seni korurlar."
Şirin bakışlarını Gamze'ye çevirdi. Sonrada elini uzatıp tokalaştı. Bu yaptığına hepimiz gülmüştük. Gamze yüzündeki tebessümle yerine geçip oturdu.
"Kızım burda ne yapacaksın?"
Babaannemin sorusu ile bakışlarımız yine onu buldu.
"Şimdilik hiçbir şey. Ev bulmam lazım. Sonrada iş."
"Gamze!"
"Bakmayın öyle...."
Gözlerini kaçırdı. Yalnız kalamazdı.
"Arkadaş Nazlı'ya yerleşicem demek istedi."
Nazlı araya girince bizde gülmüştük.
"Bundan emin misin canım arkadaşım. Zira yerleşirsem bazı arkadaşlıklara engel olabilirim."
Bakışlarını ima ile Çınar'a çevirdi. Çınar rahatsızca yerinde kıpırdandı.
"Eminim canım arkadaşım. Ayrıca düşündüğün gibi bir şey yok."
Çınar'ın bakışları hızla onu buldu. O ise ne var dermiş gibi omuz silkti.
"Ben kalacak bir yer bulurumda sen?"
Gözleri beni buldu.
"Ben?"
"Mihre sen neden burda kalıyorsun.... tamam aranızda bir ilişki var ama bu burda kalmanı doğru kılmıyor."
Yanımdaki adamın bedeni gerildi. Haklıydı.
"Doğrular kime göre şekillenir?"
Ertuğrul'un sorusu ile bakışlarını ona dikti. Sabahtan beri ilk defa bire bir iletişime geçmişlerdi.
"Sizin doğrularınız size göre değişebilir Ertuğrul bey. Lakin bizimkiler sabittir. Sonunuzun ne olacağı belirsizken kardeşimi bilinmezliğe sürüklemenize izin veremem. Diğerleri gibi gerçeklere gözlerimi kapatmamı beklemeyin. Yanınızda iki defa görüldü ve çıkan haberler ortada. Yanlış anlamayın orda yazanların hiç birine inanmıyorum. Çünkü ben kardeşimi tanıyorum. Ama sizinde geçmişiniz ortada, size güvenmemi beklemeyin. Olurda bu iş biterse canı yanan benim kardeşim olur."
Ertuğrul'un keskin bakışları başlarda öfkeli olsada sonraları anlayış ile baktı. Dilerim onu kırmazdı, çünkü Gamze benim bir parçamdı.
"Öncelikle bir konuda anlaşalım. Bana bey deme. Zira sevdiğim kadının kardeşi benimde kardeşimdir. Bir diğer konu bizim ne olacağımız belirsiz değil biz birbirimizi seviyoruz ve sevginin olduğu her yerde olacağı gibi bizde birlikte olucaz. Onu kırmam. Kimsenin kırmasınada izin vermem. Burdan gitmesini istemiyorum dilerse gider, ama bu konuda ne ben nede siz ona baskı yapmayın. Çünkü asıl sevdiği insanlar arasında kalmak onun canını yakar."
Gözlerimdeki sevgi ile ona baktım. Sonrada Gamze'ye. Bakışlarını bana dikmişti. Ama benden cevap beklemiyordu. Düşünüyordu...
"Ondan bir seçim yapmasını bekleme!"
Poyraz'ın sesi ile kaşları çatıldı.
"Sen neden karışıyorsun?"
"Karışırım. İliside birbirini seviyor ama sen onu zora sokuyorsun. Kardeşlik bu değildir."
"Kardeşliğide kardeşimi korumayıda senden öğrenecek değilim."
"Bende sana bir şey öğretecek değilim. Bu yaşına kadar bir şey öğrenemediğin belli."
Gamze öfkeli gözleri ile ona baktı.
"Bana bak...."
"Sana ne bakıcam be ,yabani..... kızım seni mağarada mı büyüttüler. Sevgiden anlamaz mısın. Hiç mi sevmediler seni....."
"POYRAZ!"
Sert sesim ile bakışlar bana döndü. Bakışlarımı ondan çekip Gamze'ye baktım. Kalbindeki kırgınlığa inat gülümsedi. Onu hiç tanımayanlar şuan Poyraz'ın söylediklerini kafasına takmadığını düşünürdü, ama kalbindeki büyük yangını biz gördük. Nazlı ve Çiçek'te ayağa kalktı. Onlarda öfkeliydi. Kimse neden öfkelendiğimizi anlamadı.
"Sakın bir daha kardeşimizle böyle konuşma."
Nazlı'nın sesi hem hüzünlüydü. Hemde sert.
"Sanırım sizi çok yanlış tanımışız. Biz gidelim."
Çiçek çantasını eline almıştı ki Çınar ve Arif ayaklandı. Bakışları şaşkındı.
"Kızlar sakin olun. Ben onun ne söylediğinide, düşündüğünüde umursamıyorum. Zaten haklı söze ne denir ki."
Bakışlarını Poyraz'a çevirdi.
"Haklısınız Poyraz bey. Ben sevgi nedir bilmem. Sevgiyi arkadaşlarımla tanımaya başladım."
Koltuklardaki çantasını alıp bana baktı.
"Biliyorsun."
"Biliyorum. "
"Size rahatsızlık verdim. Kusura bakmayın. İzninizle. "
O kapıya doğru gidince bizde peşinde ilerledik. Kızlarda çantalarını almıştı. Kapıya geldiğimizde kollarımı ona doladım. Nazlı ve Çiçek'te bize sarıldı.
"Sakın kimseyi umursama."
"Hayat sana istediğini vermez ise"
Diye devam etti Gamze.
"Sen zorla al."
Dedi Nazlı.
"Sen zorlanırsan."
Dedi Çiçek.
"Kardeşlerin yardım eder."
Dedik dördümüz birlikte. Geri çekildiğimizde hepimiz sesli bir şekilde güldük.
"Yarın gelicem tamam mı?"
"Keyfine bak. Enişte iyi birine benziyor."
Gözlerini diğer ikisine çevirdi.
"Yani enişteler...."
Bu defa hepimiz kahkaha attık. Onlar vedalaşıp giderken gözden kaybolana kadar arkalarından baktım sonrada içeri girdim. Sert bakışlarımı Poyraz'a diktim. Gözlerime baktığında mahçup bir şekilde başını önüne eğdi.
"Bambi ben özür dilerim."
"Asıl ben özür dilerim seni çok yanlış tanımışım sanırım."
Gözleri şokla bana baktı.
"Ama illaki özür dilemek istiyorsan o kişi ben değilim. Ama dileyeceğin kişi seni affeder mi bilmem. Ve o affedene kadar bende affetmiycem."
"Mihre yapma ne olur. Ben böyle olacağını nerden bilebilirdim."
"Bilemezdin. Ama en azından kibar davranabilirdin. Poyraz bizler sizin gibi büyümedik. Yurtta büyümüş biri ne olursa olsun sevgiyi bilmez ve evet dediğin gibi kimse onları sevmez. Sen bile isteye onun yarasını kanattın. Ailesi tarafından sevilmemiş istenmediği için terk edilmiş birinin kanayan yarasına tuz bastın. Bunu anlamamı bekleme. Heleki o kişi kardeşim dediğim insansa."
"Kızım sakin ol."
"Sakinim babaanne....."
"Mihre Gamze'nin ailesi onu yurda mı bıraktı."
Bunu soran Umay'dı. Ertuğrul'un anlattığına göre onun anneside onu bırakmıştı. Derin bir nefes alıp verdim.
"Gamze'nin babası zengin bir iş adamı. Adamı bende araştırdım, annesi evlilik dışı hamile kalmış, ama aldırmak yerine babası ile evlenmek için yasal sürenin dolmasını beklemiş. Bebek doğduktan sonra adamın karşısına çıkıp bebeğin onun olduğunu evlenmeleri gerektiğini söylemiş. Testler yapılmış. Bebeğin babası o olmasına rağmen evliliği kabul etmemiş. Yurttan ayrıldıktan sonra ikisininde karşısına çıktı. Babası para için geldiğini söylerken annesinin cevabı insanı canından ederdi.
Kadın gözlerinin içine baka baka onu hiç istemediğini hiç bir işe yaramadığını söyleyip bizi kapısından kovmuştu. İnsanın anne ve babası sevmez ise ,isterse tüm dünya sevsin kalbi ısınmaz.... bunları size anlattım çünkü bir şekilde yan yana geleceksiniz. Ve arkadaşımın canının yanmasını istemiyorum. Dahası buna izin vermem. Ben seni düşünceli ,makul bir insan olarak tanımıştım Poyraz , eksik büyümüş biri ile bu şekilde konuşmamalıydın."
"Mihre sana söz veriyorum arkadaşının gönlünü alıcam. Ne olur böyle söyleme."
"Dilerim öyle olur. Zira ikinizde benim için değerlisiniz. O benden asla seçim yapmamı beklemedi. Beklemezde. Ne olursa olsun yanımda durur. "
Bakışlarımı Çınar ve Arif'te gezdirdim. En son ona baktım.
"Banim başka ailem yok. Lütfen... lütfen ailemin canını acıtmayın."
Hepsi başını önüne eğdi. Şirin yerinden kalkıp yanıma geldi. Söylediklerimden bir şey anladı mı bilmiyorum, ama elindeki bebeği tek eli ile göğsüne bastırmıştı, diğer
elini elimin içine bıraktı. Eğilip kollarımı bedenine doladım. Geri çekildiğimde elini yanağıma koydu, sonrada bebeği göğsüne çekti. Sanırım bu kardeşlerini sevicem demekti.
"İyiki varsın meleğim."
Yanaklarından öptüm. Ertuğrul yerinden kalkıp bana doğru geldi.
"Güzelim ilaç vakti. Önce pansumanını yapalım sonra ilaçlarını al."
Kolunu omzuma atıp beni yukarı yönlendirdi. Arkası dönük Poyraz'a seslendi.
"Poyraz sende kendini affettirmenin yolunu ara. İşin zor söyleyeyim."
Başını çevirip sırıtarak ona baktı.
"O kızı birazcık tanıdıysam seni pişman eder."
Dediğine bende gülmüştüm. Zira çok haklı bir tespitti. Gamze insanın her hareketinin her sözünün altında bir şey arardı. Ve kimseye ikinci bir şans tanımazdı. Ona göre insan ilkini kaybetmemeliydi. Bende öyleydim ama onun kadar katı değildim. Geçmişte yaşadıklarını düşünürsek bence yumuşamıştı bile. Zira onun yerinde başkası olsa hayatına insan almazdı. Kendini tamamamen kapatırdı. Ama o savaşmayı tercih etmişti. Ve dilerim Poyraz kendini affettirmenin bir yolunu bulurdu....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |