55. Bölüm

55. Bölüm

Tuba eye
tugbalal

MİHRE KARA

 

Yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum. Öyle mutluydum ki.... tüm gece gözlerimi ondan çekememiştim. Şimdi ise onsuz uyumaya gönlüm el vermemişti kapısındaydım yine. Gideceğim başka yer yoktu ki benim, evim ,yurdum , sığınağım oydu. Elimi kaldırıp kapısını hafif tıklattım. İçeriden beklediğim sesti lakin o gelip kapıyı açmıştı. Yerdeki bakışlarımı kaldırıp gülen gözlerine baktım. Sanırım geleceğimi biliyordu.

"Güneşim!"

"Şey... Acaba senin yanında uyuyabilir miyim?"

Dediğim ile gülüşü büyüdü. Elini uzatıp ellerimizi birleştirdi. Beklemeden odanın içine ilerledim sonrada yatağın içine girdim. O da gelip yanıma uzandı. İkimizde durmadan gülümsüyorduk.

"Ertuğrul!"

"Güneşim!"

"Çok mutluyum. Hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım."

Elini uzatıp saçlarımda gezdirdi, sonrada dudaklarını anlıma bastırdı. Hissettiğim dudakları ile gözlerim kapandı ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Geri çekildiğimde gözleri ruhuma işledi sandım.

"Güneşim!"

"Hııı?"

Konuşamıyordum. Gözlerindeki bu bakış kendimden geçemem için yeterliydi.

"Bakma şöyle hatun!"

"Nasıl bakıyorum ki...."

Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Her nasıl bakıyorsam istemsiz bakıyordum ve bu onu memnun etmişti.

"Ertuğrul!"

Gözlerimin içine baktı.

"Ben...senin olmak istiyorum. "

Elleri saçlarımda gezindi. Yüzündeki gülümseme gittikçe büyüyordu.

"Sen zaten benimsin.... aşkın benim ya, daha ne isterim."

"Kalbim, ruhum, bedenim hepsi senin."

"Güneşim, sen bunca zaman kendini haramdan sakınmışken nasıl kıyarım sana. Nasıl sokarım günaha."

Başını her iki yana salladı.

"Olmaz.... yapamam. Seni öyle istiyorum ki, bilemezsin. Ama olmaz."

Dedikleri ile gözlerimdeki yaşlara engel olamadım. Şakağımdan akan yaşa dudaklarını bastırdı. Elimi kaldırıp yanağına koydum. Avuç içimden öptü. Yerimden doğruldum, ne yapmak istediğimi anlayamadı. Gözlerinin içine baktım.

"Hazırlan!"

"Ne?"

"Hazırlan Ertuğrul! Dışarı çıkıcaz."

Daha fazla durmadım kendi odama ilerledim. Adımlarım banyoya ilerledi abdest aldıktan sonra dolaba ilerledim. İçindeki beyaz elbiseyi üzerime geçirdim. Çantama dolaptaki eşarbı koyup odadan dışarı çıktım. Kapıda beni bekliyordu ne yapacağımızı anlamadığı için şaşkın bakışlarla bana bakıyordu. Yüzüne gülümseyerek baktım. Elinden tutup dışarı çekiştirdim.

"Güneşim! Nereye gidiyoruz."

"Seni bana, beni sana helal kılmaya."

"Nasıl?"

Bir şey demedim. Arabasına ilerlediğimde daha fazlasını sorgulamadı. Biz önde ilerlerken Arif ve bir kaç koruma peşimize takıldı. Araba belli bir süre sonra şehrin içinde ilerlemeye başladı. Araba camından gördüğüm minareler ile Ertuğrul'a arabanın gideceği yolu tarif ettim. Caminin önünden geçerken durmasını söyledim. Bakışları arabanın camından dışarı kaydı nereye geldiğimizi idrak edince şaşkınlıkla baktı.

"Güneşim!"

"Ben senin olmak istiyorum. Sende istiyorsan şayet."

Elini uzatıp yanağıma koydu. Gözlerindeki siyahlık öyle bir parlıyordu ki....

"Ben seni hak edecek ne yaptım Güneşim. Sen nasıl bir lütufsun. "

Dedikeri ile daha fazla gülümsedim. İkimizde arabadan indik.

"Ertuğrul, ben seni getirdim ama imam varmıdır ki."

"Yoksa bile buluruz Güneşim. "

El ele caminin içine girdik. İçeri girdiğimizde şanslıydık ki imam içeride kuranı kerim okuyordu. Adım seslerimize bakışlarını kısa bir an kaldırıp baktı sonrada okuduğu yere işaret bırakıp ayaklandı. Karşımızda durduğunda meraklı bakışları ikimizin üzerinde gezindi.

"Buyrun."

"İyi akşamlar. Biz.... biz nikah kıymak istiyoruz."

Ertuğrul'un heycanlı sesi sanki içimi yansıtıyordu. Adam gecenin bu saatinde gelmemize biraz şaşırmıştı.

"Resmi nikahınız var mı!"

Adamın sorduğu soru ile ikimizde birbirimize baktık.

"Yok."

"Resmi nikahınız olmadan dini nikah kıyılmaz. "

Adamın dediği ile hüsranla omuzlarım çöktü. Ertuğrul bana döndü.

"Üzülme Güneşim bizde resmi nikahımızı kıyar geliriz."

"Ben.... Ben sadece sevdamız günaha bulanmasın istedim. Böyleyken elini tutarken bile çekiniyorum. Ama tutmadan kendimi kimsesiz hissediyorum. "

"Güneşim deme öyle."

"Eve gidelim!"

Sesim istemsiz fazla üzgün çıkmıştı. Mecburen eve dönmek için geri döndük.

"Bir dakika!"

İmamın bize seslenmesi ile ona döndük. Bize tebessümle bakıyordu.

"İki şahit bulun sonrada rahlenin önüne buyrun."

Dediği ile ikimizde gülümsemiştik. Önce birbirimize baktık sonrada ona. Ertuğrul telefonunu çıkarıp Arif'i aradı. Bir kaç dakika sonra Arif ve Rüzgar içeri girdi. Onlarda şaşkındı burda ne işimiz olduğunu anlamamışlardı.

"Abi!"

"Bir sorun yok ya?"

"Biz evleniyoruz!"

"Biliyoruz abi. Akşam teklif ettin, yengede kabul etti."

Arif'in bilmişliği ile imam dahil hepimiz gülmüştük.

"Öyle değil şimdi evleniyoruz."

"Anlamadım abi?"

Ertuğrul sabır ister gibi bakışlarını yukarı kaldırdı. Olaya el atmak zorunda kaldım.

"Biz dini nikah kıymak istiyoruz sizden de şehidimiz olmanızı istiyoruz. "

İkiside şaşkınlıkla baktı.

"Olursunuz değil mi?"

"Şereftir yenge. Ne demek."

Rüzgar'da gülmüştü. Hepimiz imamın karşısına oturduk. Çantamdaki şalı çıkardığımda Ertuğrul bana bırakmadan elimden alıp saçlarımı örttü. Gözlerimiz kesiştiğinde içim gitmişti.

İmamın boğazını temizlemesi ile utanmıştım ikimizde ona döndük. İmam ilk ona dönüp anne ve babasının adını sordu.

"Adınız soyadınız?"

"Ertuğrul Arslanlı."

"Anne ve baba adınız?"

"Annemin adı Asiye babamın ismi Kemal."

Sonrasında bana döndü. İstemesem bile bakışlarım durgunlaşmıştı. Sanırım anne ve babam söz konusu olduğunda hep böyle olacaktım. En güzel günümde bile bir yanım hep eksik olacaktı.

"Kızım adın soyadın?"

"Mihre Kara."

"Anne ve baba adın?"

Derince yutkunma ihtiyacı hissettim. Ertuğrul sorunun ne olduğunu anladı elini yavaşça elimin üzerine koydu.

"Kızım bir sorun mu var?"

Bakışları şüphe ile baktı.

"Şey ben.... benim anne ve babam yok."

Bakışları değişti şimdi daha anlayışlıydı.

"Yetimhanede büyüdüm."

"Kimliğinde yazan isimleri söylesen yeterli."

Başımı tamam anlamında salladım.

"Anne adı Serap baba adı Kerim."

Söylediklerimi bir kağıda not aldı.

"Mihir olarak ne istiyorsun?"

Bunu hiç düşünmemiştim ki. Elimin üzerindeki Ertuğrul'un eli sıkılaştı.

"Şirket hissederimin yüzde ellisini veriyorum."

"NE! Saçmalama olmaz!"

"Bal gibi olur."

"Ertuğrul olmaz. Bunu kabul edemem."

Kararlıydım bunu asla kabul etmezdim. Gerekirse eve dönerdik bunu o da görmüş olacak ki derin bir nefes alıp bana baktı.

"Peki sen söyle ne istersen başım üstüne. Şayet şuan kalkıp eve gidecek gibi bakmasan diretirdim ama vazgeçmenden korkuyorum."

Haklıydı benimle inatlaşmaması gerekiyordu. Biraz düşündüm sonrada gıcık bir gülümseme ile ona baktım.

"İnciyi"

Dediğim ile gülmüş sonrada başını her iki yana sallamıştı.

"Yavrum vereyimde binmeye korkuyorsun onu ne yapıcaz."

"Sen öğretirsin."

"Kabul ediyorum eşime atım İnciyi ve onun adına şehirdeki tüm yetimhaneleri baştan restore edecek içindeki tüm eşyaları yenileyecek kadar bağış yapıyorum."

Bakışlarım onu buldu bunu yapmayı ben bile akıl edemezdim.

"Bunada hayır de de görelim."

"Seni çok seviyorum."

Karşılık olarak sevgimi dile getirmemi beklemiyordu sanırım gözlerindeki meydan okumanın yerini gülüşü aldı. Tekrar imama döndük.

"Kemal'den olma Asiye'den doğma Ertuğrul Arslanlı vaad ettiğin mihir karşılığında Kerim'den olma Serap'tan doğma Mihre Kara'yı karın olarak kabul ettin mi?"

"Ettim."

"Ettin mi?"

"Ettim"

"Ettin mi?"

"Ettim."

Ertuğrul'dan sonra bana döndü.

"Kerim'den olma Serap'tan doğma Mihre Kara Ertuğrul Arslanlı'yı vaat ettiği mihir karşılığında kocan olarak kabul ettin mi?"

"Ettim."

Gözümden akan yaşa engel olamamıştım. İki defa daha sormuş ve ben onlarıda kabul etmiştim.

"Sizler şahitlik ediyor musunuz?"

Arif ve Rüzgar kabul ettikten sonra imam tekrar konuştu.

"Bende allahın izni ile nikah akdinizi kıydım Allah mübarek eylesin."

Hepimiz elimizi kaldırıp duamızı etmiştik. Biz demin Allah katında evlenmiştik. Ertuğrul bana dönüp anlıma dudaklarını bastırdı.

"Güneşim!"

"Ertuğrul!"

Sesim titriyordu.

"Hatunum!"

"Artık öyleyim değil mi"

Eli yanağımı okşadı.

"Hep öyleydin. Seni sevdiğim günden bu yana yüreğim seni eşi kabul etti. Senden sonrası olmadı olmayacak."

Beklemeden kollarımı beline sardım. Saçlarımın arasında sıcak nefesini hissediyordum. Geri çekildiğimde Arif ve Rüzgar gelip tebrik etmişti. İmama iyi akşamlar diyip camiden dışarı çıktık. Ellerimiz bir an olsun ayrılmıyordu.

"Ertuğrul "

"Efendim."

Saçlarımın arasından mırıldanmıştı.

"Babaannem kızmaz değil mi?"

Dudaklarının gerilmesinden gülümsediğini anlamıştım.

"Bence bizimle gurur duyar."

Gözlerimi ona çevirdim.

"Gerçekten mi!"

"Seni öyle seviyor ki eminim böyle bir adım attığın için seninle bir kez daha gurur duyar. Çünkü günümüzde ki hiç bir kadın senin gibi değil."

"Ben nasılım ki?"

Kafamı karıştırıyordu. Sesli gülüşü arabada yankılandı. Beni tekrar göğsüne yasladı.

"Böyle işte. Saf, tertemiz, masum...."

Araba malikanenin önünde durunca ikimizde indik. Saat neredeyse sabah olacaktı. Biz içeri girince salondaki gözler bize çevrildi. Bu saatte neden herkes ayaktaydı. Poyraz bizi arıyor olacak ki kulağındaki telefonu indirdi. Hepsi bizi gördüğü için rahat bir nefes almıştı.

"Hayırdır. Neden hepiniz ayaklandınız?"

"Nerdesiniz Allah aşkına meraktan deliye döndük."

"Ne oldu?"

Bu defa bana dönmüşlerdi.

"Kızım sizi odalarınızda bulamayınca meraklandım telefonlarınızda kapalıydı."

"Mert denen şerefsiz ortaya çıkmış... bizde korktuk."

Mert adını duyunca Ertuğrul'un kaşları çatıldı. Ben ise ne olduğunu anlayamadım. Ama soramadım da.

"Ben telefonumu evde unutmuşum..."

Heyecandan ne yaptığımı bilmiyordum ki.

"Benimde şarjım bitmiş."

Dedi Ertuğrul.

"Nerdeydiniz siz, gece gece nereye gittiniz?"

Umay meraklı bakışlarla bize baktı. Şimdi nasıl diyecektik biz evlendik diye. Ben dudağımı kemirirken Ertuğrul'un eli elimi kavradı.

"Biz evlendik!"

Gözlerim sonuna kadar açıldı. Böyle pat diye de olmazdı ki. Poyraz , Ayla, babannem ve Umay şaşırırken Çınar'ın tepkisi beklenmedikti.

"Ha öyle desene bende bir şey oldu......."

Sonradan ne dediğini anlamış olacak ki koltuğa oturmadan son anda bakışları hızla bize döndü.

"Af buyur!"

Dediği ile kıkırdamadan edemedim.

"Biz dini nikah kıydık."

Diğerleri hiç tepki vermiyordu acaba sevinmemişler miydi.

"Şey biz... Yani sürekli birlikteyiz, aynı evde yaşıyoruz, bazen birlikte uyuyoruz. El ele tutuşuyoruz ( siz bilmiyorsunuz ama öpüşüyoruzda hatta daha ilerisi için deliriyoruz bile.) Biz istedik ki harama bulaşmayalım. "

"Güzel karım istedim demek istiyor. Beni biliyorsunuz ondan önce gırtlağına kadar günaha batmış bir insandım ama o... Ona dokunmaya kıyamıyorken günaha sokamazdım onu. O benim gözümden sakındığım. "

Benim için söyledikleri o kadar güzeldi ki. Üzerindeki şaşkınlığı ilk atan babaannem oldu gelip karşımda durdu ben ne yapacak diye beklerken beni göğsüne çekip sarıldı.

"Bir kez daha beni yanıltmadın. Ben senden razıyım güzel kızım allahta razı olsun. "

Geri çekilip elini öptüm gözleri yaşarmıştı ama belli etmemeye çalışıyordu. Ondan sonra Ayla gelip ikimize sarıldı.

"Sizin adınıza öyle mutluyum ki bir ömür birlikte olun."

"Çok teşekkür ederim Ayla bir ömür böyle yanımızda ol olur mu?"

"Her zaman."

"Bizi çağırmadığınız için sinirliyim aslında sarılıyorum ama sinirliyim yani."

Umay gelip ikimize sarıldı aslında hiç sinirli değildi hatta bayağı duygusaldı.

"Nikah şahidin kim oldu lan."

Poyraz'ın Ertuğrul'a çıkışması ile hepimiz gülmüştük.

"Arif."

"O iti vurucam en son o olacak. Şanslı it"

Bana dönünce gülüşü büyüdü.

"Allah bir yastıkta kocatsın kardeşim çok mutlu olun."

"Amin."

Sona kalan Çınar oldu bana doğru gelip sarıldı.

"Mihrecim sen resmi nikahı biran önce kıydır tamam mı. Bana güven olmaz valla cayar. "

"Çınar seni artı on sekiz döverim."

Ertuğrul onu tehdit etsede omuz silkip beni kolunun altına aldı.

"Bana bak mihir olarak ne istedin bari malını mülkünü alsaydın."

Dediği ile kahkaha atmıştım.

 

 

"İnciyi aldım."

"Yavrum vur dedik öldürmüşsün. Tüm malını alsaydın o kadar olmazdı."

Dediği ile şoka girdim. Bakışlarım Ertuğrul'u bulduğunda sadece gülümsüyordu.

"Çok mu değerliydi. Seni zora sokmak istememiştim sadece o gün binince çok güzel hissettirmişti başkasından korkarım diye İnci dedim. Eğer çok değerliyse sana geri veriyim."

Aramızdaki mesafeyi koca adımlarla aşıp bana sarıldı bu yaptığına daha fazla şaşırdım.

"Hiç bir şey, hiç bir şey senden değerli değil."

Bende ona sarıldım. Sonrada kınayan bakışlarımı Çınar'a diktim.

"Değerli değilmiş işte. Neden öyle diyorsun."

"Değerli değil demediki tatlı yengecim. Senden değerli değil dedi."

"Ne kadar ki... ya tabiki bir canlı paha biçilmez ama."

"On milyon kadar"

Poyraz bıyık altından gülüp şaşkın suratıma bakıyordu.

"Bilsem hisseleri kabul ederdim."

Bu dediğime hepsi kahkahalar ile gülmüştü.

"Ertuğrul sana hisselerini mi vermek istedi!"

Çınar gülüyordu ama şaşkındı da. Başımı evet anlamında salladım. Bakışlarımı kocama çevirdim. Ne tuhaftı artık kocamdı.

"Bir at için çok değil mi?"

"O sıradan bir at değil güzelim o ahal teke. Çok cins bir at."

"O kadarını anladım çünkü çok güzeldi."

Konuşurken esnemiştim bu halim onu bayağı eğlendirmişti. Biz gece çıkmıştık ve saat daha erkendi benim suçum değildi.

"Hadi yatalım saat daha erken."

Başımı tamam anlamında salladım diğerlerine iyi geceler diyip birlikte yukarı çıktık. Üzerimi değişme gereği duymadan onun odasına yöneldim sonuçta kocamdı ve ben artık hep onunla uyumak istiyordum. Odaya girdiğimde peşimden gelmişti gözlerimden uyku akıyordu.

"Güneşim böyle mi yatacaksın."

Bakışlarım üzerimdeki beyaz elbiseye kaydı çokta rahat değildi.

"Değişecek takatim yok ,çok uykum var."

Dolaba ilerledi bende o sırada yatağa gidip üstüne oturdum eğilip ayakkabılarıma uzandım beni durduran onun elleri oldu. Bana bırakmadan ayağımdaki ayakkabıları çıkardı. Doğrulmadan ayağımın üzerine dudaklarını bastırdı allahım bu nasıl bir adam böyle, insanı aklından ederdi.

"Güneşim... Hadi şu tişörtü giy."

Gözlerim güzel gözlerinde gezindi.

"Sen giydir."

Derince yutkundu.

"Güneşim ben...."

"Hadi... kocam değil misin."

Uyku sersemiydim ama hala aklım yerindeydi eğer biraz daha diretirse beynim kendini her şeye kapatıp uyuyacaktı.

Eğilip önce anlımdan öptü sonrasında eli arkamdaki fermuara gitti yavaşça açtı elbisenin askıları bollaştı. Elleri yavaşça askıları omuzlarımdan aşağıya indirdi. Sonrasında önce göğsümden ve karnımdan sıyırmaya çalıştı. Üst bedenim çıplaktı. Gözlerim ona kaydığında gözlerini başka bir yana çevirdiğini gördüm. Bana bakmıyordu dudaklarım kıvrıldı ayaklanmam ile o da ayaklandı ama hala bana bakmıyordu elbise kalçamdan aşağıya kayarak yere düştü. Elimi uzatıp yanağına dokundum.

"Sevgilim!"

Bakışları sadece yüzüme değdi.

"Neden bana bakmıyorsun?"

"Ben..... bakarsam seni kirletecekmişim gibi hissediyorum. "

Dediği ile yutkunma ihtiyacı hissettim.

"Sakın. Sakın bir daha öyle deme. Tam tersine senin bakışların bu dünyada bana temiz olan helal olan tek bakış. Unuttun mu biz evlendik."

Bakışları yüzümü taradı. Elleri yanaklarımı buldu yanağındaki elimi onunkilerin üzerine koydum avuç içine dudaklarımı bastırdım.

"Evlendik... Hayal gibi..."

"Evet ama değil ben senin karınım helalinim. "

Dudaklarını yanağıma bastırdı sonrada burun ucumdan öptü.

"Ne güzel kelime... helalim.... karım."

Kollarımı beline doladım.

"Ne güzel şeymiş meğer senin olmak."

Saçlarımın üzerinden öptü.

"Hadi seni giydirelim."

Başımı salladım, bu defa bakışlarını kaçırmadı. Ama zorlandığını görebiliyordum. Tişörtü başımdan geçirip giydirdi bende onu daha fazla zorlamamak adına yatağa geçip üzerimi örttüm. Üzerini değişip yanıma geldi. Altını giymişti ama üzeri çıplaktı ve bu defa zorlanan ben olmuştum. Tanrım vücudu çok güzeldi ve tabi benim bu aç bakışlarım onun gözlerinden kaçmadı. Elini uzatıp yanağıma koydu bedenimi göğsüne çekti işte evde olmak buydu.

"Uyu Güneşim.... vuslat yakın ama bu gece değil."

Eli saçlarımda gezindi ve tabi benim uykuya dalmam uzun sürmedi...... biz evlendik... artık evliydim. Onun karısıydım bu ne kadar da güzelmiş........

 

 

Bölüm : 17.05.2025 19:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...