
MİHRE KARA
Araba asfalt yolda ilerliyordu. Artık şehrin dışına doğru uzayan yollara alışmıştım. İlk seferinde tedirgin olmuştum. Araba biraz daha hızlanmaya başlayınca gözlerim yanımdaki Arif'e kaydı. Çünkü şuan her ne kadar belli etmemeye çalışsalarda tedirgindi.
"Bir sorun mu var?"
"Takip ediliyoruz."
İçime korku çöreklendi.
"Ne!"
Cebinden telefonu çıkarıp birini aradı. Bir kaç saniyeden sonra karşı taraf açmıştı.
"Abi takip ediliyoruz..... ev yolundayız. Fazla kalabalıklar....Tamam abi."
Öndeki adamlara yönelik konuştu.
"Hızlan. Abiler geliyor."
"Korkmayın avukat hanım. Sizi koruyacaz."
Ben cevap veremeden araba şiddetli şekilde sarsıldı. Sonrasında da durdu. Sanırım aracın lastiklerine ateş etmişlerdi. Birden üzerimize ateş açıldı. Arabanın camları kurşunlarla parçalandı. Etrafta silah sesleri dışında benim çığlıklarım duyuluyordu. Arif hızla kafamı yere yatırdı. Belindeki silahı çıkarıp karşılık verdi. Rüzgar ve Kenan da onlara karşılık veriyordu. Bir süre sonra bana döndü.
"Üzerlerine ateş açınca ormana doğru koş avukat hanım."
Başımı her iki yana salladım.
"Hayır, siz ne olacaksınız. "
"Siz bizi merak etmeyin."
"İstemiyorum. "
"Dediğimi yapmazsanız sizi koruyamayız. Hadi. İşaret verince."
Bir kaç el daha ateş etti.
"Şimdi!"
O işaret verince bende ormana doğru koşmaya başladım. Kısa bir an durup arkama baktığımda iki kişinin ardımdan geldiğini gördüm. Daha hızlı koşmaya çalıştım. Arkamdan bir kaç el ateş ettiler. Arabanın olduğu yerden artık silah sesleri gelmiyordu. Yada ben duyamayacak kadar uzaklaşmıştım. Allahım neyin içine düştüm ben. Ne istiyorlar benden. Sırf bir adamın yanında bir defa bulundum diye miydi tüm bunlar. Arkamdan geldiklerini duyuyordum. Ayaklarımın beni getirdiği noktaya lanet ettim. UÇURUM!
Nefes nefese kalmıştım. Gözlerim doldu. Üzerime çiseleyen yağmur saçlarımı hafif nemlendirmişti. Yerler çamurdu. Ayaklarım kayıyordu. Üzerime doğru gelen adamlardan uzaklaşmak için geriye bir adım attım. Ama ikincisi gelmedi. Ayaklarımın dibinden kayan bir taş uçurumdan aşağıya yuvarlandı. Bakışlarım kısa bir an aşağı kaydı. Dalgalar dik yamaçlara çarpıyordu. Gözlerim yine bir kaç metre uzağımda duran adamlara kaydı.
"Uzak durun benden"
"Ya silah ya uçurum sen seç. Her türlü öleceksin."
Adamın gaddarca söylediği sözler ile sona geldiğimi anladım. Korkuyordum. Tüm vücudum titriyordu. Duyduğum silah sesi ile yerimde irkildim. Gelmişlerdi. En önde o vardı. Elindeki silahı havaya ateşlemişti.
İki adamda gelen sesle o tarafa döndü. Bakışları kısa bir an bana kaysada tekrar onlara baktı.
"İndirin silahları "
Adamlarda en ufak bir hareketlenme olmadı. Derin bir nefes bıraktı. Elindeki silahı demin beni tehdit eden adama çevirdi. Adamın diz kapağına ateş etmesi ile ortamda adamın acı çığlıkları duyuldu. Bir an bile tereddüt etmemişti. Vurulan adam yere diz çökünce diğeride silahını indirmek zorunda kaldı. Bunca adama tek başına direnemeyeceğinin farkındaydı. Birkaç adam onları götürürken o bana doğru geldi. Bende öne doğru hareketlendim. Ama yağıştan dolayı kayganlaşan zeminde ayağım geriye doğru kaydı. Daha ne olduğunu anlayamadan kendimi onun kollarında buldum. Ben geri düşmeden hızla gelip beni belimden tutmuştu. Bedenim ona çarpınca ikimizde yere düştük. Çamurun içinde o sırt üstü uzanırken bende onun kolları arasında üzerine düşmüştüm. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzü o kadar donuktu ki. Hem soğuktan hemde korkudan titreyen bedenime kollarını sardı. An kollayan yaşlarım benim gözlerimden akıp onun yanağına damladı. Sanırım bunu beklemiyordu. Çünkü onu tanıdığımdan bu yana ilk defa gözlerinde bir duygu gördüm. Üzüntü. Bana üzülmüştü. Derince yutkundu. Sonrasında hızla ifadesini topladı.
"Korkma geçti."
"Ölücem sandım."
"Bunun olmasına asla izin vermezdim."
"Neden. Neden vermeyesin ki."
"Bunu sana şuan anlatamam."
Başım göğsüne düştü. Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Eli saçlarımı buldu.
"Geçti. Bak iyisin."
O an ne dediği umrumda değildi.
Benden bir şey gizliyordu. Yok cesurmuşum. Yok idealistmişim. Tüm bu söylediklerine elbet inanmamıştım. Ama sorsam söylemeyeceğinide biliyordum. Üzerinden yavaşça doğruldum. Islak yanaklarımı ellerim ile sildim. Ağlamak iyi gelmişti. Üzerinden kalktım. Ama ayaklanmamla inlemem bir oldu.
"İyi misin?"
"Ayağım acıyor."
Sanırım düşerken burkmuştum.
"Yürüyebilecek misin?"
"Hıhı yürürüm "
Ama bu söylediğimi adımımı atıp acıyla inlemem yalanladı. Bir anda havalanma ile neye uğradığımı şaşırdım.
"Ertuğrul bey buna gerek yok. Yürürüm gerçekten."
"Sana daha önce çok konuşuyorsun diyen oldu mu avukat"
Söylediği ile başımı önüme eğdim. Evet biraz fazla konuşkandım. Ama sadece yakınlarımın yanında. Onun yanında çok az konuşmuştum. Benden cevap alamayacağını anladığı için ilerlemeye başladı. Acaba ağır mıydım. İnşallah ağırımdır. Bir süre sonra yola çıktık. Gördüğüm ile gözlerim açıldı. Bu kadar adam bizim için mi burdaydı. Beklemeden önümüzdeki araca beni bindirdi. Kapımı kapatıp diğer taraftan yanıma oturdu. Araba sessizlik ile ilerliyordu.
"Kimdi o adamlar?"
"Bana zarar vermek isteyen insanlar."
"Bu yeterli bir açıklama değil."
Derin bir nefes aldı. Ama bana başka bir açıklama yapmadı. Araba evin önünde durdu. İnip benim olduğum tarafa geldi. Kapımı açıp tekrar beni kucağına alacaktı ki kendimi geriçektim.
"İnsanlar bakıyor. Kendim yürürüm."
Gerçekten de pencereden Buse denilen kız ve Ayşe hanım bakıyordu. Diğer tüm korumalarında bakışları bizim üstümüzdeydi.
"İnsanlar kendi işine baksın."
Ben başka bir şey demeden kucağına almıştı bile. Bu adamın kimseden çekincesi yoktu. Kapıya geldiğimizde Ayşe hanım kapıyı biz çalmadan açtı .
"Ayşe hanım doktoru çağırın."
Cevap beklemeden benim kaldığım odaya ilerledi. Biz çıkarken arkamızdan Buse'nin kıskanç bakışlarını görmüştüm. İçimden bir bu eksikti dedim. Beni yatağa yatırıp doğruldu. Bakışları üzerimdeydi.
"Teşekkür ederim "
Sadece başını salladı. Neden bu kadar az konuşuyordu. Sonrada çok konuşan ben oluyordum.
"Diğerleri iyi mi"
"Diğerleri?"
"Arif, Rüzgar , Kenan . Onlar iyi mi?"
"Kimsede bir şey yok merak etme. "
Başka bir şey demeden odadan çıktı. Bende üzerimdeki ıslak montu çıkardım. Üstüm başım batmıştı. Birkaç dakika sonra kapı çalındı. Elinde çanta ile doktor içeri girdi. Onun yanında Ayşe hanım. Gelip ayağımı kontrol etti.
"Endişelenecek bir şey yok. İncinmiş. Bir kaç gün üzerine basmayın sorun çıkarmaz."
"Teşekkür ederim doktor bey "
Adam bana tebessüm edip dışarı çıktı. Ayşe hanım da çıkacaktı ki sesim onu durdurdu.
"Ayşe Hanım. "
"Buyrun efendim."
"Şey.. acaba üzerimi değişmeme yardım eder misiniz. Birde banyo için."
Sonlara doğru sesim kısılmıştı. Utanmıştım. Bana tebessüm ile bakıp
"Tabi ederim."
"Teşekkür ederim. "
Bu kadına gülmek gerçekten yakışıyordu. Gelip bana destek oldu. İkimiz birlikte banyoya girdik. O suyu ayarlarken ben üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtuldum. İç çamaşırlarımı çıkarmadım. Arkasını dönüp tekrar elimden destek verdi. Küvetin içine oturunca sıcak su gerçekten iyi gelmişti. Eline lifi alıp sırtımı liflemeye başladı. Bu yaptığı gözlerimin dolmasına neden oldu.
"Canınızı mı yaktım."
"Yok yok hayır. Sadece ilk defa oluyor bu"
"Ne"
"Hayatım boyunca en azından benim hatırladığım. İlk defa biri beni yıkıyor."
Gözlerinde şevkat vardı.
"Sağol Ayşe teyze"
Teyze dememe şaşırdı. Ama sonrasında dudaklarında bir tebessüm oluştu. Rahatsız olmadığını görmek beni mutlu etti. İşim bitince yine onun yardımı ile banyodan çıktım. Üzerime havlu sarıp ıslak iç çamaşırlarımdan kurtuldum. Bir ayağımın üzerinde seke seke odanın ortasına kadar geldik. Yatağın üzerindeki telefonumun ışığı yanıyordu. Biri mi aramıştı. Ekranda hiç kayıt yoktu. Ben bunu çantamdan çıkardım mı? Çok fazla üstüne düşmedim. Ayşe teyze bana bir kaç parça kıyafeti getirince onları giydim. O kadar yorgundum ki yemek yemeyeceğimi söyleyip uzandım. Zaten kısa bir süre sonra uykuya daldım. Yarın şu dava için Ertuğrul bey ile görüşmem gerekiyordu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |