
MİHRE KARA
Hayatım allak bullak, tıpkı içim gibi karma karışık. Acı var, saf bir acı, katıksız… Öyle bir yakıyor ki kimseye anlatamıyorum, konuşamıyorum. Hatta bazen ağlayamıyorum. Anlasın istiyor insan bazen… Sadece biri çıkıp onu anlasın. Anlaşılmak bu kadar mı zor, bu kadar mı imkânsız? Ben olmak istiyorum, ben sadece yaşamak istiyorum. Ve bunu bana çok görüyorlar. Farkında değiller ama bana yaptıkları bu kötülük öyle büyük ki… Çünkü artık ben de onlar gibi düşünüyorum. Yaşamaya hakkım yokmuş gibi susturuyorum içimdeki sesleri, dindiriyorum içimdeki tüm fırtınaları ve yine yaşlı gözlerle bakıyorum kendi ellerimle inşa ettiğim cehennemime. Ama tüm başarı bana ait değil diyorum; bu cehennemi inşa ederken her bir tuğlasında emeği var en sevdiklerimin ve beni sevdiğini söyleyenlerin. Konuşamıyorum ki artık… Vazgeçtim; bilhassa susmakla eşdeğerdi. Zira ben de yormadım kendimi, usulca çıktım her birinin hayatından sessizce ve sanki hiç var olmamışçasına.
Bedenimin sarsılması durunca eve geldiğimizi anladım. Lakin gözlerimi açmak yerine daha sıkı yumdum. Ertuğrul, sanki ne istediğimi anlamış gibi kollarını sıkıp bedenimi sarmaladı. Arabanın kapıları açılınca herkes tek tek aşağı indi. Bedenim onun kucağında eve taşındı. Yaptığım tek şey yüzümü boynuna gizlemek oldu. Daha birkaç adım atmıştık ki kapı açılmış, bize doğru koşan adımlar duyulmuştu. Lakin ben gözlerimi açıp bakamadım. Şu an kimseyle yüz yüze gelmek istemiyordum.
Mihre… İlk ses Nazlı’ya aitti, sesi ağlamaklı geliyordu.
— İyi olduğunu söylemiştiniz.
Bu da Gamze’ydi.
— İyi, merak etmeyin. Sadece yorgun.
Ertuğrul’un sesi sakin çıkıyordu.
— Bize doğruyu söylüyorsunuz, değil mi?
Diye sordu Çiçek. Artık nasıl duruyorsam inanamamıştı.
— Siz nasılsınız?
Bu defa konuşan Ayla oldu.
— Bizde kayıp yok, merak etmeyin. Herkes gayet iyi.
Çınar, onu rahatlatmak için konuşmuştu.
— Artık içeri geçelim, kapıda kaldılar.
Neyse ki Umay onları uyarmıştı; çünkü daha fazla böyle durup onları kandırmak istemiyordum. Ertuğrul tekrar hareketlendi, adımları merdivenlere çıkıyordu ki bu defa babaannem konuştu:
— Odanızı hazır ettik oğlum, çıkar dinlensin.
— Tamam babaanne… Ayşe teyze, doktoru arar mısın?
— Ararım da hani iyi demiştin, doktor neden?
— Kontrol etsin istiyorum.
Daha fazla bir şey demeye gerek duymamıştı, adımları yukarı doğru ilerledi.
— Arif iyi değil mi?
— İyi dedik ya Çiçeğim, bileğinde birkaç sıyrık var o kadar.
— Sıyrık mı?
Gamze’nin şaşkın sorusuna cevap veren Poyraz oldu:
— Elindeki iplerden kurtulmak isterken yapmış, sadece sıyrıklar.
— Aslında abim onu hastaneye götürmek istedi ama Mihre eve gelmek istedi.
Arif’in sözleri, duyduğum son şeylerdi. Ertuğrul’un kucağında odaya girdiğimizde, güvende olmanın verdiği mutlulukla gözlerimden birkaç damla yaş boynuna aktı. Bedenimi yavaşça yatağa bırakıp ellerini saçlarıma uzattı, usul usul sevdi. O an… Niye bilmiyorum ama gözlerimi açıp yüzüne bakamadım.
— Güneşim, haydi aç gözlerini. Bak, kendi odamızdayız.
Sesi o kadar dingindi ki göz kapaklarım yavaşça aralandı. Siyah irisleri tebessüm ve şefkatle bakıyordu gözlerime.
— Ertuğrul…
— Emret.
— Beni yıkar mısın?
Dediğim şeyle derince yutkundu ama bir şey söylemeye gerek görmeden bedenimi tekrar kucaklayıp adımlarını bu defa banyoya yönlendirdi. Ben klozetin üstüne otururken o uzanıp suyu ayarladı. Sonrasında yönünü bana doğru çevirip ayağa kalkmam için elini uzattı. Onu geri çevirmedim; titreyen ellerimi yavaşça avuçlarının içine bıraktım. Sonra da ayaklanıp karşısına geçtim. Üzerimdeki gömleğin önündeki düğmelerin yarısı kopmuştu, geri kalan yarısını da yavaşça açıp üzerimden sıyırdı. Hiç hareket etmedim, öylece onu izledim. Bu sessizliğim onu endişelendirmiş olacak ki işine devam etmeden önce yüzümü avuçlarının arasına aldı.
— Güneşim…
Boynuna hizalı olan bakışlarımı yavaşça kaldırıp gözlerinin içine baktım.
— Yapma kurban olduğum, yalvarırım o karanlıkta ki delhizlerde tek başına kalma. Sana ulaşamıyorum, lütfen beni kendinden uzaklaştırma.
— Ben… ben isteyerek yapmıyorum.
— Biliyorum bir tanem, isteyerek yapmadığını biliyorum. Ama konuş benimle, paylaş ki seni iyi edebileyim. Sadece bedenindeki yaraları değil, ruhundakileri de sarabileyim.
— Ertuğrul… Ben korkuyorum. Ben hâlâ çok korkuyorum. Sanki o adam her an bir yerden çıkıp…
— Geçti, geçti bir tanem. Bir daha ne o adam ne de bir başkası sana zarar vermeyecek, veremeyecek. Bak, korkma desem bile içindeki korkuyu söküp alamayacağımı biliyorum ama yaslan bana. Sana söz veriyorum, seni her şeyden koruyacağım.
Gözlerimden akan yaşlar, yanaklarımın üzerindeki parmaklarının üzerine doğru aktı. Onları görmek ve hissetmek ona çok acı veriyordu. Derince yutkunduğunu gördüm, eğilip alnıma dudaklarını bastırdı.
— İyi ki varsın. Seni öyle çok seviyorum ki…
— Ben de, Güneşim. Ben de seni çok seviyorum. Hadi, seni yıkayalım.
Başımı yavaşça salladım. Yanaklarımdaki elleri, bu defa üzerimdeki sütyenin kopçasına ilerledi. Onu da açıp askılarını omuzlarımdan kaydırarak yere bıraktı. Pantolonumun düğmelerini açıp iç çamaşırımla birlikte bacaklarımdan sıyırıp çıkarmamı sağladı. Sonrasında çıplak bedenimi kucaklayıp küvetin içine yerleştirdi. Ilık su, gerçekten gergin bedenime çok iyi gelmişti. Tam elini şampuana atmıştı ki onu durdurdum.
— Sen de gel.
— Güneşim… Emin misin?
— Eminim. Şu an bana iyi gelebilecek tek şey senin tenin, lütfen.
Saçlarımın üzerine dudaklarını bastırıp ayaklandı. Sonrasında yavaşça üzerindeki kıyafetlerden kurtuldu, ardından küvetin içerisine girip bedenimi göğsüne doğru çekti. Sanki suyun içerisinde değil de yatağımda uzanıyormuşum gibi, bedeninin üzerinde uzandım. Başımı kalbinin üzerine koyup göz kapaklarımı kapattım. Huzur buydu. Güven buydu. Evde olmak böyle bir şeydi.
— Şimdi korkmuyorum.
Saçlarımı okşayan eli durakladı. Başımı hafif kaldırıp alttan yüzüne doğru baktım.
— Şimdi evimdeyim, artık korkmuyorum.
— Korkma… Bu can bu tende oldukça hep senin evin olacak.
Bir eli çıplak sırtımda dolaşırken, diğeri bir an olsun duraklamamış, saçlarımı okşamıştı. Arada saç diplerime öpücükler bırakıyor, beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ben ise bir yandan onun kollarının arasında olmanın tadını çıkarırken, diğer yandan tüm olup bitenlerin izlerini hem bedenimden hem de zihnimden atmaya çalışıyordum. Allah’a şükürler olsun ki geç olmadan yetişmişti.
Ertuğrul’un bedeninin gerilmeye başladığının farkındaydım. Şu an hiçbir şekilde benden böyle bir şey istemezdi; lakin bedeni, ister istemez beni arzuluyordu. Olabildiğince kendini kasıyor, beni rahatsız etmemeye çalışıyordu. Ama farkında değildi ki benim bedenim de en az onunki kadar istekliydi.
— Güneşim…
Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
— Bir tanem, çıkalım mı artık?
İçimden, bu söylediğine gülmek gelmişti. Çünkü açık açık “kendimi çok zor tutuyorum” diyemiyor, sesini olabildiğince sakin tutup beni ikna etmeye çalışıyordu. Şu an suyun içerisinde olmamıza rağmen alnında hafif terler birikmişti. Göz bebekleri büyümüş, siyah irisleri daha da kararmıştı. Başımı, “hayır” anlamında her iki yana salladım. Sonrasında cevap vermesine izin vermeden, üzerinden doğrulup bacaklarımı her iki yana atarak kucağına oturdum. Bu yaptığım ile gerginliği had safhaya ulaştı.
— Güzelim… Hadi seni yıkayıp çıkalım.
Rahatsız olabileceğimi düşündüğü için böyle bir şey söylediğinin farkındaydım. Ama onun farkında olmadığı şey, benim hem zihnimdeki hem ruhumdaki hem de bedenimdeki kötü izleri silebilecek tek şeyin o olduğuydu. Dudaklarımı, dudaklarının üstüne bastırdım. Ellerim uslu durmamış, göğsünde ve karnında dolaşmıştı. Küçük öpücüğüme karşılık verse de kendini geri çekmeye çalıştı.
— Kurban olduğum, yapma…
— Asıl sen yapma. Tutma kendini. Dokun bana. Üzerimdeki tüm kötü izleri kendi izlerinle sil. Dudakların öyle bir değsin ki tenime, gözlerimi her kapattığımda yalnızca bu dudakların yakıcılığını hissedebileyim.
Dudaklarımı bir kere daha dudaklarına bastırdım. Oradan çenesine, derken yavaş yavaş aşağıya inip Adem elmasını derince öptüm.
— Bana öyle bir gece yaşat ki zihnimdeki iki günlük kâbus hiç yaşanmamış olsun.
Kalçamı, penisinin üzerinde yavaşça ileri geri hareket ettirdim. Zaten sertleşmeye başlamış olan erkekliği, alttan vajinama baskı uyguluyordu. Bu yaptığım ile bedeni biraz daha gerildi, başını arkaya doğru atıp derin bir nefes aldı. Ellerim çıplak omuzlarında, bedeninde dolandı; her biri, uzvunu keşfe çıkmak istermişçesine taradı.
— Öyle bir seviş ki benimle… Kimse kimseyi böyle sevmemiş olsun. Öyle bir dokun ki tenime… Daha önce hiç kimse kimseye böyle dokunmamış olsun. Ertuğrul… Öyle bir sevişelim ki tenimde bu gecenin yankıları duyulsun. Hemen şimdi, burada… Bu banyonun, bu odanın duvarları bizim aşkımıza şahitlik etsin.
Gözlerimin içine büyülenmiş gibi bakıyordu. Yüksek ihtimalle böyle bir olayın ruhumda derin travmalar bırakacağını düşünüyordu. Ben de öyle düşünüyordum; şayet yetişmeseydi, bir daha yaşayabileceğimi zannetmiyordum. Ama gelmişti işte… Buradaydı, buradaydık. Benim için ne kadar zorsa, onun için de o kadar zor olduğunun farkındaydım. Kim bilir, bu iki gün içerisinde neler yaşamıştı… Şayet ben onu kaybetmiş olsaydım, dayanamazdım. Daha fazla bekletmedi beni; bir eliyle bedenimi sırtımdan sararken
diğeri kalçamdan baskı yaparak kendine daha fazla bastırdı. Dudaklarımız hızla birleşmişti bizim hareketlerimizle küvetin içerisindeki sular yerlere sıçramış ikimizin de ağzından derin inlemeler kaçmıştı. Öyle bir öpüyordu ki... Daha önce hiç böyle bir öpüşü olmamıştı. Kaç kez birlikte olduk dudaklarımız kaç kez birbirinde can buldu, lakin hiçbiri böyle değildi. Öyle davet kar, öyle ateşli, öyle tutkuluydu ki. Olabildiğince aynı şekilde ona karşılık vermeye çalıştım. Ensesindeki parmaklarım tırnaklarını sırtına ve omzuna geçirmeye başladı. Bu yaptığım ağzımın içerisine doğru hırlamasına ve beni bedenine daha fazla bastırmasına neden oldu. Dilimi ağzının içerisine doğru ittim ,sanki bu anı bekliyormuş gibi dudaklarıyla dilimi sarmalamış ve bir şekeri emercesine emmeye başlamıştı. Sonrasında alt dudamı ağzının arasına alıp onu emdi. Ağzımdan kaçan inlemeler banyon duvarlarda yankı buluyor sonra da tekrar bizim kulaklarımıza ulaşıyordu. Dudakları boynuma doğru ilerledi oraya derin öpücükler bırakıp küçük küçük ısırmaya başladı. Dişleri ve dudakları her bir noktaya değmiş ve bana zevkli bir ızdırap tattırmıştı. İstekle kendimi erkekliğine doğru bastırdım.
"Ah Ertuğrul ıhhhmmm"
Geri çekilip dudaklarımın üstüne doğru fısıldadı.
"Güneşim!... dünyamın ışığı!"
"Ahh Ertuğrul daha fazla dayanamayacağım."
"Sabret bebeğim. Daha yeni başladık."
Dudakları sol göğsümü bulmuşken sağ eliyle sağ göğsümü avuçlayıp sıktı.
AHHHH SEVGİLİM...AHHH."
Bedenimi bir kere daha ona doğru bastırdım. Dili göğüs ucumun etrafında dolanıp ıslattıktan sonra göğüs ucumu dişlerinin arasına alıp yavaşça ısırdı.
"ASAHHH"
Bu benden yüksek bir inlemenin kaçmasına neden oldu. Dilerim odamızın içerisine kimse gelmemiştir... Yoksa bu inleyişlerim herkes için aşikar olacaktı. Kalçamı erkekliğine biraz daha bastırdım. Eğer böyle devam ederse daha fazla dayanamayacak onu içime ben alacaktım. Sol göğsümde işi bitince bu defa sağ göğsüme geçti aynı şekilde onu da yalıyor emiyor ısırıyordu ve her bir hareketi bana ayrı bir haz ayrı bir zevk veriyordu. Artık dayanmanın sınırında bile değildim. Daha fazla dayanamayacağımı anladığı için bedenimi kucaklayıp suyun içerisinden çıktı. Daha fazla beklemeden kollarımı ve bacaklarımı beline dolamış hızla dudaklarına yapışmıştım. Bu defa dilini ağzıma alıp hemen bendim . Onca zaman nasıl ayrı kalmıştık böyle.... Ona her baktığımda dudaklarına yapışmak aşkla öpmek istiyordum ama bir başkasına ait olduğunu düşündüğüm için bu düşüncelerim yüzünden kendime kızıyordum. Adımları odanın içerisine doğru ilerledi ve bedenimi sırt üstü yatağın üzerine yatırıp dudaklarımızı ayırdı. Siyah gözleri çıplak bedenimi baştan aşağıya süzdü.
"Ertuğrul hadi!"
"Hadi ne bebeğim?"
"Ne olduğunu biliyorsun."
Istediği kelimeleri ona veremeyeceğimi anladığı için gülümseyerek başını her iki yana salladı. Sonrasında tekrar üzerime uzanıp dudaklarımızı birleştirdi. Ben erkekliğini içimde isterken parmaklarını kadınlığımın üzerinde hissettim. Önce klitorisimi yavaşça okşamış sonrasında işaret parmağını içme itmişti bu belimin yay gibi gerilmesine ve ağzının içine doğru inlememe neden oldu. Parmağı yavaş yavaş içime girip çıkmaya başladı. Allah'ım bu çok fazla zevk veriyordu lakin ben daha fazlasını istiyordum. Ellerimi boynundan geçirip üzerime doğru bastırdım. Ne istediğimi anlamış olacak ki orta parmağını da içme itmesi ile deminki inlemem hafif bir çığlığa dönüşmüş ve ikimizin dudakları arasında kaybolmuştu. Zevk suların parmaklarının etrafına yayılmış kadınlığımdaki ıslaklık hat safhadaydı. Beklediği her neyse yeterince beklemiş olduğunu anlamış sonra da dudaklarımızı ayırmıştı. Gözlerimin içine baka baka demin içime soktuğu parmaklarını ağzının içine almış ve zevkle emmeye başlamıştı. Bu yaptığı beni daha fazla tahrik etti ki nihayet istediğimi bana vermiş bacaklarımın arasındaki yerini almıştı. Erkekliğini önce kadınlığımın girişinde hissettim.
"Ahhhh."
Sadece başını girişime dayamıştı hafif bir baskısını dahi hissetmek belimin havalanmasına ve inlememe nedeni oldu. Eliyle yavaşça kendini bana hizalayıp içime doğru itti. Tanrım gerçekten kendimi çok iyi hissettirdi. Yavaşça bedenini ileri geri hareket ettirip hem bana zevk vermeye hem de kendi zevk almaya başladı. Üzerime doğru eğilip dudaklarımızı tekrar birleştirdi. Öpücüğüne anında karşılık vermiştim. Neden olduğu zevk çığlıklarım ağzının içine doğru kayboluyor ve sesimin çok fazla evin içerisinde yankılanmamasına neden oluyordu. Zira böyle durumlarda kendimi kaybediyorum. Bazen çığlık atmak durumunda kalıyordum. Dilini ağzımın içine aldım bu ona da zevk vermişti hiç beklemeden emmeye başladım sanki bir şekerdi çok tatlı çok güzel bir şeker. Ellerimi sırtına atıp tırnaklarımla sırtını boydan boya çizmeye başladım. Onu içime almak yetmemişti sanki daha fazlasını istiyordum. İstemsiz olarak bacaklarımı belinin etrafına dolayıp birbirine kenetledim bu ona da daha fazla zevk vermiş olacak ki hırlaması odanın içerisinde duyuldu. Bedenim yavaş yavaş geriliyordu. Artık patlama noktasındaydım ve beklenen oldu bacaklarım titreyerek penisi içimdeyken boşaldım. Ama o hala boşalmamıştı devam etmesi için bedenini üzerime doğru çektim. Git gelleri daha da sertleşti ve bu bana tekrar tekrar zevk veriyordu. İkimiz de öyle bir noktadaydık ki demin suyun içerisinde sırılsıklam olan bedenlerimiz şimdi terden sırılsıklam haldeydi birkaç git gelden sonra o da nefes nefese hırlayarak içime boşaldı. Sıcak döllerini vajinamın içerisinde hissetmek onu daha fazla istememe neden oluyordu. Yavaşça içimden çıktığını hissettiğimde Gözlerim hüsranla onu buldu. Elimi omzuna atıp bedenini yatağa doğru ittim. Bu defa üzerine oturan bendim. Dudaklarımızı birleştirip istekle öpmeye başladım. İstediğim oluyordu kadınlığıma dayanan penisi yavaş yavaş tekrar erekte olmaya başladı. Elimle tutup birkaç defa okşadım. Gittikçe sertleştiğini hissettiğimde kendime hizalayıp yavaşça üstüne oturdum.
"IIHhhh."
Ah Tanrım gerçekten çok çok iyi hissettirmişti birkaç defa kalçamı kaydırarak üzerinden hareket ettim elleriyle kalçamdan destek veriyor bedenimi ileri geri hareket etmeme yardımcı oluyordu. Ama bu yavaşlık ikimizin de dayanamayacağı bir aşamadaydı. Bu defa kalçamı daha hızlı hareketlerle ileri geri hareket ettirdim bu ona da zevk vermiş olacak ki altımda inlemeye başladı. Ona zevk vermek benim daha fazla yükselmeme neden oldu. Bu defa penisinin üzerinde hızlı hareketlerle oturup kalkmaya başladım. Yorulduğumu anladığında içimden çıkmadan bedenimi hızla yatağa çekip üste çıktı. Bu yaptığı küçük bir çığlık atmama neden olsa da ikimiz de durmadık git gelleri hızlandı hızlandı.. öyle zevk veriyordu ki ona dayanmak onun içimde hissetmek.... tarifi imkansızdı. Her girişinde penisi duvarlarıma çarpıyor daha içimdeyken onu tekrar tekrar istememe neden oluyordu.Şu an farkında değildim ama bana istediğimi vermişti. O içimdeyken onunla bu tutkulu anları yaşarken o lanet iki günü hiç hatırlamıyor anımsamıyordum bile. Sanki sabah kalkmış birlikte güzel bir gün geçirmiştik ve o günün güzelliğiyle şimdi birbirimizin teninde can buluyorduk.
"Ahhhh bebeğim bunca birlikteliğimize rağmen nasıl bu kadar dar olabilirsin."
"Bu sana tek veriyor mu?"
"Seninle ilgili her şey ama her şey bana zevk veriyor."
Her kelimesinde kendimi hafif geri çekiyor içimden çıkıp daha sert bir şekilde içime giriyordu. O her içime sertlikle daldığında benim inlemelerim doruk noktalarına ulaşıyordu artık çok yükseklerdeydim derin sıcak bir patlama ile tekrar boşaldım. Bedenim elektriğe tutulmuşçasına titremeye başladı. Onun gelmesi de uzun sürmedi hırlamalar eşliğinde tekrar sıcak döllerini içimde hissettim. Tam içimden çıkacaktı ki buna engel oldum.
"Çıkma! Biraz böyle kalalım. Bana verdiğin zevkin artçılarını yaşamak istiyorum."
Bu isteğim dudaklarının kıvrılmasına neden oldu. Ama hala üzerimde olduğunu fark ettiği için içimden çıkmadan tekrar bedenimi yataktan kaldırmış sırt üstü uzanmıştı. Benim ise bacaklarım her iki yana ayrık o içindeyken göğsünün üzerine uzanmıştı hala onu istiyordum. Lakin şimdi değil birkaç dakikalığına da olsa beklemeye karar verdim. Göğsünün üzerine başımı koyup göz kapaklarımı kapattım. Biraz dinlendikten sonra sanırım kocama onu tekrar istediğimi söyleyebilirdim....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.57k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |