
+18 bölümler mevcut rahatsız olacak arkadaşlar atlasın lütfen
MİHRE KARA
—Güneşim.
Bakışlarımı Ertuğrul’a çevirdim; gözlerimdeki tedirginliği anlayan tek kişiydi belki de.
— Açayım mı?
Bal rengi irislerim elindeki zarfa kaydı. Gözlerim yavaşça açılıp kapandı. Bir hafta önce Ertuğrul’un dediğini yapmıştım; ona iki tel saçımı vermiştim, o da Şahin Bey’den DNA testi için örnek almış ve kendi güvendiği bir hastanede test yaptırmıştı.
— Ben.... korkuyorum.
— Korkma canımın içi, ben yanındayım.
Elimi avuçlarının içine alıp dudaklarını bastırdı. Başımı “tamam” anlamında salladım. Elindeki zarfı yavaş yavaş açtı ya da gerginlikten zaman benim için ağır çekimde ilerliyordu. Diğerleri aşağıdaydı; bu anı ikimiz baş başa karşılamak istemiştik. Zarfın içindeki kâğıdı çıkarıp okumaya başladı. Yüzünden bir çıkarım yapmak imkânsızdı.
— Ertuğrul?
Ürkek sesimle bakışları kısacık bir an bana değdi. Tam dudakları bir şey söylemek için aralanmıştı ki telefonun sesi sessizliğimizi bıçak gibi kesti. Cebindeki telefonu çıkarıp açtı:
— Efendim........ Evet, ben de şimdi açtım........ Yanımda, daha söylemedim........ Şahin Bey, bakın.......... Bu hiçbir şeyi değiştirmiyor. Karım neyi nasıl isterse öyle olacak........ Karımı hiçbir şeye zorlamayacağım. Siz de öyle........ Ben size dönerim.
Duyduklarım kafamda bir şeylerin oturmasına neden olmuştu aslında ama yine de bir umutla Ertuğrul’a bakmaya devam ettim.
— Ertuğrul?
— Güneşim....... Test pozitif.
Gözlerim yandı. Ne hissetmeliydim ben şimdi?
— Güneşim...
— Ertuğrul, ben şimdi ne yapacağım?
— Arayan Şahin Bey’di. Seni tanımak istiyorlar. Eğer sen de istersen yarın evlerine bekliyorlarmış.
—Kendimi öyle boş hissediyorum ki... Öyle saçma; bunca zaman sonra bir ailemin olmasına sevinemiyorum.
— Bebeğim, senin zaten bir ailen var.
Dolu gözlerime inat güldüm.
— Evet var. İyi ki siz.
Kollarımı beline doladım.
— Gideceğim.
— Emin misin?
— Hayır, ama sonraları “keşke” demek istemiyorum. Hem istemezsem bir daha gitmem, değil mi?
— Gitmezsin güzelim. Kimsenin seni incitmesine izin vermem.
— Sana deliler gibi âşık olduğumu söylemiş miydim?
— Evet ama ben duymayı seviyorum. Tekrar tekrar söyleyebilirsin.
Dediğiyle kıkırtım odada duyuldu.
— Hadi aşağı inelim, aşağıdakiler meraktan ölmüştür.
— Çınar ve Umay’ın çatladığına eminim.
Tespitine gülmüştüm.
— Çiçeği de ekle.
İkimizin gülüşleri birbirine karıştı. Aşağıya inmek için ayaklanmadan Ertuğrul, Şahin Bey’i arayıp yarınki davetlerine katılacağımızı söylemişti. Ardından bedenimi kucaklayıp aşağıya indirdi. Merdivenlerin başına geldiğimizde bir o yana bir bu yana volta atan Çiçek ve Umay ilk gözümüze takıldı.
— Ay ben dayanamıyacağım, diye sızlandı Çiçek.
— Ben de, diye ona destek çıktı Umay.
— İkiniz de oturun şuraya, diye uyarıda bulunan Gamze oldu.
— Başım döndü, kızlar oturun artık, diye Gamze’ye destek çıkan Nazlı oldu.
— Ben gidip bakacağım, diye ayaklanmaya çalışan Çınar’ı Poyraz ensesinden yakalayıp koltuğa çekince girişim yarım kaldı.
— Otur lan şuraya, bir de seninle uğraşmayalım.
— Nerede kaldılar, diye merakını gizleyemeyen bir tınıyla konuştu Ayla.
Gelirler birazdan, kızım. Babaannem Ayşe Teyze ile büyük masada oturuyordu.
— Abi?
Poyraz’a seslenen Arif ile hepsi ona bakmaya başladı.
— Şayet testler pozitif çıkarsa Mihre bir Giray mı olacak?
— Öyle olacak sanırım.
— Peki biz şimdi düşman mı olacağız yoksa dost mu, diye kendi merak ettiği şeyi sordu Rüzgâr.
— Aptal aptal sorular sormasanıza oğlum. Biz Giraylara ne zaman kurşun sıktık?
— Abi, sıkmadık da dost da değiliz yani, diye konuşan Kenan’dı. Yanında duran Ahmet “haklı” şeklinde başını salladı.
Evet, çok sevgili yakın korumalarım da buradaydı. İlginç bir şekilde meraklanmışlardı ve evdekiler de onları yadırgamamıştı. Ertuğrul, bu saçma konuşmalara daha fazla dayanamamış olacak ki onların yanına doğru ilerledi. Biz gidince hepsi merakla bize bakmaya başladı. Ertuğrul, bedenimi üçlü koltuğa bırakınca dikilmek yerine onlar da geçip oturdu.
“Eee anlatsanıza, çatladım burada.”
“Test pozitif... Onlar, ailemmiş.”
Başım nedensizce önüme eğilmişti. Ellerimi sarmalayan eller ile bakışlarımı kaldırıp ellerimi saran Nazlı’ya baktım.
“Canım, neden böylesin? Mutlu olman gerekmez mi?”
“Bilmiyorum, içimde hiçbir duygu yok.”
Çiçek ve Gamze de yanıma yaklaştı. Umay ve Ayla da geri durmadı.
“Canım, ailene kavuştun. Mutlu ol, hep mutlu ol.”
Ayla bedenimi kolları arasına aldı.
“Benim ailem vardı ki siz varsınız.”
“Elbet varız ama anne, baba belki de kardeşlerin olacak, kendi kanından.”
Gamze anlayışla yüzüme baktı.
“Benim canımdan kardeşlerim var. Hem de bir sürü babaannem de var hem.”
İçli bir sesle babaanneme baktım. Gelip beni kollarına aldı.
“Var elbet, ama daha büyük bir aileye niye hayır diyelim? Bak kocaman oluyoruz, fena mı?”
Dediği ile dudaklarım kıvrıldı, haklıydı.
“Peki şimdi ne yapacaksınız?”
Poyraz’ın sesi tereddütlüydü.
“Yarın bizi evlerine çağırdılar, gidip tanışacağım,” diye devam ettim.
“Yarın mı?”
Çınar’ın sesi endişeli çıktı.
“Bir şey mi oldu?"
" Yarınki toplantı ne olacak?”
Söylediği ile Ertuğrul’un da kaşları çatıldı. Sanırım önemli bir toplantıydı.
“Toplantıyı erteleyelim.”
“Ertuğrul, adamlar öyle alelade kişiler değil."
"Ben yanlız giderim. "
"Olmaz.”
“Neden olmasın, zaten sadece tanışma olacak."
" Yanında olacağım.”
“Sen zaten hep yanımdasın. Lütfen işini erteleme, hem ben olsam yapmazdım.”
Sonlara doğru sesimi gıcık çıkarmaya çalıştım. Yaptığım ile o da gülümsemişti.
“Eğer istersen bizden biri gelsin.”
Çiçek şüphe ile konuştu, ne olursa olsun güvenmiyordu.
“Yok canım, hem böylesi daha iyi olabilir.”
“Arif gelsin o zaman.”
“İçin rahat etmeyecek, değil mi?”
Yüzüne bakıp gülümsedim.
“Benim de içim rahat değil, Çiçek haklı. Arif de seninle gelecek.”
Ertuğrul’un kesin sesi ile el mahkûm kabul etmiştim.
O gecemiz bir şekilde yarının getireceği belirsizliklerle geçmişti. Yemek yerken bile birçoğumuzun aklı doluydu. Özellikle de yanımdaki adamın içinin hiç rahat etmediğinin farkındaydım. Şirin’in tabağına biraz tavuk koyduktan sonra bakışlarımı Ertuğrul’a çevirdim.
“Canım.”
Gözleri beni bulduğunda hitabımın hoşuna gittiğinin farkına vardım. Gözleri parlıyordu.
“Güneşim.”
“İyi misin?”
“Evet güzelim, sorun yok.”
“Ertuğrul, eğer için rahat değilse yarını erteleyelim.”
Gözlerinde öyle bir bakış belirdi ki kendimi çok tuhaf hissetmeme neden oluyordu. Elimi kavrayıp dudaklarını bastırdı.
“Sorun yok Güneşim. İnsanlar yıllardır bu anı bekliyor, ertelemek olmaz.”
“O zaman içini rahatlat.”
“Güneşim...”
“Yapma Ertuğrul. Gözlerindeki endişeyi fark etmediğimi mi sanıyorsun?”
“Tamam Güneşim, söz. Hem her şey yolunda gidecek, merak etme tamam mı?”
İkimiz de tebessüm ettik. Afiyetle yemeklerimizi bitirip sohbetler etmiştik. Gece yine sevdiğim adamın kollarında uykuya dalmıştım. Kolları her zamankinden daha fazla sarar olmuştu. Endişeliydi; özel durumum ve son zamanlarda yaşanan olaylar onu daha çok endişelendiriyordu. Ne kadar “korkma” desem de fayda etmeyecekti. Yapabileceğim tek şey varlığımla içindeki korkuyu gidermeye çalışmaktı. Bir süre sonra uyuya kaldım. En son hatırladığım, saçlarımdaki sıcak nefesi ve dudakları olmuştu.
Gözlerimi araladığımda bedenimi saran kollar ile gülümsemiştim. Sanki gece boyu ne o ne de ben hareket etmemiştik. Hâlâ aynı pozisyonda, hâlâ aynı sıkılıkta sarılıyorduk. Gözlerimi yüzünde gezdirdim. Ellerim istemsiz yüzüne uzandı. Parmak uçlarım teninde gezindi, güzeldi.
“Çok güzelsin. Sana dokunmadan durmak benim için imkânsız. Kokun, tenin, sesin, bakışın… Her şeyin, her zerren beni çekiyor. Hayır, çekmiyor; beni büyülüyor. Sen beni her zerren ile büyülüyorsun...”
Yerimden doğrulup dudaklarımı alnına bastırdım. Kokusunu içime çekmeden edemedim. Ciğerlerime dolan koku ile yüzüne temas eden parmak uçlarım yandı.
“Kokunla bedenimi ateşe veremezsin. Minicik bir dokunuş beni bu kadar etkilememeli. Hayır, kimsenin böyle bir gücü olmamalı. Tanrım... Uyuyorsun ama şu an içimde olman için her şeyi yapardım.”
Dudaklarım fısıldıyordu ve her fısıltımda tenini okşuyordu. Dudaklarımı yanağında yavaşça gezdirdim. En son dudaklarının bitiş noktasına ufak bir buse kondurdum.
“Ertuğrul...”
Ondan bir cevap gelmedi, gelmesini beklemiyordum da zaten.
“Yakıyorsun be adam. Hiçbir şey yapmadan tüm varlığımı yakıyorsun...”
Dudaklarımı biraz daha kaydırıp dudaklarına hafif bir baskı uyguladım. Dudaklarının üzerine hafif bir baskım oldu. Sırtım bir anda yatağa temas ettiğinde dudaklarımın üzerine kapanan dudaklar ile neye uğradığımı şaşırdım. Ama bu uzun sürmedi; kendimi bulur bulmaz karşılık vermeye başladım.
Dudağımı ağzına alıp emmeye başladı dilimi ağzının içine ittim. Ellerim ile ensesinden kendime doğru bastırdım alt dudağına dişlerimi geçirdim. Farkında olmadan bedenimi ona bastırdım hissettiğim sertlikle ağzının içine inledim. Geri çekilmek istedi ama ellerim izin vermedi bacaklarımı beline dolayıp ellerimle kendime çektim. İstediğimi almak için beklemem gerekmedi bu defa üst dudağımı ağzına aldı dilini ağzımın içine itmesi ile dudaklarımı dilinin etrafına sardım dilini emmeye başladım. Nefesim kesilmeye başlayınca geri çekildi .
—Yanıyorsun güneşim....
—Yakıyorsun sevgilim....
Kalçamı yuları doğru kaldırıp kendimi ona bastırdım aynı anda ikimizde inledik.
—Güneşim!
—Ertuğrul özledim. Hemde çok.....
—Bebeğim bu riskli!
Dediği ile hüzünle yüzüne baktım.
Eli yanağıma uzandı.
—Düşmesin yüzün.
—Elimde değil seni öyle çok istiyorum ki, Ertuğrul daha önce böyle hissetmedim çok çok istiyorum.
Bakışlarımı kaçırdım.
—İçimde sönmesi gereken bir ateş var sanki....
Yanağımdaki elinin baş parmağı tenimi okşadı.
—Kurban olurum sana.
Dudaklarını tekrar dudaklarımın üzerine kapadı derin bir öpücük bıraktığında istekle karşılık verdim.
—Merak etme bebeğim o yangını söndürmek benim görevim.
Yüzüne anlamsızca baktığımda dudakları kıvrıldı ardından beklenmedik şekilde aşağılara kaydı. Üzerimdeki geceliğin eteklerini yukarı çektiğinde beklenti ile ona bakıyordum. Dudakları kıvrıldı eli kadınlığımı bulduğunda istekle kendimi ona bastırdım .
—Şu hale bak... ıslanmışsın benim için hazırsın bile.
İç çamaşırımın kenarlarından parmaklarını geçirip aşağıya kaydırdı. Siyah dantel ayaklarımdan çıkınca yüzüne yaklaştırıp kokusunu çekti. Peki ben neden şuan her hareketinden alev alacak kıvama geldim.
—Ertuğrul!
—Güneşim!
—Hadi...
Sabırsızlığım yüzünde arsız bir gülüşe neden oldu. Önce üzerime eğilip dudaklarımı esareti altına aldı. Çok sertti öpüşü fazlası ile arzu içeriyordu. O da en az benim kadar istiyordu, gerdanıma dudaklarını bastırdı. Bunu yaptığında derin bir soluk bıraktım. En son aşağılara inip bacaklarımın arasında yerini aldı. Gözlerim kapanıyordu sadece bedenini hissetmek bile istekle yanmama neden oluyordu. Aklım henüz başımdayken hissettiğim son şey vajinamı arzu ile öpen dudakları oldu. Sonrası benim için buğulu bir rüya gibiydi. Dili aşağılarımdan başlayıp yukarılara doğru yalıyor parmağı ile klitorisimi okşayıp daha fazla zevk almamı sağlıyordu. Ellerim daha fazlasını talep etmek için saçlarına gömüldü yüzünü kendime bastırırken buldum kendimi. Dilini içime itmesi ile benden bir zevk çığlığı koptu.
"AAAHHH"
elim hızla dudaklarıma kapandı tanrım umarım kimse duymamıştır. Dili içimdeyken hareket ediyor vajinamım duvarlarını sıyırıyordu sanki. Sanki penisi içindeymiş gibi hareket ettim dilini içimden çektiğinde işaret parmağını içime itti .
"Ahhhh..."
Dudaklarımı birbirine bastırdım, parmağı içime sert şekilde girip çıkıyordu.
"Immmmmm"
"İyi mi bebeğim."
"Hı hı, devam et çok iyi!"
Dilini klitorisime koyup yalamaya başladığında zevk dahada arttı.
"Ertuğrul.....ahhhhh.... sevgilim daha sert lütfen."
İsteğim ile orta parmağını da içime itip çıkarmaya başladı.
"Böyle iyi mi!"
"Evet.....ımmmm... evet devam et.. ahhhh!"
Parmakları içime her girdiğinde kıvrılıyor kadınlığımın üst duvarını dürtüyordu.
"Ertuğrul.... seni istiyorum."
"Bebeğim bu riskli olmaz !"
"Ertuğrul ne olur sert olmayız ....ahhhh."
Elim yatağın çarşafını avuçladı.
"Hem doktor izin verdi!"
"Siktir sen!"
"Evet sordum ne var! Sert olmadığın sürece sorun yokmuş...... hadi!"
İstekle kendimi eline bastırdım.
"İçime gir.... ikimizide boşaltman.... ıhmmm ahhhh gerek. Bu yangını söndürmen gerek ahhh... Ertuğrul hadi."
Yalvarmalarım nihayet karşılık buldu parmaklarını içimden çekip zevkle yalamaya başladı. Her saniyesinde gözlerimin içine bakıyordu. Allahım öyle ateşliydi ki üzerindekilerden kurtulup bacaklarımın arasına yerleşti. Erkekliği içime girdiğinde hissettiğim doluluk ile gözlerim kaydı, işte bu, çok iyi hissettirmişti. Zor dayandığını yeni yeni anlıyordum ona dokunamamak beni ne kadar zorluyorsa onu da o kadar zorluyordu. Yavaş yavaş hareket etmeye başladığında aklım başımdan gitmeye başlamıştı.
"Ahhhh... evet evet sevgilim."
"Ihhh iyi mi Bebeğim!"
"Evet durma....ahhhh Ertuğrul!"
Adını inlemek öyle güzeldi ki.
Elim başımın altındaki yastığı kavrayıp avuçlarında sıktı.
"Öp beni!"
Komutumla dudaklarımızı birleştirdi anında dilimi ağzının içine ittim. Tadı çok güzeldi. Bu hayatta damağımda yayılmasını istediğim tek tad onun dudaklarının tadıydı. Dilim bir yılan misali dilinin etrafında dolandı. Hafif geri çekildiğinde kendini biraz daha sert içime itti. Şuan bu ikimizede yetmiyordu ama bu kadarı ile yetinmekten başka çaremiz yoktu.
"Ahhhh... sevgilim."
"Kurban olurum sana Güneşim!"
"Ihhh..... Ertuğrul devam et...ahhh boşalacam sanırım."
"Gel bebeğim benim için ak."
Onunda sınırlarda olduğunun farkındaydım. Bedenim kasılmaya bacaklarım titremeye başladı.
"Ertuğrul ....ahhhh"
Son defa inledim en son içimdeki zevk sıvıları erkekliğinin üzerine aktı. Bacaklarımı beline sarıp üstüme çektim, yavaş git gelleri onu zorluyordu.
"Hadi sevgilim içime ak ıhhhh..."
Bacaklarımı ve kalçamı daha sıkı kastım.
"Bebeğim kasma kendini ."
Sesinde bile hoşuna gittiğini gösteren bir tını vardı.
"Neden.... ıhhh hoşuna gitmedi mi?"
Dişimi dudaklarıma geçirdim.
"Hadi sevgilim.... erkeğim... içime boşal ahhhh..... Tüm döllerini içime akıt."
"Siktir bunu yapma!"
"Neyi..."
"Sesin.... Lanet olsun sesin beni boşaltıcak."
"Boşal o zaman... hadi."
Kalçamı kaldırıp ona bastırdım.
"Bebeğim yapma yavaş olmalıyız."
"Bir şey yapmadım ki... ahhhh kendimi kocama sunuyorum Hadi kocam...."
Dudaklarımızı birleştirdiğinde zevkle karşılık verdim, ellerim ensesine gitti. Geri çekildiğinde bile doğrulmasına izin vermedim bedenimdeki kasılmalar tekrar başladığında dudaklarım kıvrıldı.
"Sanırım.... ahhh yine boşalıcam."
O da benim gibi gülümsedi.
"Gel bebeğim benim için tekrar tekrar gel."
Git gelleri hala kısıtlıydı.
"Ertuğrul ..... ahhhhh.... aşkım."
"Güneşim......"
"Kocam... ahhh"
Bedenimdeki kasılma şiddetlendiğinde ondan da sık hırlamalar duyulmaya başladı bu defa ikimizde aynı anda boşaldık. Sık ve derin nefeslerim çıplak tenine çarpıyordu.
"Tanrım çok güzeldi."
Dudaklarımdan küçük bir öpücük çaldı.
"Kocam."
"Kocan sana ölsün emret."
"Beni yıkar mısın?"
"Bir ömür Güneşim."
İçimden yavaşça çıktığında bile hala titriyordum ona göre küçük olan bedenimi kucaklayıp banyoya ilerledi. Sular ikimizin üzerinden akarken kollarım bedenine sarılıydı.
"Ertuğrul!"
"Efendim canım."
"Biliyor musun ben çok heyecanlıyım."
"Seninle gelmemi ister misin?"
Başımı göğsünden çekip yüzüne baktım.
"Sen toplantına gidiyorsun."
Göğsüne bir öpücük kondurdum.
"Bir şey olacağını düşünmüyorum....."
"Ama olursa..."
"Hemen seni arıycam ve kahramanım gelip beni alacak."
"Aynen öyle."
İki eli yanaklarımı kavradı.
"İyi ol tamam mı! Ben sensiz yaşayamam."
"Bende bende sensiz yaşayamam."
Kolları çıplak bedenimi sardı, bu kolların arası güvendi öyle güzeldi ki.... Allahım ne olur bizi ayırma bu adam benim yuvam ailem herkesim..... O giderse kimse kalmaz.
"Ertuğrul!"
"Güneşim!"
"Biliyor musun sen benim herkesimsim?"
"Her şeyin!"
Başımı hayır anlamında salladım.
"Herkesim! Annem, babam, kardeşim, arkadaşım, dostum ,sırdaşım, yoldaşım, sevgilim, kocam.... Bu dünyada ne kadar sıfat varsa herkes işte. Benim için bir tek sen varsın, yalnız sen."
Söylediklerim ile yüzünde çok ama çok güzel bir gülüş belirdi.
"Demek herkesin..."
Başımı evet anlamında salladım.
"Bunu sevdim."
"Bende seni sevdim...."
"Eğer seni çıkarmamam ve içinden çıkmamamı istiyorsan devam et."
"İstiyorum."
"Güneşiiim"
"E ama sen sordun."
Güzel gülüşü banyoda yankı yaptı.
"Yapardım, inan bana seni günlerce bu odada, o yatakta çıplak tutar her saniye içinde olurdum. Şayet iki kişi olmasaydın."
Elim karnıma gitti.
"Gördün mü , anne baba seni ne çok seviyor. Kıymet bil tamam mı?"
Bu halime de gülmüştü ardından bedenimi kucaklayıp dışarı çıkardı. Bana kalsa o şekilde kalırdıkta işte ikimizinde işi vardı. Bakalım hayat bana neler getirecekti. O an aklımdan bunları geçirmiştim, neler götüreceğini bilmeden......
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 87.59k Okunma |
6.68k Oy |
0 Takip |
88 Bölümlü Kitap |