
"Ey Vatan! Güzel turan!
Sana feda Biz varız.
düşman oğlu meydana çık,
Kahramanlık kimde ise anlarız."
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
🩹
Anlatılanlara göre, Türk bayrağının kırmızı olmasının sebebi; Çanakkale de askerler şehit düşünce, hepsinin kanlarını bir kuyu'ya doldurmuşlar. Kuyu askerlerin kanlarıyla dolup taşmış. Gece, gökte hilal ve, Yıldız varmış. Hilal ve Yıldız kanlara yansımış. Görenler bu görüntüyü çok sevmişler, Türk bayrağının rengi hep, kıpkırmızı olarak kalmış.
❤️🔥🩹........ geçmiş.....
"Ambulansı aradınızmı?"
"Kim vurmuş?"
"Komutan, Mahir ile, Komutan, Aybars'ın Eşleri değil mi bunlar?"
"Kimliklerinde, Songül Baysoy ile, Mercan Sönmez yazıyor" dedi bir genç. Tam o esnada ambulans'ın siren sesleri yükseldi. Alelacele ambulans'tan sağlık ekipleri indi.
Bir annenin canını almak, Onu sevdiklerinden, çocuklarından almak bu kadar kolaydı, teröristler için. İntikam uğruna iki anneyi şehit etmek duygudan yoksun bir hareketti.
"Açılın, lüften kalabalık yapmayın," dedi ambulans'tan inen bir kadın. Hemen ikisininde nabızlarına baktılar. Kadın başını kaldırıp, karşısında ki adama baktı. Ve kafasını iki yana salladı.
Bu, Maalesef demekti..
Gecikmişlerdi zaten, ortalık kan gölüydü.
Asker olmakta, Asker eşi olmakta kolay değildi..
"Cesed torbasını," dedi zorlukla kadın "Getirir misiniz?"
"Eşlerine haber verdiniz mi?" Dedi yaşlı bir teyze
Vermemişlerdi. Çünkü eşleri de ölümle burun buruna'ydı..
🩹🩹🩹🩹....
Bir savaşçıydı Mahir ve Aybars.. onlar bir tim'in üstleriydi
Peki o, hangi tim'di?
Gece timi..
Yüzbaşı Mahir Sönmez
Kıdemli Üsteğmen Aybars Baysoy
Üsteğmen Zeynep Yüksel
Astsubay Başçavuş Galip Karakum
Astsubay Kıdemli Üstçavuş Erdem Turgut
Astsubay Üstçavuş Edip Küfeciler
Astsubay Kıdemli Çavuş Baran Uluöz
Astsubay Çavuş Aslıhan Değirmenci
Astsubay Çavuş Badegül Şentürk
Onlar, gece gibi karanlık. Ay gibi de aydınlıktı.
"Tim, çolak ve adamlarını halledip, işi bitiriyoruz. Tek bir eksik istemiyorum. Hepiniz Astsubay'sınız, ne yapmanız gerektiğini iyi biliyorsunuz" dedi Mahir.
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM," dedi Gece timi.
Ellerinden al bayrak eksik olmamıştı. Al bayrak, Yüzbaşı'nın, yani mahir'in elindeydi.
Tozu duman'a katarak toprak'da izlerini bırakarak ilerliyordu gece timi.
"Gündoğdu hep uyandık siperlere dayandık," dedi Erdem neşeli bir sesle
"İstiklalin uğruna da, al kanlara boyandık" dedi Zeynep.
"Sandılar Türk uyudu, ata cenge buyurdu ," dedi Galip onlara eşlik ederek
"Türkün Asker olduğunu dünyalara duyurdu" dedi edip gür bir sesle
"Ülkemiz Türk ülkesi aşık eder herkesi," dedi Baran.
"Üstümüzden eksilmesin al bayrağın gölgesi," dedi, Aslıhan ve Badegül
Mahir ve Aybars ise, sadece gülümsedi onlara..
"Vatan için," dedi aybars gür bir sesle
"Vatan için!" Diye tekrarladı Tim.
"Bayrak için," dedi aybars
"Bayrak için!"
"Sevda için, savaş!" Dedi aybars
"Sevda için, savaş!"
Vatan için, bayrak için, Sevda için, savaş!
Ayaklarını yere vura vura ilerlediler.
Korkmadan, acımadan ne olacaklarını düşünmeden, ölümden bile korkmadan.
En sonunda, Düşman'ın topraklarına gelmişlerdi. Eski bir ev'di burası. İçeriden korkunç kahkaha sesleri yükseliyordu. Mahir ve Aybars hiç düşünmeden tereddüt dahi etmeden kapıya aynı anda tekme attılar. Kapı anında kırıldı. Ve içeridekiler korku içinde ayağı kalktılar.
"Allah," Diye korktu içlerinden biri
Yanında ki adam ona şaşkın şaşkın baktı. "Abi, Allah dedin!"
"Saçmalama, sen yanlış duydun. Demem ben öyle bir şey," Diyerek itiraz etti adam. Erdem yüzünü ekşitti "Allah demekten bile mi acizsin lan, dömbelek! Zırto!" Ve ileriye atıldı. Galip onu kolundan yakaladı. "Sakin ol, kardeşim," dedi Galip Erdem'e. "Nasıl sakin olayım dadaş. Allah demedim Saçmalama diyor. Bırak ağzını gözünü yamultayım,"
Erdem, din konusunda çok sinirliydi. Dinine bağlı bir askerdi. Aslında hepsi öyleydi.
Tam o esnada, merdivenlerden çolak indi. "Oo, kimler gelmiş, Hoşgeldiniz Asker bozuntuları," dedi Gülümseyerek çolak. "Ne oldu, belanızımı aramaya geldiniz?"
"Biz değil, sen belanı arıyorsun!" Dedi Mahir. "Ya, öyle mi dersin yüzbaşı" dedi çolak kahkaha atarak.
"
Bu sefer babanı ya da dedeni öldürmeye değil, direkt seni yok etmek için buradayız!" Dedi aybars.
Kasıldı çolak.
Babası ve dedesi de teröristti. Ve yıllar önce Mahir ve Aybars görevde onları öldürmüştü. Çolak ise, onların soylarını kurutmaya yemin etmiş, yıllarca onlara kin beslemişti. İntikamını almadan rahatlamayacaktı.
"Kes sesini! Sizi, babamı ve dedemi öldürdüğünüz gibi öldüreceğim. Hatta sizi sürüm sürüm süründüreceğim!" Diye bağırdı Çolak.
"He, aynen görürsem söylerim" diye dalga geçti edip.
"Yettiniz siz! Yeter! Yıllar önce bir söz vermiştim kendime, İntikam sözü. Siz nasıl benim babama, dedeme acımadınız, bende sizin soyunuza acımayacağım. Mahir ve Aybars, siz benim ebedi düşmanlarımsınız! Bir elim hep sizin ailenizin üstünde olacak! Tanrı şahidim olsun ki, intikamımı alacağım. Ve bu hikayede siz yandığınız gibi, ailenizinde canını yakacağım!" Dedi buz kesmiş bir sesle, çolak.
Erdem, "Bak hâlâ tanrı diyor! Sizi gebertmezsem bana da Erdem demesinler!"
Mahir ve Aybars adeta sinirden titredi. "Sen," diye soludu Mahir. "Değil benim kızlarıma birşey yapmak, korkundan onların yanlarına bile yaklaşamazsın! Onlar, Asker kızı, Onlar Türk kızı, Sizin gibilerin ellerine düşmeyecekler EvelAllah"
Gece timi, birbirlerine bakarak kafalarını onaylar gibi salladılar. Ve, hepsi aynı anda silahlarına kuşandılar.
"Tim! Ölürsek cennet bizim, kalırsak Devlet bizim," Diyerek ileriye doğru tam çolak'ın yüzüne ateş etti aybars.
Kurşun, çolak'ın yüzünden sıyırıp geçtiği gibi çolak acı dolu bir çığlık attı.
Ama bu, gece timinin umurunda bile değildi.
Teröristler, askerlerden daha fazla olduğu için işleri zordu. Zaten hiç kolay olmamıştı.
"Erdem Abi! İyi misin?" Dedi Aslıhan
Teröristten gelen kurşun, erdem'in bacağına isabet etmişti. Ama hiç bozuntuya vermedi. Dişlerini sıktı sadece. Vatan için yaptıkları herşey onlara bal'dan tatlı geliyordu..
"İyiyim bacım," dedi Erdem. Ama alnından şakağına doğru bir ter yuvarlandı. Asla umursamadı ileriye doğru koşarak dışarıya kaçan Teröristlerinin peşine koştu. Çolak ise, yaralanmasına rağmen susmuyordu. "Vurun şunları! Bitirin işlerini!" Diye bağırdı. "Öyle kolay değil, askeri vurmak," dedi Badegül. Tam o esnada badegül, sırtına bir kurşun yediği gibi dudaklarından hafif bir inleme döküldü. Ama o da bozuntuya vermedi. "Büyük konuşma tatlı kız," dedi çolak. Hâlâ gülüyordu.
"Gece tim'i, buradan bir sağ çıkalım yemin ederim ki, hepinizin yarasını kendi ellerimle saracağım, Vatan sözü!" Dedi Mahir
"En güzel hediye, komutanım," dedi Baran Gülümseyerek.
"Size öyle," dedi aybars.
"Vurun şunları! Konuşmalarına bile dayanamıyorum! Kessinler seslerini, onlar gülmeyecek güldürmeyeceksiniz!" Dedi çolak.
Galip, çolak'a inat ona bakarak ağzını aça aça kahkaha attı.
Ama kahkahası uzun sürmedi, o da sırtına bir kurşun yediği gibi, gülümsemesi hafifçe soldu.
"O, kahkahanı söndürmesini bilirim ben!" Dedi çolak.
"Sus artık!, sus yeter sus! Allah senin belanı versin, Sus!" Diyerek bağırdı Aslıhan gözyaşları içinde. Hem savaşıyordu, Hemde ağlıyordu. Tim'e birşey olmasından korkuyordu.
"İşte geliyor uzaktan, bez'e sarılmış
Akrabalar her bir baştan, başa şaşırmış
Anam koşar yalınayak, yarı delirmiş
Gelir Anam, gelir desem, desem yalandır
Güzel Anam, canım anam, kolay degildir..
Kolay, kolay, kolay, kolay değildir
Kolay değil, Kolay değil, Kolay değildir"
"Erdem kalk!"
"Aslıhan, hayır kızım kalk, aslı'm"
"Aslıhan'ın tüfeğini alın!"
"Badegül, sen otur yaran var!"
"Galip, Üç deyince bomba'yı salıyoruz"
"Zeynep, nerede?"
"Edip, kurşun ver!"
"Komutanım, gücüm kalmadı!"
"Baran! Kalk! Sen iki kurşunla yıkılmazsın, Kalk!"
Aybars, Mahir'e baktı. "Hakkını helal et, mahir" Mahir tereddüt etmeden cevap verdi. "Helal olsun, kardeşim"
"Gece timi, hakkınızı helal edin!"
"Helal olsun, komutanım"
"Kahpe fişek nasıl delmiş, kaşın arasını?
Birden bire, donup kalmış gözün karası
Elde vardır bir tek onun kanlı beresi
Gelir Anam, gelir desem, desem yalandır
Güzel Anam, canım anam, kolay değildir"
Ve son bir bomba düştü, gece timinin olduğu bölge'ye.
Hepsini şehit düşürmeye yetmişti o bomba.
Hepsinin farklı farklı hayalleri bir bomba da sönmüştü..
Mahir, lara'nın istediği mesleği yapmasını istiyordu. Kübra'nın ise, yazar olduğunu görmek çok istiyordu.
Aybars, miran'ın kendisi gibi Kıdemli Üsteğmen olmasını, Melis'in ise, doktor olmasını istiyordu.
Zeynep, Annesini görmek istiyordu, Annesinin onu üniformayla görmesini istiyordu. Olmadı..
Galip, vatanına layık bir Asker olmak istiyordu..
Erdem, Son kez namaz kılmak istiyordu.
Edip, Eşine sarılmak istiyordu.
Baran, Aslıhanı sevdiğini ona söylemek istiyordu.
Aslıhan, anne olmak istiyordu.
Badegül, Üst rütbeye geçmek istiyordu..
Hepsinin hayalleri geceye karıştı..
Asker, yorulmaz, uyumaz, susamaz, durmaz. Vatan aşığı, Gözü hiçbir şeyi görmezdi. Şehit olmayı dört gözle beklerdi..
Al bayrak, onların kanlarıyla daha da kırmızılaştı..
Mahir, al bayrağı göğsüne yapıştırarak şehit olmuştu..
Yiğidin harcı ölüm, diyordu Gürkan Uygun.
Onlar, şehir olurken üzülmemiş, vatanda iz bırakmak istemişlerdi..
Mahir ve Aybars, çocuklarına ve Eşlerine sarılamadan, göçüp gittiler dünya'dan
Ne, onlar eşlerinin şehit düştüğünü biliyordu. Ne de, eşleri onların şehit düştüğünü...
Asker sevmek, parfüm kokusu değil, barut kokusunu sevmek.
Parasını değil, güven duygusunu,
Havasını değil, birşey olacak korkusuyla sahiplenmek demektir..
Asker sevmek,
Her şehit haberini gördüğünde, Kalbinin çarpması, nefesinin kesilmesi demekti..
Güçlü olmayı öğrenip, Gözyaşlarını gururla silmek demektir..
Asker kan kokar, emek kokar, barut kokar.
Asker sevmek, Asker olmak demektir..
Asker yari olmak şereftir..
🩹🩹🩹
BÖLÜM SONU...
YAZIM HATASI OLDUYSA AFFOLA..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |