17. Bölüm

17. Bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

Mimar hasan efendi o gece hiç uyuyamadığını sabaha kadar bu ana kavuşacağını ,sabırsızlıkla beklediğini anlatarak güldü ve çayını höpürterek içmeye devam etti.Aslında ünlü mimar hoşlanmadığı ve bayağı bir kalabalık olan misafirlikten yeni dönmüş olacaktı ki sigara dumanından koyulaşmış ceketini teknenin balkonuna asıp havalandırdı.

Dün orada önce kekler, börekler yenilmiş daha sonra yeni alınacak bir evin dekarasyonu ve boyası hakkında uzun uzun konuşulmuştu. Hatta oradaki patavatsız bir adamın yaptığı şakalar ünlü mimarı delirtmeye yetmişti ki ara sıra koltuğa sığmayan bu şişman adam artarda altı bardak çay içmeye devam etti.

Sonra bir danıştay üyesinin oğlu fırıldak Necip dediikleri kısa boylu bir adam , daha sonra aralarında uzun boylu köse sakallı gür saçlı ve gür kaşları olan epeyce kalın sesli bir adam Erol bey.

Hasan bey teknenin içinde yanan güzel bir lambaya ve masanın üzerindeki antikalara göz gezdirdi.

Daha sonra tahta sandalyenin üzerinde bulduğu küçük ve kadife bir battaniyeyi dizlerine örttü ve şöyle dedi.

-Sanki zatürreye tutulmuş gibi üşüyorum beyler

-Hayrola Hasan bey dedi Necip efendi .Yaz mevsimindeyiz.

Hasan bey ,soğuk nefesini üfler gibi koca ağzını açarak konuştu ve parmaklarıyla saçlarının aralarını gezdirdi.

Moral bozukluğu ! Kötü şeyler! Patavatsızca hareketler!

Daha sonra tahta merdivenlerden gelen gümbür gümbür bir ayak sesi.Zavallı fransız adam yine yeşil woswageninin arıza yapmasıyla yolda kalmış daha sonra arabasını bir yere park edip taksiye atlayıp gelmişti.

Ayağına giydiği spor ayakkabılarının çözüldüğünü gören fransız sert bir tavırla;

-Bu ne biçim birşey canım .Tam onaltı yıldan beri araba kullanıyorum. ilk defa böyle birşeye rastladım. Lanet olası bir adam neredeyse arabamın üstüne çıkacaktı. Dengesiz pis herif.

Fransızın ruh halinde öfke ve tedirginlik bir güvensizlik vardı sanki. Siyah deri çantasından gözlüğünü çıkarıp taktı ve ceketinin cebinden çıkardığı beyaz mentollü mendiliyle terlerini sildi.

Halen etrafına bağırmaya devam ediyordu bu fransız usulü adam.

Yürürken koca gövdesinin altındaki küçük ayakları sanki teknede heryeri devirir gibiydi.Pencereden gelen soğuk hava kütlesini bile yenecek kadar ılık ılık terleyen bu adam yüksek bir ses toleransıyla

Eeeee nasılsınız efendim görüşmeyeli? dedi.

Toplu bir şekilde <<çok iyiyiz>> diye cevap verdi Sadık'ın misafirleri.

Necip bey;

-Efendim Fransızcayı bilmiyorum. Elinizdeki kitabın ne anlama geldiğini çok merak ettim.

Güzel bir kadının travmasını anlatan bir kitaptır Necip bey. Bazı pis magandalar sevdiği kadını bir tarafa atmış ve kendini sırf çalgı aletine adamış mösyöm. İlgisiz kalan kadın gazyağı içerek canına kıymak istemiş. Vallahi etrafta çok var böyle insanlar Mösyöm. Tıpkı kumarhane köpekleri gibi

yani! İstanbulda her yer kumar batağı her yer!

-Bakın mösyö ne diyeceğim sana. Bu kumar illeti yüzünden ne ocaklar yıkıldı ahh! mösyö! Lanet olası herifler karılarına bakmaktan evini bile geçindirmekten aciz kalmış canım.

Ah o zavallı kadınlar ahh! O perişan çocukları bir çatı altında toplayıp kanatları altına alır, o pis ağzı içki kokan adamlar ne rezillikler yaparlar ah ne rezillikler

-Hım ,şey, hım...

-Ne pis rezalet yuvasıdır o kumarhanedekiler.

Kadınlar çocuklarına bir dilim ekmek bulamazken Allah'tan korkmaz adamlar nasıl da iğrençleşerek kumar oynuyorlar o pis boğucu sigara dumanın içinde Sadık bey ahh!

-Nasılda yüreklerim parçalanıyor .Ah mösyö ahh!

Fransız usülü adam tedirginlikten olacak ki yerlere döküldüğünün bile farkına varamayıp , çayının tazelenmesi gerektiğini söyleyerek Cavit'e işaret etti.

Budalaca o anlamsız hareketlerine devam eden bu fransız usülü adam kocaman elleriyle masaya sert bir hışım yaptı.

-Otuz yıl katiplik yaptım Fransa'da ah o karanlık odalara kapanıp ağlayan kadınlar ah mösyööö!

Mahalle aralarında utanmadan dolaşan o eli arkasında gezinen pis sakallı herifler.

Peki ya hergün kapıya dayanan o manav , kasap ve bakkalcıya ne demeli. Ah mösyö ah! Ne kadar kötü birşey Allah korusun. Yazık değil mi o yavrucaklara?

Cavit bir bardak çayı masanın üzerine koydu ve oturdu. Sadık ,Cavit'i dürterek onu ikaz etti ve sinirlerini yatıştırmaya çalıştı. Daha sonra kulağına küçük bir sesle fısıldadı.

Bakma sen buna. Bu adam hep böyledir. Kocaman kafasını yere eğerek mendillerinin etrafa dağıldığını gören Fransız adam hemen yavaş bir hareket yaparak onları toplamaya çalıştı.

Hay Allah kahretsin kusura bakmayın efendim.

Sadık ile Cavit kendi aralarında fısır fısır konuşuyorlardı. Karşıdaki Necip bey , sanki kulak misafiri oluyormuş gibi gözlerini iki arkadaşa dikmiş, Erol bey ise sağına soluna bakarak etrafı inceliyordu.

Sadık Cavit'in ayağını itekleyerek ani bir hareket yapmasını engelledi. ve bu şişman adamın nasıl yavaş hareketlerle mendilleri topladığına göz gezdirdi ikisi de.

Sadık hafif bir ses tonuyla konuştu.

-Bana bak adamlar gidene kadar sesini çıkarma şimdi kalkarlar onlar metanetli ol.

-Ne metanetli olacağım canım. Baksana şu patavatsızın konuştuğu laflara...

-İdare et biraz tamam.

-Hıh Nasıl da topluyor mendilleri uyuşuk uyuşuk baksana. Koca göbeğinden eğilemiyor bile.

-Kalk ta Necip bey'in çayını tazele.Konuşma hadi.

Fransız adam;

-Üniversitede okurken bayağı bir sarıca oğlan vardı Mösyö. Okapı aralarında nasılda tek başına dolaşırdı o ince elbiseyle o kış günü Mösyö. Her okul çıkışında görürdüm o sarıca oğlanı babasını kumarhanede çekiştirirken. Ama o utanmaz adam nasıl da sert bir hışımla yavrucağı itekler ona küfür ederdi bir bilsen.

Pez... Hepsi bu kumarbazların

Ayağa kalkarak fırlamak isteyen Cavit'in ayağına çelme takıp sandalyeye oturttu Sadık Reis.

Yönünü masanın pencere tarafına çevirip ayağa kalkan fransız pencerenin yanına yaklaşarak büyük bir hayranlıkla seyretti tabiatı ve denizin pırıl pırıl mavisine göz gezdirdi.

Mis gibi havayı içine çeken fransız adam ,

-Ah Mösyö Mösyö ! dedi Şu kır çiçeklerin kokusuna bak hele. Ah bu İstanbul'a yazılan şiirler şarkılar boşuna değilmiş meğer.

Hele şu geminin güzelliğine içindeki insanların mutluluğuna bir bakın Mösyö! Ne kadar istanbul mi istanbul yaşantısı.

Bana bak sussun artık bu herif. Kafam şişti. Konuşsun Cavit boşver dedi fısıldayarak Sadık. Kendisi çok şeyler yaşamış bir adamdır. Laf kalabalığı yaparak terapi yapıyor. Çayın soğudu iç hadi.

Daha sonra masanın üzerindeki altın yaldızlı çerçeveli resme gözünü kestiren Fransız adam şaşkınlıkla bu resmi inceledi.

Kısa bir süre sonra Cavit'in sinirli bakışlarına aldırmayarak koca elleriyle bu fotoğrafı alıp baktı ve

- OOO dedi fransız adam. bu kızıl ve gür saçlı yosma da kim böyle.

Cavit'in beynine kan sıçramıştı sanki. Ağzından bir ejderha gibi ateş saçan Cavit, bu adamı gebertmemek için kendini zor tutuyor ,Sadık'ın iri kollarından kurtulmayı başaramıyordu.

Oysa fransız adam halen budalaca laflarına devam ediyordu.

-OOO güzellik tanrıçası Adı nedir bu hatunun? Şehriban hanfendiymiş galiba dedi mimar Hasan bey . Ne kadar güzel bir bayan değil mi?

-Güzel ya güzel Mösyö . Güzel tabi. Baharı bile kıskandıracak kadar.

Üç adam sırayla Şehriban'ın fotoğrafını ellerine alıp hayranlıkla iltifat etmeye devam ediyorlar, Cavit teknede bulduğu herşeyi devirmeye çalışıyordu.

Reis endişeli bir şekilde Cavit'e dönerek onu ikaz etti.

-Biraz daha sabret giderler şimdi onlar dedi. Sakin olmaya çalış.

-Ne sakin olacağım Reisdedi Cavit sinirli bir tavırla. Baksana Şehriban'ın resmi elden ele dolaşıyor.

Hay Allah biraz daha sabret ben şimdi onları gönderirim.

Halen bu adamın ahlaksızca sesi Cavit'in kulaklarını tırmalıyor, kendini zor tutuyordu.

-Aman yarabbi Mösyö Mösyö! Karşı konulmaz bir güzellik bu. Harika birşey bu beyler.Bakın şu hatuna ne kadar güzel aman ya rabbi!

Necip bey;

-Peki ya şu dudaklara gözlere bak ne kadar şahane değil mi?

Fransız adam

-Şahane ya şahane Mösyö ! tam bir kleopatra bu Mösyö Mösyö Kleopatra Kleopatra.

Cavit'in başı dönmüş elleriyle yüzünü kapamıştı.

Sadık ayaklarına kadar diz çöküp onu yatıştırmaya çalıştı.

Öff kıçımı kaşındırıyor bu adamın fransız usülü sesi. Bana bak Mösyö Mösyö diyen o pis herife söyle derhal buradan gitsin. Yoksa bu vazoyu alıp onun kafasına...

İyice çığrından çıkan Cavit, sonunda dev bir kükremeyle birlikte ortalıktaki bütün eşyaları devirdi.

Sadık Reis onu lavabaya kapattı.

 

Bölüm : 12.12.2024 02:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...