
Anlaşılan bu Şehriban'ın kedisi Pıtırcık'ın ayak izleriydi. Coşku dolu bir yürekle açtı Şehriban kapıyı. Pıtırcık pencereden odanın içine atladı.
Ve işte o an Şehriban'ın beyaz geceliğini tuttuğu güzel ve narin elleri
-Seni kargocu sandım Cavit.
-Hayrola Şehriban.
Şehriban, pıtırcık'ın ayakaltında dolaşmaması gerektiğini işaret eder gibi ona koridordaki beyaz benekli minderi gösterdi.
-Eee dayım bana bir miktar süs eşyası gönderecekti Cavit. Hadi gir bakalım içeri.
Şehriban Cavit'in yemek yeme konusunda fikrini aldı. Ancak Cavit, kendine kısa bir zaman dilimi konusunda fikrini aldı. Ancak Cavit kendisine kısa bir zaman dilimi vermesi konusunda fırsat taniması gerektiğini söyleyince Şehriban hemen oturma odasına geçip Pıtırcık'ın mamasını hazırladı.
Cavit, çantasının içindeki kağıdı çıkarıp okumaya başladı, ve Şehriban'ınkapıyı bir hamlede açıp irkilmesiyle son buldu.
-ne dir o elindeki kağıt Cavit.
-HiçŞehriban önemsiz birşey.
kağıdı buruşturup yere atmaya çalışsa da Şehriban onu alıp okudu ve yüzünü kırıştırdı.
-Bu borç listesi Cavit , halen ödemedin mi sen borcunu
-Bir labirentin içindeyim Şehriban. Ne yapacağımı nereye gideceğimi bilemiyorum. Lütfen birşeyler yap. Ya amcandan ya diğer akrabalarından bana borç para bul. Yoksa...
-Bana bak Cavit. Bu kadar borcu ben nasıl öderim?Söylermisin ha. Hırsına yenik düştün. Kazandıkça kazanma isteği seni ne bataklılara sürükledi. Oysa kısa yoldan dönseydin....
Cavit koca bir yumrukla evin soğuk duvarına koca bir hamle yaptı.
Gerçekler ne acıydı oysa. Daha önce hayatın hiç böyle soğuk ve korkunç fırtınasına tutulmamıştı.
Şehriban'ın hareketli sandalyeye oturup sinirli bir şekilde nasıl ileri geri hareket ettiğini izledi ,ve ağlayışlarına kulak verdi. Ağlayışları sanki bir ürkek serçenin çırpınışı gibi çaresizdi. Vücudu gerilmiş gözleri yorgun ve donuktu.
Şehriban'ın bu çaresiz ve üzgün halini Pıtırcık bile fark etmiş olacaktı ki bütün süs eşyalarını devirip acı acı miyavladı.
Benzi sapsarı olmuş, g özlerinin altına siyah bir koyuluk çökmüştü Şehriban'ın. Tavana gözlerini dikip öylece kalakaldı.
Bir kapalı kutunun içinde kalmış gibi kilitlenmişti bakışları. Gözünü beyaz çekmeceli dolabın üstündeki çocukluk resmine çevirdi. Sanki yıllar öncesine gider gibi oldu Şehriban. Hafızasında hep unutulmaz ve varolmayan o türkçe dersi kazınmıştı.Gizli gizli Cavit ile buluşmaya kaçtığında nasıl iyi bir fırça yediği türkçe öğretmeninden.
Ozamanlar Dolmabahçe Lisesi 2. sınıf öğrencisiydi Cavit. Hiç aklına gelir miydi o zamanlar bu adamın böyle bir illete bulaşacağı. Oysa ne vaatlerde bulunmuştu Şehriban'a.
<>dedi Şehriban<< yazık yazık>>diyerek kafasını salladı. Cavit, onun anlamsız bakışlarına gözünü çevirdiğinde cebindeki telefonun bir an çaldığını hissederek karşıdaki odaya kendisini kapattı.
Arayan kişinin Rüstem olduğunu gören Cavit, telefonu oldukça tedirgin bir şekilde açtı.
Daha alo demeye bile fırsat vermeden Rüstem'in sesi boru gibi yankılandı Cavit'in kulağında.
-Seni daha önce ikaz etmiştim Cavit. O Borç listesini ben gönderdim sana. Bak sana bir hafta mühlet tanıyorum. Eğer ödemessen ben ne yapacağımı biliyorum sana.
-Bak Rüstem bu çok kısa bir zaman .Ben bu kadar parayı nasıl öderim?
-Onu daha önce düşünecektin Cavit. Akılsız başın cezasını maganda kurşunuyla delinen ayaklar çekermiş. Kimse senin kaprisini çekemez anladın mı beni şimdi?
-Ama ben...
-Aması maması yok Cav it. Biran önce toparla şu parayı. Sakın bir yere de kaçayım deme.Bulurlar seni.
-Bak Rüstem dinle beni.
-Ne dinleyeceğim Cavit seni. Masal anlatma bana Allah aşkına .Tv 'de izlemedinmi sen göztepede yaşanan olayı. Adamı döve döve katledip linç ettiklerini peki ya Pendikteki adamı nasıl geberttiklerini. Senin sonun da öyle olacak Cavit dikkat et kendine.
-Aloo Alo Cavit. Duyuyor musun beni cevap versene.
Caivit'in elindeki telefonun ahizesi yere düşmüş, büyük bir endişe dolu gözlerle etrafı seyrediyordu.
Telaştan kütüphanedeki bütün kitapları deviren Cavit, hemen silkelenip Şehriban'ın yanına gitmek istedi ve kapının bir
anda açıldığını fark etti.
Uzun ve beyaz geceliğiyle gözüktü Şehriban.
-Hadi Cavit yemeğimizi yiyelim . Karamsar olmalıyım ikimiz de.
-O kimdi telefonda konuştuğun Cavit?
-Hiç Şehriban , geliyorum bekle.
Cavit duvardaki tabloyu büyük bir merakla izledi ve yerde duran eski bir pitona uzun uzun baktı.
-Sana portakal sıkmamı ister misin?
Arkası dönük bir şekilde bu muhteşem tabloyu inceleyen Cavit, Şehriban'ın söylediği şeyi bile duymamıştı sanki . Bu tablo Cavit'i çok duy gulandırmıştı. Oldukça yeni bir tabloya benziyordu bu çerçevesi işlemeli gıcır gıcırdı.O çatlak sarı boyalı evi ne güzel süslemiş sanki bir mesaj veriyordu içeri giren konuklara.
Dalıp gittiği gözlerini hemen Şehriban'a çeviren Cavit, Şehriban'ın mutfak tezgahı üzerindeki suya koyduğu bir çay bardağı içindeki leylak çiçeklerinin yapraklarıyla oynadığını gördü.
Ne yaptığını merak edercesine Şehriban'ı izledi.Şehriban arkasını dönerek Cavit'e şöyle dedi.
-Bu leylak çiçeklerinin yaprakları neden soldu sence.
-Bilmem suyunu değiştir istersen.
-Acaba birşeyin habercisi mi?
-Öyle şeylere pek inanmam.
Daha sonra oturup büyük bir iştahla yemeklerini yediler. Yemekte Cavit, Şehriban'a sürekli yapacağı şeylerden bahsetti.
Hayatının tekrar eskisi gibi olacağını yeni bir sayfa açacaklarını falan filan...
Fakat Şehriban ,hiç oralı olmadan saçları darmadağın bir şekilde dağılan makyajını silmek için odadan hızlı bir şekilde çıktı.
-Neden hiç oralı olmadın ki Şehriban. Bu söylediğim sözler
-Çünkü senden bıktım artık Cavit.
Sinirli bir şekilde elindeki küçük bir pamuk yardımıyla makyajını silmeye çalışan Şehriban Cavit'e ağzına gelen her lafı söyledi.
Ara sıra söylenilen laflara aldırmamış gibi görünen Cavit'in bazı bazı düşüncelere daldığı o melankoli hali Şehriban'ın gözünden kaçmıyordu.
Cavit onu doyasıya öptü ve kendini İstanbul'un dar sokaklarına attı.
Zifiri karanlık yolda yürürken yine balkonda oturan kızların gülüşmelerine kulak veren Cavit, yaptığı dedikoduları yine duymamazlıktan gelmeye devam etti.
-Ay vallahi İstanbul 'daki elektrik kesintisi bile bu adamı hiç bağlamıyor hanımlar. Baksana yine bu lanet adam Şehriban'ın evinden geliyor alelacele.
-Eee aşk bu ayol aşk ! Zifiri karanlık bile bu aşkın önüne engel koyamıyor desene.
-Vallahi nasıl aşkmış bu hanımlar şaşırdım doğrusu!
-Aman sus kız bırak şu pis herifi allah aşkına .
Pis kumarbaz n'olcak! yürü pis herif!
Cavit yine umursamaz tavrını takınarak yoluna devam etti, ve yapılan dedikoduları duymamak için yolun karşı tarafına geçti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 293 Okunma |
134 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |