23. Bölüm

22. bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

Toplu bir şekilde geçtiler martılar denizin tepesinden uzaklara giderek.

Önce biraz yağmur sepeledi daha sonra çisil çisil yağan yağmurun ardından hafif bir güneş açtı. Aşağıya doğru baktığında birkaç gencin üzerini çıkarıp kendini denize attığını gördü.

Ve beynini korkunç bir şekilde tırmalayan o tepedeki çok yakından uçan koca dev uçağın gürültülü sesi.

Kaldırımda küme küme insan toplulukları yaşlı genç ve çoluk çocuk...

Bir kızgın demire dokunmuş gibi hissetti pencerenin betonuna elini götürdüğünde. Sadık Reis'in olmadığı bir kahvaltı sofrası.

Yalnızdı.Koca teknede sadece o vardı. Sabahın erken saatleriydi. Uyandığında Sadık'ın yanında olmadığını gördü.

<<Şimdi burada olsaydı yine o kuş cıvıltısına benzeyen kahkahalarından atardı.>> deyip hafifçe bir tebessüm etti Cavit. Karşıdaki vantilatörün ayarını yükseltmeye çalışmak için ayağa kalktı ve hafif bir sendeleme yaptı.

Hafif kaynamış rafadan yumurtayı <<gulp>>diyerek tepesine dikti Cavit. Ve yine iki serçe kondu betonun üzerine.Cavit, onların önüne ekmek kırıntısı döktü.

-Nasılda öyle bıcır bıcır bakıyorsun be serçecik. Söyle bakalım küçük serçe . Yine ne haber getirdin?

-Şehriban

-Ne olmuş ki şehriban'a

-O yok artık çok uzaklara gitti.

Nasıl da havalanıp uzaklaştı iki serçe pencerenin önünden.

-Yine mi kötü haber serçecik? Uçtun uçtun çok uzaklara yine.

-Pırr! pırr! Neden uzaklara kayboldun? Ekmek kırıntılarını neden yemedin serçecik?

Yine kalabalık bir halde uçarak tek tek kaldırım taşlarına sıralandılar. Çayını yavaş ,yavaş yudumlayan Cavit, sehpanın üzerindeki gazeteyi eline alarak göz gezdirdi.

Gözü hep telefondaydı Cavit'in. Aniden telefon edecekti sanki Siraç. Yada öbür kardeşleri...

Çılgınca bir siren sesi yankılandı beyninde. Sanki kalkıp ta uzaklara Hatice 'nin köyüne gitmek ister gibi çılgınca bir düşünce geçti dimağından. Yıllar önce Hatice ve Berat ile efelek topladığı günleri hatırlıyor. gözleri dolu dolu oluyordu Cavit'in . Daha o zamanlar Siraç ile Miraç dünyada yoktu.

İşte yine günlüğüne ekledi o duygulu sözleri Cavit.

<<Ben bir kumar tutkunuyum . İki masum kadını elimde tutuyorum ey hayat.Birini kaybettim diğerini de kaybedeceğim belki bir ihtimal>>

Sigaradan leş gibi olmuş ağzım boynuma ve yüzüme yapışan şehrin is kokularıı sinmişti sanki.Her geçen gün şişeleri devirip içen rezalet bir adamım ben.

Sevgilinin gözlerine her baktığımda ondan utanarak başımı yere eğdiğim yüzünde yalanlarla aldatılan bir kadının masum çehresini görerek kumar lanetini hatırlatıyor , ellerimi yüzüme kapayarak içli içli ağlıyorum.>>

Bir boşlukta gibi hissediyordu sanki kendini Cavit. Gözlerini tavana dikerek kendi kendine söylendi ve yine serçelerin konmasını bekledi.

Vazodaki çiçeklerin canlı renklerine bakarak sakince esen rüzgarın sesine kulak verdi Cavit.

Ne hallerdeyim bir bilsen ey tatlı tatlı esen rüzgardedi Cavit. Küçük bir kibrit ateşiyle yakıp viran etmek istiyorum bu şehri. Bir labirentin içinde nereye gideceğini bilmeyen boş arayışlar içindeyim.

<<Umutsuz bir yolun çıkışını arıyorum ey serçe belki ya yaramaz bir çocuğun kovalamasıyla kaçıp engin denizin sularına bırakacaksın kendini.Kıskanıyorum seni .Hiçbir yerde tatmadım senin mutluluğunu bugüne kadar. Hiçbir film sahnesinde yaşamadım. Yine penceremme konup bu sefer iyi bir haber ver serçecik. Her sabah olduğunda seni pencereninönünde görüp seninle yeni bir güne adım atmak isterim.>>

Elini duvara yaslayarak çok uzak ülkelere gitmek istediğini geçirdi içinden Cavit.Bu şehir hiç te masum değildi. Peki ya insanlar! Masum olan onlardı sadece kuşlar. Sokaktan geçen insanlar ve arabadan yükselen bağırma sesleri, küfür edip kaçan çocuklar. Hepsi sadece koca bir piçti Cavit'in gözünde.

Herkesten nefret ediyordu Cavit,hatta kendinden bile. Bir martının kanadına binip gitmek istiyordu sanki uzak ülkelere. Bir masal alemi gibi düşünceler geçiyordu dimağından. Çok korkuyordu .Belki bir gün mayına basarak olabildiğince ve şiddetli bir şekilde gökyüzüne doğru fırlatacaktı bu acımasız hayat onu.

Kumar belası ; gece karanlıkta dolaşan koyu gölgeli bir adamın sessiz ve sinsi yürüyüşü gibi günden güne dolaşıyordu damarlarımın içinde. Çok uzaklarda mutluluğu yakalamaya çalışan o yalnız adamdı Cavit.

Kumar yalnızlığın ve esaretin simgesidir.En acılı şarkılarda onu hatırlar gibi oluyor, en soğuk kış günlerinde evsiz barksız insanlar onu hatırlatıyordu

Her gece büyük bir çığlıkla uyanarak pencerenin açılıp ta kabus gibi karşısında duran o gulyabani görüntüsü insanlar, kumarhane piçleri.

Büyük bir kar yığınının altındayım ve baharın gelip karları eriterek gün ışığına çıkacağım günleri bekliyorum ey serçe.

Yüreğim her ayak sesinde bir ümit bekler gibi çırpınıyor, kulağım senden bir haber getirecek gibi sabırsızlıkla çınlıyordu.

Gerçeklerle yalanlar kovalamaca oynuyordu düş evreninde. Yine gel serçe. Her kanadından mutluluk taşıyarak bir ümit ışığı getir bana...

 

 

 

 

 

 

.

 

 

 

 

 


.

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 16.12.2024 23:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...