26. Bölüm

25. bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

Ertesi gün...

Teknenin balkonunda oturarak istanbul'u doyasıya seyre daldı Cavit. Küçük bir köpek sahilde dolaşıyor , küçük bir oğlan çocuğu onun peşinden koşuyordu.

Yanındaki yaşlı bir amca sürekli saatine bakarak kendi kendine birşeyler mırıldanıyordu. Sonra bir yığın kadın grubu denize giriyor, diğer taraftaki kadınlar şezlonga uzanmış gökyüzünü seyrediyorlardı.

Zaman ne kadar acımasızdı oysa, hızlı hızlı akıp gidiyordu. Yanında duran sütlü tarçınlı kurabiyelerle bir bardak çayı yudumlayan Cavit, Sadık reis'in tekneye dönüşünü sabırsızlıkla bekledi.

-Ne kadar güzel bir gün Allahım, dedi Cavit ve mis gibi havayı ciğerlerine çekti. Deniz çarşaf gibi dümdüz ve sakindi. Ve yine mırıldandı ona bakarak Cavit.

-Ah keşke dudaklarımdan dökülen her şarkıyı duysaydın dalga dalga köpüren deniz ve ruhumu mest eden her şarkıda daha bir coşarak engin semalara yükselip kuşlarla selamlaşsaydın, ve seni saatlerce seyretseydi bu deli adam Cavit.

Beyaz çaydanlığı masanın üzerine koydu ve yağmurdan kaçan ürkek bir kedi gibi elleriyle yüzünü kapadı. Ve yine Cavit'in mürekkebinden dökülen o duygulu sözler yazıldı günlüğüne.

-Karşıma çıkan her sokakta seni arayacağım bundan sonra Şehriban. Yolunu kaybettiğimde izini takip edecek, seni daima bekleyeceğim. Düşünüyorum da neden hayatın karşısında bu kadar dirençsiz kalmıştı ki bu deli adam Cavit.Her defasında tetikten çıkan kurşun gibi hazırdı bu acımasız hayat onu vurmaya , hazır bekliyordu sanki.

Bir öyküm başladı bir öyküm bitti. Sadece üç kelimeyle ifade edebilirdim bu öyküyü. Dağılan bir inci tanesinin her bir parçası gibiydi sanki zaman. Kaybolan parçam yok olup giden umudum olmuştun sen benim.

Evet , üç kelimeyle anlatabilirim sadece hayatı.

Ben, Şehriban ve başucumdaki yalnızlık.

Başını çevirdiğinde iki tane genç adamın sesini anımsadı Cavit.

-Hey dost bir tane çay lütfen.

Diğer bir adam

-Bir de uskumru. Her neyse uskumru istemiyorum. Çupra olsun lütfen.

 

Yine sıradan boş bir gündü işte. En azından güneşin yakıcı ışıkları yüzüne temas ederken mavi gözlü kızın köpüren

dalgalarıyla serinlik hisseder gibi olmuştu. Sanki süt taşıyan kadınların ayak sesleri ve çocukların gülüşme seslerini yeteri kadar anımsamıyor, duyu organlarını hissetmiyor gibi oluyordu Cavit.

Yine o derin derin bakan ama bu sefer ona dost değilde Cavit ağabey diye hitap eden adam ikinci kez çay istedi.

Evet sıradan bir gündü bu. Hem de çok sıradan diye kendi kendine mırıldandı Cavit.

Çayları ikram eden Cavit, Sadık'ın ayak sesiyle irkildi. Yine o koca postalları giydi herhalde. deyip kendi kendine gülümsedi Cavit.

Saat akşamın 9. 00'u olmuş Sadık yine sandalyesine oturup kitap okumaya başlamıştı. Teknedeki sandalyelerin nasıl aynı hizada olduğuna özenle göz gezdirdi Cavit.

Sonra bir veda busesi geldi kulağına Sadık ile Cavit'in; elleriyle masaya vurarak hafif bir ritm tutturdular ikisi de

Beykoz'daki elektrik kesintileri ara sıra yine devam ediyordu. Sadık , elindeki fenerle okuduğu kitabın yazarlarını görmeye çalışıyordu.

Cavit, Reis'in masmavi gözlerinin nasıl ileri geri hareket ettiğini büyük bir hayranlıkla izledi.

Beykoz'daki elektrik kesintileri neden halen bitmedi Reis? Diye dönüp konuştuğunda cevap vermedi Sadık.

Ortalığı bir sessizlik bürüdüğünde Cavit, pencereye doğru yaklaştı ve şehrin ışıklarını izlemeye başladı.

 

 

Bölüm : 19.12.2024 22:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...