
Soğuk bir sesle çalıyordu telefon. Ne kadar yabani çirkin ne kadar pis bir sesti o.Saat bir'e kadar çaldı acımasızca . Cavit kaptığı gibi telefonu fırlattı.
Hay Allah! duvarda korkunç bir sis vardı. Sanki bir kartal uzanmış Cavit'i pençesine alacak gibiydi. Kaldırımlarda köşe başlarında çiçek satan genç kızlardan eser kalmamış, artık tamamen herşey farklılaşmıştı.
-Bugün karar verdim herşeye yeniden başlamaya kaçmak istiyordum , kaçamıyordum. Duygularımın tutsağı oldum küçük serçe. Sokaklarda yürürken hep duvarlarda gördüğüm o çirkin yazılar. Yoldan geçen o çirkin insanlar .Sokaklar caddeler herşey çirkin geliyordu benim gözüme.
Aynaya baktığımda bende çirkindim serçecik. Kumarhane piçleri de bakkal Ekmeleddin de herşey çirkindi.
Akşam yemeğinden sonra yine o lanet yere gidip yine o iğrenç insanlarla karşılaştı Cavit. Hoyratça baktılar Cavit'in yüzüne. Sonra hoyrat bir şekilde suratlarını öteki tarafa çevirdiler.
O pis adam Venezuellalı goril bir yarasa gibi kollarını açarak hoyratça bir şekilde onu masaya oturttu.
Adım adım çıkıyordu bir çamur bataklığına giden merdivenleri , her adım atışında yüreğinde ne fırtınalar kopuyordu.
O küçük serçe gelip bana sihir yapsa ve buradan yok olup gitsem dedi içinden Cavit. Ne yapacağımı bilemedim ne yapayım ? Yine onun tutsağı oldum . Beni affet ulu Allah'ım.
İşte saat öğlenin biri olmuştu. Saatin her tık sesinde Cavit'in yüreğinde bir kuş çırpınıyordu sanki. Karşısında duran ve gözünün içine boş boş bakan o şeytan ruhlu Rüstem.
Diğer tarafta rakibi Ekrem, Venezuellalı adam ,Basri ve diğerleri .
Ve bir akşamüstü...
Gövdesinden ayaklarına kadar kanının donduğunu hissetti Cavit papaz gelince.
Venezuellalı adam o sert kollarıyla Cavit'in omzuna sert bir hışım yaptı.
-Devam et Cavit, moralini bozma.
-Benden pes.
-Senin yerine ben oynayayım mı Cavit? dedi içlerinden biri.
-Kabul
Saat sabahın 6'sı olmuş, Cavit umutlarının tükenip bittiğini anlamıştı artık.
Kendini dışarı atmak isteyen Cavit'i Basri sıkıştırıp tartaklamaya başladı.
-Otur bakalım yeşil masaya Cavit , hemen kaçma.
-Otursana lan zevzek!
-Yeşil masaya otursana lan pis herif!
Gidip kumarhanenin bahçesinde tur attı Cavit; amansızca dolaşıp durdu dakikalarca ve saatlerce.
Biraz ötede bahçede gördüğü dilek ağacına yaklaştı fakat kimsesiz ve medetsiz bir şekilde uzaklaşıp kayboldu. Artık herşeyin batıl inanç olduğunu düşünüp kendine apayrı bir dünya kurmak gerektiğini anlamıştı.
Kalbinin hızlı hızlı atmasıyla birlikte nereye gideceğine bile karar veremiyor , yönünü şaşırıp salakça bir şekilde dolaşıyordu sokaklarda. Yürürken düşmemek için sendeleyip sonunda kendini bir kaldırım köşesine atmıştı Cavit.
Yok bu sen değilsin Cavit. Kalbindeki çığlığı duyurma sakın kimselere.
Yine oyunbazanlık yaptı sana bu acımasız hayat.
Hemen elleriyle telefonu yokladı Cavit. Telefonun yokluğunu fark ederek elleriyle yüzünü kapadı .
-Allah kahretsin!
İstanbul'un insanları sanki birşeyler konuşuyor gibiydi. Sanki herkes Cavit'e bağırıyor , ona birşeyler anlatmaya çalışıyordu.
Sanki bir yığın geçen kalabalık parmağıyla işaret ediyor işte kumarbaz Cavit dedikleri bu.
Yemin ettim daha dün ulu Allah'ın önünde söz vermiştim kumarı bırakacağıma.
Şehriban'ıma verdiğim son mektupta şunlar yazacak.
-Bu gülü ona versin onu tanıyan birileri. Bu gülün her yaprağında onun hatırası var çünkü. Ve o kış mevsiminde çektirdiğimiz her fotoğrafı kalbimin üzerine koyacağım.
Başını gökyüzüne kaldırıp içli içli ağladı ve hareketsiz bir şekilde durup kuşlara bağırdı Cavit.
-Bana birşeyler söyleyin kuşlar. Gözyaşlarımı gelip silin ve beni de aranıza alın.
Bu anı durdurmak ve tüm iğrençleşen insanları dondurmak istiyordu Cavit. Avuçlarında kaybettiği yılların acısını parmaklarının arasından su gibi dökülürken dünyaya gelişinin anlamsız birşey olduğunu düşünerek hayatın katı kurallarına nasıl da yenik düşmüştü Cavit.
Sanki herkes bir telaş içerisindeydi. Bütün herkes bir kovalamaca içerisinde dönüp duruyordu. Belki soğuk bir duş ona iyi gelecekti. Hemen kendini havuza atarak saatlerce onun içinde kaldı.
Güneşin yakıcı ışıkları havuza vururken o canlı şehrin insanlarından uzak kalan Cavit; düşüncesinden sıyrılarak doyumsuz bir şekilde yüzüp duruyordu havuzun içinde.
Belki yeniden doğacak ışıkları görecekti bu şehrin minarelerinde.Yine hayaller alemine kaptırdı kendini.
Sanki güzel bir kız ona bir testiden su uzatmiş, doyasıya onu içirmişti.
Ne büyük bir manevi huzurdu bu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 293 Okunma |
134 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |