
Çok uzaklarda kalmıştı yirmi yıl öncesi Cavit'in çocukluğundaki o aydınlıkgünler .Ne zaman güneş anaya baksa çocukken merdivenin tepesine çıkıp gözünü güneşe diktiği günler aklına gelirdi Cavit'in . Sanki ondan utanmaksızın bir yardım bekler gibiydi.Ve artık yavaş yavaş eritmeye başlıyordu bu kumar illeti Cavit'i.
-Bin dolar karşılığında oynayabilirim seninle varmısın Cavit.Belki yeni bir umut ışığı doğacak nereden biliyorsun.
Kalabalık toplu bir şekilde birbirinin suratına bakıp şöyle dediler.
-Oooo bin dolar vay canına!
Cavit boğazındaki düğümleri çözmek için hafifçe bir şekilde öksürdü ve masanın üzerindeki koca bir bardak suyu kafasına dikti.
-Hadi Cavit bin dolar hadi Cavit.
-Cevap versene Cavit.hadi ne biçim adamsın be Cavit.
Adamsın be Cavit. Kolay kolay yıkılmassın. Sonunda kazanmakta var Cavit.Karamsar olma hemen.
-Bak Cavit o Venezuellalı adam sürekli yenildiği için onu kimse adam yerine koymuyordu.Daha sonra ayağa kalkarak Cavit'in omzuna sert bir el attı adam ve şöyle dedi.
-Şimdi tam bir kumar ustası oldu. Kasabanın tamtakır babası haline geldi.Kimbilir belki sana da güneş ışığı doğar ne dersin Cavit?
Cavit, ayağa kalkarak topluluğa konuştu.
-Bakın arkadaşlar ben gidiyorum bir daha da buraya gelmeyeceğim. Bütün borçlarımı kapatacağım, söz veriyorum.Lütfen beni rahat bırakın olur mu?
Kalabalığın elinden kurtulmak isteyen Cavit, başarılı olamamış Rüstem ve o selim denen adamın itekleyip masaya otutturmasıyla son bulmuştu.Cavit tekrar bir hamle yaptı ve bu pislik adamın elinden kurtulmak istedi.Fakat Selim denen o sarı adam onun gırtlağına sarılıp şöyle dedi.
-Öyle kolay kolay kurtulmak yok Cavit. Hadi bir el atalım seninle.
Sonra kalabalıktan yükselen diğer kalın ses
-Belki çocuğun ölüsü bile servettir eğer kaçmaya çalışırsan Cavit.Veyada Şehriban...
Cavit <<Şehriban'ı karıştırma >> diyerek Selim denen o sarı adama koca bir yumruk atıp onu yere devirdi. Adamın yüzü kan revan içinde kalmıştı ve bir grup kalabalık Cavit'i sakinleştirmeye çalışırken diğer bir grupta Selim'i yerden kaldırmaya çalıştılar.
-Ulan Selim fena yumruk yedin. Nasıl kaçtı bak çakal Cavit. Arkasına dahi bakmadı.
Kumarhanenin kapısından çıkarak hızlı hızlı adımlarla yürüyen Cavit, hemen karşısında filozof Sıtkı'yı görünce sanki bir deve görmüş gibi irkildi.
-Bak Cavit ,şiddet neyin çözümüdür ha! Kumarcının yumruğu etraftaki insanlara pahalıya pahalıya patlarmış derler.
Bu piç kuruları bunu senin yanında bırakmazlar.
Ünlü filozof dermiş ki;
-Eee başlarım senin filozofuna deyip itekledi Cavit ve yoluna devam etti.
Kalabalık yolda sinirli bir şekilde koşan Cavit, yoldaki kalaycının güğümlerinin bile yere devirdiğinin farkına varamamıştı.
Bir ara pestili çıkmış Cavit'in başını çevirdi iskeledeki adam.
-Bak şu çingenelere hele genç adam. Ekmek bile bulamıyorlar. Yine de mutlular ama değil mi?
Müthiş bir yaygara kopmuştu iskelede.Çingen çocuklar arabanın önünde durup avaz avaz bağırıyorlardı.
Ağlayacaktı sanki Cavit. Neredeyse birkaçı ayaklarının altında ezilecekti.Eti kemiğinden koppacak gibi oldu sanki. Kemik aralarındaki acıyı hissederdi hep bu tür manzaraları ne zaman görse.
Çırılçıplak soyunup kendini denize atmak gibi çılgınca bir düşünce geçti dimağından.
Küme küme insanlar geçti iskelenin önünden dağıldılar herbir tarafa.
-Aslında seninle iyi bir arkadaş olabiliriz dedi genç adam Cavit'e dönerek.Adın ne senin?
-Cavit diye karşılık verdi. Ben kumar oynuyorum dedi Cavit.
Bahçeli bir evim var denize biraz uzakta. Ben de bir alkol bağımlısıydım yıllar önce. Annem ne sopalar kırmıştı benim sırtımda. Yapma Fuat derdi bana her zaman. Hatta bir kere hırsını alamayıp beni evimizin kilerine kapatmıştı.Ah o yıllar! İzmir'de oturuyorduk o zamanlar.
Cavit;
-Benim evim yok.Arkadaşımın teknesinde kalıyorum dedi Cavit;hırsından elleriyle yüzünü kapatıp yere çömeldi.
Cavit, adamın elindeki gazeteyi evirdi çevirdi ve şöyle dedi.
-Oku şu gazeteyi Fuat arkadaşım .Bakalım kumarla ilgili neler göreceksin bu sayfalarda.
Çok haber okudum Cavit.Ama senin sonun öyle olmayacak. Başına buyruk yaşıyorum. Artık eşim beni terk ettikten sonra yeni bir hayat kurdum kendime ve sürekli evimin çevresinde bahçe ve çiçeklerimle uğraşıyorum kimbilir belki de yardımım dokunur sana.
Başına buyruk yaşayan adamı redetmek istemeyerek elini avuçlarının içine aldı Cavit.Durumu bakışları davranışı onu çok rahatlatmıştı,gözlerini denize çevirip mavi ışıltıyı izlediler ikisi de. Bu adamdan ilgi ve sevgi görmek Cavit'i çok mutlu etmişti.
Nasılda sert bir yel esip ceketleri uçuşmuştu ikisinin de ara sıra böyle sert bir rüzgar esiyor dedi Cavit Fuat'a dönerek.
Fuat;
-Bizim deli oğlan derim ben ona
Cavit;
-Ben de denize mavi gözlü kız adını taktım.
-Nasıl da durgun ve sakin baksana. İnşallah bir gün kumar illetinden kurtulursunda açılırız seninle o sonsuz derinliklere doğru.Ben senin çok iyi bir dostun olacağım. Kimbilir belki ramazan şenliklerinde geliriz seninle buraya. Ah o sıcacık pidelerin kokusunu nasıl hissettim sanki ah Cavit'çiğim
Cavit;
-Çocukken annem beni fırına gönderirdi Fuat .Hep dua ederdi . Onu merhametli kullarınla karşılaştır diye. Acaba anacığımın duası mı tuttu?
Fuat;
-İstanbul büyük şehir Cavit. Serseri, aylağı,sarhoşu,züppesi peki ya sinemalarda mı kaldı o insanlar dedim kendi kendime.
Seni elimle evereceğim derdi bana annem. Ancak ben onu dinlemeyip kendime mahalleden bir kız buldum dedi Fuat.
Ancak o beni bırakıp başka birine gitti. Çok dizimi dövdüm annemi dinlemediğim için ancak iş işten geçmişti.
-Film şeridi gibi geçerdi önümden o eski günler Cavit. Çocukluğumda damarıma birisi bassa hemen kayalıkların tepesine oturup o mavi gözlü kız beni görünce ağlar ve hep şöyle derdi.
-Hı!Kim üzdüyse benim küçük Fuat'ımı onun kulağını bükerim ben. Bazen köfteci Şamil dayımla köftelerimizi nasıl büyük bir iştahla yerdik o mavi gözlü kızın karşısında.,Orta boylu zayıf bir adamdı Fuat. Sırtındaki parlak renkli ceketiyle sevimli bir palyaçoyu andırıyordu sanki.Kot pantolunun altında deri bir ayakkabısı ve kocaman ayakları vardı. Kaçamak bakışlarla izledi onu Cavit,uzun uzun şifreli çantasını açmaya çalıştı ;galiba Cavit'e adresini verecekti .Baktı ki olmuyor ,hemen ceketinin iç cebine elini uzattı ve siyah bir kalemle ufak kağıda birşeyler karaladı.
Tepede uçan uçağın gürültüsünden adamın sesini duymayan Cavit, oldukça yakından uçan uçağa kafasını kaldırıp uzun uzun baktı.
Bu adamın tedirgin hareketleri Cavit'i güldürmüştü.Göz pınarlarından gelen nemi hafif bir şekilde eliyle sildiğini fark etti Cavit.Biraz önceki duru aydınlık daha da çok canlanmıştı ikisinin yüzünde.
Cavit;
-Bütün kumarhanedekiler düşman bana. Bizim en iyi arkadaşımız işte bu <>
-Evet mavi gözlü kız bak nasıl göz kırptı ikimizede gördün mü?
Dışarıda ne güzel bir hayat vardı.Herşey yolunda gidiyordu.
Ah keşke hep böyle olsa diye içine çekti Cavit, istanbul'un havasını. Ya işlerim yoluna girecek ya da bir piç gibi kalacağım bu koca İstanbul'da.
Peki ya benim için saçını süpürge eden Hatice. Ele güne ayıpmıydı onun için bu utanmaz adam.
Karamsarlık ağından çırpınıp kurtulmak istedi Cavit ve İstanbul insanlarının sesine kulak verdi.
Bir tarafta balıkçıların bir tarafta vapurun o boğucu sesi çocukların ve yaşlı kadınların gülüşme sesleri.
Tüh tüh vay canına kaçırdık o filmi.
Vizyondan kalkmasa bari.
Vallahi okulu bile asarım o film için
Altınımı bile bozdururum o film için kız emine abla!
Cavit, İstanbul halkının konuşmalarını kulak ardı ederek konuşmalarına kulak ardı ederek arkadaşına döndü ve denizi göstererek şöyle dedi.
-Mavi gözlü kıza aşık oldum ben Fuat. Onu çok uzaklardan seyretmek istiyorum.
Açık havada derin derin içini çekti o temiz oksijeni Cavit.Tabanlarındaki sızıyı belli etmeye çalışıp yürümeye devam etti.
Bu dostluk onun çok hoşuna gitmiş tepedeki güneş gözünü kamaştırdı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 293 Okunma |
134 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |