
Cavit mavi gözlü kız adını taktığı denizin karşısına çıkarak konuştuğunu hissediyordu. Sadece o vardı, bir de deniz denizin dalga dalga kanadının en altında yine onun görüntüsü.
Hazin bir sessizlik ve sadece o kız mavi gözlü kız . Yine onsuz bir gün Şehriban'sız ve işte müebbet yalnızlık...
Canım İstanbul dedi Cavit gökyüzüne kafasını kaldırarak .Kollarını iki yana açarak serin serin esen rüzgarın fısıltısına kulak verdi.
Baştan bütün anılarımı yok ederek seni yüksek bir tepeden seyretmeyi o kadar çok isterdim ki.
Ve işte bütün arzularım gerçek oldu.
Gelecekten hiçbir şey beklemiyorum , geçmişte ne yaşadım ki hepsini bir deftere karalayıp tekrar tekrar yazıp bozuyorum her geçen gün bütün iyi- kötü anılarımı.Şu anda silahlı bir savaş veriyorum o acımasız hayatla ve tüm kağıtları ve mektupları yırtarak yeni bir sonsuzluğa ulaşmak istiyorum.
Sevgilim Şehriban; lütfen bana söyle.
-Acaba sana yeni bir ışık göstersem ikimiz birlikte oraya doğru koşar mıydık? Belki yeni bir umut arayışı lakin tedirgin lakin tereddüt dolu ama tertemiz parlak bir ışık bizi çağırıyordu sadece ikimizi. Ama söylemek istediğim tek şey şudur ki sensiz bu şehri değil seninle ebediyeti paylaşmak isterim. Seni çok özlüyor, sürekli resmine bakıyorum.
Canım İstanbul
Acaba tekrar yeniden başlayacak ,tüm kötü anılarım yok olacak mı?Yeniden doğmak istiyorum ey İstanbul!
Yeniden doğmak ve tomurcuklanarak açmak istiyorum.Cavit, hemen yönünü değiştirerek lavaboda yüzünü yıkamaya gitti.
Lavaboda yüzünü yıkarken arkadan omzuna değen bir sesle aniden irkildi Cavit. Uzun boylu titrek bir adamın elini açarak ona doğru uzattığını gördü.Konuşuyor laf kalabalığı yapıyordu.
Sanki birşeyler anlatmak istiyor gibiydi.Ranzada yatan adamlardan biri şöyle dedi.
-Deli o deli zırvalar durur bakma sen ona.
-Elini cebine götürüp iki küçük bozuk para verdi ona. Oldukça haşin oldukça güçlü bir yapısı vardı.
Gardiyanın komut vermesi üzerine dışarı çıktığında yüzünde kara bir gölge gibi yansımış esmer bir adamın yanına doğru yaklaştığını gördü Cavit.
Elinde siyah bir dosya vardı ve endişeli kaygılı bir hali olduğu her halinden belliydi.Soru soracak gibi bakıyordu ve nihayet dilinin altındaki hikayesini bir çırpıda anlatıverdi.
Yanına yaklaşırken sanki bu adamın simasında tanıdık bir hava hissetmiş olacaktı ki hislerinde yanılmadığını anladı. Demek ki lavaboda değen el bu kara suratlı adamla alakalıydı.Birşeyler anlatmaya çalıştığı demek ki buydu dedi içinden ve adamın tanıdık olarak ortaya çıktığı belli oldu.
Sonra onun hikayesi bitti Cavit'in hikayesi başladı.
-Halil'i hatırla dedi adam.
-Halil mi? O da kim
-İşte o benim babam olur. Kendisi vefat etti. Ağır bir hastalık geçirdi.
Biraz düşündükten sonra düşüncelerinden bir çırpıda sıyrılarak adamı kendine doğru çekti.Ve uzun uzun sarılmaya başladı Cavit. Bu kederli havayı fark eden bu adam adının Haluk olduğunu ve kendisinin yazar olduğunu ima etti.
Elleriyle avucunun içine sıkıca bir zarf uzattı.
Beykoz'a yeni taşındığını ve cezaevine düştüğünü komşulardan öğrendiğini anlattı bu adam.
Belirli bir konuşma faslından sonra gardiyanın işaret etmesi üzerine oradan uzaklaşarak zarfta telefon numarası olduğunu söyledi.
Ranzanın yanına giden Cavit, zarfın içini açtığında umut dolu sözler onu oldukça cezbetmişti.
Telefon numarasını telefona kaydeden Cavit karşıdan gelen bir otomobilin kendisine çarpmış gibi olduğunu hissetti bir anda.
Sanki bu otomobil karşıdan geliyor, Cavit'e manyetik bir ışık veriyordu.Anlaşılan günün yorgunluğundan olsa gerek diyerek huzurlu bir uykuya daldı Cavit.
Rüyasında kumarhaneye giriyordu Cavit ve omzuna gümüş renkli bir kuşun konduğunu hissetti. Kumarhane piçlerinin bu kuşu omzundan atmak için çok uğraştığını fakat bu kuşun yine dönüp dolaşarak Cavit'in omzuna konduğunu gördü.Bütün çabalara rağmen kuş, Cavit'in omzundan hiç ayrılmadı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 293 Okunma |
134 Oy |
0 Takip |
38 Bölümlü Kitap |