37. Bölüm

36. bölüm

havva uzunoz
turuncureesam

İmam İzzet bey camide konuşuyordu.

-Önce dua okunacaak!

-Daha sonra rüyalarla rahatsız edilecek ve bilinçaltı çıkarılacaaaak!

-Eğer rüyayla rahatsız edilmesseee!

-Gündüz gelgit yaşar arkadaşlaaar!

-Kendini başka bir yerde görüüür!

-Terleyecek donacaaaak!

-Goşarken durup dururken koşacaaak!

-Yani zıt şeyler yapılacak bu Cavit denen herifee!

-Yedi gün boyunca korkularını yenerse ateş basma olayı gerçekleşecek argadaşlaaar!

-Yani Cavit hallisünasyondan gurtulacaaak!

-Gumar oynamamaya da yemin edip sözünü tutacaaak!

-Vallahi borçlarını nasıl kapatır, bilmiyom benim durumum malüm!Vallahi argadaşlar Cavit denen herife pek acıyom.Allah ıslah etsin gardaşlarım.Ne diyeyim ki bilmiyom vallahi. Allah yardım etsin!Vallahi o Cavit denen herif buraya namaz gılmaya gelir,sonra da sallana sallana giderdu arkadaşlar.

Arkasında mutlaka bir şeyler unuturdu vallahi. Gurtulur inşallah ne diyeyim ki siz de yardım edin bu gardaşımıza sevap olur.Diyeceğim şudur ki...

Yine iki tane Beykoz halkından olan kara yaşmaklı kadınlar kendi aralarında fısıldaşıp gülüşüyorlardı.

-Sence Cavit denen adam kurtulacak mı?

-Hiç sanmam

Vallahi Şehriban da onu bıraktıktan sonra iyice delirdi, diyorlar. Herhalde o gece sokaklarda yine eline birayı almış Şehribaaan ,Şehribaaan diye bağırarak sokaklarda geziniyormuş.

-Ay doğru mu ?Kim dedi kız sana.

-Kim söyleyecek anacığım. Huriye söyledi Huriye!

-Kız bu Huriye de tam ayaklı gazete vallahi.

Vallahi çok kötü örnek oldu çocuklarımıza bu Cavit denen herif.Tüh Tüh!Vah vah!

-Çok yazık !Kurtulur mu acaba?

Aman yürü gidelim kızlar ne kurtulacak Allah aşkına. Su testisi su yolunda kırılırmış derler .Bize ne canım!

-Vallahi doğru söyledin kız. Yürüyün gidelim.Aman pis herif sende!Hadi ordan!

**********

Haftalardır günlüğüne el atmamıştı Cavit. Bugün yine bazı duygusal sözleri yazdı o bembeyaz defterine. Ne kadar da garip hadiselerdi bunlar Cavit'in gözünde. Ne kadarda hayata yabancı ve trajedik.

Şimdi hayata bakış açısı tamamen değişmiş bütün notlarını baştan sona okumuştu Cavit. Güz geldi, kış geldi ve ilkbahar mevsimi.Ama hala oradaydı Cavit,geçmişin izleri halen damarlarında dolaşıyor gibiydi sanki.

Akşama doğru kendini yer minderine attı Cavit. Bir kase mısırlı domatesli salata ve kepekli ekmeğin ardından bir fincan mirvari kahvesi de çok iyi gelmişti.

Ve günlüğüne şunları yazmıştı Cavit.

-Günaydın sevgili oğlum.Herşeyimi kirli bütün anılarımı pislik dolu bütün geçmişimi yeşil masada bırakarak sana umut dolu sözler söylüyorum Siraç oğlum.Yakın bir zamanda Zekeriyaköy'e taşınıyoruz.Seni en kısa zamanda oraya getireceğim. Bekle o günler gelecek Siraç oğlum ve konuşmanın sonunda Siraç'ın o sevimli sesi kulağında yankı yapıyor gibi oluyordu Cavit'in.

-Seni çok seviyorum baba.

Ve bir damla gözyaşı yanaklarına süzülüyordu Cavit'in,

ve daha sonra yine daha sonra yine...

Bir yığın serçe yine konuyordu pencerenin önüne .Kışın soğuğu ve yanan ısıtıcının etkisi kemik aralarında korkunç derece hissediliyordu.Battaniyenin altında günlüğüne satırları sıraladı Cavit.

Ve pencereden baktığında incecik kar taneleri nasılda süzülerek yeryüzüne iniyordu. Ve yine Cavit'in günlüğünden küçük bir kesit

-Evet sensizlik demiştim Şehriban, müebbet yalnızlık.

Bu kadar büyük ve duygusal sözler bu küçücük günlüğüme nasıl da sığıyordu.Koskoca bir İstanbul'u avuçlarımın içine alır gibi olmuştu sanki canım sevgilim.

Dudaklarımdan dökülen her bir söz çiçeklerin her bir yaprağından çisil çisil dökülen yağmur tanecikleri gibiydi sanki.

Yarım kalmış sanat musikilerini ve sinemanın yarım kalmış film sahnesini yaşayarak her bir defa ölüp ölüp dirilen o deli adam Cavit hı!Hayat ne kadarda hoyrat ve acımasız dı değil mi?

Issız bir tünele girmiş gibi oldum, ıssız bir parkta oturup masumca koşup oynayarak gülüşme seslerini duymayı o kadar çok isterdim ki.

Bütün bu sahneleri ancak serçelerin daldan dala konmalarında ve mavi gözlü kızın kayalara çarparak nasıl coştuğunu görerek tatmin olmuştum oysa. Onlar da çocuklar gibi nasılda şen şakraktı değil mi?İstanbul'da sessiz kaldı şimdi Şehriban yoktu çünkü bu koca şehirde. Bir martı gibi süzülerek uzak semalara nasıl da kaçıp uzaklara gitmişti.

O tatlı sevgili...

Ve yine bir gün Fuat'ın evinde kaldım, yanlızdım.Peki Fuat neredeydi?Bir bar köşesinde demleniyordu. Bana da gelmem konusunda ısrar etti ama ben kendimi biraz dinlemek istediğimi ve ona gelemiyeceğimi söylemiştim.

Sabaha kadar koltuğun içindeki izmaritler daha sonra dolapta yarım kalmış rakı şişesi.

Asla çözemedim hayatı.Hayat bana acıların en büyüğünü yaşattı.Oysa hayata hep gülümseyerek bakmıştım.

Nerden bilirdim ki oysa.Hı!Neyse.

Gece ne kadar da güzeldi.Gökyüzünü yıldızlar kaplamıştı.İşte pencereyi açtım.Rüzgar soğuk soğuk eserek perdeyi havalandırdı. ve Fuat'ın çocukluk resmi tam karşımdaydı. Artık herkes bana düşmandı, ben de aynalara düşman olmuştum. Nasıl da bir hortlak gibi bakıyordu deli adam bana.Sanki o artık gelmeyecek gelemez Cavit diyordu acı acı.

Ve günlüğüme kanadının biri kırık bir serçe çizdim ,ve diğer tarafta Şehriban'ın omzuna dökülen kızıl ve gür saçlarını...

Her İstanbul sokaklarında seni görür gibi olacağım bundan sonra Şehriban.İzinikaybettiğim ve bulmaya çalıştığım o sarı pardösülü kız ve elinde rengarenk bir şemsiye.

İşte hepsi bu kadar. Sadece bir hiç vardı. Koca bir hiç

Sıradan ve basit...

Bölüm : 31.12.2024 22:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...